Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => 3 Buyuk Din => Islam => Konuyu başlatan: hiram - Ağustos 11, 2009, 06:09:38 ös

Başlık: İslam da Kadın
Gönderen: hiram - Ağustos 11, 2009, 06:09:38 ös
buna yakın bir konu görmeme rağmen fikirlerine pek de katılmadığım düşüncelere sahip olduğumdan bir konu da ben açmak istedim... herkez kendi fikirlerini ve görüşlerini özgürce yazabilir

Saygılar....
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: hiram - Ağustos 11, 2009, 06:09:48 ös
KADIN  HAKLARI :
  "Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Kur'ân-i Kerîm 16 (en-Nahl)/58 ) Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyet insanının kadina bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki, "Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar."(Kur'ân-i Kerîm 42 (es-Sûrâ)/49)

  Kadın da tıpkı erkek gibi doğar, erkek gibi insan yavrusudur. Sefkatte ve hediyede aralarını ayırırlarsa, anne baba sorumlu olurlar. Peygamberimizin vasiyetini gözetmemiş olarak şefaatten mahrumiyeti hak ederler. Cahiliyet duygularının insanlarda zaman zaman depreşeceğini bildigi için, Efendimiz kız çocuklarının, egitimini özellikle vurgular ve "üç, iki, hattâ bir kız çocuğunu, haklarını koruyarak yetistiren babanin, Cennette kendisiyle beraber olacağını" (Ibn Mâce, edep3) duyurur. Çocugun kız doğmasında da erkekte oldugu gibi, "Şükür" olarak "akîka" kurbani kesilir. İsmi güzel verilir, zorunlu egitimi yaptırılırr. Gerekli cinsel bilgileri anneden alır. Kur'ân'da ve Sünnette ilme teşvik eden hiç bir nas, kadınları bundan ayırmaz. Tersine, ihmale ugrayacaklarını bildigi için, Peygamberimiz özellikle kadın eğitimini tavsiye etmiş. haklarının korunmasını emretmiştir. Onun devrinde "müctehid" olan kadınlar yetişmiştir. (Meselâ Resûlüllah'in (s.a.) zevceleri Âişe validemiz bunlardan biridir.)

   Kadın hiçbir konuda erkekten ayrı tutulmadan büyütülmüş ve yetiştirilmiş, sira evlenmesine gelmiştir. Damat adayını görmesi bir hakkı ve ayni zamanda bir sünnettir. Beğenmezse reddeder, velîlerin ve damat adayının ısrarı hiçbir şeyi değiştirmez. Evlenirken ağırlığını koyar, damat adayından istediği kadar "mihir" alir. Mihir onun Allah'ça belirlenmiş en tabii hakki ve hayat garantisidir. Harcama sahasi, mesru çerçevede tamamen kendi iradesine bağlıdır. Mihrini, ya da varsa diğer mal varlığını, hayir yolunda harcayabileceği gibi ticarî işletmelerde kullanabilir, şirketler kurar, şirketlere hisse senetleriyle ortak olur, kazanır ve kazandığını da istediği yerde harcar. Çünkü kendi sosyal güvenliği, kocaya varmakla garanti altına alınmıştır. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkegin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır.

  Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp evinde yalnız bırakamaz. Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır. (Bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68)  Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir.

  Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, (Karının dövülmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm 4 (en-Nisâ)/34 âyeti ve tefsirlerine bakılabilir. Örnek olarak bk. Ibn Kesîr N/257; Kurtubî NI/170,172,173; Elmali N/1351; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Halebî Sagîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391;) hastalık kıskançlığından kaynaklanan süphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadîslerinde ailesinden uzun zaman ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıstır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip taranmayla kocasına hazirlik yapabilme imkâni bulması da, sebep olarak zikredilmiştir. (Bu konuda bir hadîs-i serîfin meâli söyledir: "(Uzaklardan) geceleyin geldiginde hanımın yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. (gelişine hazırlansın)" Buhârî, nikâli 121,122; Müslim, radâ' 58, imâret 181,182; Dârimî, nikâh 32, cihâd 163; Müsned NI/298. Hadîs serhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin aniden girmesinin, hanımının ihanetinden süphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.)

  Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz, karısını düsünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip oksama olmadan cinsel iliskiye geçilmemesini tavsiye etmistir. (Deylemî'den, Gazâlî, Ihyâ N/52 (Terc. N/129); Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sagîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323) Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel iliskiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel iliskide sadece kendisini düsünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.

  Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel iliski yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır. Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir.Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafı erkeğe aittir. Yılda  en az  yazlık ve kışlık olmak üzere iki takim elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.

   Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasina aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir is yapmak zorunda değildir. İhtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir. Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmistir. Hattâ cinsel iliskiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocugu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.Erkeğin haklarına bir zarar vermeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.

Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez."Ric'î" (dönülebilir) ya da "bâin" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir.Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplarında kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Anadolu'da. şurada-buradâ kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu İslam'ın değil, İslâmı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir.

    Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu İslâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz kadınlardan da bey'at almıştır. (bk. Kur'ân-ı Kerîm 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.(bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr'den nakil)  Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir. (Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, Mısır 1380 (1960) NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.)

    Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa İslâm'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimiz'in ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali ile eşi Fatıma arasında iş bölümü yapması gibi.     
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: hiram - Ağustos 11, 2009, 06:11:35 ös
 İslâm Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizâm ve sistemin veremediği müstesnâ bir makâma sâhip kılmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde:"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." buyurmuştur.Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda:    "Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız."  buyurmaktadır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde de: "Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." buyurur.Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, erkeklere, kadınlara dâimâ iyi davranmalarını tavsiye ederek:"Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." buyurmaktadır.Vedâ Haccı’ndaki meşhûr hutbesinde Peygamber (s.a.v.)  Efendimiz: "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır.Bazı hadisler : (Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim](Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali](Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl](En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi](En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai](Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin](Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa](Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin](Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir] (Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim](Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani] (İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace] (İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi] (Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene, Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti] (Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiğiniz meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına verin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayan gibi çok sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayana Cehennem haramdır.) [İbni Adiy] (Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud] (Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]...
      Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde: "Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!"  buyurmuşlardır. Kadınlarla iyi geçinmek Kur’ân-ı Kerîm’in emridir: "Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!..Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."
       Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu konuda: "Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye     ediniz!"  buyurmaktadır. Kadınlara karşı daima hoşgörülü olmalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:    "Mü’min bir erkek, mü’min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir."  buyurulur.Bir insanın her işi ve her huyu hoşumuza gitmeyebilir. Fakat  iyi niyetli ve ülfet edilir insan, kendi hanımında hoşuna gidecek nice meziyetler bulabilir.
Onlarla kendisini memnûn ve mes’ûd edebilir. Bunun için ayıp aramaya değil, meziyet aramaya bakmalıdır.Zîrâ mârifet iltifâta tâbîdir. İltifatsız mârifet zâyîdir. Özetle;
"Bana dünyadan güzel koku ve kadınlar sevdirildi. Benim en mutlu ânım ise, namazda olduğum zamandır." (Nesâî, İşretü'n-nisâ 1, Mişkâtü'l-mesâbih, c.2, sb.669) KADIN VE GÜZEL KOKU YANYANA ZİKREDİLMİŞ, AYRICA NAMAZLA KADININ ÖNEMİ HADİSLE  PEKİŞTİRİLMİŞTİR
"Allah sizden; kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir (TÜRKÇEDE KULLANILAN KELİME İLE ;BACI, KIZKARDEŞ, YENGE...!)" (el-Camiu's-Sağir, el, sh.78, Hadis No: 1647) HANIMLARA TOPLU BAKIŞIMIZ: YA ANNE YA EŞ YA BACIMIZDIRLAR
"Sizin hayırlınız, eşine hayırlı olandır. Ben de eşime karşı sizin en hayırlınızın. Kadınlara ancak iyi insanlar iyi davranır; onlara karşı ancak kötü kişiler, ihanet eder." (el-Camiu's-sağir, c.2, sh.ll, Hadis No:4012) HAYIR VE İYİLİK KADINA OLAN DAVRANIŞLA ÖLÇÜLÜYOR!
 Abdullah ibn Mes'ûd, Hz. Muhammed'e(a.s), kiminle beraber bulunması, kime hizmet etmesi gerektiğini sorunca Hz. Muhammed, üç kez "Annen’e" dedikten sonra, “Baban’a", demiştir. (Buhârî, Edeb: 2; Müslim, Birr: 1)
  "Cennet annelerin ayağı altındadır. "  diyen dinimiz kadına hak etmiş olduğu değeri vermiştir. İslamiyet’in ilk şehidi bir kadındır. İlk Müslüman bir kadındır. Peygambe-rimizin soyu kızından devam eder. Hz. Ebubekir’in kitap haline getirdiği dünyadaki tek Kur’an-ı Kerim Hz.Ebubekir, Ömer, Osman dönemlerinde onlarca yıl bir kadının yanında kalmıştır. O dönemde ise Hıristiyanlar şunu tartışıyordu bir kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı. Kur’an-ı Kerim’de Nisa (Kadınlar), Müntehine (imtihan edilen kadın), mücadele (mücadele eden kadın), Meryem (Hz. İsa’nın annesi )... gibi sure isimleri vardır. Fakat mesela, rical (erkekler) süresi yoktur.
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Ortega - Şubat 04, 2010, 09:06:46 ös
tarihte selcuklulara kadar, musluman kadinlari dunyanin en modern kadinlari iken
sugunku dunyada sanirim agir bir laf olucak ama

sudi arabistanda bir kopek bir kadindan 3-5 kat daha ozgur sanirim...

