Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Katharlar ve Bogomiller  (Okunma sayısı 5355 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 23, 2014, 01:57:05 öö

Katharlar ve Bogomillere ilişkin oldukça ayrıntılı bir bilgi daha önce Sayın ADAM tarafından paylaşılmış, muhtemelen forum üyelerinin büyük bir kısmı da okumuştu. Bu bağlamda, Sean Martin'in "Gnostikler - İlk Hıristiyan Sapkınlar" isimli kitabından aktaracağım bölüm, daha çok bu iki topluluğu Gnostisizm çerçevesinde işlemektedir. Metin tarafımca kitaptan buraya aktarılmıştır (1. baskı 152-158).

Avrupa'nın karanlık çağları yaşadığı dönemde kalan Gnostik topluluklar yer altına çekilmişlerdir. Massalianızm ve Paulikanizm gibi mezheplerin mirası zamanla Kilise'nin büyük sapkınlık' olarak tanımladığı durumun, Marcionızm'den beri gördüğü en büyük tehdidin gelişmesine neden olmuştur: Bogomiller ve Katharlar. Temelde özdeş sayılabilecek kadar benzeştiklerinden dolayı bu iki topluluğu tek bir başlık altında tek bir fenomen olarak incelememiz daha doğru olacaktır.

Bogomiller onuncu yüzyılın başında bugün Bulgaristan olarak bildiğimiz bölgede ortaya çıkmışlardır. Tarih kayıtlarına ilk kez Bulgaristan Çarı Peter'in ortaya çıkan yeni sapkın bir eğilime karşı İstanbul Baş Piskoposu Theophylact Lecapenus'tan yardım istemesiyle girmişlerdir. Katedralden çok evde vakit geçiren tembel biri olarak tanınmasına karşın Theophylact Bogomiller'i, Maniheizm'le Paulikanizm'in bileşimi olan yeni sapkın bir mezhep ilan etmiş, bunu tüm Bizans coğrafyasına duyurmuştur. Ne var ki başına gelen çok ciddi bir kaza Peter'e daha fazla yardımcı olmasına engel olmuş ve oluşan boşlukta bu düalist inanç iktidarlara kaygı verecek ölçüde yayılmıştır. O kadar ki Bulgar Rahip Kosmas, bu dönemde, sadece Bogomilleri teşhis etmeye ve karalamaya yönelik olan 'Sapkınlar ve Sapkınlık üzerine Söylev' isimli bir metin kaleme almak zorunda kalmıştır.

Kosmas bu mezhebin Bogomil isimli bir rahip tarafından kurulduğunu söylüyor olsa da bu ismin onun gerçek ismi olup olmadığı ve ne anlama geldiği bilinmemektedir. Kimileri bu sözün 'Hak Dostu' anlamına geldiğini söylerken, kimileri de 'tanrıya yakaran kişi' ve 'tanrının merhametine layık olan kişi' anlamlarına geldiğini öne sürmüştür. Kosmas'a göre bu topluluk Kilise ayinlerini, Eski Ahit'i reddetmekte ve ibadet olarak da yalnızca Hz. İsa'nın ibadetlerini izlemektedir. Yine haçın İsa'ya yapılan işkenceleri temsil ettiğini düşündüklerinden ikonalara ve kutsal emanetlere çok fazla itibar etmemektedir. Onlara göre Kilise görünür dünyanın yaratıcısı ve İsa'nın kardeşi olan Şeytanla ittifak eden bir kurumdur. Et, şarap ve evlilikten kaçman Bogomiller son derece çilekeş ve münzevi bir inanç pratiğine sahiptirler.

Kendilerinden önceki Gnostik akımlar gibi Bogomiller de ılımlı da olsa belli bir düalizmi izlemişler ve ataları olan önceki Gnostikler gibi kutsal metinleri kendi bakış açılarına göre yorumlamayı seçmişlerdir. Aslında kutsal kitapları iyi bilmedikleri söylenemez, hemen tüm kutsal metinleri iyi bilmektedirler, zaten Kosmas'ı şaşırtan şey de onların din bilgisinden çok kutsal malzemeyi yorumlayış tarzıdır. Örneğin onlara göre Müsrif Oğulun Meseli (Luka İncili 15.11-32) adlı bölümde sürekli evde oturan büyük oğul İsa iken, küçük oğul Şeytan'dır. Yine Bogomillerin doketik olduğu, yani İsa'nın bedensel varlığını yalnızca bir görünüş, bir suret olarak gördükleri ve çarmıhtaki İsa'nın görünüşle acı çekmesine rağmen gerçekte acı çekmediğine inandıkları bilinmektedir. Bu Nag Hammedi Metinlerindeki 'Gülen ve Danseden İsa' figürünü çağrıştırmaktadır.

Bogomil Topluluğu, Ermişler ve Müminler olmak üzere iki zümreye ayrılmaktadır ki bu Maniheizm'deki Dinleyici/İnanan ayrımına çok yakın bir ayrımdır. (Bogomiller'de müminlerin de alımda dinleyici ismiyle anılan bir başka grup da olmasına karşın iki topluluğun ana ayrım çizgileri itibariyle benzeştiği söylenebilir.) Keşiş Konstaniinopolis'li Euthymios'un anlatımlarına göre, bir Bogomil Dinleyicisi kafasının üzerinde İncil tutar bir pozisyonda vaftiz edilerek Mümin mertebesine geçer. Mümin mertebesinden ermiş mertebesine geçiş ise kişinin içsel öğretilerle, münzevi/çilekeş pratiklerle içli dışlı olduğu iki yıllık (bazen daha fazla) bir dönemin sonunda mümkün olabilen çok daha uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Geçiş seremonisi olarak da Dinleyicilikten Müminliğe geçerken yapılan vaftiz törenine benzer biçimde kişi vaftiz edilir. Bu törenin adı ise avutmak anlamına gelen consolamenlum ya da vaftizdir. Euthymios tüm bu törenleri 'bütünüyle sapkın ve kötücül' ve 'şeytana ve şeytanın gizli işlerine hizmet eden bir takım çirkin ibadetler olarak görse de Bogomiller kendilerini gerçek Hıristiyanlığın varisleri olarak görüyorlardı. İsa ve havarilerini model alan Bogomiller bir lider/on iki mürit modelinde örgütlenmişlerdir ve kilisenin rüşvetçiliğine, çarpıtılmış öğretilerine karşı bir tepki olarak da fakir ve sade bir yaşam sürmüşlerdir.

Tüm bunların ötesinde Euthymios'u endişelendiren şey Bogomiller'in kendini güçlü bir karşı-kilise olarak örgütleyebilmiş olması ve 'şeytanın sözünü' etkin ve hızlı bir biçimde yaymasıdır. Bogomiller'in nerede ve ne zaman ortaya çıktıkları hâlâ tartışmalı bir konudur ancak kesin olan bir şey varsa o da en azından Çar Peter'in zamanından beri kendi öz öğretisine sahip olan, ayrı bir topluluk olarak yaşadığıdır. Temelde Paulikanizm'den mi, Maniheizm'den mi yoksa Zerdüştçülük'ten mi etkilendikleri tartışmalı bir konudur ancak misyonerlerinin son derece aktif oldukları, kıta Avrupası'nın büyük bir bölümünü dolaştıkları bilinmekledir. Öyle ki bu misyonerler Rhineland 'da (kuzey İtalya'da bir bölge), Fransa'nın bazı bölgelerinde ve bazı küçük ülkelerde o dönemde önemli sayıda mürit kazanmışlardır.

Aslında kıta Avrupası'nda dinsel sapkınlığın en popüler ifadesi Yunanca'da 'arınmış' demek olan katharos sözcüğünden gelen ismiyle Katharizm ya da Katharcılık olmuştur. Katharlar ilk defa 1143 yılında Köln'de tanınmaları ile birlikte tarih kayıtlarına da girmişlerdir. Kathar Kilisenin kendi içinde üç ayrı alt gruba ayrılıyor olması (Dinleyenler, Seçilmişler, İnananlar) bu mezhep üzerindeki Maniheizm'in ve Bogomiller'in doğrudan etkisini göstermektedir. Vaftizi Begomiller'e benzer bir tarzda uygulayan Katharlar evlenmeyi yasak saymışlardır. Yine bu mezhep de kısa süre içinde Avrupa'nın pek çok bölgesinde yandaş kazanmış ve Kathar Papazları 'ilk şehitlerin verildiği günden beri varolduklarını' iddia etmeye başlamışlardır , Köln'dcki Kathar topluluk sonrasında tekrar Resmi Kilise'ye bağlanmıştır. İçlerinden yalnızca iki kişi direnmiş ve yakılarak öldürülmüşlerdir.

Katharlar ya da İyi Hıristiyanlar, Bogomiller'de varolan pek çok inanç ve ritüeli devralmışlardır. Yine düalist karakterli olan Kathar inancına göre şeytanın bir yaratısı olan maddi dünya kötücüldür. Gerçek tanrı insan varoluşunun kasvetli karanlığının üzerinde, sonsuz nurun evreninde yaşar. Hem Bogomiller, hem de Katharlar Resmi Kiliseyi şeytanın mabedi olarak gördüklerinden Resmi Kilise'yi ve Resmi Kilise'nin benimsediği ibadetleri reddetmişlerdir. Katharlar'ın tek ibadeti bir tür vaftiz olarak da görülebilecek consolamentum'dur (avuntu). Bu ritüelde ölüm döşeğindeki kişi deyiş yerindeyse kutsanır, takdis edilir. Yine her iki kilisenin de benimsediği tek dua, Hz.İsa'nın duasıdır, 'en üstün manevi besin' olarak gördükleri bu tinsel besin her gün alınmalıdır. Hem Katharlar, hem de Bogomiller Eski Ahit'i ve yine Eski Ahit'in tanrısını şeytani saydıklarından reddetmektedirler. Yine her iki hareket de şeytanın mabedi olarak gördükleri her iki resmi kiliseyi -doğudaki Ortodoks Kilisesi, Batıdaki Katolik Kilisesi- tümden reddetmişlerdir. Kiliseye bağlı yapılar (kiliseler, katedral-ler vs...) da diğer yapılardan farksız, özel bir kutsallığı olmayan yapılar olarak görümüş, ibadet ve ayinler içinse topluluğa bağlı kişilerin evleri, geniş ambarlar ya da tarlalar tercih edilmiştir. Haç ise her iki mezhepçe İsa'nın azabıyla özdeşleştirildiğinden kutsal kabul edilmez. Şarap ve Ekmek Ayini'ne alegorik yaklaşan Katharlar, İsa'nın doğası, mucizeleri ve dirilişi noktasında da İsa'yı insanüstü sayan doketik çizgiyi benimsemektedirler. Her iki mezhep de yine evliliği yüksek ruhları çocuk yapma vesilesiyle maddi dünya bayağılığına çekebilecek ahlaksız bir ilişki biçimi olarak görmektedir. Bogomiller'in kadını erkeğe eşit saydığı yönünde çok az bulgu varken, Katharizm'in kadına bu inancın her aşamasına katılma imkanı verdiği bilinmektedir.

Kathar Kilisesi'nin organizasyon modeli de yine Bogomil mezhebine benzemektedir. Topluluk üç alt gruba bölünmüştür: Dinleyiciler, İnananlar ve Ermişler. Dinleyiciler İsa'nın öğretilerini dinlemeye ve içselleştirmeye adanmış kişilerdir. Dinleyiciler eğer inanan konumuna geçmek isterlerse, resmen Kathar Kilisesi'nin üyesi olmalarını sağlayan convenanza isimli bir törene katılırlar. İnananlar hareketin çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Çoğunlukla da şehir ya da kasabalarda yaşayan sıradan insanlar görünümündedirler. Manastırda münzevi bir hayat yaşamadıkları gibi et, şarap ve evlilikten uzak kalmak zorunda değillerdir, ancak maddi dünya ile fazla içli dışlı oldukları da söylenemez. Katharcılık, müritlerine dünyada olmayı ama onun bir parçası olmamayı telkin eder, üyeler temel İncil öğretilerini izlemeye, başkalarını sevmeye, inanç ve imanla dolu bir hayat yaşamaya ve sürekli tanrıyı aramaya teşvik edilirler. Ne ki düalist öğreti tüm ayrıntılarıyla paylaşılmaz, bu daha çok ermişlere özgü bir alan olarak görülmektedir. Ağırbaşlı yaşayışlarıyla dikkat çeken Ermişler, bir anlamda Katharlar'm ruhban sınıfına karşılık gelmektedirler. Hem Bogomiller'de, hem de Katharlar'da son derece saygı ve itibar gören ermişlerin, kutsal ruhun cisimleşmiş bir sureti, canlı birer kilise olduklarına inanılmaktadır. Dindar bir Kathar, ermiş mertebesindeki bir kişiyi neredeyse canlı bir ikona gibi görmektedir.

