John A.R. Legon, İngiltere Sussex Universite´si Arkeoloji Bölümü´nden 1971´de mezun oldu. Piramit Arkeolojisi üzerinde beş yıl çalıştı, 1975´de Mısır´a gitti, halen Masır Araştırma Derneği´nin üyesi; Legon, bu araştırmasında Giza Piramitleri´nin mimarisi ve konumları üzerinde duruyor. Bunu yaparken de, Mısır konusunda dünyanın en tanınmış arkeologlarından olan Petrie´nin çalışmalarını ortaya koyuyor.
Nil Vadisi´ne yaklaşıldığında, karşınıza çıkan kayalık platoda Giza´nın üç piramidi yer alır. Ziyaretçiler için ilk görünüş sürprizdir çünkü ilk bakışta gördüğünüz üç piramitin en büyüğü olarak Büyük Piramit yani Keops Piramiti değildir, aksine İkinci piramit daha büyük olarak gözükür. Her ne kadar Büyük Piramit, hem ilk önce yapılmış olması nedeniyle, hem de bulunduğu konum yüzünden yüksek gibi görünüyorsa da, aslında öyle değildir. Piramitlerin hiç birisi platonun ortasında değildir, kuzey kayalıklarına yakındır. Bu konum rasgele değildir, orada doğudaki tapınağa doğru veya vadinin kıyısına doğru giderek kayalığın tepesine uzanan bozuk ve yokuş bir yol vardır. Bu yükseklik, yaklaşık 3000 metredir, eğer piramitleri yapanlar platoya böyla bir mantık veya bilinçle girdilerse niçin daha uygun ortamı ya da konumu yani tam merkezi seçmediler? Oysa, bu uygun konumda İkinci Piramit bulunuyor, yani Kefren uygunluğun kanıtı ise, söz konusu yokuşun burada doğal bir eğim kazanması şeklinde dikkat çekiyor. İkinci Piramit´in yeri seçilirken, Büyük Piramit´in var olması yükseklik belirlenmesi yönünden avantajlıydı ama bu avantajdan yararlanılmamış, normal olarak daha yüksek olmalıydı ve kuzeybatıya daha yakın olmalıydı. Ama oraya yapılmadı, yapıldığı yerde, doğal bir kaya yüzeyinin bulunduğu ve yamacın aşağıya güneybatıya doğru eğim kazandığı dikkat çekiyor, işte bu yer bize yapay bir zeminin bulunduğunu gösteriyor. Bunun görüldüğü yerde, derin bir eğim kuzey ve batı kıyısına uzandığı da farkedilir, burada da megalitik temellerin bulunduğu bir platform vardır ve güneybatı köşesine destek olarak özellikle yapılmıştır.
Piramitlerin altında ne var?
Üçüncü Piramit´in yani Mikerinos´un yeri benzer bir yaklaşımla kuzeydoğu köşesindedir ve onun da doğu kıyısında aynı yapay destek sağlanmış, doğal kayalar kırılmış ve yaklaşık beş metre yüksekliğindeki bir kütle dayanak olarak yapılmıştır. Aynı soruyu yine sorabiliriz; Niçin piramit doğal yüzeye ve batıya doğru yapılmadı? Demek ki, İkinci ve Üçüncü Piramitler doğal olmayan zeminlere yapılmayıp, yapay zeminlere oturdular ve neden birbirlerine göre daha uyumlu bir proje oluşturulmadı? Bu detaylar bize aynı nedeni telkin ediyor gibi daha da önemlisi mimari proje veya piramitlerin konumları bizi düşündürüyor veya neden daha kolay bir inşaatın tercih edilmediğini merak ediyoruz, sonuçta üç piramitin şu andaki gibi değil, daha düzenli ve uygun konumlarda olmaları gerekmez miydi? Bilindiği gibi kare, kesin dört temel noktadan oluşur, Büyük ve İkinci Piramit doğuya doğru yönelerek iki derecelik bir yay çizerler, her üç piramitte kuzeydoğudan güneybatıya doğru diagonal bir çizgi çizerler, temellerin kenarlarının uzaklıkları eşit değildir; kuzeyden güneye ve doğudan batıya doğru peşpeşe dururlar. Temel dayanağımız olan bu birbirine yapışık proje bizlere üç piramitin bir yeraltı planının üzerine yapılmış olduğunu açıklayabilir ama bunu nasıl test edebiliriz?
Pi sayısının orada işi ne?
1880 yılında, bir arazi ölçeri İngiltere´den Mısır´a geldi amacı Büyük Piramit´in kesin ölçümlerini yapmaktı. Bunu doğru olarak yapmak istiyordu; ama sonradan amacı değişecekti; boyutlar kuramına göre, "bir piramit inç" ölçüsünün İngiliz ölçülerine çok yakın olduğunu kanıtlayacak ve bir devrim yaratacaktı. O sırada orada bulunan ünlü arkeolog W.M. Flinders Petrie, bu genç memurun tüm çalışmasını bu işe adamasından memnun değildi. Oysa o, İkinci ve Üçüncü Piramitler´in konumlarını da ölçüp oluşturdukları üçgeni ölçümleme çabasına girmişti ve bu amaçla elli nokta işaretledi. Tüm karşı çıkmasına rağmen bu ölçümlemeler, Petrie´nin Egyptology alanındaki uzun kariyerinin temeli olacaktı, buradan yola çıkarak üç piramitin orjinal temellerini bulmak için sayısız kazı yaptı. Petrie yayınladığı kitabında, üç piramidin boyutlarını ve yönelimlerini yazdı, ayrıca temellerin birbirlerine uzaklıklarını da belirtiyordu. Bu bilgileri adı bilinmeyen ölçü memurunun çalışmalarından almıştı ve sonuçta bir yeraltı planının varlığından emin oldu ve bu inancını da yazdı ama kazılarda istediği kanıtları bulamadı, oysa plan çok basit ve dikkate değerdi. Petrie, Eski Mısır´da kullanılan Kraliyet Mısır Kübit ölçüsünü de referans alarak, Büyük Piramit´i ölçtü; 628 metreydi. Sonra Büyük Piramit´i temel alarak, diğerlerinin uzaklıklarını da hesapladı ve ana projeye ulaştı, tüm hesaplamaların sonucunda ortaya çok net olarak tek bir sayı çıkıyordu; ünlü Pi sayısı.
