Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Nefilim ve İnsanlar zinciri.  (Okunma sayısı 5180 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 26, 2012, 04:32:28 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

  12 Gezegen den kısa olarak alıntı yaptığım( Nefilimler ve İnsanlar) hakkında ki  açtığım konuya, ve bilgi zincirine biraz daha eklenti yapmak istedim;tabii  başka kaynaktan alıntılarla olacak ekleme aslında aynı zincirin halkaları olarak görünmektedir. Bunlar çok eski karşılaştırma notlarımın arasından çıkmıştı, ve aynı konuları içeriyor. Epey kafa yorduğum ve düşündüğüm bir konuydu bu; ve bu bilgilere arkamı dönecek olursam yani çürütürsem elimde ne kalırdı;yerine doldurulmuş bir yığın boş dogma dan başka. Bir sonraki yazıda bunları ifade edicem, şimdikiler benim kendi şahsi fikirlerim oldu umarım, birazda içimi dökmek gibi diyelim; umarım saçmalamamışımdır.
     
       İnsanın, tanrılar tarafından yada bizlerden önceki üstün zekaya sahip varlıklar tarafından artık buna nederseneniz deyin "ama evrenin kurucusu demeyin,inanmıyorum)...tarafından yaratıldıysak ve belirtildiği gibi Tanrının suretindeysek Ruh nereden kaynaklanıyor? Etten kemikten tasarlanmışız ve ortaya çıkarılmışız; peki ya duygular? İşte asıl yaratıcı burada mı devreye giriyor? Sanıyorum asıl çözülmesi gereken sır bu...
    Çünkü, bir çok insan, bende dahil kendimizi keşfetmemiz gereken bir bölümün olduğunu hissederiz. Kim olduğumuz ve neden doğduğumuz sorusu hep dikkatimizi çeker. Elimizdeki maddi olan herşey ve sahip olmak istediğimiz birçok şeylere sahip olmuş olsak da yinede tamamlanamadığımız bir parçanın eksikliğini duyarız.
  Bazı bireyler yaşam ve sevinci bulmalarına karşılık, diğerleri savaş, şiddet ve açlık gibi acı veren durumlarda yıkıma uğramış. Bir çok kişi ise dinlerin vaat ettiği kısa vecit hallerini deneyimlerken, bir çok kişi de, masum insanlara,  çocuklara ve  bebeklere karşı böylesi bir adaletsizliğe, ve insanların katillerin, sahtekarların elinde oyuncak olmalarına izin veren bir Tanrıyı yadsımaya devam ediyor...Bunlar beni çok dönem sıkmış ve rahatsız etmişti ve hatta isyan dahi ettirmişti. Peki bu gibi soruların cevabı yok muydu?
Cevabı yok ise, benim bir Tanrı'm yada bir Din'im olabilirmiydi? Başkalarının olabilirdi ama benim olmazdı..
Ama soruları burada bırakır ileri gitmezsek sonuç ne olur?  Burada geçliği sarmalamaya devam eden bir ataiztlik ve bir herşeye inanmazlık çıkar. Bende bu devrelere girmek üzereyken aynada ki aksim aklıma geldi; ben varsam, gördüklerim varsa, muazzam bir güç de vardı. Ve bu şekilde çıktım yola,zorlu bir yoldu.
Başladım dinleri ve kitaplarını araştırmaya;birbirleriyle karşılaştırmaya insan davranışları da dahil. İnanın en zoru, kendimi aramaktı ve halada...Kişinin kendine öz eleştirisi hele ki iç odalarında korkusuzca dolaşması kadar zor bir şey yoktur; oralar o kadar dağınıktır ki, ya korkup kaçarız yada cesaretle üzerine gidip kendimizle savaşırız...Neyse biraz çenem düştü galiba.
      Peki bu duygular, sevgi dürtülerini bize bahşeden ne? İçimize bunu işleyen güç nasıl bir güç? aslında Varlığımızda temelimize işlenmiş bu sevgi ve iyilik dürtüsünün kaynağı ne?
    Kadim bilgiler bir çok izlerle karşımıza çıkmıştır ve yaradılış destanlarına az çok hepimiz yabancı değilizdir. Bir çok tanrılara tapınılmış bir çok dinler savaşı yapılmıştır. Bunları yaparak neyi bulduk? Egodan ve hükmetmek ve hükmedilmekten başka. Peki sevgi için ne yapılmış? Dünya için, insanlık için ne yapılmıştır;çok azı hariç..
Burada  devreye giren fiziksel ölümün ötesinde asli bir yaratıcının sunuşu karşımıza çıkıyor; Genelde cennet olanın tam bir bilinç ve ruhsal farkındalık halini bize bahşeden bir yaratıcı, yani sevgi..
Bedenen nasıl ve kimler tarafından yaratılmış olmaktan önce, ruhun kaynağına inmek asli olan. Asıl olan bunu bilmek ve işlemek.
Bunları yazmamın sebebi yaradılış destanları veya bilgilerinin devamı olan bir de arkası,çünkü bir bütünüz,beden ve ruh, akıl;işte bunların birde arka yüzüne bakmalı. Birde ruh'u anlamalı yani öz'e inmeli.
 