kuranda kadin ve erkek arasindaki tek esitsizlik
2 kadin sahitligi bir erkek sahitlige esittir
bunun nedeni ise kadinlarin duygusal olmasi falan derler.. misal anne oglunu satmaz ama baba satar mi diye dusunduler acaba
misal denizden annem ciksa yerim diyen yok, demekki  baba satar :)

neyse konuya donecek olursak

kuranda ibadet ederken ortununuz der
onun disinda oyle orasini burasini kapatanlara uzuluyorum ve acikcasi aciyorum..

yahu dunyaya gelmisin, aklin var beynin var, koca dini sikistirmislar bir basortusune
ha takanlarin hepsi dinden dolayi taksa neyse

basortu takar, altinda bir milyar ton makyaj
gozler kalemli falan

kadin guzelliktir
kadin gucludur
kendini ezdirmemelidir

kadin erkekler aziyor diye sacini kapiycak
ama erkek shortla gezerken kadinlar tahrik olamaz

neymis? ozgurlukmus
o zaman ben sarikla okula gitmek istiyorum, kadin basortu takarsa erkek de sarik ve salvar takar
eee niye kimse siyaset yapmiyor salvar ve sarik serbest olsun diye?

karisni eve kapatan, carsaf takan, ZORLA basini orten erkekler
muhtemelen iktidarsiz, kendine guveni olmayan, ulan elimden alicaklar diye kivranan insanlardir

hayatimda hic arkadasim olmadi basortulu
ve olmayacakta
ben karsimdakine adam mi diye bakarim
herkes dinini falan disari vurcaksa

ciplakliga inanan adam ciplak mi gezsin

---------------------------------


neyse uzun lafin kisasi
musluman ulkelerde allah kadinlara kolaylik versin
muslumanliga hakaret olarak algiladigim bu nokta maglesef musluman rejim ulkelerinde gorulmekte..

insanlar ozgurdur
imanin sartlarinda bile kapan demez, icki icme demez

adam ol der, namuslu ol der, ibadet et, yardim et der

sanki herkes namuslu ve adam
takmislar kadinlarin basortusune
serbest olsun ozgurluk yehu

ozgurluk falan degil
o guzelim saclara ayip yahu
kadini kadin yapan ahenkle danseden saclaridir
efendiligidir, agirbasligidir

kadin'a baski ve ortme olaylari asla dinle bagdasmaz
kendini guveni olmamakla bagdasir..

cok sert sivri yorumlar gelebilir
sahsen bu yumusatmis halim

not: anane, teyze falan gibi, gelenek gorenek olarak takanlara asla lafim yok

LAFIM, IKI TANE UST USTE TAKAN
TAKIP ALTINA BIR MILYAR TON MAKYAJ JAPAN
OY MALZEMESI YAPAN
SHOW YAPANLARA
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Mozart - Şubat 05, 2010, 01:51:17 öö
İslam öncesi Türk Katunu dünyanın en modern katunuydu. Hem devlette söz sahibiydi, hem giyim kuşamda moderndi.

Şimdi neyi tartışıyoruz, Arap kültürü özentisi bir hanımefendinin modern bir hastaneye neden giremediği.


Başlık: Re: Ýslam da Kadýn
Gönderen: Asi - Şubat 05, 2010, 05:39:53 ös
İslam öncesi Türk Katunu dünyanın en modern katunuydu. Hem devlette söz sahibiydi, hem giyim kuşamda moderndi.

Şimdi neyi tartışıyoruz, Arap kültürü özentisi bir hanımefendinin modern bir hastaneye neden giremediği.



Ben buna katilmiyorum malesef. Arap kulturu ozentisi suclamasi tamamen sizin fikriniz. Kendisinin o basortuyu neden taktigini kendisinden baskasi bilemez.  Ayrica sizin hastaneye girme hakkiniz var ise onun da olmalidir. O, bu , su sebepten degil... Salt hak oldugu icin. Sonucta ahlaksizlik yapmiyor bir sey yapmiyor (ciplak ornegi verilmesin diye yazdim). Hasta ziyaretine gidiyor. Bunun ne zarari olabilir soyleyebilirmisiniz bana?

