Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış  (Okunma sayısı 14110 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 02, 2010, 02:49:17 öö
  • Ziyaretçi



Arka Kapak

Sizinle yeni kitabımız Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış'ı yayınlamanın heyecanını paylaşmaktan mutluluk duyarız.
Yazar Berk Yüksel bu ilk kitabında, on beş yılı aşkın süredir ilgilendiği ezoterizm ve kişisel aydınlanma konularıyla ilgili bilgi ve görüşlerini okurlarıyla paylaşıyor. Aydınlanma, bir varış noktası, bir hedef değil yolculuk şeklidir; bilgiye susamak ve peşinde koşmaktır. Bu, bildirmeyi değil buldurmayı amaçlayan ve herkesin kendi anahtarına yine kendisinin sahip olduğu yoldur. Karşıtlıktan tamamlayıcılığa giden ahengin, ölçülülüğün, birey olabilmenin, birliğin ve bilinçli farkındalığın yoludur. Aydınlığı arayanın önce kendi karanlığına dalması, "gerçek insan" olma yolundaki izlenimlerini, yolunu akil olanla paylaşmasıdır…
Aydınlanma iyi, doğru ve güzel yönünde değişime direnen dünyayı değiştirebilmek için çabalamanın yoludur. Kendini kendinde bulan, seçen, hakiki insanın yoludur. "Herkes gibi" değil "kendi gibi" olabilmenin yoludur. Aydınlanma, herkesin öğretmen olduğu ve öğrencinin bulunmadığı çağımızda, yürüdüğü yolu paylaşan öğrencinin yoludur.


Yazar:Berk Yüksel


Temmuz 15, 2010, 11:21:28 öö
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Hermes: “Gök kubbe altında yeni ve söylenmemiş hiçbir söz yoktur.”

“Herkes her şeyi biliyor, biz sadece hatırlamalarına yardımcı oluyoruz.” denir. Yazar, kendini bilmek, bulmak ve idrak edebilmek yolculuğunun paylaşımı ile bir tek kişide bile düşünmeye, okumaya, araştırmaya, yaşamı sorgulamaya, hayata farklı bir pencereden bakmaya, basit yaşam ezberlerini bozmaya faydalı olabilecek küçük bir kıvılcım çaktırabilirse ve yaşamlarının kıymetini bilmeleri, yaratmaları ve zamanlarını iyi kullanarak hiçbir dogmaya kapılmadan özü hürce(özgürce) kendilerini gerçekleştirebilmeleri için bir tek kişiye olumlu anlamda bir hece dahi katkısı olur ise dünyanın en mutlu insanıdır…

“Bilemezlik bilmenin yolunu açar, bilmekse öğrenmek demektir.” Bu evrimleşme, tekâmül yolu veya merdiveni çok geniş olan bir yoldur. Size kalan yolun neresinden yürümek isteyeceğinizdir. Birbirinin arkasında değil yanında yürünür. Adımlar izlenmez. Lider kültleri gibi ayak izleri takip edilmez. Bu yol, kendini bilme, bulma, idrak etme ve gerçekleştirme yoludur. Sevgi ve bilginin yoludur. Ulrich Schaffer şöyle diyor: “Seni neyin geliştireceğini düşün ve onun peşinde koş.” Bu yol, gelişim, değişim ve yaratım yoludur. Kişinin ondan hiç ayrılmayacağını varsaydığı ruhunu yüceltme yoludur. İnsanlığa zamanın kıymetini bilmesi ve onu doğru kullanması için bir uyarıdır. Kendi yolunun paylaşımıdır. Kimsenin kimseyi takip etmediği ancak beraber omuz omuza el ele, destek vererek, yürüdüğü bir yoldur. Bir bayrak yarışıdır, güç yetmeyince, zamanın dolunca bayrak tutan eller güçsüzleşince o kaldığın yerden başka birinin aydınlığa doğru, hakikate doğru ilerlemeye devam etmesidir. Bu yolda iki olgu çok önemlidir… “Sevgi ve Bilgi”.


Zerdüşt sorar: “Dünyada en hoş olan nedir ?” Ahura Mazda cevap verir: “İnsanın kendini geliştirip aşmasıdır.”

Hiç birimiz mükemmel değiliz, zira yaşam okulumuzda halen birer öğrenciyiz… Egoyu öldürmek değil onu her yönü ile tanımak ve ehlileştirmektir amaç… Duyguları katletmek değil, onları akıl ile de bağdaştırma gücünü elde tutmaktır amaç… Elbette ki hepimizin hataları var, insanoğluyuz… Katkıları ve yergileri ile bu yola ve yazara ayna tutanlar çok kıymetlidir… Fikirler, düşünceler bu katkılar sayesinde ışık gibi yayılır. Benliğimizdeki karşıtları dengeleyelim… Dualite gereği, tekâmül için zıtlıkların varlığı da çok önemlidir… Birliğe giden yol üzerinde bunlar, geçilmesi gerekli aşamalardır… Jung: “Mesele var olmanın tamlığıdır.” der. Hedef tamamlayıcılığa, birliğe ulaşmaktır. Doğrunun bulunması için bu etkiler yardımcı olur… Ve hatta “Bizi geliştiren de bu negatif etkidir.” denir. Sarsar, silker ve kendine getirir… Tabiî ki sözü kimin söylediği ve neyi nasıl söylediği, esas ve üslup çok önemlidir… Mevlana şöyle diyor: “Kör cehalet çirkefleştirir insanları! Suskunluğum asaletimdendir… Her lafa verecek bir cevabım var… Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, Bir de söyleyene bakarım adam mı diye…”

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” denir. Bu yolda ilerlemek için hür irade çok önemlidir… Tevazu her hareketimizde, davranışımızda ve konuşmamızda düsturdur… Ne isen o anda o olabilmenin yoludur… Ne bir fazla ne bir eksik… Yazılarım, yolumun paylaşımıdır… Eylemsiz bilim ve söylev bir hiçtir. Bu yol, şövalyenin, savaşçının eyleme dönüşen yoludur… Bir çocuğun hayatı boyunca, evrene heyecanla ve şaşkınlıkla bakıp, sürekli öğrenerek yaşayabilme çabasının yoludur… Yolda olmak, yaşamak, yaşadığından ders almak, özgür olmak, öğrenmek, ilerlemek, bilmek ve sevmektir. Eğer bir ders alınmamışsa zaten sınavların da hiçbir önemi yoktur. Zihni yeni olasılıklara açmaktır… Ne bir bilen, ne de akil olabilmiş bir insan; sadece olmaya, olgunlaşmaya çalışan, çabalayan, kendi ile bitmeyen savaşını sürdüren yazmaya çalışan öğrencinin yoludur…


Kafaya kakmadan ama gerektiğinde ezberleri bozabilmek için sarsmak gerekliliğine inananın yoludur…

Denildiği gibi: “Hayatta en büyük başarım kendi kendimle baş edebilmektir…”

Bu yol durmak için değildir, dinlenebilinir ancak yavaş adımlarla da olsa dahi bir süreklilik vardır…

Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Dinlenmemek üzere yola koyulanlar, asla yorulmazlar.” Kişileri geliştirecek olan yalnızca kendileridir, okunanlar sadece bir vesiledir… Her şey bireyin kendinde başlar ve kendinde biter… Yürekten alınmış olan bir kararın gücü önünde kimse duramaz… Ve bu yol kendini bilmek yoludur… Bir tavırdır… Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmenin yoludur… İnsan aklının tüm putlarını yıkmasının yoludur… Önce kendinle barışıp, kendini sevebilmenin yoludur… Aynada kendi gözlerinin içine gözlerini kaçırmadan bakabilmektir… Zihni özgürleştirerek ruhsal ve bedensel dönüşümü sağlamanın çetin yoludur… Denildiği gibi: “Her şey akar” (Panta rei) Kendini bilmek her yönünle kendini tanımak, idrak etmektir… Biat etmenin değil özgürce düşünmenin yoludur… Kolaya kaçıp örnek kopyalamanın yolu değildir… Bu yolda “Mürşid, öncü, şeyh, guru, hoca vs…” yoktur. Olsa olsa gerektiğinde birbirlerine rehberlik edecek, düşünce elini uzatıp kaldıracak ya da sendelemeden gerekli önlemi almanı hatırlatacak, önünde değil yanında yürüyen dostlar, rehberler ve en önemlisini kendi içinizdeki rehberiniz vardır… Yolda olanlar ne tezahürat, ne hayranlık beklentisi, ne de öfke uyandırabilme korkusu ile hareket ederler… Bilgi, bir üstünlük vasıtası olarak kullanılmaz… Amaç, hiçbir beklenti içerisinde olmadan gelişimin paylaşılmasıdır…

