Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Gayya Kuyusu (Cehennem)  (Okunma sayısı 9876 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 16, 2013, 04:08:05 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Gayya kuyusu

Saint Augustin: “Sanki bir şey bulacakmış gibi arayacağız, fakat hiçbir zaman bulamayacağız daima aramaktan başka.”

Sözcük anlamının, cehennemde bir dere veya cehennemin en derin tabakasında bulunan kuyu olduğu söylenir. Sırat köprüsünün altından aktığına inanılan ateşten nehir olarak da bilinir. Mecaz anlamda ise belalı ve karmaşık yerdir. Ayrıca içine düşenin kolay kolay çıkamayacağını anlatan durumlar için kullanılır. Yunanca yer demek olan “geo”’nun aslı Gaia (Gaya)’dır. Arapça gaye(t), son hedef, uç noktası, limit, en son olma, uçta olma anlamındadır.

Gayya, bazı kaynaklarda kuyu olarak bazı kaynaklarda vadi olarak anılmaktadır. Kimileri için maddeden manaya geçiş için bir kapıdır gayya çukuru. Kendini yaşarken dönüştürmenin sembolü olarak da görülebilinir. “Eskiden dervişler karanlık çökünce “gayya” adını verdikleri çukurlara gün ışıyıncaya kadar girerler sessizliğin ve bazen sadece bir mumun aydınlattığı bu çukurlarda tefekküre dalarlarmış. Daracık ve oksijenin de az olduğu bu çukurlarda içsel yolculuklarını gerçekleştirirlermiş.”

Halk arasında “Gayya Kuyusu” deyimi çok olumsuz, ümitsiz, çıkılması ya da aşılması zor durumlar anlamında kullanılan bir terimdir. Her şeyi “Kâfirler! Yanacaksınız!”a bağlayan avamın algısıyla en büyük günah sahiplerini uzun süre ağırlayacak olan mekândır.

Oysaki bu, kendi derinine dalman gereken bir iniştir. V.I.T.R.I.O.L. simya terimi de aynı adresi gösterir. Aşağıya doğru dikey bir harekettir. Dönüş, tamamlanış ile birlikte yine dikey olarak yüzeyedir. Kendini yeniden doğurup dönebilen, kendi anima/animus’sundan kendisi doğabilen, toprağın derinliklerinde ana tanrıçanın, toprak ana’nın rahminden tekrar doğup tamamlanabilen için dikey yolculuk çok önemlidir.

Birçokları inmekten çekinir, karşılaştığına sırtını döner, kendi ile objektif yüzleşmez, döndüğünde aynadaki suretine yalan söyler. Kahramanın farkı buradadır. Kahraman hem bilinç hem de bilinçdışı dünyasının ustası olmuştur. O sembolik mağaradan, cehennemden, Gayya kuyusundan, sınavdan bir sembol olarak çıkar. Kahramanın sorumluluğu aydınlanmasını paylaşmaktır ki, insan yapısı itibarı ile tembelliğe mehilli olduğu için bu görev bilinci ile yaşamaya direnir. O, kendi aydınlanmasını ve yaşamı boyu kendi içinde çıkacağı miraçları çevresi ile paylaşır.

Kendini bütünleyen, tamamlanan, karşıtları kendinde birleştirmeyi beceren kahraman, karanlık yönünü de fark edip bir simyacı gibi onu dönüştüren farklılaşma ve bütünleşme enerjilerini bir arada kullanabilen, birini görmezden gelmeyen “gerçek insan”dır. Gayya kuyusu onun aydınlanma yolunda cesaretle geçtiği önemli bir duraktır. O’nda bilinç ve bilinçaltı bir köprü ile birleşir. Yatay ve dikey gelişim sürekli daha yukarda yeni noktalarda kesişir. Birlik üçüncü bir noktada tesis edilir üçgen ile sembolleşir ve üst köşe de birleşme noktasıdır. Ben ile O’nun iletişimi üçüncü noktada kurulur.

Sonluda karşıt bulunanlar, sonsuzda birliğe ulaşırlar. O asli cevheri bulmuştur, simyadaki “Materia Prima”’yı. Ruhunu arayan insanın macerasıdır bu, Jung’un deyimi ile. Yeni bir kimliğe bürünmeyle devam eder yolculuk. Çalışma sadece okuyarak değil, yaşayarak, hissederek içimizde yapacağımız derin düşünce yolculukları ile olacaktır. Düşünme üzerine düşünme tefekkürdür.

