Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Osmanlı'nın Çöküşündeki Gerçek Sır  (Okunma sayısı 3400 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 08, 2007, 07:00:06 ös
  • Ziyaretçi

Din, devlet, eğitim ve bilim hayatında görüldüğü gibi, "skolastik" diye nitelenen ortaçağ görüşü Osmanlı'nın kaderini belirlemiştir. Osmanlı'larda Devlet yönetimine egemen olan akılcılık değil inançtı. Kanuni'den hemen sonra Anadolu ve İstanbul'da kıyametin yaklaştığı ve bir mehdi beklendiği inancı insanları ilkelliğe sürüklediği gibi toplumun bilimle bağlarının da tamamen kopmasına neden olmuştur. 

Osmanlı'nın milletine aşıladığı kokuşmuş tarikat-cemaat ve şeyhler üçgeni daha sonra çöküşünün en büyük sebeplerinden biri olarak tarih sahnesinde yerini alacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminde bile elinden geleni ardına koymayacaktır. Ne saraya bağlı Osmanlıcılar nede halifeye sadık islamcılar; Türk'e Türklüğe bel bağlayan devleti kurtarma çabası gösterdiler. Devleti kurtarma görevi yine Türklere kaldı. Bu dönemde Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi Osmanlı aydınlarının İstanbul dışında yetişmiş olması şüphesiz raslantı değildir. Osmanlı Türk olduğunu unutmuştur fakat; Türk Milleti asla devletini unutmamıştır. Ümmetçilik zihniyeti Türk ırkına, diline, töresine, bilim ve kültürde dahil olmak üzere pek çok alanda zarar vermiştir. Bugünde birçok tarikat ve cemaatler Amerika kimi gösterirse toplu olarak o oluşuma oy vermektedirler VE İKTİDARI BÜYÜK ORANDA BELİRLEMEKTEDİRLER.

İşte gericilerin yalanlarından sadece biri “Bu ülkeyi sarıklı mücahidler ALLAH ALLAH DİYE DİYE kurtardı, siz laikler kurtarmadınız, yarın savaş olursada hepiniz kaçarsınız, çünkü siz korkaksınız, biz gericiler ise cesuruz.”

İşte böyle inanılır gibi değil öyle değilmi? Gericiler akılları sıra Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saldırmak için biz daha iyi savaşırız demeye getiriyorlar. Buna kim inanır demeyin. Adamlar kendi attıkları yalana kendileri öyle bir inanmışki doğruyu yanlışı ayırdedemez olmuşlar...

Bu yalanı yerle bir etmek için ülkemizin yetiştidiği en aydın entellektüllerden biri olan Özdemir İnce'nin bir yazısı yeterlidir. Özdemir İnce, Türkiye’yi gericilerin değil laiklerin kurtardığını öyle güzel izah etmiş ki yazısına şapka çıkarmamak mümkün değil...