Yolculuk kendi içimize doğrudur, kendini her yönüyle bilmek, eksikleri gidermek gereklidir…“Ben buyum” ya da “Ben oldum” diye bir şey yoktur. Amaç insanoğlunun mikro anlamda bir yaratıcı olmasıdır.“Her insan kendi iç dünyasının hem mimarı, hem de cellâdıdır.” denir. Hepimiz bu dünyaya “öğrenci” olarak geldik, birçoğumuz da ustalaşamadan gideceğiz ama yerlerimizde saymayacağız. Gerektiğinde insanları durağan konumlarından harekete geçirmek için güçlüce sarsmak gereklidir. Yaşamımızın amacı kendimizi yüceltmektir… Evrensel koşulsuz sevgiyi hücrelerimizde hissedip çevremize de hissettirmektir… Art niyetle ve husumetle eksik bulmaya çalışarak egolarını tatmin edenler de her zaman olacaktır. İyi niyetle yapılan bilgi dolu her eleştiri ise yol alanları güçlendirir, bir ayna tutar. Ayna tutanlara sinirlenmek, öfkelenmek değil, teşekkür etmek gereklidir…

“Işık saçmanın iki yolu vardır: Ya bir mum olmak, ya da onu yansıtan ayna.” diyor Edith Wharton.

Olumsuz tepkiler dogmatik değil de objektif ve bilgi dolu ise, kişinin gelişimi için onun özünü besleyen kaynaklardır… Yanlışları kabul edebilecek olgunluğa erişmiş olabilmek gereklidir. Tüm yaşamımız bir sınanmadır… Durumun objektif tespiti ve bu duruma göre tutum takınmak gereklidir… Daima iç hesaplaşma yapılmalıdır… Çareyi başkasında değil, kendi içinde bulabilmektir… Bu dünyaya çıplak gelir çıplak gideriz, hiç bir paye, makam, etiket kalıcı değildir; aydınlanma ve sevgi yolu bunları ancak hak edenin isteyeceği ölçülü olabilen bireylerin yoludur… Bu yol, yaşam dümenini elinde bulundurup kendini her an sorgulayıp, değiştirme gücünü avucunun içerisinde bulunduranların yoludur. Peki, bu yol ne değildir…

Ne kendini aşağı görmek, ne de kendini göklere çıkarmak yolu değildir. Bir ego şişirme yolu değildir. Sığ sularda büyük balık olmak isteyenlerin yolu değildir. Paye, etiket, beklenti yolu değildir. Bir şeylere erişmek için yaşamanın yolu değildir, sadece yolda olmaktan alınan hazdır. Bildirmeyi hedefleyen değil buldurmaya vesile olan yoldur. Bu yol menfaat için onurunu satmanın yolu değildir. Pişman olmanın, “keşke”lerin yolu değil, ders almanın, “iyiki”lerin yoludur. İstisnasız herkese durmadan nasihat vermenin hastalıklı yolu değildir. İkna, telkin ve vaaz vermenin yolu değildir. Kibire yenilmenin, insanları küçük  görmenin yolu değildir. Hava atmanın, böbürlenmenin, dedikodu yapmanın da yolu değildir. Durmadan konuşmanın değil, aktif dinleyebilmenin yoludur. Bu yol kendini öne çıkarmak yolu hiç değildir. Övgü peşinde koşulacak yol da değildir. Başkalarının ayak izlerini takip etmenin yolu değildir. Hurafe ve boş inancın yolu hiç değildir…

