Masonlar.org - Harici Forumu
Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: oya - Ocak 12, 2011, 12:54:52 öö
-
Masonlar toplum içerisinde belirli seviyelere gelmiş zengin, kültürlü, geniş perspektife sahip insanlar. Masonluk da yaşama mantık çerçevesinde yaklaşıp bilim ve aklı ön planda tutan bir düşünce sistemi. Sürekli altı çizilen bir başka konu da masonlukta doğaüstü olayların veya tabiat kanunlarına aykırı durumların kabul görmediğiydi. Fakat, Tanrı yaratıcı gibi kavramlar tamamen doğa üstü olayları temsil eden ve hiçbir şekilde ispatı yapılamayan kavramlar.
Bu bağlamda bu kadar sağlam ve mantık zeminine oturtulmuş bir düşünce sistemi nasıl oluyor da (muntazam masonlar) ateist olan kişileri üyeliğe kabul etmiyorlar, yeminlerini kutsal kitaplarda yapıyorlar en önemlisi masonlar bilime ve akıla bukadar önem veren bir topluluk olarak ulu mimar kavramına inanıyorlar.
Dini bir takım kavramların girdiği her konu mantıktan sapar çünkü dinlerdeki yaratan kavramını açıklamak ve ispatlamanın imkanı yoktur o bir inanıştır. Bana göre masonlukta sözü geçen ulu mimar kavramı, kutsal kitaplara el basıp yemin etme veya atesitleri üyeliğe kabul etmeme gibi durumlar masonluğun bilim ve olaylara akıl süzgecinden geçirerek yaklaşma ilkesine tamamen zıttır. Bana göre bu çok ama çok büyük bir çelişkidir...
Saygılarımla
-
Sayın oya,
Ben Masonların doğaüstü olaylara sırtını döndüğünü zannetmiyorum açıkçası. Hiçbir kaynağım, dayanağım yok lakin Masonik çalışmalar arasında metafizik ve parapsikoloji olduğunu düşünmekteyim.
Sevgilerimle..
-
Sayin Oya-
Sorunuza dilim dondugunce Masonlugun bakis acisindan sapmadan cevap vermeye calisayim...
Dogaustu olaylar ile Masonlugun hicbir baglantisi yoktur. Olmasi da beklenemez. Evrenin Ulu Mimari kavrami ve bilim, arasinda hicbir baglanti olmayan iki farkli kavramdir. Bilim (bence) Tanriyi anlamak icin, insanoglunun gelistirdigi yontemler silsilesidir. Soylemlerinizden benim cikarttigim (lutfen yanlis anladiysam duzeltiniz) "bilimin oldugu yerde tanri olmaz" kabullenmesi. Bu noktoda Mason kimligimi birakip muhendis ve akademisyen kimligim ile belirtmek isterim ki, bilim gunumuzde hala atildir!
Yuce yaratan bizim Masonik seyahat dedigimiz Meslekteki ogrenim surecinde bizlere yol gosterir. Karanliga burundugumuz yerde yolumuzu aydinlatir. Bu sadece Masonlukta degil cogu inancli insanin hayatinda karsilastigi bir durumdur.
"Ateistleri nasil oluyorda kabul etmiyorsunuz?" sorusunu kac kere isittigimin hesabini artik kacirdim. Ama farz-i muhal Ateistleri kabul etmeye basladik. Eminim ilk toplantidan sonra devamsiz olacaklardir cunku hicbir karakteri yuksek insan inanmadigi birseyin kabul edildigi ortamda bulunmak istemez.
"Dini bir takim kavramlarin girdigi her konu mantiktan sapar" fikrinize saygi ile karsi ciktigimi belirtmek isterim.
Degerli Mustafa Kemal Kardesimin yazilarindan birinden alinti yapmak istiyorum:
"Ben Mason olmak istiyorum ama şu şu şu kurallar hiç uygun değil, değişmesi lazım" Bunu diyecek kişiye benim tavsiyem şu olur: Mason olma sen de arkadaşım. Herkes Mason olmalı diye bir kural mı var?
Bu belki katı bir yaklaşım olarak algılanacaktır. Ama zaten Masonluk kuralları konusunda katıdır.
Umarim yazdiklarim sizin icin faydali olmustur.
Saygilar
-Potentate
-
Sayın Oya,
Bunları söylerken, bir varsayımda bulunuyorsunuz o da şu;
"Bir tanrıya inanan kişi, sağlam mantık sistemi üzerinde değildir. Geniş perspektifi olamaz, bilime ve akıla önem veremez"
Bu varsayımınız hatalıdır. Tanrıya inanan bir kişi, her şeyden evvel mantığını kullanarak tanrıya inanan kişidir. O kişinin, bilimsel metodla da bir sorunu olamaz. Tanrıya inanmakla, bilimsel metodun çeliştiği bir nokta yoktur. Birçok inançlı insan da laboratuara girip araştırma yapabilir. Bilim denilen şey, gözlemlemek, veri toplamak, tümevarımda bulunmak ve önceden yapılmış tümevarımlardan, tümdengelmektir. Bundan öte bir şey de değildir. Ben, inanan bir insan olarak, şu anki bilimle çelişebildiğim hiçbir nokta göremiyorum. Dolayısıyla "her inananın gözleri bağlıdır" türünden materyalist bir perspektifle olaylara bakıyorsunuz. Bu bakış açınız hatalıdır.