  Bilgi sınırsızdır;ama kendi bilgeliğimiz daha sınırlı ve iş isteyen daha doğrusu önce kendimizi düzeltmemiz gereken bir durumdur. Bizim gerçekten yapmamız gereken şeyler var ve boşuna gelmedik. Ama sanırım yanlış şeyler yapıyoruz. Asıl kaynağımızı ihmal ediyor gibiyiz, yani geldiğimiz yeri. Bu bir açılış gibi oldu ve konuyla alaka dışı gibi gözüktü ama değil. Ağacın köküne inmessek yukarıdaki dallarını nasıl anlayabiliriz?

Sonraki yazılarımda aynı gövdenin dallarını biraz dolaşalım ve hangisinin üzerinde tutunacağımıza karar verelim. Tabii bir sonrakiler alıntı olacaktır, umarım ilginizi çeker ve yapıcı paylaşımlarda oluruz. Yukarıdaki ifadelere, sorulara ve karşılaştırmalara  oturur umarım.


 
Sevgi ile kalın


Şubat 26, 2012, 07:32:33 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

- Eski Ahit'in ikinci kitabında (Exodus) 19: 16-21) yer alan özellille belirgin bir tarifi inceleyelim: "Ve üçüncü günün sabahında gök gürlemeleri ve yıldırımlar ve dağın üzerinde kalın bir bulut vardı...ve o kadar yüksek bir boru sesi duyuldu ki kaptaki herkes titredi. Sonra Musa, Tanrı ile karşılaşmaları için insanları kampın dışına dışına çıkardı, ve onlar dağın eteğinde durdular. Sina Dağı dumanla çevriliydi, çünkü Rab onun üzerine ateşler saçarak inmişti ve onun dumanı yükseldi ve tüm dağ şiddetle sarsıldı. Boru sesi giderek yükselirken, Musa konuştu ve Tanrı onu gök gürlemesiyle yanıtladı. Sonra Rab, Sina Dağı'nın üzerine indi, ve Musa onunla buluşmak üzere  yukarı çıktı. Ve Rab, Musa'ya, "Aşağı in ve insanları uyar, eğer yaklaşıp bana bakarlarsa  mahvolurlar!" dedi.
       Eğer kendimize bu tarifte kimin aşağı indiğini sorarsak, bu çok nazik, meleksi bir varlık gibi görünmemektedir, öyle değil mi? Tam tersine, bu insana mekanik  ve  tehlikeli bir şey duygusu vermektedir.
( Tevrat ta okunan bu bölümde bende aynını düşünmüştüm)

