Bence muhteşem olmuş. Dün gittim ve gerçekten Atatürk'ün Mustafa Kemal halinden bir kez daha çok etkilendim. Sayın M.Akyol'un eleştirilerinin ise pek çok kısmına katılmıyorum. Mesela Manastır'da Mustafa Kemal'i canlandıran çocuk hiç de efemine bir görüntü çizmiyordu bana kalırsa, nasıl böyle bir tesbitte bulunulduğunu anlamadım doğrusu. Ayrıca Atatürk gibi büyük insanların kendi içlerinde derin bir yalnızlık yaşamalarından doğal olan ne olabilir? Çağının ötesinde büyük bir deha, bir devlet adamı, bir asker, bir insan gibi insan...
-Atatürk karga kovaladı. Karga kovalamanın nesi bir insanı kötü gösterebilir. Bana aksine Mustafa Kemal'in en küçük yaşlardan beri sorumluluğuna verilenleri ne kadar önemsediğini, ne kadar koruyucu bir vasfa sahip olduğunu anlatır bu durum hep.
-Efeminelik konusu tamamen subjektif bir tesbit ve katılmıyorum.
-Atatürk Madam Corinne'e mektuplar yazdı ve bu mektuplar şimdi gün ışığına çıkmış değil. Zaten ilgilenen herkesin bildiği bir konu. Bir erkeğin, bir kadınla inanılmaz derecede saygı dolu, harikulade bir sevgiyle yazdığı mektuplardır onlar. Bunların nesi var? Yanlış olan nedir, anlamadım.
-Atatürk'ün korkmasından doğal ne olabilir. Korku ve korkaklığı birbirine karıştırmaya mı başladık? Benim kalemden korkmamam beni cesur yapar mı? Korktuğum bir şeyle olan mücadelem beni cesur birisi yapabilir. Atatürk'ün hayatı karanlıklarla savaşarak geçmedi mi? Kaldı ki Cengiz Han da köpeklerden korkardı fakat bu onun tüm Asya'yı ve Macaristan dahil Avrupa'yı fethetmesini engellemedi.
-Bir Fransız gazetesinin bu şekilde bir haber yapmasının nesi yanlış? Recep Tayyip Erdoğan uzun da ne oluyor? Atatürk bu ülkeyi kemikleriyle, vücudundaki kalsiyum miktarıyla mı yönetti? Belki de Fransız gazeteleri bir ikinci Napoleon olarak görmüştü Atatürk'ü.
-Acımasız bir diktatördür hiç bir zaman bu filmden çıkarabileceğim bir sonuç değildi benim. Ben devrim uğruna, aydınlanma uğruna en sevdiklerinden, tek yakınlarından bile vaz geçebilen bir büyük beyin gördüm. Kaldı ki ipe gidenler asla bir Troçki değildiler.
-Atatürk'ün meclisi dualarla açmasının sebepleri bizzat kendi eseri Nutuk'ta anlatılır ve belgesel bu referanstan başkasını kullanmıyor. Bu konularda sadece Atatürk'ün kendi ifadelerine yer verilmiş. Dinsizliği de anlatılmıyor, dine olan bakış açısını veriyor bize.
-Atatürk'ün parasızlığından yakındığı doğru fakat bunu hiç bir zaman "ben de Beyaz Türk'üm, ben de Pera çocuğuyum, ben de Agop'un meyhanesinde içip, Destina'ya paraları yapıştırmak istiyorum" gibi bir istek neticesinde söylemiyor. Ayrıca 18 yaşında bir erkeğin gece dışarı çıkıp, rakısını içmesinde, müzik dinlemesinde ve bundan hoşlanmasında ne var? Atatürk'ün geceleri hep düşündüğünü, hürriyet temalı eserler okuduğu ve kendi kurduğu cemiyet yüzünden Şam'a sürüldüğünü de anlatıyor aynı zaman zarfında.
-Atatürk'ün ağlaması onu bizim gözümüzde küçük düşürecekse, vay bize... Hiç bir zaman ağlanmayacak bir şeye ağlamayan, yeri geldiğinde en metanetli duruşları sergileyebilen biri olmasından ben gurur duydum. Kaldı ki bu ağlamalar da hiç bir zaman belgesiz, tanıksız değiller.
