Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Güç Aslında Kadında!...  (Okunma sayısı 2968 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 04, 2011, 01:53:11 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

HABERTÜRK
26 Eylül 2010 Pazar

Rüya terapisti ve psikiyatr NUSRET KAYA, kadınların ayakkabı tutkusunun gerçek sebeplerini, insanlık olarak Kutsal Kase'yi nasıl kaybettiğimizi ve demokrasinin kökenlerini anlattı.

Haber: Gülenay Börekçi

Rüya terapisti Nusret Kaya Teke Tek programında, ayakkabı almadan duramayan kadınların cinsellikle ilgili sorunları olabileceğinden söz etmişti. Ayakkabıya düşkün Sex and the City kadınlarının güçlü cinsellikleri bir şehir efsanesi miydi yani! Soruyorum:

'Rüya dilinde ayakkabı vajinal simgedir' diyor Kaya. "Vajinal orgazm yaşamayan kadınların rüyalarında ayakkabı görmeleri tesadüf değildir. Zamanla karşı konulmaz bir ayakkabı satın alma hastalığına dönüşür. Alt beyin ve kuyruğunun farkında olmadan ve umutsuzca vajinadaki ışığı arayışıdır bu aslında" 

-Vajinal orgazm yaşamayan kadınlar başka ne yapar?

Değişir. Bazıları kendini yemeğe vurur.

 -Vajinal orgazm niçin önemlidir?

Vajina guddeleri, bir hastalık yoksa tertemiz, pırıl pırıldır. Işık verici enerji taşır. Çoğu zaman uyuyan bir enerjidir bu. Dan Brown, Da Vinci Şifresi'nde tüm Hristiyanlık aleminin Kutsal Kase'nin peşinde oluşunun gerçek hikayesini anlatır. Kadın korkusunun nasıl kiliseyi etkisi altına aldığını, otoritelerin bu yüzden cinselliği ayıp ve kötü bir şey haline getirdiğini…Vajinanın önemini bilmediğimiz,bilmezden geldiğimiz için bu ülkenin kadınlarının çoğunda da vajinusmus sendromu vardır.

 -Peki ne yapmalı?

O ışığı bir kadın olarak önce kendiniz bulacaksınız, sonra çevrenize yaymaya başlayacaksınız. O zaman ne olacak biliyor musunuz; savaşları bitirecek gücün sizde olduğu ortaya çıkacak.

 -Kadın erkeğin sandığından daha güçlü bir varlık o halde…

Kuyruk biliminde güç kadındadır.Çünkü sizde bizde olmayan bir rahim var. Ama büyük bir çoğunluğunuz sadece içini bilirsiniz. İçi, yani doğum yapan kısmı. Halbuki rahimin içi, doğumla meşgul olduğu kadar ölüm ve hastalıkla da meşguldür, simgebilim diliyle bir nevi cehennemdir. Vajinanın bulunduğu ucu ise cennettir.

-Siz psikiyatristsiniz, rüyalar aracılığıyla terapi yapıyorsunuz. Size biri çeşitli şikayetlerle geldiğinde ilk olarak ne yapıyorsunuz?

Yatağının başucuna bir kağıt kalem koyup rüyalarını yazmasını istiyoruz. Yazılı rüyalarının sayısı beş olunca benden terapi randevusu alıyor.

-Geçmişi sorup öğrenmiyor musunuz öteki psikiyatristler gibi?

'Sana hamile kaldığı andan itibaren neler yaşamış, öğren' diyorum.  Bir binanın temeli bozuksa, en ufak bir sarsıntıda yıkılır diyen depremciler haklı. Ben de diyorum ki, insanların temel inşaat bozuklukları anne rahmindeyken gerçekleşir. Ve annenin yaşadığı her sıkıntıyı cenin alt beynine kaydeder. O kayıtlar da rüyalarda dile gelir. Sonradan oluşan üst beynin , yani korteksin aksine alt beyin hiç bir şeyi unutmaz. Uyumaz bile. Bakın, her şeyi bildiğimizi sanmamıza sebep olan üst beyin bizi farklılaşma tuzağına götürür. "Senin annen onunkinden farklı" der. "Baban farklı, dinin, dilin, ülken, sınıfın farklı…". Alt beyine göre ise içimizdeki ben hepimizde aynıdır; demokrasi de budur.

-Mecazi bir şey mi söylüyorsunuz?

Anatomik bir olgu bu, hikaye değil. Kuyruksokumumuzdan vücudumuza akan enerji hiçbirimizde farklı değil.  Farklılaşmalar tuzaklarla dolu. Sizinle benim eşit olduğumuzu ikimizin alt beyni de bilir mesela. İnsan rüyalarında hatırlamadığı ya da hatırlamak istemediği dönemlerin yansımalarını görür. Duygusal şokları, matemleri, ayrılıkları..Ya da eski kuyruk maceralarını, yani çocukluğunda maruz kaldığı seksüel içerikli oyunları, ensesti…Bunlar başımıza gelse bile kuyruğu ayıp kabul eden bir toplumda yaşadığımız için kimseye anlatamayız. Kendimize bile anlatamayız. Fakat rüyalar gerçeği mutlaka anlatır.

 -Üst beyinde olanları biraz daha açar mısınız?

Üst beyinle okuyoruz, yazıyoruz, felsefe yapıyoruz, televizyon programlarına çıkıyoruz…Hoş, kimse kimseyi anlamıyor ve hemen kavgaya tutuşuluyor, o ayrı. Çünkü üst beyin seçiyor, yani ayrıcalık yapıyor. "Ben buyum, sen şusun" diyor.Dedikodu yapıyor. Laf sokuyor. Kibir tuzağına götürüyor insanı. "Benim milletim, benim vatandaşım" gibi cümleler kuruyor. İslam'a göre yanlış bu. "Kedim" bile diyemezsin; Allah'ın yarattığı hiçbir varlık sana ait olamaz.


YAŞAM ENERJİSİNİ HAREKETE GEÇİRMEK İÇİN

*Hiç olmazsa arada sırada Kutsal Kase'yle, yani vajinal orgazmla biten seks yapılmalı.

*Rüyaları muhakkak yazın. Zira rüya alt beynin, yazmaksa üst beynin faaliyetidir. Rüyaları yazmaksa alt beyinle üst beynin arasında bir köprü kurma çabasıdır.

*Kadınlar günde 10-20 kere kendi kendilerine şunu tekrar etsin:

"Ben yaşam enerjimi kutsal kasemden, omuriliğimdeki vajinal sinir kanalıyla, seks şartı olmaksızın, otururken bile, aşağıdan yukarı, beynime taşıyorum.Ve tüm aksayan organlarıma yaşam enerjisi gönderiyorum." Erkeklerin cümlesiyse şu:"Ben yaşam enerjimi fallusumdan omuriliğimdeki penis siniri kanalıyla seks şartı olmaksızın, otururken bile aşağıdan yukarı, beynime taşıyorum.Ve tüm aksayan organlarıma yaşam enerjisi gönderiyorum."

*Günde bir saat terletecek cinsten spor yapın. Bisiklet hariç!

*Yetişkinseniz; az yiyin; mümkünse günde tek öğün.

 
ÇOCUKLUKTA BAŞA GELENLERİN İNTİKAMI MUTLAKA ALINIR

Üst beyinin  bildiklerinin rüyada hükmü yoktur.Başlangıç rüyaları daima 0-2 yaş arasında oluşan kuyruk bozukluklarından sözeder. Diyelim ki; anne bebeğini 'Ben seni yerim' diyerek poposundan öpüyorsa kuyruk bozuluyor ve yaşam enerjisi bağırsaklara mahkum ediliyor. Bunu tespit edip çözemediğiniz zaman, yaşam enerjiniz bağırsaklardan geliyor. Aşırı yiyorsunuz, bitip tükenmek bilmeyen öfke krizlerine yakalanıyorsunuz…Medulla spinalis, nam-ı diğer omurilik, Sümer çivi tabletlerinden beri yaşam ağacı olarak kabul edilir. Ağacın dallarının sağlıklı büyüyebilmesi için temiz suya, yani yaşam enerjisine ihtiyacı vardır. Oysa büyük çoğunluğumuz bebeklikte anne ve babalarımızın hataları yüzünden bağırsaklardan gelen kirli enerjiyi kullarınız. Ateşli hastalıklarda fitil kullanımı mesela…İki yaşında korteksi oluşmamış bir bebek, fitilin ilaç olduğunu bilmez, hastalığa iyi geleceğini bilmez, doktorun tavsiye ettiğini bilmez. Sadece canı acır. Sonra da al sana abartılı anal enerji yüksekliği. Ve yetişkinlikte kafa kirliliği, dedikodu, öfke krizleri, laf sokmalar..Bir nevi çocuklukta başa gelenlerin intikamı. Dedikodunun "kodu" kısmı nedir, düşünün.

 TERCÜMANLAR ERKEK

Kuran'ı yanlış yorumluyorlar. Nisa Suresi mesela. Oradaki bir kelimenin "Ayrılmak" "devrim yapmak" "revize etmek" gibi 26 başka anlamı da varken, tercüme edenler 'Kadınları dövün' dendiğini iddia ediyor. Sebep? Tercümanlar hep erkek.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 04, 2011, 10:17:55 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 320

niyeyse aklıma şebonun ben arkımı söylerken parçası geldi. gerçekten kadın güçlüdür. o şarkıda bir bölüm var yani bir erkeğe denilebilecek en ağır laftır. "içine girdiğin küçük kaygan deliği yeni ve büyük bir dünya mı sandın istersen bir aynayla yardım edeyim ama umursamazsın"


Sebnem Ferah - Ben Sarkimi Soylerken (Turkish rock)
Girdik susanlar arasına yattık uyuduk
Çığlığımız sınırları aştıydı nasıl olsa.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2241 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 06:50:26 ös
Gönderen: Halsond