TÜRKLÜK VE TÜRK KİMLİĞİ - ÖZDEMİR İNCE

AHMET Yıldız’ın “Ne Mutlu Türküm Diyebilene” (İletişim Yayınları, S.66) adlı kitabından aldığım ilhamla Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı romanından uzun bir alıntı yapacağım. ( Yakup Kadri Karaosmanoğlu hocamız hakiki şeriatcılardandır vede Çarşaf adlı şiiri vardır. Onuda bir ara eklerim )
Bir diyalog, Milli Mücadele sırasında Türk sözcüğünün halkta yarattığı imgeyi gözler önüne sermektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra emir erinin köyüne yerleşen Türkçü bir subay, Ahmet Celal ile köylülerden Bekir Çavuş arasında, düşman köye yaklaştığı sırada şöyle bir konuşma geçer (İletişim Yayınları, 1998, S.172-173):
* * *
“Bir gün, Bekir Çavuş fena bakarak söyledi.
- Düşman tee İzmir’de idi, sağdan sataştılar, soldan sataştılar. Herife rahat vermediler. Buralara kadar gelmesine sebep oldular. Ne diyeyim bilmem ki, Allah sebep olanları…
Elimin tersiyle suratına bir tokat aşk etmek istedim. Fakat, kendimi tuttum. Ve ona son defa olarak, vatanın bütünlüğü hakkında bir fikir vermeye çalıştım:
- Bir Türk için İzmir ne ise Sivas odur. Diyarbakır ne ise Samsun da odur. İzmir zaptolundu mu, bütün Anadolu’nun ilmiği düşmanın elinde demektir. Orası kurtulmayınca burası kurtulmaz. Bekir Çavuş sözümü kesti:
- Haydi be, sen de… Bu lafları başkasına anlat.
Kendimi tutamadım:
- Bekir Çavuş aklını başına al, yoksa başına bir şey indiririm, dedim.
Derhal, benim subaylığımı ve kendi çavuşluğunu hatırına getirmiş olacak, hemen toplandı.
- Kusura bakma, biz köylüyüz. Böyle şeylere aklımız ermez, dedi ve yanımdan kalkıp gitmek istedi. Kolundan tutup oturttum:
- Sen yalnız köylü değilsin. Sen askerlik etmiş adamsın. Sana bu sözler yakışmaz. Ayıptır, ayıptır!
Asker! Fakat, Bekir Çavuş, bir bozgun ordusunun askeridir. Kimbilir kaç dayakta kötürümleşmiş maneviyatını ayağa kaldırıp durdurmak ne mümkün! Hele, düşmanın şu karşı tepeleri tuttuğu bir sırada ona dasitani bir heyecan vermeye çalışmak kadar abes ve mevsimsiz bir şey tasavvur olunamaz. Bekir Çavuş:
- Biliyorum beyim, sen de onlardansın emme.
- Onlar kim?
- Aha, Mustafa Kemal Paşa’dan yana olanlar…
- İnsan Türk olur da nasıl Mustafa Kemal Paşa’dan yana olmaz?
- Biz Türk değiliz ki, beyim.
- Ya nesiniz?
- Biz İslamız, elhamdülillah… O senin dediklerin Haymana’da başlar.”
………………..
“Eğer, bize zafer nasip olsa bile kuracağımız şey, yalnızca bu ıssız toprakla, bu yalçın tepelerdir. Millet nerede? O henüz ortada yoktur… Yeni baştan yapmak gerekecektir.”
* * *
Günümüzün aydın ve yazar takımından “Bekir Çavuş”lar 1923-1945 arasını bu nedenle kurşuna diziyorlar. O dönem, bir Türk Ulusu kimliği ve bilinci inşa etmek istediği için…

ALINTIDIR





Eylül 08, 2007, 07:08:02 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Osmanlı çöküş sürecinde ülkeyi ayakta tutmak için belli başlı çeşitli yöntemlerede başvurmuştur...

Bunlardan birincisi Osmanlıcılıktı: Irkına, dinine, meshebine bakmadan bütün Osmanlı sınırları içerisinde yaşayanları bir arada tutma girişimiydi. TAMAMEN Başarısızlıkla sonuçlandı.

Bir ikincisi İslamcılıktı: Osmanlı içerisindeki bütün müslümanları bir arada tutma planıydı. TAMAMEN başarısızlığa uğradı.

En son çare olarak gördükleri yani üçüncüsü ise büyük düşünce  Türkçülüktü. Bu girişim daha çok aydınlar çerçevesinde oluşmaya başlanmış bir girişimdi. Başlıca önderleri Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Ziya Gökalp, Namık Kemal vs... gibi kişilerdi.
Bu üçüncüsü, Kurtuluş Savaşında kendini göstermiş olduğu için; zaten söylenecek sözler ancak destansı kelimelerle ifade edilebilir!..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3000 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2011, 11:45:21 ös
Gönderen: moonlight
1 Yanıt
4682 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2011, 06:09:30 ös
Gönderen: ceycet
9 Yanıt
9617 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2013, 10:57:05 öö
Gönderen: Waldow
6 Yanıt
11471 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2011, 12:16:52 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
18 Yanıt
13532 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 11, 2011, 04:18:39 ös
Gönderen: Waldow
17 Yanıt
28693 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 12, 2011, 09:40:45 ös
Gönderen: ayhan ataseven
0 Yanıt
2417 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2012, 08:23:56 ös
Gönderen: Tij
2 Yanıt
3536 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2013, 11:15:04 öö
Gönderen: shakespeare
8 Yanıt
7648 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2013, 09:45:20 öö
Gönderen: karahan
14 Yanıt
13149 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 01, 2015, 01:16:15 ös
Gönderen: ADAM