Dünyada kaç tür Masonluk olduğuna şöyle bir bakıyorum…
Ohooo! Sürüsüne bereket.
Muntazam (!) masonlar kendi masonluklarının asıl ve tek olduğunu, ötekilerin masonluktan sayılmadığını ya da sayılamayacağını ileri sürüyor.
Peki.
O muntazam masonların masonluklarına bakıyorum: Onların da farklı olanları var.
Sokaktaki adama ya da bilinçsiz antimasonik cepheye sorarsanız tek bir Masonluk var. Ancak onların sözünü ettiği o tek tür Masonluk, muntazam olduklarını söyleyen masonların benimsediği tür Masonluk olabileceği gibi olmayabilir de…
Şimdi ben konuya böyle girince yine başlığın dışına çıktığımı sanmayın sakın. Başlığa geleceğim de, girizgâh yapıyorum.
Aslına bakarsanız girizgâh başlığın kapsamında diyeceklerimden daha uzun da olabilir.
Eh, ne yapayım, sıkılan okumasın.
Bir basitleştirme yaptığım ve Masonluğun o türlerine salt inanç gözlüğüyle baktığım zaman, üç tür Masonluktan söz edilebileceğini görüyorum. (Bu kategorileştirmede yanılmış olabilirim. Öyle gören düzeltsin lütfen)
İşte bu kategorilerden ilki, Masonluktaki Teizm şartlanmasıyla koşut gidiyor.
Kimileri Masonlukta teist nitelikli bir Tanrı inancını zorunlu görüyor; üstelik hem kurumsal hem bireysel bakımdan…
Nedir teist nitelikli bir Tanrı inancı?
Evreni yaratan ve yöneten, (Dikkat: Salt yaratan değil, aynı zamanda yöneten), kazaya ve kadere egemen olan, insanların bu dünyadaki yapıp etmelerini sürekli olarak gözleyen, not eden, onlara istediği zaman can verip istediği zaman alan, öteki dünyaya göçtüklerinde onlardan bu dünyadaki yapıp etmelerinin hesabını soran, bu hesap uyarınca ama kendi ölçü ve değerlendirmelerine göre onları ödüllendiren ya da cezalandıran bir Tanrı’nın varlığına, bu Tanrı’nın insanlara buyruklarını vahiy yoluyla ve peygamber denilen aracılar kullanarak gönderdiğine, o gönderilerinin Kutsal Kitap olarak anılan kitaplarda yazılı olduğuna ve dolayısıyla o kitaplara inanmak, dolayısıyla böyle bir inancı öngören bir dine bağlanmak ve onun gereklerini yerine getirmek.
Dinin gerekleri elbette bir dinden ötekine farklıdır ama bu arada bir de ruhun ölümsüzlüğüne inanmak…
Bu sonuncusu nereden çıktı demeyin ve bunu sakın Panteist nitelikli inançlarla özdeş tutmayın. Burada “ruh”, beden öldükten sonra ödüllendirilecek ya da cezalandırılacak asal öğedir. Ölümsüz olması gerekir ki cennette ya da cehennemde gereken işlemden geçsin.
Bunu olabildiğince objektif bir tutumla anlattım. Ne doğruluyorum ne de karşı çıkarak eleştiriyorum.
Bir diğer tür Masonluk anlayışı, yukarıdakini ağır, aşırı, Masonluğun amaçlarıyla tam uyum sağlayamayacak olarak görüyor. Aslında bir Tanrı inancının gerekliliğinden yana ama bunu böyle teist nitelikli bir tarzda ayrıntılarıyla tanımlamaktan yana değil. Tanrı’yı bir ilk neden, bir ilk yaradan olarak görüyor ve gerisini kişinin kendi istem ve buyrultusuyla oluşturacağı inancına bırakıyor. Bir diğer deyişle, buna da deist nitelikli bir tanrı inancının asgari düzeyde zorunlu görülüşü diyebiliriz.
Bu ikincisinin öncekinden farkı, masonların isterlerse teist nitelikli bir Tanrı inancını da benimseyebileceklerini, ancak bunun tüm masonlar için zorunlu tutulamayacağını, herkesin kendi din ve inancında özgür olduğunu öngörmesi… Kurumsal düzeyde de bu zorunluluğu koyması.
Peki bu ikincisinde şu ruhun ölümsüzlüğü konusu?
Eh, var var olmasına da öyle o kadar çok üzerinde durulmuyor çünkü durulacak olursa teist nitelikli inanç zorlamasına yaklaşmak gibi bir keyifsizlik söz konusu olabilir.
Üçüncü tür Masonluk ise, bireysel olmaktan çok kurumsal ölçekte bir tutum benimsemiş. Masonların dinlerine de inançlarına da, dinsizliklerine de inançsızlıklarına da karışmıyor. “İsteyen inansın ve bağlansın, istemeyen inanmasın ve bağlanmasın, bu Masonluğun evrensel ölçekteki amaçları ve ilkeleri çerçevesinde bir kriter olmasın, böylece tüm insanların birlik ve bütünlüğünün sağlanması öngörülsün.” tarzında bir tutum sergileniyor.
Şimdi istenirse bu üç tür Masonluğa birer ad konulabilir, birer nitelik yakıştırılabilir. Fakat ben burada bunu belirtmekten kaçıyorum çünkü bu üç ayrı tutuma göre üç ayrı niteleme söz konusu. Objektif olacağımı söylemiştim; o tanımları da vermeye kalkışırsam yan tutar duruma düşebilirim.
Sonuç: Şayet Masonlukta bir şartlanmışlık varsa, bu bir Teizm şartlanması olduğu gibi Deizm şartlanması da olabilir, Hümanizm şartlanması da.
Bu konuda görüşlerine belirten Sayın Enelsır ile Sayın Karahan, bir başka uzantıya işaret etmiş oluyorlar.
Onların dediği de şu açıdan doğru: Masonlukta kurumsal tanımlamaların dışında ve asıl çalışma konusu olan ritüel açısından “Tanrı” ya da benzeri bir kavrama pek az rastlanabiliyor. O da bizim burada öncelikle sözünü ettiğimiz Simgesel Masonlukta değil, bazı ritlerin bazı yüksek derecelerinin bazı uygulamalarında. Ancak “Evrenin Ulu Mimarı” kavramı var. Üstelik hemen hepsinde var. (“hepsinde” değil, “hemen hepsinde”) Her mason, kimilerinde ilgili mason kuruluşunun yetkili organı, bu kavramı kendi değerleri ve tutumu uyarınca yorumluyor. (Türk Masonluğunda artık “Kâinatın Ulu Mimarı” kavramı kullanılmıyor. ) Ancak Evrenin Ulu Mimarı kavramını değerlendirmek, hir ni kadar Sayın Eureka bu bağlamda bir yaüzı yazmışsa da bana bu konu başlığının dışına taşar gibi geliyor. Hem bunu daha öne forumda bir başka başlık altında yapmıştık diye de hatırlıyorum. Bu kavram bakımından Sayın Eureka'nın dediklerinin çoğunu kabul edebilirim ama iş bu kadarla kalmaz. Üstelik bu kavramın tarihsel bakımdan çıkış noktası da Süayın Eureka'nın dediğinden biraz farklı. Neyse, dedim ya bu konuyu başka bir başlık altındazincelemek gerekir diye. Çünkü Evrenin Ulu Mimarı kavramı ile Masonluktaki Teizm Şartlanması olayı biraz çelişkiye düşebilir.