Bu, halkı tehlikeye atacak radyasyon yayan bir uzay gemisi olabilir miydi? Roketlerin gürültüsüyle bir uzay taşıtı ya da muazzam toz, ateşli egzos ve inanılmaz gürültüye neden olan bir tür iniş işlemi...Musa'nın direkt olarak Tanrı ile  konuştuğuna inanmasına neden olan bir olay. Amaç Musa Peygamber'e saygısızlık etmek değil. Ama yukarıda tarif  edilen durumda kim karmaşaya düşmezdi ki? Kim böyle bir olayı Tanrı ile gerçek bir temasla karıştırmazdı ki? Tanrı yada değil, bu ziyaretçi insanların güvenliğini umursar görünmektedir ve daha sonra Musa'ya ahlaki davranış için gerekli belirli kural ve tavsiyeleri aktarır.
       Bu en azından, günlük yaşam için kesin davranış ve uygulamalarla ilgili öğretileri getiren bir habercidir. Aslında bu ziyaret, Musa'nın sunması ve eyleme koyması beklenen uzun vadeli bir ilişkiyi başlatır. İnsan, bu galaktik ziyaretçilerle ilgili kuşkulara kapılmaya gerek olup olmadığını düşünebilir. Onlar gerçekten kimdi? Onların ziyaretlerinden kim yararlanmıştı? Onlar fiziksel  dünya-dışı varlıklar mıydı, yoksa spiritüel bir gücün gerçek temsilcileri miydi? Aktaracakları bir mesajları vardı -ve de aktardılar. Bu ateş ve duman saçan gürültülü olay, Ortadoğu halklarına bugüne dek süren bir yöntem aşıladı.
     Kutsal Kitap devrinde yaşamış atalarımızın, Tanrı'yı ellerinden geldiği kadar seven ve o'na güvenen o büyük insanların bize bıraktıkları armağanlara da teşekkür etmeliyiz. Mekanik şeyler hakkındaki bilgileri son derece sınırlı olan ve putların arasında tek bir Tanrı'yı bile kabullenmekte zorlanan o insanlara yine de saygı duymalıyız. Ama bizim kuşaklarımızın Tanrı'yı tanıyıp bilme konusunda çok daha ileri gitmeleri gerekiyor.
Bazı bilgilere göre, Beytlehem Yıldızı bilimsel olarak tanımlayacağımız anlamda bir yıldız değil, büyük bir uzay gemisidir. Bu bilgilerde, normal yıldızların öyle hareket edemeyecekleri, çevrede böyle dolaşıp duramayacakları belirtilmekte. Ve bu konuda insanlar tartışmaya başlamıştır.  Böylece, geçmişte yaşanıp sonra da yazılı olarak tarif edilen şeylerle ilgili anlayışımızın bize yol göstermesine izin verirsek, haklı olmaya  ve bizimle aynı fikirde olmayanları yönetmeye ya da yok etmeye çalışabiliriz, yani bu durum bizi diğerlerinden çoğu kez şidetle ayırabilir.
       Bu bilgilerin amacını araştırmayı sürdürürken, bir çok kültürden gelen ve zihnimizi meşgul eden temel soruları yanıtlamamıza yardımcı olan bilgilere bakmamız gerekir. Biz kimiz? Nereden geldik? Neden buradayız? Nereye gidiyoruz? Örneğin, sadece Batı dinleri ve kutsal yazıları üzerinde odaklanmamak için, Hindistan'ın en eski Veda kutsal yazılarının  içerdiği geniş tarihi okumak da çok ilginç olabilir. Veda kutsal yazıları; o insanların uzay gemilerine olan inançları, göklerde ve yerdeki savaşlar ve dünyalı gözlemcilerden daha ileri olan galaktik varlıkların etkisi hakkında ki çok daha açık ve belirgin bir açıklama sunar.
    Hindistan'ın Sanskrit dili, bilincin, çoğuna meditasyon sırasında ulaşılabilecek değişik aşamalarını- bizim az sayıdaki İngilizce sözcüğümüze karşılık en az elli düzey- içeren bir sözcük hazinesine sahiptir. Hintliler bu alanda parlarlar. Ve onların Veda kutsal yazılarını okumak bize Tanrı, yüksek boyutlar ve dünyada yaşanmış büyük olaylarla ilgili başka bir anlayış verir.
Sevgi ile kalın


