Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yahudileri ve Hıristiyanları Dost edinmeyin!  (Okunma sayısı 72554 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 07, 2009, 01:54:58 ös
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386


Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.16

http://www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=116


Şubat 07, 2009, 02:00:11 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386

Bazı müslümanlar ise, çeşitli polemikler sırasında duydukları sözlerden rahatsız olup, inançlarına saygı gösterilmesini isterler.

HAYVAN

BAKARA (171) : İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.

A'RÂF (179) : Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.

FURKÂN (44) : Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.

MUHAMMED (12) : Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. Onların kalacakları yer ateştir.

MÜDDESSİR (51) : Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

MÂİDE (60) : De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.”

MERYEM (86) : Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevkedeceğimiz günü düşün!

YALANCI

EN'ÂM (28): Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.

TEVBE (107) : Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.

NAHL (39) : (Diriltecek ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler!

NAHL (105) : Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.

MÜ'MİNÛN (90) : Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar.

ŞU'ARÂ (222) : Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. (223) Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.

ZÂRİYÂT (11) : Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!

MÜCÂDELE (18) : Allah’ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak) bir iş üzerinde olduklarını sanarak size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekleri günü düşün! İyi bilin ki, onlar yalancıların ta kendileridir.

AZGIN

BAKARA (15) : Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

A'RÂF (186) : Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Allah onları azgınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar.

YÛNUS (11) : Eğer Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.

MÜLK (21) : Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.

KALEM (31) : Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”

MUTAFFİFÎN (12) : Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkar eder.

ve daha yüzlerce...

SAPIK

FÂTİHA (7) : Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

BAKARA (16) : İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. (175) İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!) (256) Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

ÂL-İ İMRÂN (90) : Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. (164) Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

NİSÂ (116) : Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. (136) Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.

A'RÂF (146) : Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.

İBRÂHİM (3) : Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler. (18) Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.

NAHL (36) : Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.

HAC (12) : O, Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.

NEML (81) : Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.

ŞU'ARÂ (97) : “Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”

SEBE' (8) : “Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” Hayır öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.

ZÜMER (22) : Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay haline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.

FUSSİLET (52) : De ki: “Ne dersiniz? Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?”

ŞÛRÂ (18) : Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

ZUHRUF (40) : Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?

AHKÂF (32) : Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

KÂF (27) : Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.”

ODUN

ENBİYÂ (98) : Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.

CİN (15) : “Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”

AKILSIZ

BAKARA (13) : Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

MÂİDE (58) : Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.

KAFİR

Bu aşağılama sözünü tek tek aramaya gerek yok sanırım, Kuran’ın her yeri inanmayanlar kastedilerek sarfedilmiş bu sözle doludur. Kafir, kelime anlamıyla “küfür eden” demektir. Kullanım anlamı, “Allah’a inanmayan, reddeden”dir. Çünkü Allah’a inanmamak, ona küfür etmektir. Bu da Kuran’ın yaratıcısının mantığı ve yaklaşımıdır.

BAŞKA İNANÇLARA SAYGI

EN'ÂM (74) : Hani İbrahim babası Âzer’e, “Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.

HAC (30) : Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse bu Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helal kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.

MÂİDE (41) : Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler...

MÂİDE (51) : Ey inananlar! yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.

MÂİDE (64) : Bir de yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar!..

MÂİDE (82) : (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün...

TEVBE (30) : yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hırıstiyanlar ise, “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!

AHKÂF (5) : Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler.


Şubat 07, 2009, 02:35:43 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Sayın degas,
Fikirlerinizi paylaşıyorum.Bu yalnız İslam'da olan özellik değil diğerlerinde de vardır: Kendin gibi olmayanı müslüman yapmaya çalış, düzelmezse savaş...Belki tüm dinlerin özelliğidir despotizm ve faşizm ama yok fikir beyan etmeyelim uyarı gelir.İtahat et ,sadece itahat et ,aman sakın düşünme yoksa aklına şeytan,cin girer haa!


Şubat 07, 2009, 02:40:19 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386

“Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırsa küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.” (Tevbe Suresi 12.Ayet)

“Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah çok güçlüdür, öç alıcıdır.” (Maide Suresi 95. Ayet age.)

