Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ALEGORİLER, SÖZCÜKLER, YANLIŞLIKLAR - (EKEİR – 43)  (Okunma sayısı 3173 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 06, 2010, 08:29:13 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Tarih ile bağlantılı ya da tarihsel olaylardan esinlenmeli roman yazarlarının sık sık kullandıkları bir yazım tarzı vardır. Anlatımda, olaylar ister gerçek ister varsayımsal olsun, kronolojik sıraya uyulmayabilir. Yerlmer vi kişiler de birbirine karıştırılabilir. Tarihi iyi biliyorsanız, okurken şaşırır, yanlışlık yapıldığını sanırsınız. Yazar, önce tarihin belli bir döneminden söz eder; sonra eskilere uzanır. Olayları sırasıyla değil, atlayarak öyküler. Araya gerçekdışı kişiler yerleştirir; olayın geçtiği yeri değiştirir. Başladığı yere döndüğünde, daha önce anlatmış olduklarını yer yer birtakım ayrıntılara da girerek başka tümcelerle yineler. Sonra daha yakın tarihlere doğru gelir. Aynı yapıtın içinde bunu birkaç kez bile görebilirsiniz.

Bu ne bir yanlışlıktır ne de bilgisizlik... Yazar bunları bilerek, özellikle yapar. Böylece, yapıtın tümünde asıl önem verdiği birtakım olayları çok daha etkili bir biçimde öne çıkarmış olur.

Öğretimi alegorik nitelikli öyküler üzerine kurulu mason ritlerinde, derecelerin içeriğine, sıralarına göre bakılacak olursa; bu yazın tekniği yönteminin yer yer kullanıldığı görülür. Bu, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti için de geçerlidir.

Masonlar, ritüellerde yer alan bu tür öykülerin birer alegori olduklarını söyler durur. Bunların,  tarihsel gibi görünmesine karşılık, tarihten ya da çoğu Tevrat ve İncil’den esinlenmeli fakat aslında varsayımsal olduklarını belirtirler. Sonra da, bu öykülerin anlatılmasıyla arka planda asıl söylenmek istenen şeyleri çıkarabilmek için, anlatılanları “simgeci bir yaklaşım” ile yorumlamak gerektiğini eklerler. Ancak, öykülerin yazılmış olduğu zamanlardaki koşullar ile yazarlarının niyetlerinin gerektiğince bilinmediği unutulur. Sadece yaşanılan dönemin düşünü yapısına, anlayışlarına, içinde bulunulan topluluğun törelerine ve çağdaş ilkelere göre değerlendirmeler yapılır. Bu da yanlış olur. Bir bakıma, durumu bugüne uyarlayabilmek bakımından doğru elbette ama bu işin özgün biçimini anlamak söz konusu olduğunda yanlış!

Alegori, binlerce yıllık geçmişi olan bir anlatım tarzıdır.

Ünlü Hint düşünürü Beydaba’nın yazmış ya da derlemiş olduğu kabul edilen “Kelile ve Dimne” bu tarzın en güzel örneklerinden biridir. M.Ö. 4. yüzyıl sonlarının ürünü olan bu yapıtta, halkı acımasızca ezen Brahmanlara karşı bir başkaldırı vardır. La Fontaine, 18. yüzyılın ikinci yarı ortalarında fabl tarzında yazdığı yapıtlarında, büyük ölçüde Kelile ve Dimne’den esinlenmiştir. Günümüzde bile birer çocuk masalı olarak nitelendirilen bu öyküler, aslında Fransa Kralı 16. Louis’yi hedef alarak yazılmıştır; çocuklara öğrence olsun diye değil.

Dünya yazınında bunlara benzer başka örnekler de görülür. Bunların çoğu, “herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda geçerli” değildir. Belli bir topluma ve belli bir zaman dilimine özgüdür. Fakat öyle güçlü anlatımları vardır ki, evrenselleştirilmişlerdir. Bu tür alegoriler, daha sonraki zaman dilimlerinde, daha başka toplumlarda değişik anlamlara çekilerek değerlendirilmiştir. Masonlukta yapılmış olan da budur.

Masonların buna hakkı var mı?

