Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mazi Dagi Katliaminin Bilancosu  (Okunma sayısı 6143 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 06, 2009, 12:39:17 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

MAZIDAĞI’NDAN GELEN UYARI

 

Mardin’in Mazıdağı ilçesinin Bilge köyünde yaşanan katliam hakkında yapılan yorumları okuduğum zaman, Türkiye aydınlarının fikir üretmede, herhangi bir olayın arka planını analiz etmedeki yeteneksizliğini, ne yazık ki, tekrar tespit edebiliyorum. Sorulması gereken temel sorular es geçiliyor, ama, saatlerce üzerine “geyik muhabbeti” yapabileceğiniz unsurlar ön plana çıkarılıyor. Bunun nedenlerini başka bir yazıya bırakalım.

 

Mazıdağı katliamının gösterdiğin bir nokta da, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatını taşıyan Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetmekle sorumlu olduğu ülkenin sorunlarına karşı bulabildiği cevaptır: “Eğitim şart”! Erdoğan, ısrarla olayın bir “terör vakası değil töre cinayeti” olduğunu vurgularken, asıl yapmak istediği, olayın sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yarattığı infial karşısında, sorumluluk alanını daraltmaktır. Aynen, ekonomik kriz karşısında, önce “bizi teğet geçecek” derken, şimdi, “bu bizim kirizimiz değil, dünya krizde” diyerek kendi sorumluluk alanını daraltmaya çabalaması gibi!

 

Bir politikacının, toplum karşısına çıktığında, başarısızlıkları başkalarına, ama başarıları hep kendi hanesine yazmaya kalkışmasının ahlaki boyutunu şimdilik kenarda tutarak soralım: Bu katliamın bir “töre cinayeti” olarak tespit edilmesi Başbakan’ın sorumluluğunu azaltır mı?

 

EĞİTİM ŞART MI?

 

Erdoğan’ın, Mazıdağı katliamının bir töre cinayeti olduğunu açıklarken yaptığı en önemli vurgu, “Bu olay vesilesiyle bir kez daha bölgedeki üniversitelerimizi, medya kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini, eğitim kurumlarını, kanaat önderlerini göreve davet ediyorum” şeklindedir. Bu davetini daha önce ne zaman, kimlere, hangi vesileyle yaptığını ve sonuçların ne olduğunu sormak istemekle birlikte, ana konumuzdan ayrılmayalım.

 

Gerçekten de, toplumun büyük çoğunluğunda, töre cinayetlerinin eğitim ile ortadan kaldırılabileceği yönünde, büyük bir anlayış birliği vardır. Peki gerçekten de öyle midir? Soruyu açmak için, tersinden soralım: Töre cinayetlerinin temel nedeni eğitimsizlik midir? Bu sorunun cevabı olacak “şeytani soru” işe şudur: Türkiye’de eğitim sisteminde töreleri hedef alan bir program/müfredat var mıdır? Elbette yoktur!

 

Peki, o halde, töre cinayetleri ile eğitim arasında kurulan ilişki neden yoğunlukla kabul görmektedir?

 

Öncelikle törenin tanımına bakalım. TDK bu konuda şöyle bir tanım yapmış: “Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet.”

 

Topluluklar içerisinde kuralların benimsenmesi ve yerleşmesi çoğunlukla yüzlerce yıllık zaman dilimleri içerisinde gerçekleşir. Bu türden kuralların benimsenmesi, topluluğun tüm yaşama tarzını belirler. Yani, çalışma, eğlence, aile içi kurallar silsilesi ve diğer toplumsal ve bireysel etkinliklerin hepsinin birden belirlendiği bir bütündür, töreler. Böyle olunca da, bütün toplumsal ilişkilerin “nizamname”si olan, yani bir anlamda “toplum hukuku” diyebileceğimiz töre, tüm toplumsal yaşamın niteliğinin değişmediği bir durumda nasıl ortadan kalkabilecektir?

 

Eğitim böyle büyük bir değişimi gerçekleştirme gücüne sahip midir? Tabii ki, hayır!

 

Eğitim, bir topluma kendi ihtiyacı dışında herhangi bir şey veremez. Eğitime atfedilen/yüklenen bu türden görevler çoğunlukla, politikacılar için kaçma; sorumluluğu üzerinden atma işlevi görürler. Ne yazık ki, bu durumda da, aynısı olmuştur. Millet olarak, Mardin, Mazıdağı’nda gerçekleşen katliama içimiz parçalanarak ağlarken, Başbakan dahil, söyleyebildiğimiz tek fikir “eğitim olsaydı, bu katliam olmazdı” şeklinde özetlenmektedir.

 

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında ilan edilişinden itibaren, kırsal kesimlerde hakim olan ve modern dünyanın eşitlik ilkesinin yerine, katmanlı haklar silsilesini oluşturan, doğduğu katmana göre tüm hayatının (kölelik/efendilik) şekillendiği, tüm toplum üyeleri için geçerli olan “hukuk birliği” yerine, üye olduğu katmanın haklarına göre dağıtılan bir “adalet”ten pay alan sistemin nasıl dönüştürüleceği önemli bir tartışma konusu olmuştur.

 

Kırsal kesimde hakimiyetini sürdüren bu sistemin kırılabilmesi için yapılması gereken temel eylemin “toprak reformu” olduğu görüşü ise, hiçbir zaman uygulamaya geçirilememiştir. Siyasi partilerin büyük çoğunluğu, toprak ağalarının kontrol ettiği “oy depoları”ndan vazgeçmek anlamına da gelecek olan bu reformu gündemlerine almamışlar ve var olan sistemle uzlaşmayı tercih etmişlerdir. Bu uzlaşma, ülkenin bir yarısında sanayileşmeden, modern yaşamdan pay alamayan ve bağlı bulunduğu ağanın hukukunu herşeyden üstün tutan insan topluluğunun tüm cumhuriyet devrimlerine ve kazanımlarına inat varlığını sürdürmesine neden olmuştur.