-Bir Fransız yazarın subjektif yorumudur, katılıp katılmamak sizin elinizdedir. Dünya'daki tüm büyük liderlerin kendi içlerinde muhakkak ki fırtınalar kopmuştur. Atatürk benim için bu fırtınaları dizginleyebilerek, yelkenini şişirmeyi ve yolundan sapmamayı bilmiş tek liderdir. Diğerleri için bkz. Caesar, Büyük İskender, Napoleon vs...
-Atatürk'ün son günlerini hiç seveni kalmadığı halde geçirdiği yorumuna nasıl ulaşılmış anlamadım. Oysa bizzat belgeselde Salih Bozok'un kalbine sıkacağı kurşun için yer aradığı, Kılıç Ali'nin hep başında olduğu, Halide Edip'in İsviçre'den hep haberleri beklediği, Kuleli öğrencilerinin Ata'ya nasıl destek olduğu anlatılıyordu. Sanırım sn. Akyol bazı şeyleri görmemiş.
-Atatürk'ün işsiz güçsüz gezmesini de ben çıkaramadım bu belgeselden. Aksine Hatay için uğraşları, Mustafa Muğlalı'dan kendisine 5 bin kişilik bir milis gücü hazırlamasını ve bizzat savaşa gitmeyi düşünmesi; karaciğer problemine rağmen Dünya'ya "ben buradayım" diyebilmek için çıktığı yurt gezilerini; kendisine halkın durumunu haber vermeyen dalkavuklara öfkelenişini anlatıyordu belgesel.
-Atatürk zevki sefayı severdi demek başka, zevkli bir adamdı demek bambaşkadır. Neden içki içtiği sorusuna verdiği cevap muhteşem bir örneğidir bunun. Yine belgeselde anlatılan noktalardandı...
-Yoksulluk içerisindeki halk ebette ki Atatürk'e şikayetlerde bulunuyordu, üstelik bu konuya dair kamera kayıtları dahi mevcut belgeselde. Ama halk Atatürk'ten şikayet etmiyor, Atatürk'e şikayet ediyordu. İsmin hal ekleri konusu İlköğretim'de öğretilen bir Türkçe-Dil bilgisi konusudur. Keşke sadece belgeseli değil, vaktinde o dersleri de iyi takip etseydi insanlar.
-Atatürk'ün Asım Us'un ismini kullanarak hükümete serzenişi de kabul gören bir konudur. Kaldı ki bu da bize onun vurdumduymazlığını değil, aksine halka daha içinden hitap ederek onlardaki milli hissi, insiyatifi eline alma isteğini çoğaltma için yapılan bir eylemdir. Bu da dehasının bir örneğidir.
Bana ne kadar güvenebilirsiniz bilmiyorum sn. forum üyeleri. Ben Can Dündar'a, dürüstlüğüne çok güvenirim. Bazı yazılarında aynı sonuca varmam, onaylamam ama benim için her zaman dürüst bir gazeteci olmuştur Can Dündar. Bu belgeselini de duygulanarak izledim. Ve size şunu söyleyebilirim ki anlatılanların hiç biri işkembe-i kübradan uydurulmuş şeyler değil, her biri belgelere sadık olarak konulmuştur. Bakınız adı üzerinde belgesel, bu bir aksiyon filmi değil. Ortada gerçekler vardır, siz bu gerçekleri ister iyi ister kötü anlarsınız. Ben iyi anladım. Diplomasi dehasına bir kez daha hayran oldum.
Söyleyin Allah aşkına; bu dünyada Lenin gibi bir adamı kullanabilen kaç kişi vardı? Kaldı ki filmin adı neden Mustafa hiç düşündünüz mü? Çünkü bu film bize Mustafa'yı anlatmak için çekildi. Hem bir lider, hem bir diplomat, hem bir asker, hem de bir insan olarak bu kadar başarılı bir önderimiz varken niçin onun insanlığını zaaflar olarak algılıyoruz, ben bunu anlamıyorum.
Bu belgesele kesinlikle gitmenizi öneriyorum. Dediğim gibi bana güvenip, güvenmemek de size kalmış.
Düzeltme: Daha okunur hale gelmesi için maddeler arasında bir satır boşluk bıraktım.