Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonluktaki Ant ya da Yeminin Niteliği  (Okunma sayısı 5478 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 05, 2011, 03:54:56 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu başlık altında incelemek istediğim konu Masonluktaki ant ya da yeminin kapsamı değil.

Zaten Masonlukta tek değil, birçok ant ya da yemin var. Bunlardan her masonu ilgilendirenlerinden biri Masonluğa girişte olmak üzere her bir derecenin sonunda ilgili dereceye yükseltilecek olan masonun verdiği ant ya da ettiği yemin.

Bazı derecelerdeki törenin ortasında bir söz veriş olayı da var. Ancak o her nedense öyle pek önemsenmez. Oysa bence önemsenmeli.

Bunların dışında ayrıca bir mason herhangi bir görev üstlendiğinde, o göreve getirilmeden (isat olunmadan) önce içmesi gereken bir ant ya da etmesi gereken bir yemin var.

Şu “ant” ya da “yemin” sözcükleri zihinde birbirinden biraz farklı çağrışımlar oluşturabiliyor. “Ant” doğrudan ve sadece dünyevî, “yemin” ise biraz daha geniş kapsamlı hatta dinsel ya da inançsal açıdan değerlendiriliyor. Bana göre ikisi de aynı şey hatta “söz veriş” desek ikisini de kapsar.

Dediğim üzere bu söz verişlerin kapsamını ortaya döküp inceleyecek değilim. Öyle bir iş zaten forum kurallarının 17. maddesine aykırı düşer. Hani pek genel bir şeyler söylenebilir belki ama benim burada irdelemek istediğim konu söz verişin niteliği.

Ne demek bu?

Şimdi bunu açıklayabilmek için şöyle bir örnek alalım: Bir masonun doğru ve dürüst, sözünün eri bir kişi olması gerekir, değil mi? Bunun için de yalan söylememesi gerekir, değil mi? Şu halde andın kapsamında (aslında böyle bir şey bulunmasa da) şöyle bir söz verişin yer aldığını varsayalım: “Hiçbir zaman ve hiçbir ortamda yalan söylemeyeceğim.” (Eğer ant birkaç söz verişi birden içeren tek bir tünce ise bunun sonu “…… söylemeyeceğime,....” biçimindedir.



[Konu dışı: İşte tam bunları yazdığım sırada rahmetli Muammer Karaca’nın ünlü “Cibali Karakolu” adlı yapıtında, pülüslüğe yükseltilen bekçinin söz verişini anımsadım. Özellikle Sayın Sahnesarsan’ın dikkatine sunulur: ….. Çalıp çırpmayacağıma, çalıp çırpmazsam aç kalacağıma, dolayısıynan biraz da alttan kayıracağıma….]


- Yalan söylemeyeceğime söz veririm.

Masonlar bunu pek hafif, pek sıradan, pek yetersiz buluyor.

- Yalan söylemeyeceğime ant içerim.

Masonların bu andı içen kişiye bir mason olsa bile güveni yok. Bu işin bir güvenceye bağlanmasını istiyorlar. Bir yaptırımı olmalı.

Toplumumuzda benimsediğimiz aptalca güvenceler vardır. “İki gözüm önüme aksın ki…” ya da “Çoluk çocuğumu görmek nasip olmasın ki…” gibi saçmalıklar. Böyle şeylerin elbette Masonlukta geçerli olmasını bekleyemeyiz.

Fakat şunu bekleyebiliriz: “Onurum üzerine söz veririm ki….”

Bence bir masonun onuru yoksa o zaten mason sayılamaz.

Ancak çoğu masonlar, Masonluğun 1723 yılında yürürlüğe girmiş olan ilk ve özgün anayasası bunu yeterli görmekte olsa bile, sonradan böylesini yetersiz bularak bu işi ille de Hıristiyanî tarzda bir dinsel ya da inançsal kisveye büründürmeye girişmiş.

Masonların ne Masonluğa girecek adaylara ne de birbirlerine güveni var!

Yemin et!...

- Allah belâmı versin ki yalan söylemeyeceğim.

Yok, öyle olmaz. Kitaba el bas!

Kitaba el bassam bir şey değişecek sanki! Ne zaman kimin yazdığı belli olmayan Tevrat’a, birtakım Kilise babalarının yazdığı İncil’e, Zend Avesta’ya, Vedalar’a ya da öteki kitaplara el basmanın ne anlamı var? Ne değiştirir? Belki Kuranı Kerim hepsinden farklı; hiç olmazsa zaman içinde ayet ayet Allah’ın indirdiği inancı söz konusu. Dolayısıyla tek “Tanrı kitabı” sayılabilir. Ötekilerin hepsi insan ürünü. İnsan ürünü bir şeyin kutsal sayılışı mecazî sayılsa canım yanmaz. Örneğin bir mason mabedi kutsal sayılır ama dinsel gerekçeyle değil. Başka birinin yazdığı bir kitap üzerine, ona “kutsal kitap” dense bile el basarak yemin etmenin ne anlamı, ne değeri var?