Değineceğim bir başka konu da şu;
"bilime ve akıla bukadar önem veren bir topluluk olarak ulu mimar kavramına inanıyorlar."
Bilim ve Akıl.
Bunlar aslında çoğu kez yanyana, pekiştirmek amaçlı kullanılır. Ama tarih boyunca bilim ve akıl birbirleriyle çatışmışlardır.
Belki size garip gelecek ama, günün hakim trendi, paradigması "bilim ve akıl" değildir Sayın Oya.
Günün hakim trendi, sadece "bilim"dir.
Akıl da, ancak bilimin verilerinden yararlandığı sürece kullanılır. Daha fazlasının kullanılması, pozitivist paradigmada kelimenin tam anlamıyla YASAKtır.
Rasyonel Mantık, insanın akıl yürütmesidir. İnsan, o mantığı kullanarak, rasyonel olarak bir tanrıya da inanabilir, tanrıdan da uzaklaşabilir. Bunların ikisi de "rasyonel"dir. Dikkat edin "bilimsel" demiyorum. Sadece "rasyonel"dir. Yani mantıklıdır. Bilimsel diyebilmek için sınama gerekir.
Aklın, somut veriler dışında çalıştırılması demek olan felsefenin metafizik kolu, yasaklıdır. Yaklaşık 80-90 yıldır, özellikle Viyana Çevresi ile beraber, daha da eskilere gidersek Hume ile beraber, felsefenin, bilimin somutluk dışında akıl yürütülen dalı olan metafiziğe girmek, itibar görmez.
Fakat Descartes, Kant ve Nietzsche rasyonel mantık yoluyla inanmışlar ve inanmamışlardır.
Masonları bilmem, ama kendi adıma konuşursam, ben mevcut bilimsel paradigmayı, aklın bu alanını reddettiği için eksik buluyorum. Bu mantık biraz daha ilerletilirse, sosyal bilimlerin tümünün üzerinde dayandığı akıl yürütme mantığı yıkılacak. Eksiktir. Ve bence Feyerabend'in dediği gibi, bilim böyle üst kurallar koyamaz. Veya Popper'ın dediği gibi, bilim, ancak yanlışlanabilir olani gösterebildiği ölçüde bilimdir. Sınırları hakkında kesin hüküm koyamaz.
İşte aklı başında, geniş perspektifli, bilime ve akıla güvenen insanlar içinden tanrıya inananın çıkması da bu yüzden; rasyonel mantık kullanıyorlar. Bir şeyin doğrulanması için ille de laboratuar ortamında test edilme gerekliliğine inanmıyorlar. Ve subjektif bir kanaate sahip olma sorumluluğunu üstleniyorlar. Bu da onları bilim karşıtı, yobaz yapmıyor. Aksine bence daha geniş perspektife sahip olabiliyorlar.
Saygılar.
-
Sn Potantate kardesim güzel açiklamis ve bir seyde ben eklemek isterim. Evrenin Ulu Mimari masonik felsefede yaratani tanimlayan kavramdir. Bu terimin seçilmesinin yegane sebebi kendi düsüncem ile, operatif masonluktan spekülatif masonluga yansimis olan felsefik bir terim olsa gerek.
Tabiki bilim günümüzdeki en önemli faktördür ama unutmamak lazimki dinin bittigi yerde bilim baslar.
Saygilar
-
Bu tartışmaya bir soru ile girmek isterim.
"Evrenin Ulu Mimarı" kavramı Masonluğa niçin, nasıl ve hangi kanaldan girmiştir?
Günümüzdeki Masonluk kuruluşu sırasında örgütlenmesini ZORUNLU OLARAK (istediğinden değil) sonradan "Operatif Masonluk" olarak anılmış geleneksel bina inşaatı mesleği ve zanaatı üzerindne oturtmuş olrdduğu ve bina karşıt "Spekülatif Bilim" kavramı da oluşkturulduğu için, kimileri bu terimin operatif kökenden alınma olduğunu ileri sürebilir. Nitekim bu iddia ortaya konulmuştur ve hâlâ destek de görmektedir. Ancak işin aslı pem öyle değil. Masonluğun tarihçesinde özellikle ve özenle gizlenmiş birtakım öğeler var. Bunlar çok sonraü ortaya çıktı ama günümüzdeki Masonluk bir kez tarihsel köken bakımından bilerek ve isteyerek yanlış yönylendirilmişti ve bu yanlış yönlendirme doğru olarak kabul edildi. Tıpkı bildiğimiz resmi milletler tarihinde aslında birçok şeyin yanlış olup, istenildiği ya da olması gerektiği şekilde aktarılmış bulunduğu gibi.