Kuyulardan, basamaklardan geçerek derinliklere inilir. İç dünyasını tamamen keşfeden yani egosunun sembolik metallerden arındıran ve gölgenin baskısından kurtulan Ben, diğer parçaları olan İkiz, anima/animus ile diyaloğa girebilecektir. Felsefi düğün, kimyasal düğün işte burada bu bütünleşmededir.

Yolda inşa edilir, aranır, bağlanılır, karar verilir, ayrılınır, arınır, meydan okunur, günah keçisi kurban edilir, başkasında doğar, dayanışır birçok eylem yaşanır. Ayrılanlar bir araya gelir, başkalarına yansıtılanlar kaynağına, kendine döner. Freud şöyle der: “Benimiz ihtiraslarımız ile mantığımızın yapmış oldukları mücadelenin ürünüdür.”

Felsefe taşımız tabanı Ben’i temsil eden piramidin tepe noktasıdır. “Ben ben” taşıdır. Ben daima “O” tarafından kendine çekilir, bu yüzden saat yönünde tavaf tüm geleneklerde vardır. Bilinçaltında da aynı kural mevcuttur, merkezi O’dur. 12.y.y.’da yaşamış Kabalist Abulafia şöyle der: “İnsan bir inanca bağlı kalarak kurtuluşa erişemez, ancak kendi üzerinde yapacağı deneylerle özgürlüğüne ulaşabilir.”

Gayya kuyusu derin ruhsal çalkantıların, çıkılamayan zihinsel labirentlerin metaforudur. Yecüc Mecüc'ün de azap yeri olan, cehennemin 5. tabakası (hutame)'dedir, bu sembolik kuyu. Akla ve mantığa uymayan işlerin döndüğü mekândır yüzeye bakılınca. Ancak ezoterizm bize anahtarı uzatır ve derinliklerinde yatan anlamları keşfettirir.

Farklılaşma (yatay enerji, güç, görev, eylem, gelişebilme) ve birleşme (dikey enerji, dinginlik, spritüel arayış, sevgi) enerjileri iki zıt karakterli enerjidir. Gerçek insan bunları bir köprü ile uyum içerisinde birbirine bağlamaya çalışır. Özgürlük ikisinin arasındaki gerilimin ortadan kalkması ile edinilebilinir. İnsan gibi insan Gayya kuyusunun dibi gibi kendi içindeki tehlikeli karanlık ile barışmıştır. Yolcu bu tehlikeli sınavdan zarar görmeden geçmiştir. Hedef simyagerlerin “Coincidentia Oppositorum”’da (Karşıtların birlikteliği, zıtların anlaşması anlamındadır. Bölünmelerin ve zıtlıkların, her şeyin birliği algılayışında kaybolup gittiği vecdi deneyime verilen isim, uyum ve bütünlüğün ilâhi imasıdır.)olduğu gibi dağılmışları birleştirmek, zıtları kaynaştırmaktır. Ancak olgunlaşma süreci hiçbir zaman son bulmayacaktır.

“İnsanoğlu genellikle Meleği baş tacı ederken, Şeytanı ise kapı dışarı eder. Onu kimse sahiplenmek istemez bu yüzden de o herkesi sahiplenir. Şeytan, tüm kötülüklerin bilinen adresidir.” C.Jung’un bu konuya yaklaşımı şöyledir: "Kötülüğün insanın, kendi seçimi olmadığı halde, doğasında daima yaşadığı gerçeğini idrak edersek, psikolojik dünyamızda kötülük iyinin eşit ve zıt partneri olarak yerini alır.” “Çevremizdeki insanlar içlerindeki şeytanı bastırıp, melek maskesi takarak masumca ortalıkta dolanırlar, en kötüsü kendilerini de inandırırlar. Ta ki kuyruklarına basılana dek. Zehirli iğneleri damarınıza girdiğinde canınız fena yanar, ama insanların gerçek yüzüyle de tanışmış olursunuz. Aslında bu yüzü bir yerden tanıyorsunuzdur, o biraz size de benzemiyor mu?”