Su anda yadirgiyoruz, tepki gosteriyoruz. Siyasi simge su bu. Kabul edelim ki bazi kisiler basortusunu siyasi simge haline donusturmustur. Ulkucu biyigi siyasi simgemidir? EVET. Ulkucu biyigi ile okula hastaneye askeriyeye girebilirmisiniz? Evet. Eee ne oldu siyasi simge teoriniz?


Kabul edelim ki bazi kisiler basortusunu siyasi simge haline donusturmustur dedim yukarida. Bu demek degildir ki takanlar siyasi simge olarak takiyor. Takanlar uzerinden siyaset yapiliyor. Bunun engellenmesi lazimdir. Kendi hur iradesi ile gorev bilip takanlar degil.

Yukarida Ortega kardesim bu insanlari bir nevi gelis(e)memis kisiler olarak tarif etmis. Peki biz ne kadar gelismisiz? Baska bir insan kendisinden baska hic bir kimseye zarari olmayan bir ortu takiyor diye o insanlari yarigilayip yasaklayabiliyoruz. Sonra korkuyoruz... Onlar gelirse su yasaklanacak bu yasaklanacak... E geldiler. Yasaklananlari listeleyebilirmisiniz? Sanmam... Ama onlara karsi hala bir yasak var ve bu savunuluyor. O garibime gidiyor. 
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Ortega - Şubat 06, 2010, 02:48:58 öö
İslam öncesi Türk Katunu dünyanın en modern katunuydu. Hem devlette söz sahibiydi, hem giyim kuşamda moderndi.

Şimdi neyi tartışıyoruz, Arap kültürü özentisi bir hanımefendinin modern bir hastaneye neden giremediği.



Ben buna katilmiyorum malesef. Arap kulturu ozentisi suclamasi tamamen sizin fikriniz. Kendisinin o basortuyu neden taktigini kendisinden baskasi bilemez.  Ayrica sizin hastaneye girme hakkiniz var ise onun da olmalidir. O, bu , su sebepten degil... Salt hak oldugu icin. Sonucta ahlaksizlik yapmiyor bir sey yapmiyor (ciplak ornegi verilmesin diye yazdim). Hasta ziyaretine gidiyor. Bunun ne zarari olabilir soyleyebilirmisiniz bana?

Su anda yadirgiyoruz, tepki gosteriyoruz. Siyasi simge su bu. Kabul edelim ki bazi kisiler basortusunu siyasi simge haline donusturmustur. Ulkucu biyigi siyasi simgemidir? EVET. Ulkucu biyigi ile okula hastaneye askeriyeye girebilirmisiniz? Evet. Eee ne oldu siyasi simge teoriniz?


Kabul edelim ki bazi kisiler basortusunu siyasi simge haline donusturmustur dedim yukarida. Bu demek degildir ki takanlar siyasi simge olarak takiyor. Takanlar uzerinden siyaset yapiliyor. Bunun engellenmesi lazimdir. Kendi hur iradesi ile gorev bilip takanlar degil.

Yukarida Ortega kardesim bu insanlari bir nevi gelis(e)memis kisiler olarak tarif etmis. Peki biz ne kadar gelismisiz? Baska bir insan kendisinden baska hic bir kimseye zarari olmayan bir ortu takiyor diye o insanlari yarigilayip yasaklayabiliyoruz. Sonra korkuyoruz... Onlar gelirse su yasaklanacak bu yasaklanacak... E geldiler. Yasaklananlari listeleyebilirmisiniz? Sanmam... Ama onlara karsi hala bir yasak var ve bu savunuluyor. O garibime gidiyor. 

abi beni yanlis anlamissin
ben basortusunu tamamen inanarak takan, orf adet olarak yapan, inandigi icin normal basini ortenlere gelismemis demedim

ben basortusunu takip gerisini koyverenlere dedim
misal basbakanin esi

3 tane falan ust uste takiyor
yahu bu kadini asagilamaktir
sacinin teli gozukse meselesi degil
showdur bu

yok boye bir kapanma

bi kere kapanma duygusu ile
10000 euroluk esarp takma
makyaj yapma
altina dar kot giyme tmamen celisirken
toplumda bu tarz cok insan var

gecen caddede bir basi ortulu gordum
ortmese bu derece guzel gozukur muydu
daracik bir kot
topuklular
buluz ve basortu
simdi buna gulme de ne yap hocam


hep diyorum
basortu serbest kalsa takan insan sayis azalir
cunku reklam yapicak malzeme kalmaz ellerde

ben bir turk insani olarak
bir vatandas
hatta dunya insani olarak

dinimin kadinlarinin
dunyanin en ilkel goruntusunde olmasini hazmedemiyorum..

yanlis dusunuyor olabilirim
benim dusuncem sonucta ama hazmedemiyorum

sudi arabistan kralinin esi bile tul takip cikarken disari
bizim basbakanin esinin 14532 kat basini ortmesinden utaniyorum...

avrupadayim, burada ekonomi isleri ivir zivir olur dunyanin liderleri gelirken
bizim liderlerin ben muslumanim serefe yapmam, ben basimi orterim demeleri cileden cikariyor

belki ben yanlisim olabilir
dunya gorusum bu yonde

ibadet vijdandan olur
maddelerle degil..

allah ile aranda kalbin vardir baska hicbirsey yoktur, buna inanirim..

merburmuyum ben konustugum insanin dinini gozumun icine sokmasina
din adami olur ayri, ibadet esnasinda ayri katiliyoru, ama sokakta sokmasin gozume.. sorduk mu diyesim geliyor..

AYRICA HASEMA GIYEN INSANLARIN
kesinlikle ya kasitli reklam yaptiklarini, ya da kor cahil olduklarini dusunuyorum..

adem ile havva tasvirlerinde
havvanin basinda ortu mu var
haseme ile mi geziyor misal..

kadin guzelliktir
kadin toplumun simgesidir
kadinina kotu davranan adam eziktir..

buna inanirim
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Mozart - Şubat 06, 2010, 03:09:54 öö
Hz. Ayşe'de şu zamane türbanlıları gibi, röntgen filmiyle türbanının önünü oval şekle getiriyormuydu, ben hep bunu merak etmişimdir.
Tehlikeliler de, her taraf iğne falan yani, çok acayip bir way fashion .Eğer bir saç teli gözükürse, hep(i)si yılan olup boğaza dolanabilir alimAllah.
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Asi - Şubat 09, 2010, 07:14:55 ös
Ulkucu biyigina da bu kadar kiziyor musunuz? Ya da solcu pos biyigina? Basit bir soru...
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Lux_e_Tenebris - Şubat 09, 2010, 07:57:16 ös
Konuyu degisik yerlere cekmeden tartissak?
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: ozak1977 - Şubat 09, 2010, 08:34:38 ös
Sayın Hiram ,

Atatürk 'ün kadınlara vermiş olduğu haklar ile İslam 'daki kadının değeri mukayese dahi edilemez.

İslam hukukunda 1 erkeğin şahitliği , 2 kadının şahitliğine eş değerdir. Atatürk 'ün Cumhuriyetinde ise şahitlikler birebirdir. İslam kadınının yöneticiyi seçme hakkı yoktur. Bizim Cumhuriyetimizde kadınımızın seçme ve seçilme hakkı vardır. İslam kadını karaçarşafın içindedir. Cumhuriyet  kadını , erkekleri gibi medeni giyinir , kendinden utanmaz , kimliksiz  hortlak gibi gezmez ortalıkta. İslam Hukuku 'na göre miras bölüşülürken  büyük payda erkek evlada düşer. Ülkemizde ise miras cinsiyet gözetmeden her evleda eşit pay edilir. İslam 'da 1 erkek 4 kadınla evlenebilir ; Cumhuriyetimizde ise 1 erkek ancak 1 kadınla  evlenebilir.

Allah aşkınıza kadına verilen değer konusu işlenirken niçin  pantolon giyindiği için kadınlarını kırbaçlayan , fecri meşru kılan ilkel bir ülkeye  aklınız gidiyor ki? Atatürk 'ün kurduğu Cumhuriye 'te kadın zaten çok değerlidir. Ancak  verilen hakların kıymetini bilmeyip kendini  karanlığa saklayan cahil kadın sayısı fazladır . Arap 'ın entarisine tutunarak cennet  hayalleri kuran zavallı sayısı da  hayli fazladır :)


Görmeniz  ümidiyle

Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Mozart - Şubat 09, 2010, 09:10:32 ös
Bayan ozak1977 ,

1) Belirtmiş olduğunuz İslam hukuku'nun kaynağı nedir?

İslam hukukunda 1 erkeğin şahitliği , 2 kadının şahitliğine eş değerdir.

İslam Hukuku 'na göre miras bölüşülürken  büyük payda erkek evlada düşer.



2) İslam kadını nedemek, aydınlatırmısınız?

İslam kadınının yöneticiyi seçme hakkı yoktur.

İslam kadını karaçarşafın içindedir.  

 
3) Elmayla armut karşılaştırılmaz ki, din ve devlet işleri ayrılalı çok oldu. Yani bir devletin kanunlarıyla, bir dinin sözde gereklilikleri karşılaştırmak neye hizmet.

İslam 'da 1 erkek 4 kadınla evlenebilir ; Cumhuriyetimizde ise 1 erkek ancak 1 kadınla  evlenebilir
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: ozak1977 - Şubat 09, 2010, 09:14:11 ös
Günümüz kadını ile eski  Arap  adetlerini karşılaştırmak neye hizmet ? İslam Hukuku buysa ben ne yapabilirim ? Daha savunduğunuz şeyin ne olduğunu bilmiyorsanız ? Neden bu kadar Arap hayranıysanız ?
Zaten  sfinkteri sıkışan da laiklikten  bahseder oldu...
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Mozart - Şubat 09, 2010, 09:32:42 ös
Bayan ozak1977

1)İslam hukuku'nun ne olduğunu ve kaynağının ne olduğunu belirtebilirseniz, sizi daha rahat anlayacağım. Arap adetleriyle İslam'ın ne alakası var:) Arapların çoğunun İslamla alakası bile yok:)


Günümüz kadını ile eski  Arap  adetlerini karşılaştırmak neye hizmet ? İslam Hukuku buysa ben ne yapabilirim ?


2)İslam hukuku olarak Kuran'ın içindeki bilgilere dayalı olarak tasvir ediyorsanız, Kuran'da aşağıda söylediğiniz şeyler yok.


İslam hukukunda 1 erkeğin şahitliği , 2 kadının şahitliğine eş değerdir.

İslam Hukuku 'na göre miras bölüşülürken  büyük payda erkek evlada düşer.

İslam kadınının yöneticiyi seçme hakkı yoktur.


3)Hangi cümlemde Arap hayran olduğumu gördünüz?


Neden bu kadar Arap hayranıysanız ?

Not: Sorularıma neden cevap vermiyorsunuz yoksa cevap veremiyormusunuz? Benden size tavsiye bilmediğiniz konular hakkında yorum yapmayın. Bakın eminim ki yukarıda belirttiklerimin aksini söylemeyeceksiniz bile. Bir önceki mesajımdaki sorulara cevap veremediğiniz gibi.
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: popperist - Şubat 09, 2010, 09:54:55 ös
Bu konuyu başka bir platformda tartışmıştım. Aynen alıyorum. Aynen aldığım için de imla hatalarını düzeltmeye üşendim açıkçası. Bu hataların sorumluluğunu üstüme alarak yayınlıyorum. Böylesi daha işime geliyor :)

"islam’dan önceki kadın haklarına ve farklı coğrafyalara baktığımızda, kişilerin kendi akıllarıyla bu durumu çözemedikleri ve kadının çoğu yönden “erkek” tarafından kısıtlandığını görürüz. iş, güç bakımından baskın cins olan erkeğin hükümlerine kaldığında, durum işin içinden çıkılamaz bir hal alıyor. batı medeniyetini derinden etkilemiş filozofların kadının hakkını hiçe saydığı kendi metinlerinde açık seçik bellidir. aristoteles’in, kadını gelişimini tamamlayamamış bir insan olarak görmesinin, bu zamanla ne ilgisi var diyecekseniz söyleyeyim, aristoteles etkisi en iyimser tavırla soylersek 17yy’a kadar uzamıştır. 17.yy’a varana kadar batıda kadın şeytanın bir unsuru olarak görülürken, eş zamanlı olarak islam’da kadın miras hukuku, çalışma hakkı, mülkiyet edinme hakkı bakımlarından özgürlük içerisindeydiler. islam öncesi arap toplumunda da, kadının yeri iyi irdelenmelidir. kadın bir “mal” olarak görüldüğü için, ölen kardeşin tüm mirası diğer erkek kardeşe veya babaya geçerken, karısı da bir miras malı olarak görülüp, vesayet altına alınıyordu. dikkat edin, kadına bir miras bırakılmasından bahsetmiyorum, kadının kendisinin de bir miras malı olduğundan bahsediyorum ki, bu adet halen bazı kültürlerce devam ettirilmektedir. arap toplumunun 7.yy’daki sosyolojik yapısını göz ardı ederek olayları değerlendirdiğimizde islam’ın bırakın kadını köleleştirmesini, ona o güne kadar hiçbir toplumda görülmemiş haklar verdiğine şahit oluyoruz. biz bu hakları ve kısıtlamaları, tabii ki kendi görüşümüze göre bugün “özgürlükçü” veya “kısıtlayıcı” olarak değerlendirebiliriz, bu ayrı bir konu. ancak şu gerçek kabul edilmelidir ki, “kadının hakkı” diye bir kavramın henüz ortalarda olmadığı, ve kadının bir mal olarak değerlendirildiği bir zamanda (artık kız çocuklarının neden boşu boşuna yıllarca beslenilip yetiştirilmesinin yerine direk öldürüldüğünü mantıksal olarak anlayabiliyoruz, ) kadına mülkiyet hakkı, çalışma hakkı, boşanma hakkı, oy kullanma hakkı, eğitim hakkı, davalarda şahitlik hakkı vb.. gibi hakların verilmesi, bir çok bakımdan bir “devrim”dir. bu gerçek öyle bariz ve açıktır ki, islam’ı karalamak isteyen kaynaklar islam’ın bu haklarının “kavramsal varlığına” bakmazlar da (yani her şeyden önce bu hakların “var olması” başlı başına bir devrimdir, unutmayalım ki batının da bu olgunluğa gelebilmesi uzun zaman almıştır), gerçekleşen devrime hiç değinmeden, o hakların bugünkü yasalar çerçevesindeki yerine bakıp “yetersiz ve eşitliksiz” görürler (ki bunlar da tartışılabilir).

eğer birileri 7.yy arap yarımadasında, ataerkil, savaşçı ve kadınların özgürlüğünü erkekler lehine kısıtlayan bir sistem kurmak isteseydi ve bu amaçta bir erkil düzen oluşturmak isteseydi, bunun daha hızlı ve kısa yolları da vardı; mesela eski düzeni devam ettirip kadına hiçbir hak tanımamak, bu amaçta olan bir sisteme en çok yarar sağlayacak tutum olurdu.

kadını mirastan men eder, mülkiyet hakkı tanımaz, boşanma hakkı vermez, onu eskisi gibi bir mal olarak görüp tamamen erkeğin tahakkümünde bir şekle soksaydık, yani kısaca “eski düzene” bir şey koymayıp kolay yoldan aynen devam etseydik, bu bizim çıkarlarımıza daha çok uyardı. böylece kadını hor gören, onu erkeğin objesi haline getiren, toplumsal hayattan çeken bir sistem kurabilirdik; çoğu kişinin boyle olmasını arzu ettiği gibi (!)"
28.01.2007
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: Genius Loci - Şubat 09, 2010, 10:11:02 ös
Kuran'da şahitlik ile ilgili olarak gösterilen delil bildiğim kadarıyla Bakara 282. ayettir. Evet orada "(...)şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir" ifadesi geçmektedir. Ama ayet şahitliği mi anlatmaktadır yoksa başak bir şeyi mi? Bakara 282'de ticari bir ilişki anlatılır. "Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın" diye başlar. Ve borç ilişkisi hakkında bilgi verir. Yani açık açık biriniz birinize borç verdiğinde bunu yazılı olarak bir sözleşmeyle yapsın der. Hatta şu pek meşhur şahitlik alıntısı da aslında bu işlem yapılırken orada şahitler bulunsun ki ileri de sorun çıkarsa onları mahkemede tanık olarak dinletirsiniz diyedir. E peki niçin kadınlar iki? Onu da o devir için düşünmek gerekir. Acaba kadınlar ticari hayatta aktif bir rol alıyor muydu? Acaba o devirde kadınlar ticaretin kurallarıyla ilgili miydi? İş hayatında var mıydılar? bu böyleyken acaba borçlar hukuku, ticaret hukukundaki bir işlemle ilgili olarak getirilen açıklama mesela ceza hukuku için de geçerli midir? (bunu bilen biriler elbet cevaplar)

Gelelim miras mevzusuna. "Allah size evlâtlarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının kızların iki katıolmasını emretmektedir. Eğer bütün çocuklar kız olup ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı ölenin bıraktığı malın üçte ikisidir. Eğer mirasçı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölen ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana ve babanın herbirini terekeden payı altıda birdir. Şayet ölenin çocuğu bulunmayıp da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir" Nisa 11. ayet.

Ve fakat bu ayeti de devrin hükümlerine göre değerlendirmek lazım. En önce iki erkek bir kadın hükmü anne-babadan ya da karı-kocadan miras kalması durumundadır. Mesela ölen çocuksa annesi ve babası eşit oranda pay alır(1/6) ölenin çocukları arsında da o pek bilindik hükme göre erkek - kadın farkı varsa ikiye bir verilir.

ama neden? cevabı yine aynı surededir. Nisa 34 "Mallarınızdan harcayıp kadınların geçimini sağladıkları için erkekler, kadınları gözetip kollayıcıdırlar" . Erkeğin kadını kollayıcı olmasının nedeni malında harcama ile kadının geçimini sağlamasıdır. Peki günümüzde de böyle midir? Bence değil.

Ayrıca nisa 11 bir tavsiyedir ve o dönem için kadının hakkını koruyucudur. Kadın kendine düşen miras payını dilediği gibi harcayabilir. Ama erkeğin o dönem için görevlerinden birisi de kendi malından harcama yaparak kadının geçimini sağlamasıdır.

İslam'da Kadının seçme hakkı yok mudur? yoktur diyeceksiniz ama hayır tam tersine vardır. Peygamber biat alırken kadınlardan da almıştır. Sadece erkeklerden değil.

Hatta Mümtehine 12. ayette Tanrı, peygamberine kadınlarında biatını alma emri vermiştir. "Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile". O dönemde seçme denilen şey de biattan öte bir şey değildi. Yoksa oy sandıkları kurulup, propaganda elbetteki yapılmıyordu. Ama daha da ötesi Hz. Ali'nin seçiminde kadın, erkek, genç kız, genç erkek herkesin görüşü alınmıştı.

Halifeler döneminden sonra başlayan Ümeyye ogulları diktatörlüğü (Emevi Krallığı) ve devamındaki monarşilerde erkeğin seçme hakkı var mıydı ki seçme hakkı yönünden kadın-erkek ayrımcılığı yapılmıştır diyebilelim? Emevi-Abbasi'yi geçtim Fransa Kralı'nı ya da İngiltere Kralı'nı halk mı seçiyordu? Ya zaten bu cumhuriyet denilen şey de tam olarak devlet başkanının ırsi yollarlar işbaşına gelmesini kabul etmeme ve Devlet Başkanının seçimle gelmesini önerme bakımından Monarşi'nin tersi değil mi?

O zaman İslam'da kadının seçme hakkı yoktur önermesi de yanlıştır. Monarşilerde kimsenin seçme hakkı yoktu. Hadi geçtim onu da kadınlara seçme ve seçilme hakkı bu dünyada ne zaman genel olarak tanınmıştı? 20. yy.ın ortaları mıydı?


Ionanna Kucuradi'den okumuş veya dinlemiştim ilk kez, diyor ki,' İslam 1400 sene evvel kadına ve genel olarak insana o devir için büyük birer insan hakları atılımı sayılacak haklar tanımıştır. Ama sonra bu haklar geliştirilememiştir.'

 İslam, sadece bir zamana sıkıştırılıp bırakılamaz. Onun devamlı yenilendiği ve zamana göre değiştiği de bir gerçektir. Buna da ilm-i hal denir. Halin ilmini bilmek ve ona göre davranmak da Kuran'ın inananına verdiği bir emirdir.  

Bu gelişememenin etkeni de bence İslam değildir. Gelenektir.
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: ozak1977 - Şubat 09, 2010, 11:34:14 ös
Sayın Skull G


Çok teşekkür ederim... O kadar  güzel  yazmışsınız  ki  artık üstüne bişey yazılmaz :)  Ancak diğer İslam ülkeleri gibi biz de din devleti olsaydık , yıllardır süren ilkellik devam edecekti. Mustafa Kemal ' e bu ülkenin kadınları çok şey borçludur...


Saygılarımla
Başlık: Ynt: İslam da Kadın
Gönderen: cardiffmonster - Şubat 10, 2010, 09:46:01 ös
Sn skullG güzel özetlemişsiniz, müsade ile bir kaç örnek vermek istiyorum...

Gelenek olarak noktaladığınız nokta aslında, çoğu konuşma/tartışma dahilinde *bağnazlık*, *aymazlık*, *cehalet* kavramlarının tezahürüdür. Ancak hem ülkemizde hem de *modern batı!* da aynı şekilde bu kavramlar din üzerine konuyor.

Niyetim herhangibir şekilde hizipçi tartışmaya girmek değil. Dinler tarihinde az çok okuyanlar bilir, semavi dinlerin peygamberleri döneminde ve sonrasında sosyal bir altın çağ olmuş (istisnai peygamber katleden Yahudi kavimleri hariç), sonrasında ise bir şekilde Emevi-Abbasi örneği gibi krallık ve dikta rejimlerinin sosyal çalkantıları tecrübe edilmiş. Roma, Hristiyanlığı kabul ettiğinde dinselden ziyade siyasal bir etki çok rahat gözlemlenebilir.

Bugünki durumda, hukukçular bilir, medeni kanunumuz, borçlar kanunu vs -çoğu- kanunda olduğu gibi modern sıfatına haiz düzenlemeler mevcut. Miras hukukuna dair örnek vermek gerekirse, hatırı sayılır oranda aile halen bırakın ayetlerdeki oranları, kız çocuklara psikolojik baskı ile tüm miras haklarından feragat ettirmeye devam ediyor. Belirli süre sonra, hakkı olduğunu öğrendiğimde ise, miras davası açılabilmesi için (10 -20 yıl )gerekli zaman aşımı süresi çoktan geçmiş oluyor....

Bu örneği kıyaslama yapmak için değil, hangi sistem uygulanırsa uygulansın, halkın ve bireylerin samimi niyetleri ile istismar içiçe olduğunda her daim kötü örneklere rastlamak mümkün....