Bir sebepten hayata baktığımız gözlüklerin camları bazen buğulanabilir; bu yol o güç zamanlarda yılmanın, yıkılmanın, vazgeçmenin yolu değildir… Ama hızlı ama yavaş, ama zaman zaman tökezleyerek ama engelleri aşarak sürekli ilerlemenin yoludur… Kararlı, ne istediğini, ne aradığını bilen güçlü bireyin yoludur… Gücü isteyenin onu kontrol edebilme yetisine de haiz olması gereklidir. Maslow şöyle diyor: “Elinde çekiç olan, her şeyi çivi sanır” Bu güç kontrollüdür, zira denildiği gibi: “kontrolsüz bir güç, gerçek güç değildir.” Sizi anladığını zannettiğiniz kişiler dahi bir gün sizi şaşırtabilecektir… Bu yol bunlar için hayal kırıklığına kapılma yolu değildir, hoşgörünün yoludur… Aydınlanma yolunda kişi kendine etiketler vermez, sıfatlar koymaz… Beğenilmek, öne çıkmak, onaylanmak ihtiyacı gibi daha ahlak ve erdem merdivenlerinin en alt basamağında kalmanın yolu hiç değildir… Öfkeyi, nefreti benliğimizde yaratmak kendimize ve bütüne zarar vermekten başka bir işe yaramaz… Bu yol öfke, kin, nefret yolu değil ölçülü olabilmenin yoludur. Ve… Ölçülü, dengeli davranmasını bilmeyenler, kuvvet ve mevki sahibi olmayı da istememelidirler… “Bilgiyi hak edene vermemek hak edene zulümdür. Bilgiyi hak etmeyene vermek ise bilgiye zulümdür.” denir. Sevgi de bilgi de hak edene verilmelidir. Hak edilmeden kazanılan sevginin de ne sevilene ne sevene faydası olmayacağı bir gerçektir. Önce hak etmek için çaba gösterilecek, duruma göre tutum takınılacak sonra hak edinilen o sevgi kazanılacaktır, tıpkı bilgi için, hakikat arayışı için meşakkatli yolda senelerce yürüyenler gibi…

Bütün uğraşlarınız içi boş birkaç cümle ile karalanmaya çalışılabilinir, amacınız, yaptıklarınız sizi en iyi anladığını zannettiğiniz kişilerce dahi anlaşılamayabilir, o anda bile her şeyin sorumluluğunu üstlenerek aynayı kendinize tutunuz, nasıl daha iyiye, daha güzele, daha doğruya gidebilirim diye kendiniz ile yüzleşiniz… Kızgınlık, dargınlık, öfke yoldaşımız değildir… Yolunuza bilinçli olarak taş koyanlara, yaşamınıza hiçbir olumlu katkısı olmayıp, bir de çelme takanlara karşı ise alınacak tavır onları mümkün olduğunca nötrlemek ve önemsememektir… Ve maalesef bunu hayatta uygulamak çok zordur… Bütün bu söylenenlerin en zoru ise yaşamlarımızda tüm bunları uygulamaktır… Söylemden eyleme geçişte zorlanmak doğaldır ama yılmamak, çabalamak ve asla pes etmeden, adım adım önce kendi karanlığımıza doğru merdivenlerimizi inmek ve sonrada aydınlığa doğru çıkmamız gereklidir… Bu yazıların tek hedefi vardır…

İnsanoğlunun tamamının içinde olan ve uyuyan potansiyelini uyandırmaya sadece bir vesile olmak…

Yazının başında da yazdığım gibi: “Herkes her şeyi biliyor, biz sadece hatırlamalarına yardımcı oluyoruz.” Birçok öğreti insanlığı farklı kategorilere böler; Mevlana, Tasavvuf, Kabala, Mısır sistemi, Hint sistemi, Sümer sistemi, Gnostikler, Hermetizm, Ezoterik farklı sistemler, yeni akımlar, tüm dinler ve inanç sistemlerinin hepsinde istisnasız iki ile dört arası bölümlendirme söz konusudur. Ancak esas itibarı ile ayrım nettir: Yolda olup hayatın, zamanın kıymetini bilip çalışıp çabalayıp emek sarf edenler ve sadece yaşayanlar. Uykuda olanlar geniş kitlelerdir ve uyanmış aydınlanma yoluna koyulmuş olanlar ise azınlıktır. İki ana temel felsefe üzerinden ayrışan insanlığın sadece yiyip, içip yaşayanlarını harekete geçirip, onların ezberlerini bozup gerektiğinde Sokrates gibi topluma bir at sinekliği yaparak onları düşünmeye, çalışmaya, yola koyulmaya, eser bırakmaya sevk etmek, sevgi ve bilgi ilkesini çevreye yaymaya çabalamak yolcunun görev bilincidir ve görev üstün gelir. Bir evrim, değişim ve yürüyüştür, eyleme geçiştir. Bir Anadolu özdeyişi şöyledir: “Eser bırakmayanın yerinde yeller eser.”