Ben sorduğum bu soruya bu aşamada kendi yanıtımı vermiyorum. Belki bir bilen vardır ve o yanıtlar.
Onun ötesine geçelim ve Sayın Popperist'in cok güzel açıklamasını göz ardı etmeyerek Oya'nın karşı çıkışındaki bir eksikliğe değinelim.
Masonlukta her şey simgedir ve hemen her kavram simgesel deyişlerle, alegorilerle dile getirilir. Niteakim Masonluğun kesin bir dogmaya bağlı kalmamasını, öğretisinin günümüzde de geçerli olmasını sağlayan onun bu niteliğidir.
"Evrenin Ulu Mimarı" kavrımı da bir simgedir. Her ne kadaür bazı mason kuruluşlarında "Evrenin Ulu Mimarı Tanrı" kavramı da kullanılmaktaysa da, bu kullanım tarzı o mason kuruluşlarında "Evrenin Ulu Mimarı" kavramını simgelikten çıkarmak, belirginleştirmek hatta somutlaştırmak, böylece masonları belli bir doğrultuya yöneltmek içindir. Nitekim bu vce bunun bir sonraki açılımındoaki tanımlamalar yüzünden buna karşı çıkan diğer kimi mason kuruluşları onları için "Dogmatik Masonluk" olarak nitelemiştir. Fransa Büyük Doğusu ilk sırada olmak üzere bazı mason kuruluşları da bununla başa çıkamayınca bu kavramı tüzük ve ritüellerinden çıkarmış ve ardından kızılca kıyamet kopmuştur.
Bu arada çok ilginç bir olgu aklıma geldi... Hani kimileri Türkiye'de ÖMBL'nin Fransa Büyük Doğusu'na bağlı olduğunu ileri sürüp duruyor ya!... Bakınız, işte bir tek şu durum bile bunun yanlışlığını gösteriyor: Fransa Büyük Doğusu'nda bu kavram yok; fakat ÖMBL bu kavramı kullanmayı sürdürüyor. Bu bağlamda ÖMBL ile HKEMBL arasında sadece küçük, önemsiz sayılabilecek bir nüans var.
Konumuza dönelim.
Her simge ille de somut bir geometrik şekil değildir. Bazı hareketler vardır; bunlar birer simgedir. Bözı sözcükler ve terimler vardır; bunlar birer simgedir. "Evrenin Ulu Mimarı" da bir simgedir. Bu nedenle Masonluğun öngördüğü bilimsellik, akılcılık, bilgelik ile çelişmez.
Ancak şimdi şunu sorabilirsiniz: «Evrenin Ulu Mimarı kavramı neyi simgeler.»
Ben onun neyi simgelediğini söylersem, bu benim öznel yargım olur. Siz farklı düşünebilirsiniz. Ancak sizinle simgesel değerlendirme üzerinde uyuşabilirsek, o zaman simge simgesel değerini kazanır. Dolayısıyla farklı topluluklarda bu simge farklı anlamlara gelmek üzere değerlendirilebilir. Kimisi "Tanrı" der, kimisi "Yaradan", kimisi "Yüce Varlık" , kimisi "en yüce ilke", kimisi "Evrimin doruğu", kimisi "Evrenin bütünü", kimisi "Sonsuzluk", kimisi daha da ötesi...
Sayamadığım, şu anda aklıma gelmemiş nitelendirmeler de olabilir.
Özetle, çelişki yoktur.
-
Sayın Adam,
Yaptığınız kapsamlı açıklama için teşekkür ederek başlamak istiyorum. "Evrenin Ulu Mimarı" kavrımı da bir simgedir. Her ne kadaür bazı mason kuruluşlarında "Evrenin Ulu Mimarı Tanrı" kavramı da kullanılmaktaysa da, bu kullanım tarzı o mason kuruluşlarında "Evrenin Ulu Mimarı" kavramını simgelikten çıkarmak, belirginleştirmek hatta somutlaştırmak, böylece masonları belli bir doğrultuya yöneltmek içindir. Nitekim bu vce bunun bir sonraki açılımındoaki tanımlamalar yüzünden buna karşı çıkan diğer kimi mason kuruluşları onları için "Dogmatik Masonluk" olarak nitelemiştir. Fransa Büyük Doğusu ilk sırada olmak üzere bazı mason kuruluşları da bununla başa çıkamayınca bu kavramı tüzük ve ritüellerinden çıkarmış ve ardından kızılca kıyamet kopmuştur." paragrafında da belirttiğiniz "Evrenin Ulu Mimarı" kavramını simgelikten çıkarmak, belirginleştirmek hatta somutlaştırmak, böylece masonları belli bir doğrultuya yöneltmek içindir. " cümlesinde olduğu gibi "ulu mimar" kavramı bu durumda masonluğu dinleştirmez mi dolayısıyla bu masonluğu kendi içinde çelişkiye düşürmez mi?