Katharcılığın hızla yayılması ve kitleselliği karşısında paniğe kapılan Kilise bu mezheple uzlaşma yoluna gider. Bu kapsamda 1204 -1206 yılları arasında Languedoc şehrinde halka açık bir dizi münazara yapılır. Tartışma ve müzakerelerde Katharlar açık biçimde üstün konumdadırlar. Katharlar'm kitlesel desteğini, doktrinsel yetkinliğini (bu tartışmalar sırasında Kilise, o bölgedeki din görevlilerinin Katharlar karşısında ne kadar zayıf kaldığının farkına varmıştır) ve Languedoc aristokrasisinin politik desteğini gören Kilise, Katharlar'ı tasfiye etmenin küçük çaplı bir haçlı seferini gerektirdiğine kanaat getirir. Kısa bir süre sonra da haçlı seferi kadar geniş kapsamlı olmasa da bir din savaşı yaşanır.

1209 yılında da Albigen Seferi olarak anılan, gerçekte ise Kilise'nin işlediği bir insanlık suçu olan kitlesel bir katliam yaşanmıştır. Yaşanan barbarlık ve zulüm sadece günümüz insanı için değil, ortaçağın ölçütleri ile bakıldığında dahi dönemin en fanatik kilise savunucuları için bile dehşet verici düzeylerdedir. Yaşanan barbarlıkta Papalığın okluğu kadar, seferin piskopat komutanı Simon de Montfort'un da sorumluluk payı vardır. Tüm bir kasabanın ateşe verildiği, kılıçtan geçirildiği dehşet verici gaddarlıklar bu dönemde olağanlaşmıştır. De Monfort'un ölümüyle olaylar biraz durulmuşsa da, Languedoc siyasetinin Fransa Krallığı'na bu tarihten itibaren egemen olduğu söylenebilir. Yerli aristokrasinin, güçlü kuzey orduları karşısında en ufak bir tutunma şansının olmadığını görmesiyle birlikte, 1229 yılında Güney bölgesi tam anlamıyla teslim alınır. 1230 yılında Katharlar'ı tümüyle yok etmek amacıyla Engizisyon mahkemelerinin kurulmasının ardından Katharlar Pirene dağlarına, kale duvarlarının ardına çekilirler. Montsegur'daki en büyük ve en iyi korunan Kathar kalesinin 1244 yılında düşmesiyle birlikle 255 Ermiş kazıklara oturtularak yakılırlar. 1244 yılına kadar Avrupa'da etkili olan Katharcılığın bu tarihten itibaren giderek etkinliğini yitirdiği söylenebilir. Yine de bu inancın 1320'li yıllara kadar İtalya'nın bazı bölgelerinde (çoğunlukla yeraltında) varolmaya devanı ettiği bilinmektedir.

Gnosis'ten çok gnosis üzerinden yaşanan consolamentum (avuntu, teselli ç.n) üzerinde durduğundan Katharcılığın tam anlamıyla gnostik bir akım olduğu söylenemez. Bu akıma göre kişiyi selamete götürecek olan gnosis değil, avuntudur. Çünkü ancak gnosis'e ulaşan kişi bu dünyanın şeytanın yaratısı olduğunu ve bu dünyaya ait olmadığının farkına varabilir, bu kavrayışa ulaşamadan da zaten avunmak gerekli/mümkün değildir. Katharcılığın ilk çağların gnostisizmiyle çok fazla ortak noktası vardır, bu anlamda yaşanan kırım ve katliamı doğru kavramak Gnostisizm'le, kurumsal dinler arasındaki yerleşikleşmiş ayrım çizgilerini anlamak açısından önemlidir.

« Son Düzenleme: Kasım 23, 2014, 02:04:02 öö Gönderen: peacewings »
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Kasım 23, 2014, 10:45:00 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu çeviride bazı sözcüklerin Türkçe karşılıkları yanlış.

Örneğin Türkçe'de Albigen Seferi denmez; denmemiştir. Anlamsız olur. (Haçlılar'a Krusadlar denmesi gibi bir şey.) Belki Albi Seferi denebilir.

Buna karşın, bir başka bakış açısıyla yapılmış bu anlatım, elbette bir alternatif bilgi kaynağı olarak okunabilir, bilgi edinilebilir.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
16 Yanıt
14037 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2013, 04:02:41 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
8580 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2010, 08:23:23 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
4548 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 12, 2009, 05:45:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3309 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 13, 2009, 02:40:22 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4628 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2009, 12:32:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4991 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2010, 11:52:08 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3671 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 04, 2010, 02:00:32 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2760 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 07, 2010, 08:36:53 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3880 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 08:15:17 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3197 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 30, 2013, 08:46:37 öö
Gönderen: ceycet