O kitap kişinin onurundan daha mı yüce?

Geçiniz!

Ben onursuz isem, kitaba el basarak da yemin ederim; benim için hiçbir şey değişmez. Daha başka ne isterseniz yaparım; sizi de bal gibi kandırırım. Sonra da kendi işime bakarım.

Ben onurlu isem, kitaba falan el basmam gerekmez; sözüm andımdır.

Ha, siz bana inanmıyor ve güvenmiyorsanız, o sizin kendi sorununuz. Öz eleştirinizi yapın.

Niçin bir söz verirken Tanrı ya da Ulu Yaradan ya da Yüce Varlık ile aramda bir bağlantı kurulsun istiyorsunuz ki? Eğer böyle bir bağlantı kurulacaksa bu onunla benim aramdaki bir olaydır; bundan size ne? Yoksa siz bir Katolik rahibi misiniz? Siz arada olmaz ya da buna tanıklık etmezseniz Tanrı ile benim aramdaki o sözleşme geçersiz mi olacak?

Ben onursuz isem, sırf siz öyle istiyorsunuz diye sorun çıkarmamak, sizi de mutlu kılmak için dediğinizi yapsam da, Tanrı ile aramdaki o sözleşmeyi her an bozabilirim. Dolayısıyla yalan söyleyebilirim. Bunu yaparsam bana ne ceza vereceksiniz?

Masonluğun dışına mı iteceksiniz?

Buna ne hakkınız var? Siz Tanrı’nın vekili misiniz? Tanrı size böyle bir yetki mi verdi? Sordunuz mu?... Belki de benim yaptığımı onaylıyor; ne biliyorsunuz?

İyisi mi bunu bırakıp, öteki türlüsüne bakalım yani Tanrı’yı, kutsal kitabı falan işe karıştırmadan, onurum üzerine söz verişime.

Sözümde durmazsam bana ne yapabilirsiniz? Ne yaparsınız?

Beni onursuzlukla nitelendirir, Masonluğun dışına atarsınız.

Çok iyi edersiniz. Yerden göğe haklısınız.

Bir de ben çekip gitmeden önce yüzüme tükürün. Hak ettim çünkü.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 05, 2011, 07:14:48 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bay

Yasasin! Iste Sn. ADAM ile tartisilacak bir baska guzel konu. Ancak korkarim ki, bazi rituellerimizi ifsa etmeden kendimi adamakilli ifade edemeyecegim. Ben yine de calisayim, zarari yok.

Sn. ADAM ile temelden yasadigimiz dusunce farkliligi yine kendini su yuzune cikariyor bu konuda. Kendisi Masonluk ba'abinda reformist bir yaklasim izlerken ben de mumkun mertebe geleneksellikci tutumu benimsiyorum. Bu konuda da degisen bir sey yok. Simdi dilerseniz Sn. ADAM'in argumanlarini tek tek inceleyelim.

Dogrudur, sanilanin aksine Masonlukta birden cok yemin vardir. Her derecenin kendine ozgu yemini vardir ve bir tane de en sonda minik bir yemincik vardir. (Belirtmem gerekir ki bagli oldugum Obediyansin uygulamasini aktariyorum, fakat eminim ki ABD'nde cogu obediyansta bu sekilde bir uygulama mevcut) Bu yeminlerin icerigi tabi ki forumumuzda tartisilamaz korkarim yeminlerin icerigi tartisilamayacagi icin kendimi ifade etmekte bir hayli zorlanacagim.

Gelelim kutsal kitabin ustune el basilmasina.. Bunun iki tane sebebi vardir, birisi rituelistik nitelikte oteki ise semboliktir. Aramiza hicbir inancsiz beyefendinin giremedigini zaten su an butun forum uyeleri biliyor. Bu konu icin bireyden aradigimiz herhangi bir inanc etiketi yoktur, yeter ki yuce yaratana giden yolda izledigi yolun bir parcasi yemin kursumuzun ustunde olabilsin. Bu ister tevrat olsun, ister incil, ister Kur'an-i Kerim, isterse saman torbasi. Bunun Masonik sembolizmadaki yeri adayin inanc dolu bir gogsunun oldugudur. Rituelistik kisima ise deginemeyecegim.

Daha once Sn. ADAM ile olan bir yazismamizi simdi hatirladim. Kendisi kutsal bir kitaba el basan illaki yeminini bozmayacak midir diyor. Mutlaka kutsal kitaba yemin edip onu bozan sahislarin da var olabileceginden yakiniyor. Haklidir kendisi, kimsenin icinden gecenlerin ne oldugunu okumak mumkun degildir. Fakat ben de sunu soruyorum, onuru ustune yemin edip de bunu bozanlar da yok mudur? Bunlarin var oldugunu ben bu kadar uzaklarda olmama ragmen biliyorum, zaten bazi internet sitelerinde cesitli videolari bile gorduk. Demek ki onurun ustune de yemin etseler kutsal kitabin ustune de yemin etseler yeminler bozulabiliyor. Simdi Sn. ADAM'in aklindan gecenleri duyar gibi oluyorum. Kendisi ile temelden fikir ayriligina dustugumuz icin tahminen bu konu usutnde kendisiyle cok keyifli tartismalar yasayacagiz.