Şubat 27, 2012, 01:49:12 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      Sayın hypatia Nefilim ve insanlar hakkında bilgi verirken Kutsal Kitaba da  atıfta bulunarak gayet güzel açıklamalarda bulunmaktadır. Konu ile ne kadar ilgili bilemiyorum ama, Kutsal Kitapta öyle bölümler var ki; insanı  ister istemez bir "uzaylı" varlığını kabule  zorlamaktadır. Aslında daha önce bu konuda yazmıştım. Konu başlığını tam olarak hatırlıyamıyorum ama  katılımcılara, Tevrat Hezekiel bölümünü okumalarını bir kaç kez salık vermiştim. Sanırım bir kez daha yazmam gerekiyor. Bakınız; Tevrat Hezekiel Bölümü -BAP 1-'deki anlatı şöyle :
       "Ve otuzuncu yılda, dördüncü ayda, ayın beşinci gününde , ben Kebar ırmağı yanında sürgünler arasında iken, vaki oldu ki, gökler açıldı, ve Allahın rüyetlerini gördüm. Ayın beşinci gününde -kral Yehoyakinin sürgünlüğünün beşinci yılı- idi Kıldaniler diyarında, Kebar ırmağı yanında, Buzinin oğlu kahin Hezekielin RABBİN  sözü açıkça geldi; ve orada RABBİN eli onun üzerinde idi.
         Ve baktım , ve işte şimalden  duran yeli , durmadan ateş saçan büyük bir bulut geliyordu, çevresinde parıltı, ve ortasında, sanki ateş ortasında ışıldayan maden. Ve onun ortasından dört canlı mahluk benzeri çıktı. Ve onların görünüşü şöyle idi: onlarda insan benzeyişi vardı: ve her birinin yüzü vardı, ve onlardan her birinin dört kanadı vardı. Ve ayakları doğru ayaklardı; ve ayaklarının tabanı buzağı ayağının tabanı gibi idi, ve cilalı tunç  gibi pırıldamakta idiler. Ve dört yanlarında, kanatları altında insan elleri vardı; dördünün de yüzleri ve kanatları şöyle idi : kanatları bir birine bitişmişti; yürüdükleri zaman dönmüyorlardı; her biri dosdoğru olarak ileri yürüyorlardı. Yüzlerinin benzeyişi ise, onlarda insan yüzü, sağda dördünün yüzü aslan yüzü, ve solda dördünün öküz yüzü, dördünün de kartal yüzü vardı. Ve yüzleri ve kanatları yukarıdan ayrılmıştılar, her birinin iki kanadı bir birine  bitişmişti, iki kanat da bedenlerini örtüyordu. Ve her biri dosdoğru olarak ileri yürüyorlardı; ruh nereye gitmek istedi ise oraya gittiler, onlar dönmeyerek yürüyorlardı. Canlı mahlukların benzeyişine gelince, onların görünüşü yanan ateş közleri gibi, meşalelerin görünüşü gibi idi; canlı mahlukların  arasında o ateş inip çıkıyordu; ve ateş parlaktı, ve ateşten şimşek çakışı görünüşü gibi koşup geri geliyorlardı.
         Ben canlı mahluklara bakarken, işte, canlı mahlukların yanında, onların her dört yüzü için, yerde bir tekerlek vardı. Tekerleklerin ve yapılarının  görünüşü gök zümrüt gibi idi; ve dördünün  benzeyişi birdi; ve görünüşleri ve yapıları ,sanki tekerlek içinde tekerlek. Yürüdükleri zaman dört yanlarına da gidiyorlardı; dönmiyerek yürüyorlardı. Tekerlek çemberleri ise, yükserkti, ve korkunçtu; ve dördünün çemberleri çepeçevre gözlerle dolu idi. Ve canlı mahluklar yürüdükçe  tekerlekler onların yanında yürüyorlardı; ve canlı mahluklar yerden yükseldikçe tekerlekler yükseliyorlardı. Ruh nereye gitmek istedi ise oraya, ruhun gitymek istediği yere gidiyorlardı; ve ..........
        Ve canlı mahlukların başları üzerinde gök kubbesi benzeyişi, korkunç billur gibi yukarıdan başları üzerine yayılmıştı. Ve kubbe altında kanatları birbirine doğru dümdüzdü;.............
        ............ Yağmur günü bulutta olan yayın görünüşü nasılsa, çepeçevre  parıltının  görüntüsü öyle idi. RABBİN izzetinin benzeyişinin görünüşü bu idi. Ve gördüğüm zaman yüz üstü düştüm, ve söz söyleyen birinin sasini işittim.
                     BAP-2-
        Ve bana dedi: Adem oğlu, ayak üzerine dikil ve seninle söyleşeyim. Ve bana söyleyince , Ruh içime girdi, ve beni ayak üzerine dikti; ve bana söz söyleyeni işittim. Ve bana dedi: Adem oğlu , İsrail oğullarına bana karşı isyan etmiş olan asi milletlere seni gönderiyorum; onlar ve ataları ta bu güne kadar bana karşı günah işlediler...............
 ............
          Değerli üyeler, bu ayet bilindiği üzere hayli uzun bir ayettir. Ben çok yazmaktan ise, bazı bölümlarinden alıntılarla aslında ana fikrini ortaya koymaya çalıştım. Alıntıdaki  gramerle benim direkt bir ilgim yoktur. Kitapta nasıl yazılmışsa ben öyle yazdım.
         Şimdi Kutsal Kitap'taki bu Ayeti göz önüne alırsak, acaba aklımıza ne gibi sorular gelebilir? . Ben bu soruları biraz da katılımcıların cevaplandırmalarını arzu ettiğim için kendi düşüncelerimi şimdilik açıklamayacağım. Konuya katkı sağlayabileceğim düşüncesi ile ;
         Saygılar-sevgiler.
       