“Sonuçta küfre sapanlar için ateşten giysi biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülmektedir. Bu suyla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Bunlar için bir de demirden kamçılar var. Istırap yüzünden oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler: <Tadın şu yangın azabını>.” (Hac Suresi 19-22 ayetler age.)

“Lanetlenmiş hale gelirler. Rastlandıkları yerde enselenir, öldürülür de öldürülürler.” (Ahzab Suresi 61. Ayet age.)
“Ey Peygamber, Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et. Onlara sert davran… Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!” (Tevbe Suresi 73. Ayet age.)

“Artık inkarcılara boyun eğme, onlara karşı Kuran ile zorlu bir cihat aç.” (Furkan Suresi 52. Ayet age.)
“Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Aziz’dir, Hakim’dir.” (Maide Suresi 38. Ayet age.)

“Eşcinselliği içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin.” (Nisa Suresi 16. Ayet age.)


Şubat 07, 2009, 03:43:47 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Tanrı öc aldığına göre insanlarla bir derdi var sanırım bu zırvalıkları yazdığınız iyi oldu insanlar bir de Ahlak kurallarının sadece dinde olmadığını görseler..
Saygılar...


Şubat 07, 2009, 04:31:36 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay


Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.16

http://www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=116

Yalan mı?
Biraz işlerine gelmediğimiz zaman hemen yaptırım uygulamaya kalkışmıyorlar mı?
Dost edinmem ama saygı duyarım, kardeş gibi de yaşarım. Bu konuda bir yanlış görmüyorum.


Şubat 07, 2009, 04:34:59 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Ayet'in Türkçe Meal'i şöyledir;

Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/ayet.asp?Kuran_id=5&Ayet_No=95&I3.x=5&I3.y=12

Şmdi anladınız mı yorumunuzun ne kadar gereksiz olduğunu ve yaptığınız boşa zırvalıkları?
Tanrı öc aldığına göre insanlarla bir derdi var sanırım bu zırvalıkları yazdığınız iyi oldu insanlar bir de Ahlak kurallarının sadece dinde olmadığını görseler..
Saygılar...


Şubat 07, 2009, 07:31:29 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

MÂİDE - 57 ;
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe   ba’duhum evliyâu   ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).

evliyâ=evliya=Veli kelimesinin çoğuludur=tasavvuf  terimidir=Ermiş(Türk Dil Kurumu)

Tercüme;
Ey inananlar, Yahudileri ve Hristiyanları evliya edinmeyin. Onlar, birbirlerinin evliyasıdır. Sizden kim onlara tabi olursa, o onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

Diyelim ki dediğiniz gibi dost edinmeyin deniyor ;

Mümtehine -9
Allah sizi; ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir.

Maide-51 ile ilgili açıklamalar;

İzzet Er (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı):

AYET BAĞLAMINDAN KOPTUĞU İÇİN YANLIŞ ANLAŞILIYOR

51. AYET SAVAŞ ORTAMINDA ‘İKAZ’ İÇİN İNMİŞTİ

Peygamberimiz Medine’ye geldiği zaman orada Ensar denen hem Medineli Müslümanlar, hem de inanmamış olan Araplar (Müşrikleri), ve orada yaşayan gayrimüslim insanlarla bir kardeşlik anlaşması yapmıştı. “Medine Sözleşmesi” denen bir sözleşme vardır. Medine Sözleşmesi’nde Medineli Yahudiler bile vardı ve böyle bir sözleşmeyle birbirlerine bağlanmışlardı. Bu, Maide Suresi’nin inmesinden önceki dönemde olmuştu.