Ezoterik-inisiyatik yolun öğrencisi kendinin olması gerektiği yeri bilir ve ona ulaşabilmek için çalışır…

Platon şöyle diyor: “Karanlıktan korkan bir çocuğu hoş görebiliriz. Yaşamdaki asıl trajedi; yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.” Ezoterik-inisiyatik sistematik aydınlanma yolu hiçbir dogma ve taassubu, hurafeyi kabul etmez. Kendini sürekli yenileyen eklektik bir sistemdir. Tek bir inanç sistemine ya da tek bir öğretiye saplanıp kalmaz. Gerçek insan karanlık içerisinde aydınlığı ve aydınlık içerisinde karanlığı ayırt etme yetisine haizdir. O bir nevi köprüdür. Bunu iyi ya da kötü şeklinde yorumlamak tamamen yanlış olacaktır. Zıtlıktan tamamlayıcılığa geçiştir. Nitsche der ki: “Kendini yenebildin mi? İsteklerine hâkim misin? Faziletlerinin efendisi misin? Sorularına “evet” diyebilirsen gerçek bir insansın.” Yola koyulanın farkındalık seviyesinin artması gelişim ve değişimi beraberinde getireceğinden, kişiyi yolundan alıkoyup, güzel sözlerle eski bataklığın içine çekmeye çalışacaklara karşı hazırlıklı olması gereklidir. Kötü niyetlilerin bizi yavaşlatmasına izin vermemeliyiz.

İlahi Kudret, her insanda potansiyel olarak bulunur. Akil insanın görevi, bu bilgelik ışığını yaşatmak ve taş üstüne taş koymaktır. Akil insan olabilmek kişinin elindedir. Ezoterik yol, olgun, güçlü, erdemli ve kişilikli insanların yoludur. Hayatında mutlak iradeyi geliştirebilme ve karar verebilme gücüne haiz olmanın yoludur. Kişi kararı aklı ile alıp yüreği ile onaylayıp, vicdanı ile tartıp düşünerek verecek gerisi peşinden gelecektir…


Yolun amacı anlamlı bir yaşamdır, onu hak etmek içinse kendi içimizdeki olumsuzluklarla büyük bir savaş vermek gereklidir. Bu yol kendi kendini fethedebilmenin yoludur… Önce kendi vicdanını temizleyebilmenin yoludur… Hiçbir şeyin kesin ve tek doğru olarak empoze edilmediği yoldur… Bu yol insanın içindeki iyiliğin geç de olsa ortaya çıkacağına dair inancın yitirilmediği kendin gibi yaşayabilmenin yoldur… Evrenin her zerresi karşıtları kendi üzerinde toplar. Bu yol karşıtlıkları aşıp tamamlayıcılığa ulaşabilmenin yoludur… Hatalar yapmanın ve bunlardan gerekli dersleri de alabilmenin yoludur. Alçakgönüllü olmanın, hoşgörünün, felsefe ile yakından ilgilenmenin, okuyup bilgi edinmenin ve bunu yaşama yansıtmanın, gerçekleri araştırmanın, çalışmanın ve yetkinleşen bir ruha sahip olabilmenin yoludur… Voltaire gibi: “Düşüncelerinize katılmıyorum ama düşüncelerinizi özgürce ifade edebilmeniz için canımı seve seve veririm.” diyebilmenin yoludur… Kendi ile barışık olarak, öze sevginin töze sevgi olduğunun bilincinde,  öz saygı ve sevginin yoludur… Ezoterik yol on düşünüp bir söylemenin yoludur: Denildiği gibi: “Kişi, söylediklerinin kölesi, söylemediklerinin efendisidir.” Doğal olmanın unutulmadığı yoldur, dengedir, belli aralarda kendini dinlemek, düşüncelerden zihni boşaltıp özü içinde aramak, ona bağlanmak ve sonra tekrar eskisinden güçlü olarak madde âlemindeki çalışmalara daha zinde devam edebilmektir… İnsan gibi insanın ruhunu daha üstün bir düzeye getirebilmesi ve ilerlemek için yetkinleşme yönünde bir ömür boyu çabalamasının yoludur… Kişilik, “Bir insanın kendisini, diğer insanlardan farklı yapan nitelik ve nitelikler toplamı” olarak tanımlanır. Kendi yolumuzu bulalım! Bu yol kuvveden fiile geçiş yoludur… Sorumluluk alalım… Dinamik denge yaşamın temel kuralıdır. Yapacağımız yatırım ruhumuzadır… Taassup köleliği zincirlerinizi kırınız… Özeleştiri yapmayı ve aynayı daima kendinize tutmayı unutmayınız… Sevgi ve bilgi birbirini tamamlar ve yüceltir… Yaşamın amacı arınmamız, saflaşmamızdır, sürekli bilinçli farkındalık kazanmamızdır… Bu geniş yolda, bilinçli yolcu seçtiği kendi şeridinde bir denge üstadının ipin üzerinde dinamik dengede yürümesi gibi özenle yürüyecektir… “Hayatta yaptıklarımız, sonsuzlukta yankılanacaktır.”denir. Yazılarımın çoğunda hep değindiğim gibi:“Özgürce düşününüz… Ölçülü Olunuz… Araştırınız… Hakikati arayınız… Ruhunuzu yüceltiniz… Seviniz, seviliniz… Ve… Kendinizi gerçekleştiriniz…”