"Vur ama dinle beni"


Şubat 27, 2012, 07:47:27 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Alşah'a teşekkür ederim  çok güzel bir ayrıntıyla katkı da bulundu. Düşüncelerini  ve fikirlerini açıklamasını
 gerçekten bekliyorum. Kendisinin, konulara  gayet sade ve ağır başlı  yaklaşımlarını farkedebildiğim bir arkadaş.  Gerçekten Hezekiel bölümü, Tevrat'tın önemli mesajlar verdiği kısımlardan biridir.
Sevgi ile kalın


Şubat 27, 2012, 08:50:16 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

- Tevrat: Çıkış 30. Bap30.11

"11  Ve RAB söyleyip dedi : İsrail oğullarının sayılarına göre sayımını yaptığın zaman, her biri canı için  RAB'be fidye verecektir;ta ki, onları saydığın zaman, aralarında bela  olmasın. Sayılmış olanlar tarafına geçenlerin hepsi şunu, makdisin şekeline  göre yarım şekel ( bir şekel yirmi geradır), Rabb be takdime olarak  yarım şekel verecekler. Yirmi yaşında,  ve ondan  yukarı olup sayılanlar tarafına geçen her adam, Rab bin taktimesini verecektir. Canlarınız için kefaret etmek  üzre RABBin taktimesini verdikleri zaman, zengin yarım şekelden  fazla vermeyecek, ve fakir ondan  eksik  vermeyecektir."

Tevrattan olduğu gibi aktardım. Ve yazılar, görünen, pazarlık eden ve mis kokulu  kurbanlar sunulan  bir tanrıdan söz eder durur. Ve  yapılan tüm pazarlıklar ebediyete kadar olması koşuluyla  yapılır.
Sevgi ile kalın


Mart 15, 2012, 04:08:50 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Gecenlerde bir başka kitab  içersinde, yeryüzüne gelip giden farklı uzaysal varlıklardan bahsedilirken, bu konu başlığının devamı niteliğini taşıyan bilgilerden kısa alıntıları burada sizinle paylaşmak istedim. Kim yada kimler tarafından yazıldığı önemli değil, çünkü bu bilgilerin paralelliğinde devam ediyor;her ne kadar farklı anlatımlarla olsada. Bu ilaveleri yorumlarınıza açıyorum;Kimilerimize her ne kadar inanılmaz yada saçma da görünse!
Yer yüzüne farklı zamanlarda  gelen farklı  uzaysal kimliklerin bilgilerinden bahsediyor bu yazılar.İsterseniz söyle bir devam edelim ama doğruluğu konusunda fikir veremem. Yükselmiş varlıklar diye söz edilen Hathorlar tarafından verilen bilgileri içeren bu yazılardan kısaca bahsedeyim. İsterseniz ayrıntısıyla da devam ederim şimdi sadece kısa bir alıntı yapayım:



-"  Mısır devrinden de önce bu gezegen üzerinde çalışmış olan Hathorlar, Mısır devrinin,Gizem'in sadece bir toplumsal -kültürel ifadesi olduğunu vurgular. Gizem ise kültür-ötesidir der, ve o tüm zamanların ve yerlerin ötesine uzanır.Hathorlar  Atlantisin yok oluşundan sonra yani on iki bin yıl önce Sirius yoluyla  dünyaya geldiklerini ifade ederler.
     Sirius: Evren'in diğer boyutlarından bir giriş kapısıdır ki  bunun üç- boyutlu uzay içinde kavranması zor olabilir, çünkü bu kapı, onları gerçek yuvası olan fizik-ötesi bir boyuta açılır. Fiziksel olmayan bir boyut, üç boyutlu bir dünyada yaşayan varlıklar için anlaşılması güç bir kavramdır.Hathorlar dünyaya gelişlerini şöyle ifade ediyorlar:
   Sirius, bizim  Evrenimiz için bir tür bağlantı noktasıymış. Burada uzay/zaman sürekliliğimizin "sarmalları," fiziksel-olmayan dış-uzayla karşılaşıp kesişirmiş. Bu gerçekten yabancı bir kavram olduğu ve onu anlatılabilmesi için çok uzun zaman gerekirmiş. Fiziksel-olmayan diş-uzayın, evrensel bilincin kendi içindeki bir tür kalıp olduğunu belirtmekle yetiniyorlar. Bilinç bir evren "yaratırken," bunu, kendini ( titreşimerini) bir bağlantı noktasına yönelterek yapar; böylece, uzayda fiziksel bir yer oluşur ve o da bizim "zaman" dediğimiz süreci başlatır. Onların gerçek yuvası, fiziksel-olmayan dış-uzaydır. Ancak, bu üç-boyıtlu Evren'e girdiklerinde, buradaki ilk fiziksel yuvaları Sirius sistemi olmuş. Oradan,Dünya'ya daha yakın olabilmek için Venüs'e gelmişler."

Yani aktarmalı olarak :)

İşte böyle devam ediyor.Belki bir çoklarımız için komik ve olağan dışı görünebilir.Ama yukarıda sayfalardaki onca bilgilerin ışığında düşünmeye devam edersek,birbirlerine olan parelelliği fark ederiz. Kim bilebilir. Yorumcu arkadaşlar ne düşünür acaba?
Ama şunu ifade etmeden geçemicem. Bir giriş kapısından bahsedilmesi bende birşey uyandırdı ve bunu kesin doğruluğundan eminim. Nedir diye sorulursa buna asla cevap veremem.
   
Sevgi ile kalın


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2943 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2008, 05:12:15 ös
Gönderen: newyork
20 Yanıt
25552 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2012, 02:10:35 ös
Gönderen: hypatia
0 Yanıt
2647 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2012, 08:33:23 ös
Gönderen: Ares
2 Yanıt
3724 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2012, 03:28:28 ös
Gönderen: Noah
7 Yanıt
4089 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2013, 12:32:16 ös
Gönderen: ceycet
19 Yanıt
8651 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2017, 05:37:34 ös
Gönderen: Hacamat
2 Yanıt
3287 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 10, 2014, 02:59:23 ös
Gönderen: VARLIK
1 Yanıt
3041 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2014, 09:22:13 ös
Gönderen: davut
22 Yanıt
6938 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2017, 10:40:38 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
3 Yanıt
3381 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2016, 09:20:18 ös
Gönderen: Surgeus