51. ayette ise Peygamberimizin müşriklerle savaşlarından bahsedilir ve o esnada Yahudilerle savaşları vardır. Ayet o münasebetle inmiştir ve o günkü Yahudiler müşriklere Müslümanların durumları hakkında bilgi sızdırmaktadırlar. Ayet, her sırrınızı açmayın, anlamında, bir şeyi ikaz mahiyetinde inmiştir. Bu görülemediği için de sırf sözlere dikkat ettiğinizde yanlış anlaşılma oluyor. Normal zamanlarda, savaş hali dışında, İslam insanoğlunun herkesle, Allahın yaratığı varlıklar olması nedeniyle herkesle, Yunus Emre’nin, “Yaratanı severim, yaratandan ötürü” sözündeki gibi, beşeri ilişkiler kurmak, dostluklar kurmak, geliştirmek konusunda engelleyici değildir. Böyle bir ayet de yoktur.

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ;

EMPERYALİSTLER VE UŞAKLARI RAHATSIZ OLUR
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de, ayetlere tahammülsüzlüğün, Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmekle başladığını belirterek, "Başta Ehli Kitap toplumlar (Yahudi ve Hıristiyanlar) olmak üzere, İslâm'a ve Müslümanlara kötülükler yapmış toplumları ve kişileri dost edinmek, hele hele onları güdücü-yönetici mevkiine getirip Müslümanların işlerini ve iplerini onların eline vermek, Allah'ın öfkesine çarpılmanın temel sebeplerinden biridir" dedi.

Bakara Sûresi'nin 120. ayetini de hatırlatan Öztürk, bu ayetin de, "Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz" anlamına geldiğini kaydederek, "Bunlardan ancak Batı emperyalistlerine hizmet edenler rahatsız olur" diye konuştu. Öztürk, "Mâide Sûresi'nin 52-53. ayetlerinde, Ehli Kitap'ı dost ve güdücü yapanların hangi gerekçeleri dillerine dolayacakları da mucize bir ifadeyle gösterilmiştir. Demek oluyor ki, Ehli Kitap'ı dost ve güdücü yapanların âkıbetleri hüsrandır. İçlerinde saklı hesapları vardır ve kalpleri hastadır. Haçlılar önünde zilleti Müslümanların başına musallat edenler, teslimiyetlerini, "Başımıza bir iş gelmesinden korkuyoruz!" diyerek mâzur ve meşru göstereceklerdir" dedi.

Prof. Dr. Beyza Bilgin (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi) :

ŞU ANDA BU AYETİN ORTAYA ÇIKMASI DOĞRU DEĞİL
Bu ayete gelinceye kadar, dostlukla ilgili, iyi geçinmeyle ilgili, yardımlaşmayla ilgili ayetler asılabilirdi oraya. Bir de şu anda bizim neye ihtiyacımız var, dostlukları pekiştirmeye mi, yoksa birbirimize karşı düşmanca tavırlar kazanmaya mı? Şu anda önümde televizyon açık, TBMM’de yapılan grup konuşmalarını izliyorum. Ne kadar farklı konuşmalar yapılıyor. Konuşanların bazıları hemen çarpışalım, bazıları diyaloğa girelim, belki barışı sağlayabiliriz diyenler var. O zaman da öyleydi. Ama “Kuran bütün zamanların kitabı olduğu için bu ayet, bugün de geçerlidir” diyenler, acaba onu hangi açıdan şu anda ortaya çıkarıyorlar ona bakmak lazım.

Bence şu anda bu ayetin ortaya çıkartılması doğru değildir. Bizim içimizde yüzyıllardır beraber yaşadığımız Yahudiler ve Hristiyanlar vardır. Onlarla dost olmayıp da ne yapacağız? Ama kendi içimizde de kendimizin düşmanları yok mudur? Dostunu düşmanını insan bilmelidir. Bunun Hristiyan olmakla, Yahudi olmakla artık alakası yoktur.