“Dönüşüm doğada mevsimler, insan bedeninde de sürekli biten ve yeniden başlayan döngülerle karakterize olur. Vücudumuzdaki tüm atom sayısının % 98’i her yıl değişmektedir. Derimiz 5 haftada yenilenir. Görünüşte çok katı ve sert olan iskelet bile her üç ayda bir tamamen yenilenir. Mide zarındaki tipik bir hücre sadece birkaç gün yaşar. Alyuvarların ömrü 2-3 aydır. Karaciğer hücrelerinin yenilenmesi birkaç yıl sürer. Sadece Kalp ve Beyin hücreleri yenilenmez.” Değişim, dönüşüm, yenilenme, evrim ve devrim yaşamın ve evrenin kuralıdır. Yaşam sonsuz bir çizgi değil, sonsuz bir spiraldir. Başlangıç ve son sürekli iç içe devinir. Başlangıçsızlıktan sonsuzluğa bir yolculuktur. “Çürüyen, bozulan ne varsa söküp atar yerine yenisini yaratır. Dönüşüm ve Başkalaşım temel içgüdüdür ve önünde duran her şeyi silip süpürecek güçtedir. Bu aynı zamanda Simyanın son safhasıdır. Önce saflaştırılıp sonra birleştirilen maden (ruh-beden) en sonunda simyacıların "Siyah Altın” dedikleri cevhere dönüşür.”

Yolculuk bizi maskelerden arındırır. Tao öğretisindeki “Kadim İnsan” gökyüzü ile yeryüzü arasında aracıdır. Kadim gelenekte insan yeryüzü ve gökyüzünün çocuğudur. Özgürlük taneciği kendinde doğar ve “Ben, benim” der. Farkındalık ile çatışmalarını durdurabilen, dengeyi sağlayabilen insan gerçek insandır. Yolda “Ben” ve “O”’dan oluşan zıtlar uyumlu olarak birleştirilir.  Bilinç ve bilinçaltının sulh yaptığı “Ben” tamamlanma yolundadır.

"Ağaçlar güçlü köklerini göğe uzatmazlar, aksine toprağın derinliklerine gizlerler.”

 

Berk Yüksel




 
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 16, 2013, 04:28:44 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Gayya Kuyusu,sırat köprüsünün altından akan ateşten nehir olarak tanımlanır.

Dinciler,bu tanımlamanın olduğu gibi benimsenmesi için,korku silahını kullana gelmişlerdir.

Günahkarlar,kafirler vb,sırat köprüsünden geçerken düşecekler ve nehir onları bu dipsiz kuyuya götürecek ve orada yanarak cezalandırılacaklardır.

Yüzyıllardır,toplumda yaygın kanı bu şekildedir.

Sayın Berk YÜKSEL,konuyu çok güzel irdelemiş;belkide bu alanda yapılan ilk ezoterik çalışmadır.Enazından ben,ilk defa böyle bir makaleyle karşılaşıyorum.Elbette ki, türkçe de...

Benim kanımca;gayya kuyusu,üst bilinçten alt bilince geçiş aşamasında çekilecek rusal acıların sembolize edildiği mekan ve süreci temsil eder.

Zihnimizin büyük bir bölümünü oluşturan bilinçaltının ortak dili simge dilidir.Bilinçaltıyla iletişim kurmanın tek yolu,simge dilini(kuş dili)öğrenebilmekten geçer.Aksi taktirde,bilinçaltında depolanan hiçbir bilgiyi okuyamayız.Onun için rüyalarımız karma karışıktır ve onun için rüyaları tabir edecek kimselere ihtiyaç duyarız.

Umarım,sayın Berk YÜKSEL'in makalesi ilgilenenlere faydalı olur.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 17, 2013, 07:45:49 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Berk Yüksel'in irdelemesi elbette çok güzel. Sayın ceycet'e gerek bu aktarım gerekse kendi katkıları için teşekkür etmeliyiz.

Konu elbette dallandırılıp budaklandırılabilir; yapraklandırlıp çiçeklendiilebilir de... Burada VITRIOL âdeta bir kilit deyiş gibidir. Bunun açılımı önemlidir.

O açılımın açılımı daha da önemlidir.

Bu konu üzerinde bir şeyler yazabilirdim belki ama bence ilgilenenler kendi araştırmalarını yapsa, kendi çıkarsama, değerlendirme ve yorumlarına ulaşsa daha iyi... Sonra onları bu başlık altında paylaşırlarsa, belki bizim de bir katkımız olur.
« Son Düzenleme: Şubat 17, 2013, 07:50:03 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 17, 2013, 11:16:04 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ADAM'a teşekkür ederim.

