Hint Uygarlığında Kadının Konumu (Devam)
Sayın Yalçın Kaya’nın bu başlık altındaki çalışmasının bu bölümünün sonunda bir diğer alıntı var. O da şöyle:
'Kız Bebek' Katliamı
(10.01.2006 Cumhuriyet Gazetesi)
Yapılan araştırmalar Hindistan'da son yirmi yılda kürtajla alınan kız bebek fetüslerinin sayısının 10 milyonu bulduğunu gösteriyor. Araştırmanın çarpıcı bir sonucu, eğitimli kadınlar arasında bunun daha yaygın oluşu. İngiliz tıp dergisi Lancet'ta yayımlanan ve Hindistan'da yapılan bir araştırmaya göre, kürtajlar her yıl 500 bin kız çocuğunun kaybına yol açıyor.
Hindistan'da kız bebeklerin kürtajla alınması nedeniyle cinsiyetler arası nüfus uçurumu giderek derinleşiyor. Araştırma için 1997 yılında Hindistan'da gerçekleşen 100 bini aşkın bebek doğumu incelendi ve bir sonraki yıl da bir milyon aileyi kapsayan ulusal boyutta bir anket düzenlendi. Araştırmanın çarpıcı bir sonucu, eğitimli kadınlar arasında bunun daha yaygın oluşu. Dinsel tercihlerin ise özel bir farklılık yaratmadığı ortaya kondu.
Hindistan'da cinsiyet oranlarındaki dengesizlik bir süredir biliniyordu. Pek çok ülkede kadın sayısı, erkek sayısından biraz fazla, ancak 2001'de yapılan farklı araştırmalar Hindistan'da doğan her 1000 erkek çocuğa karşı 933 kız çocuğu olduğunu gösteriyordu. Hindistan'da yapılan araştırmalar, ilk çocuklar kızsa erkek çocuk seçme eğiliminin arttığını ortaya koyuyor.
İlk çocuğun kız olması durumunda, bir sonraki doğumda erkek çocukların kız çocuklara oranı binde 759 oluyor. Kız çocuk sayısı 2'yse 3. çocuk için oran 1000 erkek çocuğa karşı 719 kız çocuk oluyor. Oysa bir erkek çocuk doğmasının ardından cinsiyetlerin birbirine oranı aşağı yukarı eşit oluyor.
Araştırmacılara göre bu sonuç her yıl 500 bin kız çocuğun kaybolduğunu gösteriyor. Ultrasonun yaygınlaştığı son 20 yıl için hesap yapıldığında, araştırmacılara göre 10 milyon sayısı hiç de abartılı değil.
BM'nin Ekim ayında yayımladığı bir raporda, kız çocukların öldürülmesi ya da kürtajla aldırılması yüzünden Hindistan nüfusunda giderek artan cinsiyetler arası dengesizliğin çok ciddi toplumsal sonuçlar doğurabileceği uyarısına yer verilmişti.
Kitabın bundan sonraki bölümü “Antik Helenlerde Kadın” başlığını taşıyor. Ancak Sayın Yalçın Kaya’nın bu değerli çalışması, görüyorum ki hiç de hak ettiği yeterli ilgiyi görmüyor. Bu nedenle kendisine sormalıyım, devam edelim mi yoksa burada bırakalım mı diye…