"Evrenin Ulu Mimarı" bir simgeyse bu neyi simgeler? bu konuyla ilgili siz yorumunuzu yapmışsınız. sanırım bunu mason üyelere sormamız gereklidir. mutlaka ortak bir görüş vardır. Fakat, eğer cevap tanrı veya yaradan olarak gelirse yine başlangıç noktasına döneceğimizi düşünüyorum. çünkü eğer evrenin ulu mimarını tanrı olarak varsayarsak bana göre bu dinleştirme olur aynı zamanda bilimden yararlanıp akıl süzgecinden geçirilerek karar alma ilkeleri de çiğnenmiş olacaktır.
Şimdi yeni sorumu biraz değiştirerek yeniden sormak istiyorum Evrenin Ulu mimarı kavramı neyi ifade etmektedir?
Sevgilerimle....
-
Sn. Oya,
Anladığım kadarıyla siz "Tanrıya inanan birisi akılcı düşünemez, bilimsel çalışamaz" fikrindesiniz. "Tanrıya inanmak" ile "herşeyi Tanrının emri olduğu inanılan dinlerin EMRETTİĞİ şekilde yapmak" arasında bir fark olmadığını da düşünüyorsanız, EUM neyi simgelerse simgelesin sizin için farketmeyecektir sanırım.
Yaradanın, herhangi bir dinin verdiği isimle değil, EUM mimarı olarak anılmasının sebebi yukarıda değindiğim farktır.
Saygılarımla.
-
Sayin Oya-
Sorunuza dilim dondugunce Masonlugun bakis acisindan sapmadan cevap vermeye calisayim...
Dogaustu olaylar ile Masonlugun hicbir baglantisi yoktur. Olmasi da beklenemez. Evrenin Ulu Mimari kavrami ve bilim, arasinda hicbir baglanti olmayan iki farkli kavramdir. Bilim (bence) Tanriyi anlamak icin, insanoglunun gelistirdigi yontemler silsilesidir. Soylemlerinizden benim cikarttigim (lutfen yanlis anladiysam duzeltiniz) "bilimin oldugu yerde tanri olmaz" kabullenmesi. Bu noktoda Mason kimligimi birakip muhendis ve akademisyen kimligim ile belirtmek isterim ki, bilim gunumuzde hala atildir!
Yuce yaratan bizim Masonik seyahat dedigimiz Meslekteki ogrenim surecinde bizlere yol gosterir. Karanliga burundugumuz yerde yolumuzu aydinlatir. Bu sadece Masonlukta degil cogu inancli insanin hayatinda karsilastigi bir durumdur.
"Ateistleri nasil oluyorda kabul etmiyorsunuz?" sorusunu kac kere isittigimin hesabini artik kacirdim. Ama farz-i muhal Ateistleri kabul etmeye basladik. Eminim ilk toplantidan sonra devamsiz olacaklardir cunku hicbir karakteri yuksek insan inanmadigi birseyin kabul edildigi ortamda bulunmak istemez.
"Dini bir takim kavramlarin girdigi her konu mantiktan sapar" fikrinize saygi ile karsi ciktigimi belirtmek isterim.
Degerli Mustafa Kemal Kardesimin yazilarindan birinden alinti yapmak istiyorum:
"Ben Mason olmak istiyorum ama şu şu şu kurallar hiç uygun değil, değişmesi lazım" Bunu diyecek kişiye benim tavsiyem şu olur: Mason olma sen de arkadaşım. Herkes Mason olmalı diye bir kural mı var?
Bu belki katı bir yaklaşım olarak algılanacaktır. Ama zaten Masonluk kuralları konusunda katıdır.
Umarim yazdiklarim sizin icin faydali olmustur.
Saygilar
-Potentate
Sayın Potentate,
Öncelikle bana göre bilim sizin belirttiğiniz gibi "Tanrıyı anlamak için insanoğlunun geliştirdiği yöntemler silsilesi" değildir. Bilim bana göre evreni, kanunlarını anlamak için geliştirilen bir yöntemler silsilesi olabilir. Aynı şekilde bilimin olduğu yerde tanrı olamaz kabullenmesini de şu şekilde değiştirebilirim "Bilimin ulaşmaya çalıştığı noktada tanrı olamaz. Bilim ilerlerken tanrıdan yardım alamaz ve tanrının zaten bilime veya başka birşeye ihtiyacı yoktur(inanan insanların deyimiyle)" çünkü tanrı tamamen bir inanıştır dinler de öyle.
