Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HZ. Mevlana'nin diger kisilerce yorumlanmasi.  (Okunma sayısı 20893 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 16, 2007, 03:45:42 öö
Yanıtla #50
  • Ziyaretçi

Yabancı antimasonlar genelde masonların eşcinsel olduklarını dünyayı yönettiklerini iddia ederler oysa HY bunları değil masonların masonluğun saptırıldığını ve kullanıldıklarını iddia eder aradaki farkta büyüktür...


Temmuz 16, 2007, 03:51:39 ös
Yanıtla #51
  • Ziyaretçi

Atmayin sevgili Lucky Eye... Yabanci anti masonlar GENELDE boyle mi der?

Bunu sadece bir iki kaynakta gorebilirsiniz (onlar da anti masonlar tarafindan bile sacma bulunan kaynaklardir). Bunun sebebi de zamaninda Tapinak Sovalyelerinin cinsel iliskiye girmeme yemini ve masraf olmasin diye tek atra iki kisi binmelerinden cikmistir. Beyinsizler "Cinsel iliskiye girmiyorlar, ve tek ara iki erkek arka arkaya biniyorsa bunlar kesin homoseksueldir" mantigiyla bu palavralari uydurmuslardir.

GENEL olarak adlandirdiginiz yabanci kaynaklarinizi merak ediyorum. Surekli KAYNAKLAR deyip duruyorsunuz. Su yabanci kaynaklarinizi bir verseniz sevgili Lucky Eye. Zira ben sizin yabanci dil bildiginizden bile supheliyim ::)

Akliniz sira Adnan Oktar'in (Harun Yahya deyip durmaniza gerek yok) masonlara karsi olan uslup farkini gostermek amacli bir karalama yapmaya calismissiniz. Sizden de ancak bu beklenebilirdi ::)

Baska kaynaklara gore de sizin kendisi oldugunu iddia ettiginiz kisi (G.B) Bir SAPIK. Hatta bu kaynaklari siz de biliyorsunuz (itiraz etseniz de).

Birisinin golgesindeki, baskasinin ayaklarini yalayan coluk cocukla ugrasmaktan hakikaten gina geldi.
Hele ki iki yuzlulukten ::)


Temmuz 16, 2007, 03:55:58 ös
Yanıtla #52
  • Ziyaretçi

Atmayin sevgili Lucky Eye... Yabanci anti masonlar GENELDE boyle mi der?

Bunu sadece bir iki kaynakta gorebilirsiniz (onlar da anti masonlar tarafindan bile sacma bulunan kaynaklardir). Bunun sebebi de zamaninda Tapinak Sovalyelerinin cinsel iliskiye girmeme yemini ve masraf olmasin diye tek atra iki kisi binmelerinden cikmistir. Beyinsizler "Cinsel iliskiye girmiyorlar, ve tek ara iki erkek arka arkaya biniyorsa bunlar kesin homoseksueldir" mantigiyla bu palavralari uydurmuslardir.

GENEL olarak adlandirdiginiz yabanci kaynaklarinizi merak ediyorum. Surekli KAYNAKLAR deyip duruyorsunuz. Su yabanci kaynaklarinizi bir verseniz sevgili Lucky Eye. Zira ben sizin yabanci dil bildiginizden bile supheliyim ::)

Akliniz sira Adnan Oktar'in (Harun Yahya deyip durmaniza gerek yok) masonlara karsi olan uslup farkini gostermek amacli bir karalama yapmaya calismissiniz. Sizden de ancak bu beklenebilirdi ::)

Baska kaynaklara gore de sizin kendisi oldugunu iddia ettiginiz kisi (G.B) Bir SAPIK. Hatta bu kaynaklari siz de biliyorsunuz (itiraz etseniz de).

Birisinin golgesindeki, baskasinin ayaklarini yalayan coluk cocukla ugrasmaktan hakikaten gina geldi.
Hele ki iki yuzlulukten ::)

Artık sizinle tartışmaya girmeyeceğim Sn. Sublime yazımda sizi tenzih etmeme rağmen idrak edemeyişiniz beni hayretler içinde bırakıyor hem eleştiriye açığız diyorsunuz Anti masonluk kısmını açıyorsunuz benim size terbiyeyi haddi aşan bir muhalefetimmi olduki bana karşı terbiyesizce ithamlarda bulunuyorsunuz.


Temmuz 16, 2007, 04:35:13 ös
Yanıtla #53
  • Ziyaretçi

Obur topicte terbiyeyi haddi asan konu hakkinda yorum yaptim sevgili Lucky Eye. Anlayacaginizi umud ediyorum.