Gerçek insanlar Michelangelo’nun Davut heykelini yontması gibi kendi Davut’larını yani bizzat kendilerini yine kendileri özgürce ve neşe içerisinde yontacaktır. Önce dönüşüp sonra değişecektir. Denildiği gibi: “Dünyayı daha iyi yapmayan insan, insan değildir.” Tekâmül yolumuzda ilerlemek ve kendi hesaplaşmamızı kendimiz yapabilmek ümidiyle… Herkesin öğretmen olduğu, öğrencinin bulunmadığı zamanımızda öğrenirken paylaşılan bu yol, öğrencinin yoludur… Ezoterik bakış budur…“Biliyorum” demeden “Öğreniyorum” diyerek devam etmektir… Bu yolda rehberimiz, bilim ve akıl rehberliğindeki kontrollü sezgi gücüdür. Yüce Tanrı her daim yardımcımız olsun…

“Hatırlar mısın, sen doğduğunda ağlıyordun ve etrafındaki herkes gülüyordu. Öyle bir hayat sür ki, sen öldüğünde herkes ağlasın, senin yüzünde ise anlamlı bir gülümseme olsun.” (Eski bir tapınak yazıtından-Xsenius- İ.Ö.9.yy)

Berk Yüksel
veritas lux mea.


Temmuz 15, 2010, 11:26:33 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Berk YÜKSEL'in güzel bir kitabı...

Gayet yalın,anlaşılır bir dille yazılmış;şu anda okuyorum.Tavsiye ederim.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ekim 29, 2010, 07:08:12 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 886
  • Cinsiyet: Bay

Derki dergisinde kitabı hakkında yazar ile yapılan röportaj

“Her insan kendi iç dünyasının mimarıdır”
“Aydınlanma yolculuğunda hedef yolun kendisidir”

“Bizi dünyanın en zor savaşı beklemekte, bu savaş içimizde. Gözümüzü içimize çevirdik, bilmeyi olmaya dönüştürüyoruz. Güç, bize gücün iki tarafının da bizde, kendimizde olduğunu idrak etme gücü vererek gönlümüzde bizimle olsun” sözleriyle düşüncelerini, kendi içsel yolculuğunu ve ilgi duyduğu öğretileri okurlarıyla paylaşan Der Ki yazarlarından Berk Yüksel, “Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış” adlı ilk kitabını yayınladı. Ezoterik öğreti ve inanç sistemlerine ilgisi 15 yıl öncesine dayanan yazarın kitabında ezoterizm, sembolizma, dua etmenin ve bütünleşmenin gücü, reenkarnasyon, çeşitli dinlerdeki öğretiler, kabala, kuantum fiziği, Mevlana, karar vermenin gücü, tekamül, sevgi, bilgelik ve beklentinin zehri gibi pek çok alt başlık bulunuyor. Berk Yüksel ile yeni kitabını ve konuştuk.

Kitabınız oldukça kapsamlı ve araştırma konuları olarak da hayli enteresan. Kitabı hazırlarken karşınıza çıkan ve sizi şaşırtan önemli bilgilere ulaşabildiniz mi?
Ezoterik öğretilere ve inanç sistemlerine ilgim hep vardı. Ancak yolculuğum yaklaşık 15 yıl kadar önce başladı. Bu kitap üç yıl içerisinde yazdığım yazılar, incelemeler ve derlemelerden oluşuyor. Kahramanın meşhur yolculuğunda onu şaşırtacak durakların olması çok normaldir. Her gerçek insan kendi hikâyesinin kahramanıdır. Zaman içerisinde incelediğim birçok kadim yapının “öz”de ne kadar birbirlerine yakın ve tamamlayıcı olduğunu görmek başta şaşırtıcı gelirken sonra sevindirdi.

Kitap inanç ve tanrı sevgisi ile başlıyor ve sembolizma, reenkarnasyon, kabala, kuantum fiziği ve felsefe, Mevlana derken bugün pek çok kişinin ilgi alanlarına değiniyor. Bu ilk kitabınız mı? Bunun bir devam kitabı olacak mı?
Zaman içerisindeki duraklarım farklı konular olarak bir araya geldi. Her biri birer kitap olabilecek derinlikteki incelemeler gerektirecek konuları ana hatları ile paylaştım. Denildiği gibi hak edenle paylaşılmayan bilgi karanlığa hizmet eder. Bu ilk kitabım ve  devamı elbette olacak. İkinci kitabım “Abrakadabra: Evrensel Değişim ve Dönüşüm Sözcüğü” ismi ile düşünüyorum ve neredeyse bitmek üzere. Üçüncü kitap olarak da “Anka’nın Yolculuğu”nu yazacağım.

“Tarih boyunca her kapalı öğreti kitle tarafından tepki ile karşılanmıştır. Ezoterik öğretiler, insanı ve evrenin sırlarını keşfetmeye böylece Kamil insanı yaratmaya yönelik teorik ve pratik yöntemler dizisi olarak bir öğreti ekolü şeklinde yaşamaya devam etmiştir.” diyorsunuz. Günümüzde pek çok spritüel tekniğin çıkmasını buna bağlayabilir miyiz?
Tüm yollar sembolik anlamda dağın tepesine doğru çıkmaktadır. Sürü insanı olmayan, “insan gibi insan” kendi yolunda, kendine en uygun olan yolda yürür. Zaman içerisinde dönüşür, gelişir. Yaşarken kendini özgürce değiştirir. Başkaları tarafından yontulmaz, kendi heykelini yine kendi yontar. Her birey hiç bitmeyen arayışında farklı yollar, teknikler kullanabilir. Yeter ki başkasının yolunu kesip “yanlış yoldasın” demesin…

Kitabın bir bölümünde “Düşünce pencereniz açık, kontrollü kuşkunuz yol gösterici, inanç dünyanız çağdaş ve insancıl olmalıdır” derken aslında kuşkuyu hiçbir zaman elden bırakmamak gerektiğini mi savunuyorsunuz? Bunu öğrendiğimiz tekniklere kuşku ile yaklaşmalıyız gibi mi algılamalıyız?
Ezoterik gelenekte birey yürüdüğü yolda dinamik dengeye önem verir. Bir cambazın ipin üzerinde yürüdüğü itina ile adımlarını atmak için çaba sarf eder. Ne kadarını eyleme geçirir, o bireye bağlıdır. Kendimizden kendimize cenk ederek yaşanır ömür. Bir yanımızda aklın önderliği ile yürürken sezgiye danışmak kadim sistemlerin tamamında ortaktır. Önemli olan bunu iyi bir oran ile ayarlamaya çalışmaktır. Yolculuğun farklı noktalarında gerektiğinde düşünmeyi susturmak gerekirken, bir başka deneyimde aklın önderliğini unutmamak gerekliliği önemli bir ders verebilir.

‘Ayna’ başlığında bir bölüm bulunuyor kitapta. Ben en çok o bölümü sevdim. İnsanların çoğunun gününün büyük bölümünü karşısında geçirdikleri aynaya nasıl baktığını sorguluyor ve aynanın aslında insan ilişkisinde öneminden bahsediyorsunuz. Aynayı kendimize tutmalıyız diyorsunuz ve karşımıza çıkan insanların da bize ayna tuttuğunu anlatıyorsunuz… Ayna aslında pek çok meditasyon türünde de kullanılan bir araç… Okuyuculara ‘ayna’ simgesi ile ilgili başka neler söylemek istersiniz?
Ayna muhteşem bir semboldür. Ezoterik öğretilerin neredeyse tamamında mevcuttur. Görülmek istenmeyeni, aynalardan kaçana gösterir. Kendi kendine yalan söyleyen insanların gözlerin içine bakınca gözünü kaçırdığı cisimdir. Pek sevmeyiz ayna ile yüzleşmeyi. Genellikle kaba yani harice önem veren çoğunluğun cisim ile ilgilenmesi sonucu saatlerini geçirdiği ancak bir an olsun aksinde özünü göremediği önemli bir semboldür. Gözler de özün aynasıdır.

Yine kitaptan alıntı olarak “Hayatımıza ve ilişkilerimize ne alacağız bakış açısıyla değil nasıl katkıda bulunacağız şeklinde yaklaşırsak hasat yasasını yaşamımıza işletebilirsiniz” cümlesiyle bahsedilen hasat yasası’ndan biraz bahsedelim mi?
Kısaca bildiğiniz gibi “ne ekersen onu biçersin” olarak özetlenir hasat yasası. Düşünmeden, bilgiden eyleme geçişi ifade eder, benim için. Kişinin kendine yüklediği görev bilinci ile kendi yaşamına, toplumsal yaşama bir katkı sağlamasıdır. Az ya da çok bir şekilde iyi, doğru ve güzele gidiş adına bir tuğla da onun koyması önemlidir.

Kitabınızda ezoterik öğreti ve inanç sistemlerini işliyorsunuz. “Tüm ezoterik öğretiler hakikate ulaşabilmek için ortam ve yöntemleri sağlayıp, esas işi bireye bırakmaktadır” sözü de çok hoşuma gitti. Aslında herkesin bu yolda yapması gereken şeyin biraz da kendi içinde bakması olduğunu arada hatırlatmakta fayda var sanırım… Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Yolculuk içe doğru başlar. Kendi cehennemine inip, kendi ejderhasını tanımayan, iyi ve kötü yönleri ile bütünleşmeyen, gölgelerini yani eksik yanlarını fark etmeyen yolcu ya da şövalye yolculuğa çıkamaz, bütünleşemez. Kendini bilmek, tanımak ve idrak etmek sonra da kendini gerçekleştirmek gereklidir. Aynayı önce kendimize tutmak sizin de belirttiğiniz gibi önce kendi içine bakmak gerekliliğindendir. Büyük çoğunluk gördüğünden hoşlanmayacağı için bu yolculuğa baştan çıkmaz ya da gördüğünü görmezden gelir.

Kitapta özetle aydınlanma yolunda insan gibi insan olmanın gerekliliğini ve güzelliğini anlatıyorsunuz. Bunu deneyimlemiş biri olarak neler paylaşmak istersiniz?
“İnsan gibi insan”, gerçek insan ya da tasavvuftaki tabiri ile havass boşuna yaşamak istemez. Ye, iç, üre ve öl sarmalı ona göre değildir. “Herkes gibi” değil “kendi gibi”dir. Farkında olarak bir fark yaratmak için bilinçli yaşamak ister. Gerçek insan ölmez, olur. Aydınlanma yolculuğunda bir hedef yoktur, hedef zaten yolun kendisidir, bu yolda olmaktır. Bu tip ayrışmalar ve tanımlar bireylerin kendine verdikleri etiketler değil, yaşamları ile arkalarında bıraktıkları ile onlar için söylenirse kıymetli olur. İnsan gibi insan olmak için çabalayan kendi yolunda ölçülü bir yaşam sürer. Alacağı karne ya da hak edeceği paye Mısır ezoterik sisteminde kalbin tartılması sembolünde olduğu gibi bilinmeyende devam eder ve bu yolculuk hiç bitmez…

http://www.derki.com/kitaplik/item/2531-berk-yuksel-ile-kendini-bilmek-yolculugu


Haziran 01, 2011, 10:45:03 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 162
  • Cinsiyet: Bay

"...aydinlanma yolunda hedef yolun kendisidir..." sozu her seyi ozetliyor aslinda... Yolun sonunda hedefinize ulasamadiginizi dusunecek olsaniz ya da yolun sonunda olmasini beklediginiz kapi acilmasa da; aslinda acilmistir hedef tamamlanmistir... O asamadan sonra zaten aydinliga cikmissinizdir kapilar yuzunuze acilmasada algilarinizin kapisi acilmistir sonuna kadar...
bekle, izle, gör, hisset, anla...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
4993 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2007, 12:48:04 öö
Gönderen: Supeluta
8 Yanıt
12055 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2017, 09:17:18 ös
Gönderen: Felix Steiner
16 Yanıt
9040 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2008, 09:38:17 öö
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3196 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2010, 05:02:00 ös
Gönderen: ozak1977
6 Yanıt
6197 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 09, 2013, 05:14:32 ös
Gönderen: john
5 Yanıt
6550 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 17, 2018, 01:31:05 ös
Gönderen: Mandıra Filozofu
0 Yanıt
2789 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2012, 08:08:10 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
3786 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 07, 2012, 10:40:20 öö
Gönderen: symbol
2 Yanıt
4287 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2013, 12:53:22 öö
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
8478 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2015, 07:59:51 ös
Gönderen: karahan