Benim anlayışıma göre bize yol gösteren yüce yaratan değil yine bizim aklımız, kavrama yeteneğimiz ,bakış açımızdır. Ateist birisine bilimsel bir araştırma içindeyken sana yol gösteren tanrıdır diyebilir misiniz veya bunu dediğinizde inandırıcı olur musunuz.
"Dini bir takım kavramların girdiği her konu mantıktan sapar" cümlesinin devamında şu vardı "Çünkü dinlerdeki yaratan kavramını ispatlamanın imkanı yoktur o bir inanıştır" yani sizinde bildiğiniz gibi din ispatı olamayan bir kavram. eğer siz bilimsel bir araştırmayı "tanrı bunu böyle yaratmış" derseniz bilimsel yaklaşımdan sapmış olursunuz. tamamen inanışınız inanışınız doğrultusunda bir yargıda bulunursunuz.
Başlıkta da belirttiğim gibi bilimle bukadar içiçe olmayı ilke edinen, her konuyu akıl süzgecinden geçiren bir sistem olarak; "ulu mimar" kavramıyla "kutsal kitaplara el bastırmasıyla" masonluğun kendi içinde çeliştiği görüşündeyim... Bilim var olmalı evet, belki inanç da ama dini bir motife ulaşmak için bilimi kullanırsanız veya tam tersi bilimi açıklarken tanrı kavramını kullanıyorsanız ben o bilimden şüphe ederim....
Saygılarımla...
-
Sn. Oya,
Anladığım kadarıyla siz "Tanrıya inanan birisi akılcı düşünemez, bilimsel çalışamaz" fikrindesiniz. "Tanrıya inanmak" ile "herşeyi Tanrının emri olduğu inanılan dinlerin EMRETTİĞİ şekilde yapmak" arasında bir fark olmadığını da düşünüyorsanız, EUM neyi simgelerse simgelesin sizin için farketmeyecektir sanırım.
Yaradanın, herhangi bir dinin verdiği isimle değil, EUM mimarı olarak anılmasının sebebi yukarıda değindiğim farktır.
Saygılarımla.
Sayın mustafa Kemal,
Ben bilimin tanrıya ulaşmak için kullanılabileceğine inanmıyorum. Aynı şekilde tanrının da bilimde hiç bir yardımda bulunacağına inanmıyorum. Ben masonluğu (yanlış biliyorsam düzeltin) hayata objektif bakabilen bir düşünce sistemi olarak görüyorum. Ama bu durumda objektiflikten çıkar gibi geliyor. Çünkü insanı yetiştiriyor, sonunda ulu mimara ulaşılıyor. Bir üyenin de söylediği gibi ulu mimar öğrenim sürecinde yol gösteren, karanlığa bürünülen yerde yollarını aydınlatan bir kavram olarak gösteriliyor. Bu bağlamda inandıkları dinlerdeki tanrı da aynı işlevi görecektir sonuçta tanrının yardımı -inanıyorsanız eğer- psikolojik olarak rahatlamamızı sağlayan bir olgu. bu durumda ulu mimar kavramı masonluğu dinleştirir bu da bir çelişki yaratır bana göre. saygılar...
-
Sayın Mustafa Kemal yaptığı açıklama ile,
EUM'a inanmakla,
Herşeyi Tanrı'nın emri olduğu inanılan dinlerin emrettiği şekliyle yapmayı, birbirinden ayırmak gerektiğini vurguluyor,sanırım.
Eğer doğru anladıysam,Deistlerin mason olmalarında,daha doğrusu HKMBL sına kabulünde bir sakınca görünmüyor.
Daha öncede tartışılan bu konu,bukez de tekris esnasında yemin kürsüsüne konan kutsal kitaplar konusunda yaşanacaktır.Gerçi sayın SukullG,yanılmıyorsam bu kitaplarında birer simge olarak algılanmasının sorunu çözeceğine yönelik bir açıklama yapmıştı.
Bu durumda da,yemin eden aday doğal olarak kendisiyle çelişecektir.Düşünsenize,hiçbir dini kabul etmiyorsunuz ama yemin ederken elinizin altında o dinin kutsal metni var.Durumunuzu diğer üyelerinde bildiğinin farkındaysanız,bu çelişki utanma duygusuna bile yönelebilir.
Daha önce de belirttiğim gibi,bazı locaların yemin kürsüsüne boş kitap bırakmaları bana daha rasyonel geliyor.