Uyarıları,beni herzaman detaya ve dolayısıyla doğruya teşvik etmiştir.

VITROIL deyimi içeriği bakımından çoğu ezoterik oluşumların öncül ilkelerini belirler.

Bir simya terimidir ve felsefe taşını bulma yolculuğunu tasfir eder.Latince başlıklarını hatırlayamadığım bu deyim,kişinin kendi içine yapacağı yolculuğu ve bu yolculukta çekeceği acılar dan sonra elde edeceği arınma ve  aydınlanma sürecini tanımlar.

Bu yolculukta çekilecek acıların mekanı ,cehennem olarak simgelenmiştir.

Felsefe taşı,bütün madenleri altına çevirir;burada ki maden insanı,altın ise aydınlanmayı simgeler.

Yani,V.I.T.R.O.I.L terimi içrek olarak aydınlanma yolculuğunu,simya dilinde simgelerle  anlatır diyebiliriz.

Evrenin derinliklerine yapılacak zorlu yolculuğun sonunda,her madeni altına çevirecek felsefe taşına ulaşılacaktır.

Bunun ezoterik bir anlatım olduğunu kavrayamayan birçok insan,ömrünü felsefe taşını aramakla geçirmiştir.


Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 20, 2013, 02:27:42 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Güzel bir paylaşım olmuş teşşekürler.
Gayya kuyusu sırat köprüsünün altındadır.....sözünü  kendimce ifade etmeye çalışayım .
O kıldan ince, kılıçtan keskin sırat köprüsünü İnsan bir defaya mahsus geçmeyecek,her daim o sırattadır.
Bu köprü kalp ile dil arasından geçer.O yüzden kılıç yarası geçer dil yarası geçmez demiş atalarımız.
Yüreğin bozuksa, dilin keskinse köprüden düşersin  o kuyuya,yanarsın...kuyuda vicdan var .azap var.hesap var,şeytan var,zebani var,senin olan tüm kötülükler var.öyle dipsiz ki kat kat derine indikçe kendini keşfediyorsun...
Yusuf'un kuyu hikayesi,İnanna'nın yeraltında kardesini ziyareti,İsis'in sandıgı ,çile odaları,hep ayni hikayeyi anlatır.
Yanmak, pişmek,küllerinden doğmak.
Yanmak bir acıyla nefretle pişmanlıklarla ki bu cehhennem olan...Birde AŞKla yanmak var. yanmadan cennete girilmeyecek denir,varlık kendi seçimini kendisi yapıyor. Her ne kadar Cüzi iradeye sahip olmuş olsa  bile olsa ,külli irade bu secime saygı gösteriyor.
dış ve iç alem. .aşağı ve yukarısı ..hepsi bir deniyor..kendini bilen Rab'bini bilir deniyor,hepsi sende.
Bu kuyuda varlık kendini keşfediyor, nefsini  tanıyor,terbiye ediyor,içindeki korkularını yeniyor vs vs..aşama aşama varlıktan Beşeriyet,Ademlik ,İnsanlık derken içindeki Tanrıyı buluyor .
Üst beyinden kortexten alt beyine yolculuk (bilinç altına yolculuk ),karanlıktan ışığa yolculuk,aydınlanma,altına dönüşüm,azizlerin tasvirlerindeki onurlanma altın hale ile belirlesmesi .vs bütün hikayeler versiyonu farklı olsada ayni kapıya çıkıyor .
Hepimize hayırlı yolculuklar dünya gemisinde :)


Şubat 20, 2013, 07:09:00 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Smyrnali'ye bu harika yorumu için teşekkür ederim ve her kelimesine yürekten katılırım.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Cehennem Ayetleri

Başlatan Einsof « 1 2 » Islam

14 Yanıt
10957 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2008, 07:42:25 ös
Gönderen: martı
CEHENNEM

Başlatan Prenses Isabella « 1 2 ... 6 7 » Inanc Uzerine

62 Yanıt
26192 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 27, 2009, 06:52:42 ös
Gönderen: Prenses Isabella
Cehennem nedir -(Lütfen izleyiniz)

Başlatan Daemon « 1 2 3 4 » Islam

36 Yanıt
17774 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 20, 2009, 11:54:45 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
6692 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2010, 10:48:49 ös
Gönderen: sundance
3 Yanıt
8717 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 08, 2014, 12:28:02 öö
Gönderen: Arcanum
4 Yanıt
3694 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 11, 2016, 05:38:37 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak