Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ANNEM'E İTHAFEN  (Okunma sayısı 1502 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 29, 2014, 02:00:27 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 640
  • Cinsiyet: Bayan


Gri bulutlar belirginleşince, pencerenin önünden çıplak ayaklarıyla koşarak giden çocukların, sevgi dolu çığlıklarını duydum. Bir oyunun, yağmurla ertelenen çocuksu gülüşlerini taşıyorlardı. Islanan bedenleri, ellerindeki yemiş dolu bir sepetten tüten buharla sımsıcak umutları kucaklayacaktı.Bu hayallerle penceremin önünde gördüğüm o çocuğu, eksik kalmış çocukluğuma mı döndürmüştüm acaba ?

Güneş ışığının mutlu insanlar için yaratıldığını düşünürdüm hep. Oysa yağmur bendi, ben de yağmurdum. Çocukluğumu anımsadığımda yağmurun bende yarattığı hüznü bir kez daha hissetmiştim yüreğimin kapalı, kilitli karanlıklarında. Anneme ilk dokunuşumu, onu anne olarak ilk hissedişimi... Geçmişim gözlerimdeki hiçbir yaşı durdurmaya yetmiyordu. Çünkü oradaydı, tam pencerenin aşağısındaki yolda geçmişim, hesap sorarcasına ya da 'beni unuttun mu ?' dercesine kendisini hatırlatıyordu.

Sekiz dokuz yaşlarında, üzerinde mavimsi renk bir esvap ve pislenmiş isli pantolonuyla hayata gülümseyen bu çocuk, bu güzel yağmurun eşliğinde çayımı yudumlamama bile izin vermiyordu. Öyle bağlanmıştım ki ona, onun hayata bağlandığı sevinçle değil, acımasız bir hüzünle isyan etmeye başlayacaktım geçmişime.

Beyoğlu'nun bu sokaklarında geçmişti çocukluğum. Bizim iki katlı, bahçeli evimizin karşısında Alman Hastanesi'nde çalışan bir hemşire yaşardı. Kocası asık suratlı, dediği dedik bir astsubaydı. Anlattıklarından hatırladığım kadarıyla altı ay gider, zar zor dönermiş. Her akşam dedem, anneannem, kuzenlerim, dedemin babacan dostları... Herbirimiz evimizin bahçesine dedemin kurduğu masayla sevinç soframızı açardık akşamlara. Dedem kuyudan testiyle buz gibi suyu getirir, anneannem koca kazanlarla yaptığı tavuklu pilavları, uzun uğraşlarla içine tuz kata kata yaptığı ayranları sofraya getirir, 'hadi herkes sofraya' diyerek bağırırdı. Dedem ayran içmezdi. İhtiyar delikanlı dedem, kavun ve beyaz peyniriyle küçük çay bardağına rakısını koyar ve yavaş yavaş demlenirdi. Çocukluğumdan kalan en güzel anılardan biri de dedemin, iki çınar ağacı arasına yaptığı rengarek ışıklandırmalardı. Yemek yedikten sonra kardeşim Cengiz'le masanın altına inerdik, dedemin ayakları dibinde oyunlar oynardık. Dedem bizi farkedince hiç kızmazdı, ' aaa kim varmış bakalım orada' diyerek gülümserdi bize. Çocukluğumdan hatırladığım kesik kesik hatıralarım. Şimdi ne Beyoğlu'nun o güzel sokakları ne de kokusunu duyduğumda yüreğimin sevinçle dolduğu çınar ağaçlarım... Hiçbiri ben gibi değil artık.

Ben kim miyim ? Sadece 'O' çocuk.

FAY FRIN
Sonsuz ışığa kavuşabilmek için...