Saygılarımla
-
Sayın Oya,
Bunları söylerken, bir varsayımda bulunuyorsunuz o da şu;
"Bir tanrıya inanan kişi, sağlam mantık sistemi üzerinde değildir. Geniş perspektifi olamaz, bilime ve akıla önem veremez"
Bu varsayımınız hatalıdır. Tanrıya inanan bir kişi, her şeyden evvel mantığını kullanarak tanrıya inanan kişidir. O kişinin, bilimsel metodla da bir sorunu olamaz. Tanrıya inanmakla, bilimsel metodun çeliştiği bir nokta yoktur. Birçok inançlı insan da laboratuara girip araştırma yapabilir. Bilim denilen şey, gözlemlemek, veri toplamak, tümevarımda bulunmak ve önceden yapılmış tümevarımlardan, tümdengelmektir. Bundan öte bir şey de değildir. Ben, inanan bir insan olarak, şu anki bilimle çelişebildiğim hiçbir nokta göremiyorum. Dolayısıyla "her inananın gözleri bağlıdır" türünden materyalist bir perspektifle olaylara bakıyorsunuz. Bu bakış açınız hatalıdır.
Değineceğim bir başka konu da şu;
"bilime ve akıla bukadar önem veren bir topluluk olarak ulu mimar kavramına inanıyorlar."
Bilim ve Akıl.
Bunlar aslında çoğu kez yanyana, pekiştirmek amaçlı kullanılır. Ama tarih boyunca bilim ve akıl birbirleriyle çatışmışlardır.
Belki size garip gelecek ama, günün hakim trendi, paradigması "bilim ve akıl" değildir Sayın Oya.
Günün hakim trendi, sadece "bilim"dir.
Akıl da, ancak bilimin verilerinden yararlandığı sürece kullanılır. Daha fazlasının kullanılması, pozitivist paradigmada kelimenin tam anlamıyla YASAKtır.
Rasyonel Mantık, insanın akıl yürütmesidir. İnsan, o mantığı kullanarak, rasyonel olarak bir tanrıya da inanabilir, tanrıdan da uzaklaşabilir. Bunların ikisi de "rasyonel"dir. Dikkat edin "bilimsel" demiyorum. Sadece "rasyonel"dir. Yani mantıklıdır. Bilimsel diyebilmek için sınama gerekir.
Aklın, somut veriler dışında çalıştırılması demek olan felsefenin metafizik kolu, yasaklıdır. Yaklaşık 80-90 yıldır, özellikle Viyana Çevresi ile beraber, daha da eskilere gidersek Hume ile beraber, felsefenin, bilimin somutluk dışında akıl yürütülen dalı olan metafiziğe girmek, itibar görmez.
Fakat Descartes, Kant ve Nietzsche rasyonel mantık yoluyla inanmışlar ve inanmamışlardır.
Masonları bilmem, ama kendi adıma konuşursam, ben mevcut bilimsel paradigmayı, aklın bu alanını reddettiği için eksik buluyorum. Bu mantık biraz daha ilerletilirse, sosyal bilimlerin tümünün üzerinde dayandığı akıl yürütme mantığı yıkılacak. Eksiktir. Ve bence Feyerabend'in dediği gibi, bilim böyle üst kurallar koyamaz. Veya Popper'ın dediği gibi, bilim, ancak yanlışlanabilir olani gösterebildiği ölçüde bilimdir. Sınırları hakkında kesin hüküm koyamaz.
İşte aklı başında, geniş perspektifli, bilime ve akıla güvenen insanlar içinden tanrıya inananın çıkması da bu yüzden; rasyonel mantık kullanıyorlar. Bir şeyin doğrulanması için ille de laboratuar ortamında test edilme gerekliliğine inanmıyorlar. Ve subjektif bir kanaate sahip olma sorumluluğunu üstleniyorlar. Bu da onları bilim karşıtı, yobaz yapmıyor. Aksine bence daha geniş perspektife sahip olabiliyorlar.
Saygılar.
Sayın Popperist,
Ben "Bir tanrıya inanan kişi, sağlam mantık sistemi üzerinde değildir. Geniş perspektifi olamaz, bilime ve akıla önem veremez" demedim. Bu sizin benim sözlerimi yorumlama şeklinizdir.
Ayrıca bilim adamı inançlı olamaz da demiyorum. Tüm sözlerimi farklı yorumlamışsınız. Sanırım bu benim kurduğum cümlelerden kaynaklanıyor . Keşke yazma yeteneğim daha iyi olsaydı kendimi daha iyi ifade edebilirdim. Sayın Popperist bende inançlı biriyim ve " Her inananın gözleri bağlıdır" şeklinde bir yorumla diğer inançlı insanlara haksızlık edemem.
Konuya dönücek olursam ortada bilimle bukadar içiçe, herşeyi akıl süzgecinden geçiren bir düşünce sistemi varsa ve oturttuğunuz zeminde bu kavramlar varsa çıkış noktanız , ulaşmaya çalıştığınız şey hoşunuza gitmeyecek ama ulu mimar olmamalıdır bana göre... iyiakşamlar
Saygılar ve sevgiler...
-
Degerli Kardeslerim ve Sn. Uyeler,
Ben de bu guzel tartismanin icinde yeralmak ihtiyacini hissettim. Oncelikle Sn. Oya'nin celiskiye dustugu noktayi belirginlestirelim. Masonluk ASLA bir yaratana varmayi - kurtulusu - vaad etmez, zira bu oge bir felsefi gorusun din olmasi icin olmazsa olmazdir. Masonluk, mensubu oldugu centilmenlerin belirli egitimler sonucunda daha iyi insan olacaklarini, topluma ve ulkesine daha iyi vatandas olacaklarini ve insanlarla olan diyalogunu en ust mertebeye cikaracagini vaad eder. Bunu ahlaki ve kisisel bir gelisimin vaadi olarak tanimlayabiliriz. Bu yazdiklarimin semsiyesi altinda net bir sekilde Masonlugun bir din veya tarikat olmadigi asikardir.
Gelelim bilim ve Evrenin Ulu Mimari celiskisine. Evet; haklisiniz, Masonluk bilimimin onemini vurgular ve her uyesine bilimi dogru kullanmayi ogutler fakat bilim ile yuce yaratanin celistigi fikri bence Masonlukla ilintili degildir. Bu her bireyin kendi kendine yargilayabilecegi bir unsurdur. Sahsi kanaatim - ben de bir fizikci, muhendis ve akademisyen olarak - bilim ile yuce yaratanin asla celismedigi yonundedir. Hatta guzel bir ornekle savgimi pekistirmek isterim; bence Dirac tan sonra en buyuk fizikci olan Einstein'in relativity teorisini bulmadan once koyu bir ateist oldugu herkesce bilinen bir gercektir. Ancak Bambaska bir boyuta kapi acan o muazzam bulusundan sonra kendisi "Tanri'yi - biz yuce yaratan diyelim - inkar etmek butun bunlari gordukten sonra mumkun degildir" diyerek yeniden Musevi olmustur. Beni sakin yanlis anlamayin amacim teolojik bir tartisma ve huzursuzluk ortami yaratmak degil, sadece fikrimi desteklemektir.
Gelelim uzun bir yazinin ardindan asil anlatmak istedigime. Evrenin Ulu Mimari daha once bahsedildigi gibi bir semboldur. Bence bu sembolun bu sekilde olmasinin tek bir sebebi yok. Bu sebeplerden en onemli ikisinden birisini zaten Mustafa Kemal Kardesim cok net bir sekilde ifade etmis, ben de ikinci sebebe degineyim. Kardeslerimiz arasinda cesitli dinlere mensup centilmenler mevcuttur ve bizi biz yapan en onemli ozelligimiz aramizdaki Kardeslik bagi ve ahenktir. Bu Harmoniye zeval gelmemesi icin Evrenin Ulu Mimari ifadesini Yuce Yaratana itafen kullaniriz. Boylelikle, Musluman bir Kardesimiz bu ifadeden kendisine Allah'i alir, Hristiyan bir Kardesimiz Isayi, Musevi bir Kardesimiz Yah-Weh vs. Bu vesile ile aramizdaki ahenk korunmus olur. Simdi Sn. ADAM'in yazdigi Yuce Yaratan yorumunu genisletmeyi ve hatta ustunde tartismayi cok isterdim ancak konu basligimizdan sapacagimiz endisesi ile bir baska zamana birakiyorum.
Sevgi ve Saygilarimla,
MMC
-
Degerli Kardeslerim ve Sn. Uyeler,
Ben de bu guzel tartismanin icinde yeralmak ihtiyacini hissettim. Oncelikle Sn. Oya'nin celiskiye dustugu noktayi belirginlestirelim. Masonluk ASLA bir yaratana varmayi - kurtulusu - vaad etmez, zira bu oge bir felsefi gorusun din olmasi icin olmazsa olmazdir. Masonluk, mensubu oldugu centilmenlerin belirli egitimler sonucunda daha iyi insan olacaklarini, topluma ve ulkesine daha iyi vatandas olacaklarini ve insanlarla olan diyalogunu en ust mertebeye cikaracagini vaad eder. Bunu ahlaki ve kisisel bir gelisimin vaadi olarak tanimlayabiliriz. Bu yazdiklarimin semsiyesi altinda net bir sekilde Masonlugun bir din veya tarikat olmadigi asikardir.
Gelelim bilim ve Evrenin Ulu Mimari celiskisine. Evet; haklisiniz, Masonluk bilimimin onemini vurgular ve her uyesine bilimi dogru kullanmayi ogutler fakat bilim ile yuce yaratanin celistigi fikri bence Masonlukla ilintili degildir. Bu her bireyin kendi kendine yargilayabilecegi bir unsurdur. Sahsi kanaatim - ben de bir fizikci, muhendis ve akademisyen olarak - bilim ile yuce yaratanin asla celismedigi yonundedir. Hatta guzel bir ornekle savgimi pekistirmek isterim; bence Dirac tan sonra en buyuk fizikci olan Einstein'in relativity teorisini bulmadan once koyu bir ateist oldugu herkesce bilinen bir gercektir. Ancak Bambaska bir boyuta kapi acan o muazzam bulusundan sonra kendisi "Tanri'yi - biz yuce yaratan diyelim - inkar etmek butun bunlari gordukten sonra mumkun degildir" diyerek yeniden Musevi olmustur. Beni sakin yanlis anlamayin amacim teolojik bir tartisma ve huzursuzluk ortami yaratmak degil, sadece fikrimi desteklemektir.
Gelelim uzun bir yazinin ardindan asil anlatmak istedigime. Evrenin Ulu Mimari daha once bahsedildigi gibi bir semboldur. Bence bu sembolun bu sekilde olmasinin tek bir sebebi yok. Bu sebeplerden en onemli ikisinden birisini zaten Mustafa Kemal Kardesim cok net bir sekilde ifade etmis, ben de ikinci sebebe degineyim. Kardeslerimiz arasinda cesitli dinlere mensup centilmenler mevcuttur ve bizi biz yapan en onemli ozelligimiz aramizdaki Kardeslik bagi ve ahenktir. Bu Harmoniye zeval gelmemesi icin Evrenin Ulu Mimari ifadesini Yuce Yaratana itafen kullaniriz. Boylelikle, Musluman bir Kardesimiz bu ifadeden kendisine Allah'i alir, Hristiyan bir Kardesimiz Isayi, Musevi bir Kardesimiz Yah-Weh vs. Bu vesile ile aramizdaki ahenk korunmus olur. Simdi Sn. ADAM'in yazdigi Yuce Yaratan yorumunu genisletmeyi ve hatta ustunde tartismayi cok isterdim ancak konu basligimizdan sapacagimiz endisesi ile bir baska zamana birakiyorum.
Sevgi ve Saygilarimla,
MMC
Sayın master_mason_cleveland,
Yaptığınız açıklama için teşekkür ederim benim için tatmin edici olmuştur. Fakat belirtmek istediğim bir husus var, sorumun altında masonluğu tarikat veya din gibi göstermek gibi bir başka niyet yoktur. Bu konuda kesinlikle yanlış anlaşılmak istemem. tamamen içten gelerek sorulmuş bir sorudur. Verdiğiniz tatmin edici cevaptan ötürü -konu sapıcaktır fakat- bir soru daha yöneltmek istiyorum masonlukta inanılan "ruhun ölmezliği" neyi ifade ediyor?
-
Sn. Oya,
Yazdiklarimi tatmin edici bulmaniza sevindim, emegimin bosa gitmedigini gormek benim icin mutluluk verici. Sanirim ben ulu mimara ulasmak kavramina takilarak bir aciklama yapmak ihtiyaci hissettim, yanlis anlasilmadan dolayi ozur diliyorum.
Sormus oldugunuz "ruhun olmezligi" sembolizmasini aciklamanin forumun 17. maddesini ihlal edebilecegi kanaatinde oldugum icin uzulerek sorunuzu - anlayisiniza siginarak - yanitsiz birakmayi tercih ediyorum. Kabaligimi mazur gorunuz. Umarim sorunuzu yanitsiz birakmak kararim ile yanlis bir degerlendirme yapmamisimdir.
Belki bu noktada MASON Kardesim beni yanlis dusundugum icin duzeltmek ister..
En icten sevgi ve saygilarimla,
MMC
-
Sn. Oya,
Yazdiklarimi tatmin edici bulmaniza sevindim, emegimin bosa gitmedigini gormek benim icin mutluluk verici. Sanirim ben ulu mimara ulasmak kavramina takilarak bir aciklama yapmak ihtiyaci hissettim, yanlis anlasilmadan dolayi ozur diliyorum.
Sormus oldugunuz "ruhun olmezligi" sembolizmasini aciklamanin forumun 17. maddesini ihlal edebilecegi kanaatinde oldugum icin uzulerek sorunuzu - anlayisiniza siginarak - yanitsiz birakmayi tercih ediyorum. Kabaligimi mazur gorunuz. Umarim sorunuzu yanitsiz birakmak kararim ile yanlis bir degerlendirme yapmamisimdir.
Belki bu noktada MASON Kardesim beni yanlis dusundugum icin duzeltmek ister..
En icten sevgi ve saygilarimla,
MMC
Sayın Master_Mason_Cleveland,
Sorumu yanıtlayamasanız da bunu belirtme şeklinizdeki incelikten ötürü çok teşekkür ederim :)
Sevgilerimle...:)
-
Soruyla ilgili olarak Masonluk ve Onun Nurundan Faydalanmak İsteyen İcin Sınır Var Mıdır? Başlıklı yazıma bakilabilir.
Ruhun olmezligi, ruhun olumsuzluğu demektir.
Sevgi ve Saygilarimla