Yemine bagli kalinmadigi zaman elbette ki bir Mason meslegimizden ihrac edilecektir, ancak bunun herhangi bir teist yaklasim ile alakasi yok. Meslek sirlarimiza yapilmis bir ihanetin sonucu olarak ihrac edilecektir. Ihrac sebepleri de zamaninda enikonu forum ortaminda tartisilmisti. 

Son olarak dile getirmek istedigim sey, bir yuce yaratanin zihinlerde ve kalplerde olmadigi bir Masonik toplantiyi aklim almiyor ve Masonlugun ustunde durdugu en buyuk sutunlardan birisi olarak goruyorum. Sonucta cok meshur Evrenin Ulu Mimari deyisini Masonluktan nasil alikoyabilirsiniz. Ne yeminlerde, ne de rituellerde bu ibarenin kaldirilmasi dusunulemez. Belki bu son paragrafta konunun ozunden biraz sapmis olabilirim, bu davranisim yuzunden uyelerimizin affina siginiyorum.

En icten sevgi ve saygilairmla
Behold! How good and how pleasant it is for brethren to dwell together in unity.


Haziran 06, 2011, 11:37:15 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu satırları sadece konu güme gitmesin diye yazıyorum.

Aslına bakarsanız yazabileceğim bir şey kalmamış durumda. Diyeceğimi demiştim.

Bu konuda uzlaşmaz görüşlerimizi belirttik. Bu bağlamda korkarım artık objektif olamaz duruma düştük.

Masonluğun amaçlarına, temel ve töresel ilkelerine bakıldığında; bana göre bu kurumda herhangi bir dinsel inanca gereksinme yoktur.

Bu deyişim, dinsel inançlara karşıtlık anlamına gelmez.  Masonluğun bu tür konularla ilgilenmesine gerek olmadığı anlamına gelir. Bu bağlamda benim görüşüm kimi masonların tutumuyla uyuşuyor, kimileriyle uyuşmuyor. Kimileri dinsel nitelikli bir inancın zorunluluğunda diretiyor.

Üstelik bu diretmeyi Masonluktaki bir ant, yemin ya da söz veriş kapsamında da görmek istiyorlar.

O zaman ben de onlara ne kendilerine ne insanlara güvenmediklerini, insanın en önemli varlığı olan onurunu bir yana itip, onun yerine bana göre var olup olmadığı bile belli olmayan bir Tanrı'ya inanarak söz veriş bağlanışlarını da bunun üzerine kurmak gibi bir aşağılamaya yöneldiklerini söylüyorum. (Bu tümce çok karmaşık ve anlaşılmaz olduysa açıklarım.)

Ben yalancı isem, iki yüzlü isem, art niyetli isem, dolandırıcı isem, şarlatan isem, yüze gülücü isem, köşe dönücü isem tüm bunları bir dinli ve inançlı  kişi kisvesine bürünerek ya da Tanrı (isterseniz adına ulu yaradan falan deyin, bir şey değişmez) inancının arkasına gizlenerek çok daha rahat yaparım.

Bunları bir yana bırakıp, insana bakmak, insanı insanca nitelikleriyle insan olarak görmek, öyle değerlendirmeak, olumlu ve olumsuz nitelikleriyle, olgunlaşmış yanlarıve noksanlarıyla, düzgünlükleri ve pürüzleriyle kucaklamak çok daha doğru geliyor bana. (İşin ilginç yanı şu ki Masonların o 1723 tarihli anayasası da öyle diyor.)

Başkalarına öyle gelmeyebilir. Bu bir göreli değer yargısı.

Bence önce insana bakmak, ona değer vermek gerek. İnsan değersiz ise bir diyeceğim yok.
   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3980 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2007, 02:44:52 ös
Gönderen: MASON
8 Yanıt
10817 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2012, 06:46:52 ös
Gönderen: yazbenide
7 Yanıt
9680 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2012, 12:46:38 öö
Gönderen: CAMPANELLA
11 Yanıt
10210 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2011, 02:10:15 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
7517 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2012, 08:18:07 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
4798 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2012, 04:45:45 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
4889 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2012, 08:14:00 öö
Gönderen: ADAM
11 Yanıt
21079 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2018, 10:24:29 ös
Gönderen: Novayst
5 Yanıt
3220 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2013, 07:17:46 öö
Gönderen: ceycet
12 Yanıt
5589 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2014, 07:29:49 ös
Gönderen: mbulut