KURAN’DAN KRİTİK ZAMAN AYETLERİ ÇIKARILMADI
Ne zaman yurtdışına gitsem bana da sorulan bir soru bu, özellikle de Hristiyanlar tarafından. Herkesin kitabında, “Onların hepsini öldürün, hepsiyle savaşın, onlar sizin dostunuz değildir” yazar. Bu Tevrat’ta da vardır, İncil’in bazı bölümlerinde vardır, Kur’an da da vardır. Bunlar kritik zamanların ayetleridir. Ama bunlar kritik zamanların ayetleri diye daha sonra Kur’an’dan çıkarılmamıştır. Diyelim ki Yahudiler, Müslümanları ele vermişlerdir zor zamanda. Müslümanların içinden de bazen böyle şeyleri yapanlar çıkmıştır. Dostları, akrabalarını korumak, onların saklanmalarını sağlamak için. Casusluk gibi bir şey bu, önceden haber vermek, bildirmek... Şüphesiz o zamanda da Hristiyanlar ve Yahudilerle de dost olanlar vardı. İyi komşuluk, beraber yaşama, aynı mekanı paylaşma, tıpkı bugün de olduğu gibi.

TARİHİ BİR AYET OLARAK ELE ALINMASI LAZIM
Bu ayetin tarihi bir ayet olarak ele alınması lazım. O zaman için bu olay çok önemliydi. Evet Yahudilerle, Hristiyanlarla o zaman da dost olanlar vardı; onlarla dostluğunuzu kesin anlamında değil, ama onların dostluğunu devam ettirirken Müslümanlara zarar verecek davranışlarda bulunmayın, demektir. Tartışma kelimesi, belki ayetin ilahi olup olmaması şüphesini getireceği için uygun olmayabilir. Ama ayetin indiği olay nedir, hangi olay üzerine bu ayet indirilmiştir, bunun bilinmesi gerekir. Olay, o zaman savaş halinde olunması. Tarihi bir ayet.

saygılarımla
« Son Düzenleme: Şubat 07, 2009, 07:35:07 ös Gönderen: M.Akyol »


Şubat 07, 2009, 08:04:37 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386

Ayet'in Türkçe Meal'i şöyledir;

Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/ayet.asp?Kuran_id=5&Ayet_No=95&I3.x=5&I3.y=12

Şmdi anladınız mı yorumunuzun ne kadar gereksiz olduğunu ve yaptığınız boşa zırvalıkları?
Tanrı öc aldığına göre insanlarla bir derdi var sanırım bu zırvalıkları yazdığınız iyi oldu insanlar bir de Ahlak kurallarının sadece dinde olmadığını görseler..
Saygılar...



Okuduğunu anlayan insan için bir takım insanların meal adı altında kendi kafalarından uydurdukları doğmalara gerek yoktur.Kuranın bu ülkede arapça okutulmasının altındada bu yatar arapça oku ki anlayamayasın başkaları sana meal adı altında kendi yaratmış oldukları dinleri sunarlar nasılsa değilmi.

Yukarıdaki ayetler oldukça açıkken meale ne gerek var, hem meal demek kurana ters en başında.Biz size anlayabilesiniz diye kuranı gönderdik kuran herşeye yeter diyen bu kitap değilmi.

Artık son çırpınışlar bunlar.


Şubat 07, 2009, 08:16:30 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Kuran'ı ezbere bildiğinizi söylüyorsunuz ancak hep yanlış yazıyorsunuz.
Bay degas
Yusuf- 2
Biz onu akıl erdirebilesiniz diye, bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

ZUHRÛF - 3
Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık

FUSSİLET - 44
Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."


Yorum; Her millet kendi dilinde okuyabilmeli Kuran'ı(Anlaşılacak olan budur.)

Biz size anlayabilesiniz diye kuranı gönderdik kuran herşeye yeter diyen bu kitap değilmi.
« Son Düzenleme: Şubat 07, 2009, 08:26:32 ös Gönderen: M.Akyol »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4074 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2007, 02:05:11 öö
Gönderen: Hamlet
0 Yanıt
6726 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 10:20:35 ös
Gönderen: shemuel
13 Yanıt
15526 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2008, 03:15:38 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
5313 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 25, 2007, 10:26:26 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
3142 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2009, 09:09:08 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
11444 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2009, 09:24:08 ös
Gönderen: hiram
9 Yanıt
7228 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2009, 12:24:25 öö
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
3168 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 12:54:47 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2644 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 17, 2012, 10:37:26 ös
Gönderen: scherif
23 Yanıt
19493 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 29, 2012, 02:59:20 ös
Gönderen: BULGARIA