Elbette var; buna kim karşı çıkabilir ama şunu da düşünmeliyiz:

Acaba Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin çeşitli derecelerdeki ritüellerinde yer alan öyküler, bunların yanı sıra simgeler, özel sözcükler ve öz deyişler, bugün onlara verilmekte olan anlamları da taşıyabilmek amacıyla, geleceği de düşünerek mi düzenlenmiş?

Bu soruyu «Evet!» diyerek yanıtlamak zor.

Kaldı ki, acaba bu öykülerin birer alegori olduğunu benimsemek acaba ne ölçüde doğru?... Bunların, yazıldıkları dönemde perde arkasında tutulması öngörülen özel amaçlarla düzenlenmiş olmaları olasılığı yok mu?

Geçen yüzyılın sonlarında antimasonik girişimcilerinden Amerikalı John Ankerberg, mason ritüellerinin kapsamlarını Tevrat ve İncil’deki anlatımlarla karşılaştırıp, Masonluğun Hıristiyanlığa aykırı, kendi başına bir din olduğunu ileri sürmüştü. (Bu konuda hayli uzun bir anlatım yapmıştım: http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=1012.msg55966#msg55966)

Eğer konuya salt Hıristiyan dogmaları açısından bakılacak olursa, Ankerberg’i haklı görmemek elde değildir.

Yüzyıllar boyunca ritüellerdeki bu anlatımlar, aslında Hıristiyan olmakla birlikte inançlısı oldukları dinin ayrıntılarını pek iyi bilmeyen masonların ruhlarını okşamış. Onları, Masonluğun öğretisinin, temelini dinsel öğelerden alan, özellikle Hıristiyanlık ile uyumlu bir dizge olduğuna kandırmış. Hıristiyan olmayanları ise hayli rahatsız etmiş.

Günümüzde, artık Hıristiyan olan masonları bile rahatsız ediyor ama kurnazca konulmuş kurallar uyarınca, değiştirilebilmeleri, yerlerine yenilerinin konulabilmesi pek zor.

Fakat Masonluğa karşıt, ön yargılı, bireysel olarak masonları değilse de bir kurum olarak Masonluğu yıpratmayı hedeflemekte olsa bile, birisi bilimsel yöntemlere dayanan bir inceleme yapınca, bu işin foyası ortaya çıkıyor.

Daha 1730 yılında İngiltere’de Samuel Prichard adlı bir kişi de buna benzer bir iş yapmıştı. Amacı, o tarihte daha yeni olan Spekülâtif Masonluk ile alay etmek, masonları halkın gözünde küçük düşürmekti. O tarihlerde daha henüz yazılı olmayan ritüelleri herkesin gözleri önüne sermişti.

Ritüellerde birtakım özel sözcükler geçiyordu. Samuel Prichard, kendi sınırlı bilgi birikimiyle ve benzetme yöntemiyle bu sözcüklere anlamlar yakıştırmıştı. Bunların doğrularını bilmeyen masonlar Prichard’ın ortaya attığı bu anlamları ve açıklamaları benimsedi hatta bunlar sonraları basılan ritüel kitapçıklarında bile yer aldı.

Masonlar, iki yüz yılı aşkın bir süre boyunca ritüellerdeki bu sözcük ve terimleri bu yanlış anlamlar ve caıklamalar kapsamında benimseyerek yaşadı. Ancak yakın geçmişimizde bu konuda gerçekten bilimsel nitelik taşıyan araştırmalar yapıldı; etimolojik incelemeler sonucunda, öteden beri ritüellerde ve masonların yardımcı kitaplarında belirtilen anlam öve açıklamalardan birçoğunun yanlışlığı kanıtlandı.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti de bundan nasibini aldı.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8146 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
7301 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 11:55:12 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
5260 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2009, 01:12:50 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7376 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:54:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2615 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2010, 10:22:48 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6121 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2010, 10:30:45 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3162 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 31, 2010, 08:54:12 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2838 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 07, 2010, 09:21:27 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3408 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 08, 2010, 09:36:15 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
12992 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 09, 2010, 06:25:01 ös
Gönderen: aashooter