Karmaşık hesaplara doğru...
Büyük Piramit (Keops), Pi sayısı demektir; yüksekliği Eski Mısır ölçüsüyle 280 kübit, temelin iki boyutlu çevre uzunluğu 1760 kübittir, bir dairenin çapının çevresiyle uyumu gibi; temelin kenar ölçümü 440 kübiti veriyor, bu sayılar düzenlenince ortaya 280xPi2 çıkıyor, bu da 439.8 kübiti veriyor. İkinci Piramit´in Büyük Piramit´le olan boyutsal lişkisi çok basit bir planlamadır. Küçük bir hesap sonucunda da, Üçüncü Piramit´in yeri bu şekilde bulunabiliyor.Büyük Piramit´in güney kenarından başlayan 250 kübitlik bir çizgi İkinci Piramit´in kuzey kenarına ulaşıyor ve İkinci Piramit´in güney kenarı ise küçük bir hesap sonucunda, Büyük Piramit´in kuzey kenarına ulaşıyor. Sonuçta bu ölçümler bize, kuzeyden güneye Pi sayısını veriyor. Kuzey-güney ilişkisinin bir benzeri doğu-batı ilişkisinde de görülür; kısacası hesaplamalar bilinçli ve ustacadır.
Giza Piramitlerinin farklılığı;
Üçüncü Piramit´in konumu bize yine aynı planı gösterir. Yine kuzey-güney ve doğu-batı hesapları yapılmıştır. Sonuçta, Giza Piramitleri belli bir plan üzerine yapılmıştır ama yapanların amacı nedir? Veya inşaat neden böyle düşünülmüştür? Eğer bu üç yapı MÖ 2660´de IV. Hanedan döneminde yapılan birer mezarsa görünüyor ki sonraki firavunlar ölçüleri kavramışa benzemiyorlar. Giza´daki diğer tüm tapınaklarda çok farklı bir karakter görüldüğü gibi, Sakkara´da bulunan III. ve VI. Hanedan firavunlarının mezarları da bu tarz değil. Farklılığı anlamak için öyle bilimci olmak falan da gerekmiyor. Petrie, Giza Piramitleri´nin içinde düzenli ve hesaplı geçitlerin bulunduğunu da düşünüyordu ama bunların yerlerini bulmak imkansızdı. Demek ki, piramitleri yapanlar çok boyutlu hesaplamayı veya uzay-geometriyi biliyorlardı. Ama bunlar hiç sevilmeyen üç firavuna, birer mezar mı inşa etmişlerdi yoksa Giza Piramitleri´ni bulan üç firavun burada mı gömülmek istediler? Cevap için biraz daha bekleyeceğiz, araştırmalar daha da geliştirilip, sonuçlandırılıncaya kadar; Gizemin çözümü büyük olasılıkla temellerin altında yatıyor; bakalım hangi şanslı ve cesur araştırmacı bir gün oraya inebilecek...
Kaynaklar:
"Archaeological Reports"; 10. Cilt Mayıs 1979 - The Archaeology Society of Staten Island and the Staten Island Society, Archaeological Institute of America
"The Pyramids and Temples of Gizeh" :Daniel Petrie, London 1883.
"Survey of the Great Pyramid" :J.H. Cole,
Piramitler konusunda yazılmış en iyi araştırmalardan birisi Rahip Moreu tarafından yazılmış olan "Firavunların Gizemli Bilimi" adlı eserdir; Pi sayısı ve Piramitler konusunda Moreu şöyle yazıyordu; "Eski Mısırlılır dairenin çemberi, çapı ile Pi sayısı arasında bir ilişkinin bulunduğunu bilmiyorlardı, yani piramit sayıları olan 2, 3, 5 ve 7 sayıları üzerinde matematiksel işlemler yaptıklarına başka bir yerde raslanmadı. Onların enlem ve boyla arasında ki matematiği veya hava tabakalarıyla ilişkili kırılma olaylarına bildiklerini iddia etmek mümkün olmaz "Kutsal Ölçü" onlar için alışkanlık değildi yani bu sayının dünyanın kutup yarıçaapıpı bir bölümünü simgelediğinden habersizdiler. Yerin güneşin çevresinde dönerken aştığı yolu piramit ölçüsüyle değerlendirmedikleri kesindir yani ne dünyanın alanını, ne de güneşle dünya arasındaki uzaklığı biliyorlardı, dünyanın ağırlığından da bihaberdiler. Ama ortada sağlıklı bir biçimde ölçülmüş ve ölçülebilir bir Büyük Piramit vardır fakat tam olarak anlaşılmak için içerdiği özel simgelerle gününü bekliyor. Çok eski uygarlıklar bizim için açıklanamaz niteliktedir ve şüphe götürmez, günümüz bilimi bu konuda şaşkınlık içindedir..."