Temmuz 16, 2007, 05:02:49 ös
Yanıtla #54
  • Ziyaretçi

Şimdi Arkadaşlar..
Sitedeki mason kardeşlerimiz masonluk ahlakına uygun olarak benim Adnan Oktar'ı savunmamı kendi karakterlerinin yansımasını bende görmeye çalışıp benim Bav'cı olmaya çalışan yalaka bi tip olduğumu ima etmişler..Doğrusu bir masondan bundan daha seviyeli ve geniş fikirli bir suçlama bekleyemezdim, olsa olsa anca budur işte..Kendileri arkasında duruyomuş gibi gözüktükleri her insandan bir menfaat koparmaya çalıştıkları için karşılarına çıkıp yalnızca hakikati söylemeye çalışan her insanı kendi bozuk ahlaklarının mensuplarından biri sanıyorlar..

Bugün Harun Yahya eserleri onlarca ülkede onlarca dile çevrilmiştir ve dünyada milyonlarca insan tarafından takdirle takip edilmektedir..Bilim Araştırma Vakfı,komple dolmuş salonlarda yüzlerce konferans vermiştir ve hala faaliyetler tüm hızıyla büyük bir merakla takip edilmektedir! Global Yayıncılıkta çalışmış biri olarak kitap ve cd isteklerinin yönlendirildiği telefonların susmadığına defalarca şahid oldum!Hatta bir çok seti aşırı istekten elimizde kalmadığı için okuyuculara yollayamazdık..Çevresindeki herkese dağıtmak için binlerce kitap isteyen insanlardan tutun da,bütün mahalle sizin cd'lerinizi izliyoruz diye açılan teşekkür telefonlarına kadar..Harun Yahya ismi ucuz mason suçlamalarıyla karalanamayacak derecededir, üstün bir yerdedir hiç boşuna kasmayın!

Büyük Üstad diye Türk masonlarını temsil ettiği söylenen insanların gittiği otelde izlediği erotik kanallardan tutun da iç çamaşırlarını bile locaya fatura etmesi masonik ahlak seviyesini bir kez daha göstermektedir..Tarih sürekli tekerrür etmektedir ::)

Harun Yahya'nın masonlukla ilgili yazdığı kitaplar dünyadaki en doğru ve geniş kaynaklardır,bugün bir "Yeni Masonik Düzen" "Kabala ve Masonluk" gibi kitaplar bizzat masonik yayınlarda kaynak olarak gösterilmektedir..Doğruluğu üstad masonlar tarafından bile kabul edilen iddiaların,başka masonlar tarafından çıkıp yalanlanması,sevgili masonların oturmamış ve çelişkili kişiliklerinin göstergesidir ::)

Bu forumda yazı yazan hiç kimse çocuk değildir!Kimin daha ahlaksız ve bozuk bi düzen inşa etmeye çalıştığı ayan beyan ortada..Hala biz yardım birliğiyiz kişisel gelişimi amaçlarız gibi laflar masonları tanıyan insanların sırıta sırıta güldüğü laflardır ve trajıkomiktir .. Neyse daha konuşuruz şimdilik bu kadar
« Son Düzenleme: Temmuz 16, 2007, 05:05:05 ös Gönderen: Draug »


Temmuz 16, 2007, 05:07:34 ös
Yanıtla #55
  • Ziyaretçi

Güzel yazmışsın ama parmaklarını boşuna yormuşsun neden mi bak şimdi başka topicte anlattığım hkiayeyi burayayada kopyalayımda anla neden olduğunu emeğini anlayacaklara sarf et...


EMEĞİNİ BOŞUNA HARCAMA
 
Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış...  Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş...  Ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da;kısaca Ranga Guru derlermiş...  Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş...  Ranga Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın Racaçi.. Artık senin resmini halk  değerlendirecek.  diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen  yerine koymasını istemiş.  Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş; ki, tüm resim çarpılar  içinde ve neredeyse görünmüyor... Çok üzülmüş tabii.Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir  duvar sanki.. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.  Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.  Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş.  Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru...  Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte...  Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.  Raciçi denileni yapmış...  Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış,  fırçalar da, boyalar da kullanılmamış..  Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını  anlatmış..  Ranga Guru ise;  Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar  acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün...  Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı..  Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı  olmalarını istedin...  Yapıcı olmak eğitim gerektirir... Hiç kimse bilmediği bir konuyu  düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi...  Sevgili Raciçi Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın...  Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın... Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur... Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma... demiş.


Temmuz 16, 2007, 05:09:23 ös
Yanıtla #56
  • Ziyaretçi

Harun Yahya'nın masonlukla ilgili yazdığı kitaplar dünyadaki en doğru ve geniş kaynaklardır,
Bu cumleniz yetiyor da artiyor bile ::)
Fazla bir sey soyleme geregi duymuyorum.


Temmuz 16, 2007, 09:19:30 ös
Yanıtla #57
  • Ziyaretçi

Konuyla alakalı bir haber almak istedim buraya..Anlayana :

Türkiye'de "evrim" savaşı

The Independent gazetesi, Türkiye’de yaratılış teorisi konusunda “sessiz bir savaş” yaşandığını yazdı
 
Türkiye’deki okul ve üniversitelerde bilim adamlarının, yaratılış teorisi yanlılarının giderek artan etkinliği ile karşı karşıya geldikleri bildirildi. İngiliz The İndependent gazetesi, Türkiye’de 700 akademisyenin, Milli Eğitim Bakanlığı’nı mahkemeye verdiğini belirterek “sessiz bir savaş” yaşandığını yazdı.

The İndependent, İstanbul kaynaklı “Türk bilim adamları, yaratılış teorisine karşı geliyor” başlıklı haberinde “Akademisyenler ve bilim adamları, İslami yaratılış taraftarlarının artan etkinliği ile karşı karşıya gelirken Türk okul ve üniversitelerinde gerilimler yükseliyor” diye yazdı Nicholas Birch imzasını taşıyan haberde Adnan Oktar’ın başında bulunduğu Bilim Araştırma Vakfı’nın (BAV) Darwin’in evrim teorisine karşı yaptığı yoğun çalışmalara dikkat çekildi.

TÜRKİYE ORTADOĞU'NUN YARATILIŞ TEORİSİ MERKEZİ OLDU

İngiliz gazetesi, İstanbul Üniversitesi’nden genetik uzmanı Haluk Ertan’ın “Bilim olmadan modern uygarlık imkansız ancak Türkiye, Ortadoğu’nun yaratılış teorisinin merkezi haline geldi” görüşune ve buna BAV yetkilisi Tarkan Yavaş’ın “Sadece Ortadoğu’nun değil, dünyanın merkezi oldu” yolundaki tepkisine yer verdi.

Türkiye’de geçen yıl gerçekleştirilen bir anketin Türklerin sadece yüzde 25’inin evrimi kabul ettiklerini gösterdiğini belirten gazete, 2005 yılında yapılan benzer bir anketin bilim öğretmenlerinin yarısına yakın bir bölümünün de evrim teorisini ya sorguladığını yada reddettiğini gösterdiğine de işaret etti.

The İndependent, “Türkiye’deki yaratılış teorisi ile ilgili sessiz savaş, 1985 yılından bu yana okulların bilim müfredatında yaratılış teorisine yapılan göndermelerin kaldırılması için 700 akademisyen Eğitim Bakanlığı’nı mahkemeye verdiği geçen bahar başladı” diye yazdı.

Türkiye’de beş bilim öğretmeninin evrim öğrettikleri için sürgün edildiğine dikkat çeken gazete, “akıllı yaratılış” teorisine Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in destek verdiğini belirterek, Çelik'in geçen Kasım ayında bir tv kanalında “Evrim teorisi ateizm ile, akıllı yaratılış inanç ile örtüşüyor” dediğine dikkat çekti

http://www.haberturk.com/haber.asp?id=29218&cat=200&dt=2007/07/16
 


Ağustos 27, 2008, 09:33:42 öö
Yanıtla #58
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

Mevlana Celaleddin Rumi'nin Konyada bulunan türbesini sanırım sarhoş olarak gezen ilk kişiyim..

Alkollüyüdüm ve Konyada son günümüzdü gel dediler grubu kıramadım..

Şahsen Mevlananın çok yüce bir insan olduğunu düşünmüyorum ama iyi bir kalem...

Sonuçta Edebi bir kişilik, sıradan bir insan, Elçi değil,Peygamber değil, Evliya değil...Kişiyi putlaştırmayalım.Sofinin Dünyasını okuyup felsefe satanların yeni ikonu MCR.. 

Güzel edebi eserleri var..Bir kısmını okudum fakat pek de hoşlandığımı söyleyemeyeceğim fakat Mevlananın yazdığı bir MESNEVİDE KABAK HADİSESİ var ki...(Ekşi sözlük sitesinden indirilebilir) okuduktan sonra Mevlana hakkında görüşlerim oldukça değişti...   detayları aşağıda


                                                2 düzende yazıldığı için önce 1.yorum



efendim günlerden bir gün, mevlana'nın dergahına çok zengin bir tüccar gelir. beyimizin karşısına çıkar ve konuşur
-ey yüce mevlana, ben çok zengin bir tüccarım, ancak bir türlü doymaz iştahım; hep daha fazla para kazanmak, daha kudretli olmak isterim. var mıdır bana diyeceğin?
mevlana ise bir hikaye ile cevap verir:

zamanlardan birinde bir konakta bir kadın yaşarmış. bu kadın kocasından memnun değilmiş ve bir türlü cinsi tatmin olmazmış. binbir yol denemiş, şerbetler içmiş, kocasına macunlar yedirmiş ancak hiçbiri fayda etmemiş. bir türlü tatmin olamıyormuş.
lakin bu kadının bir hizmetçisi varmış ki kadın hep güleryüzlü, hep mutlu mesut görünürmüş. kocası olmayan hizmetçinin nasıl böyle mutlu mesut olduğunu anlayamayan kadın ise onu için için kıskanmaya başlamış. bu yüzden hizmetçisini takibe karar vermiş, gittiği her yere peşinden gitmeye, yaptığı her işi izlemeye başlamış.
bir gün kadın uyandığında ahırdan garip sesler geldiğini duymuş. hizmetçinin şuh sesi, bir anırtı ile beraber yankılanmaktaymış. hemen gidip ahır kapısından içeri bakmış ki ne görsün? hizmetçi kadın bir eşeğin altında gidip gelmemekte miymiş?
kadın bağırıp çağırarak hizmetçiyi ahırdan kovalamış. böyle bir şeyin olabileceğine inanamıyormuş.
günler, haftalar geçmiş. kadıncağızın tatminsizlik en sonunda canına tak etmiş. bir sabah usulca ahıra girmiş. eşeğin yanına gidip onu okşamaya başlamış. en sonunda dayanamayıp önünde eğilmiş; ve eşek tenasül uzvunu soktuğu anda kadın oracıkta can vermiş.
gürültüye gelen hizmetçi kadını eşeğin altında yatar bulmuş. ağlayarak,
"ah hanımım, hanımım"
demiş,
"eşşek tamam, sen tamam,
ama kabak eksik kabak!"*



                                                                                                             bu da 2. yorum.


....bir halayık şehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı. o eşek, kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti. o hilebaz halayığın bir kabağı vardı. eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı, eşeğin aletine takardı. yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı. çünkü, eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı, damarları da.

eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. fakat işin ne olduğunu anlamakta acizdi. nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de, onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı.



insanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur. eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? o halayık eşeğin altına yatmıyor mu? bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı. eşek erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış, işini becermekteydi.



kadın hasede düştü. dedi ki, bu eşek, benim eşeğim, nasıl olur bu iş? bu işin bana olması lazım ben işe daha ehlim. eşek işi öğrenmiş, alışmış. adeta sofra yayılmış, mum da yanmış. görmezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. a kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın? dedi. bu sözü işi gizlemek için söylüyor, ben geldim kapıyı aç diyordu.



sustu halayığa hiçbir şey söylemedi. bu işe tamah ettiği için işi gizledi. halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı. yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı, güya oruçluyum demek istiyordu. eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı, develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü. elinde süpürge kapıyı açınca kadın, dudak altından seni usta seni, dedi.



yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın, iyi. fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne? işi yarıda kalmış, öfkeli, aleti oynayıp durmada. gözleri kapıda seni beklemede. bunu dudağı altından söyledi, halayıktan gizledi. onu suçsuz gibi ululadı,



dedi ki: tez çarşafını başına al. filan eve git benden selam söyle. şunu söyle, böyle yap, şöyle et. neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum. maksat neyse sen onun özünü al. o işi görmezlikten gelen kadın onu yola vurunca, zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi.



yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim. artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmalarından kurtuldum. kadının keçileri, sanki bini bulmuştu, öyle neşelendi. eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü. hatta ne keçisi? o yakınlaşma kadını keçi haline getirdi. ahmağı keçi haline getirmeye, hor hakir bir hale sokmaya şaşılmaz ki!



şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir. nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki ateş ararlar, kendilerini de mutlak nur sanırlar.



yalnız tanrı kulu böyle değildir. yahut da tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir, yaprağı döndürür bu da başka! böyle olan o ateş hayali bilir, o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar. hırs çirkinleri güzel gösterir. yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur. şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır. yüz binlerce akıllı, fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir. bir eşeği bile mısır yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra o çıfıt bir yusuf’u nasıl gösterir? pisliği afsunu ile sana bal göstermede, iş inada bindi mi balı nasıl gösterir? bir düşün artık. şehvet yemeden olur, az ye. yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç. yedin içtin mi şehvet, seni harama çeker. ele gireni elbet harcamak gerekir.



şu halde nikah lâhavle okumaya benzer. oku, yani bir kadın nikahla da şehvet, seni belaya düşürmesin. madem ki, yemeye içmeye hırsın var, çabuk bir kadın al evlen. yoksa bil ki kedi gelir yağlı kuyruğu kapar. sıçrayan eşeğin sırtına taş yükü vur, o kaçmadan, sıçramadan önce sırtına yükü yükle.



ateşin ne yaptığını bilemezsin, savul oradan. bu çeşit bilginle ateşin çevresinde dönüp dolaşma. ateşe çömleği koyup çorba pişirmeyi bilmiyorsan bil ki ne çömlek kalır, ne çorba. su hazır olmalı, ahçılığı da bilmelisin ki o tenceredeki çorba, dökülmeden, bozulmadan pişsin. demircilik sanatını bilmiyorsan demirci ocağından geçerken sakalını bıyığını yakarsın.



kadın kapıyı kapadı, sevine, sevine eşeği kendisine çekti, cezasını da tattı ya! eşeği çeke, çeke ahırın ortasına getirdi. o erkek eşeğin altına yattı. o kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı. eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü. alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi.



eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı, damarları koptu birbirinden ayrıldı. soluk bile alamadan derhal can verdi. seki bir yana düştü o bir yana. ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. kötü bir ölüm, kadının canını aldı.



kötü ölüm, yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım. sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü?



kuran’dan rezillikle azap edilmeyi duyda böyle kepazelikle can verme. bil ki bu hayvan nefis bir erkek eşektir. onun altına düşmekse ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir. nefis yolunda benlikle ölürsen bil ki hakikatte sen de o kadın gibisin. tanrı, nefsimize eşek sureti vermiştir. çünkü suretler, huylara uygundur. kıyamette sırların açığa çıkması budur. tanrı hakkı için eşeğe benzeyen nefisten kaç. tanrı, kafirleri ateşle korkutmuştur. onlar da ateşe utançtan hayırlıdır demişlerdir. tanrı hayır demiştir, o ateş, utançların aslıdır. bu kadını öldüren şu ateş gibi. hırsından doyacak kadar yemek yemedi, daha fazla yemek istedi. kötü ölüm lokması boğazına durdu.



a haris adam doyacak kadar ye, hatta yemeğin helva ve palüze bile olsa. tanrı, teraziye dil verdi. aklını başına devşir de kuran’dan rahman suresini oku. kendine gel de hırsından teraziyi bırakma. hırs ve tamah seni azdıran bir düşmandır.



hırs, hepsini ister fakat bütün lezzetlerden mahrum olur. a turp oğlu turp hırsa tapma. o halayıkcağız hem gidiyor, hem de ah diyordu; a kadın sen ustayı yola saldın. ustasız iş yapmak istedin. bilgisizlikle canınla oynamaya kalkıştın. benden bir bilgidir çaldın, çaldın ama tuzağın ahvalini sormaya arlandın. kuş, hem harmanından tane toplamalıydı, hem de boynuna ip dolamamalıydı.



taneyi az ye bu kadar pis boğaz olma. “yiyin” emrini okudunsa “israf etmeyin” emrini de oku. bu suretle tane yemekle beraber tuzağa da düşme. bilgi ve kanaat ancak bunu icap ettirir. akıllı kişi dünyanın gamını yemez, nimetini yer. bilgisizlerse nedamet içinde mahrum kalırlar. boğazlarına tuzağın ipi dolaştı mı tane yemek, hepsine haram olur. kuş, tuzaktaki taneyi nasıl yer? yemeye kalkışırsa tuzaktaki tane zehre döner.



tuzaktaki taneyi gafil kuş yer, halkın bu dünya tuzağındaki nimetleri yemesi gibi. akıllı ve işten haberi olan kuşlar, kendilerini taneden adamakıllı çekerler. çünkü, tuzağın içindeki taneler zehirlidir. kördür o kuş ki tuzaktan tane diler. tuzak sahibi, aptalların başını keser. güzel ve narin olanlarıysa meclislere çeker götürür.



çünkü aptalların ancak etleri işe yarar. güzel ve zariflerinse güzel sesleri işe yarar. hasılı halayıkcağız kapının yarığından, hanımının eşeğin altında can verdiğini görünce, dedi ki: a ahmak kadın, bu iş nedir? sana ustan bir şey gösterdi ise, yalnız görünüşe kapıldın. halbuki iç yüzü senden gizliydi. usta olmadan dükkan açtın.



bal gibi, pâlüze gibi olan o aleti gördün, âlâ. fakat a haris neden kabağı görmedin? yoksa eşeğin aşkına o kadar mı dalmıştın ki gözüne kabak görünmedi? ustadan sanatın dış yüzünü gördün sevine, sevine ustalığa kalkıştın. nice riyacı ve işten haberi olmayan ahmak kişiler vardır ki erlerin yolundan göre,göre ancak sof kumaş görmüştür.



nice boş boğazlar vardır ki azıcık bir hüner elde etmişler, padişahlardan laftan başka bir şey öğrenmemişlerdir. her biri musa’yım diye eline bir sopa almış, her bir, isa’yım diye ahmaklara üfürmeye kalkmıştır.



bir gün doğruların doğruluğu, senden mehenk taşını isteyecektir. eyvah o günden! artık geri kalanını ustaya sor. bu harislerin hepsi de kördür dilsizdir. hepsini aradın, elde etmek istedin, fakat herkesten geri kaldın. bu ahmak sürü, kurtlara av olmuştur.



bir suret gördün, onun sözünü söylemeye başlayıverdin ha; dudu kuşları gibi kendi sözünden haberin bile yok.



dudu kuşu, önünde bir ayna, ayna içinde de kendi aksini görür. aynanın ardında usta gizlenmiştir; güzel dille edeplice söz söyler. duducuk, bu söz söyleyeni ayna içinde gördüğü dudu sanır. bu suretle o koca kurdun hilesinden haberi olmaz, güya kendi cinsinden olan bu dududan söz söylemeyi öğrenir.



usta, ona ayna ardından söz söylemeyi öğretir. böyle olmasa kendi cinsinden olmayan birisinden söz söylemeyi öğrenemez. o hünerli kuş, söz öğrenir ama sırrından da haberi yoktur manasından da. söz söylemeyi bir insandan beller. fakat bir duducuk, bundan başka insandan ne bilebilir, ne elde edebilir ki?



velinin beden aynasında da kötülüklerle dolu olan mürit, tıpkı bunun gibi kendisini görür. fakat söz ve iş zamanında aynanın ardındaki akl-ı kül-ü nereden görecek? o sanır ki insan söylüyor. halbuki bu, başka bir sırdır, onun bundan haberi bile yoktur. söz söylemeyi belletir, belletir ama önü sonu olmayan sır belletir. halbuki o, bu sırra eş değildir, bir dududur, bunu bilemez.



halkta kuşların ötüşünü taklit ederler. bu, ağzın ve boğazın yapabileceği bir şeydir. fakat kuşların seslerini taklit edenin o seslerdeki manadan haberi bile yoktur. kuş dilini aancak bakışı hoş süleyman bilir.



nice kişilerde dervişlerin sözlerini öğrenir, mimber ve meclisleri o sözlerle parlatır. fakat onların ya bu sözlerden başka bir kısmetleri yoktur, yahut da sonunda tanrı rahmeti onlara yol gösterir

 
« Son Düzenleme: Ağustos 27, 2008, 09:45:26 öö Gönderen: tcorbaci »
Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
  Moliere


Ağustos 27, 2008, 10:59:10 öö
Yanıtla #59

sayın tcorbaci orada pekmezzz rumuzlu bir yazarda güzel bir cevap vermiş bence (bkz: batını zahir sanmak) demiş, bence bu olay anlatımında sembolik birşey var. bizler yorumlayamıyoruz.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
42 Yanıt
22945 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2018, 04:22:14 öö
Gönderen: night manager
0 Yanıt
3288 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 18, 2008, 11:27:30 öö
Gönderen: poyraz06
0 Yanıt
3025 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2010, 03:10:35 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
3545 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2012, 09:11:11 ös
Gönderen: karahan
13 Yanıt
8129 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2014, 02:13:14 ös
Gönderen: mementomori