 

Dolayısıyla, Bilge köyünün insanlarına yapılan vahşetin sorumlusu da, bu ağalık sistemini dağıtmak görevi olduğu halde, dağıtmayan ve tersine onunla kendi siyasi hayatını garanti altına almak adına uzlaşan siyasetçi tipidir. Bu siyasetçi tipi yaşadıkça, eğitimden katkı beklemek, traji-komik bir yalan olmanın ötesinde, toplumun aldatılmasına devam etmek demektir.

 

KORUCULUK SİSTEMİNİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

 

Mazıdağı’ndaki katliamın bir önemli yönü de, koruculuk sistemini tekrar tartışmaya açmaya neden olmasıdır. Çünkü, katliamı gerçekleştirenler de korucudur ve köylülerin silahlanmasına, köyün terörle mücadeleye katkısı nedeniyle izin verilmiştir.

 

Devletin asli görevi olan güvenlik, hiçbir şekilde üçüncü kişileri veya topluluklara devir edilemez. Bu, hem modern bir devletin kesinlikle başvurmayacağı bir yöntemdir ve hem de anayasal bir suçtur. TSK İç Hizmet Kanunu’nun 1. ve 2. maddeleri, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu güvenlik ile ilgili olarak sorumlu ve yetkili devlet kurumlarını düzenlemiştir. Bunun dışında her düzenleme yasadışıdır.

 

Bu yasadışılık, Köy Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle aşılmak istenmiştir. 1924 yılında kabul edilen 442 sayılı Köy Kanunu, kırsal alanda “herkesin ırzını, canını ve malını korumak için” muhtara bağlı ve muhtarın atayacağı köy koruyucusu bulundurmayı düzenlemiştir (Md. 68 vd.). Aynı kanunun 74. maddesi ise, özel durumlarda köy halkının da koruyuculuk işinde gönüllü olarak yardımcı olabileceğini hükme bağlar:

 

“Madde 74 – Köy muhtarı ve ihtiyar meclisi mahsul zamanlarında çapulcular ve eşkiya

türemiş ise yağmadan köy halkını korumak için köylünün eli silah tutanlarından lüzumu kadarını gönüllü korucu ayırarak bunların isimlerini bir kağıda yazıp kaymakama götürür. Kaymakamın müsaadesi olursa bu gönüllü korucular asıl korucularla beraber yağmacılara ve eşkiyaya karşı köy ve köylüyü korurlar.”

 

Bu madde, ABD’nin özellikle Latin ve Orta Amerika ülkelerinde paramiliter grupların desteği ile yürüttüğü kontrgerilla mücadelesinde başarılı olduğu varsayılarak, şu şekilde değiştirilmiştir:

 

“Ek: 26/3/1985 - 3175/1 md.; Değişik: 27/5/2007 - 5673/1 md.) Bakanlar Kurulunca

tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar geçici köy korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde görevlendirilecek geçici köy korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Bakanlar Kurulu bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle geçici köy korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir.”

 

Bu değişiklikle, yasanın özünde bulunan “gönüllü”lük esası, “geçici” tanımı ile aşılmaya çalışılmıştır. Öte yandan, korucular muhtar yerine “korucubaşı” şeklinde, farklı bir hiyerarşik yapı içerisinde düzenlenmiştir ki, bu durum da yasadışı bir oluşumun ifadesidir.

 

ABD’nin telkinlerine uyularak, köy korucuları ile Türkiye’de terörle mücadelede büyük başarı kazanılabileceği öngörülmüştür. Ancak, 24 yılın bilançosunu çıkardığımızda, köy koruculuğunun bırakalım terörle mücadeleyi, tersine terörün kitle desteği kazanmasında katalizatör olduğu durumlar da tespit edilmiştir. Bölgede görev yapan çok sayıda subayın deneyimleri de, köy koruculuğunun terörle mücadelede işlevsel bir konumu olmadığını işaret etmektedir.

 

Tersine, terörle mücadelenin yarattığı kaosun ortasında, silahlı bir grup sivilin, sılahsız sivillere karşı tahakküm kurmasının yolu açılmıştır. Yazımızın başında ortaya koyduğumuz, ağalık sisteminin halen geçerli olduğunu göz önüne aldığımızda, bugün sayısının 72 bini bulduğu söylenen köy korucularının bölgedeki iktidar kavgalarında ne denli belirleyici olabileceği ortaya çıkar.

 

Devlet kendi kuruluş ruhuna uygun olarak çözmek zorunda ve yükümlülüğünde olduğu ortaçağ yapısını kendi elleriyle, maaş vererek beslemektedir. Halbuki, devletin bir yılda köy korucularına ödediği 360 milyon TL, bölge halkının ağalık sisteminden kurtulması için harcanmış olsa, eminim ki, terörle çok daha başarılı bir mücadele gerçekleştirilmiş olur. Bu yazının konusu olmadığı için girmediğim, ama, terörün de ağalık sisteminden beslendiği ve yaşadığı gerçeği de önümüzde durmaktadır.

 

Mazıdağı, Bilge köyünde gerçekleşen katliamın sorumlusu kimdir, size?


--
A. R.Özkan
« Son Düzenleme: Mayıs 06, 2009, 12:47:59 ös Gönderen: Isis »


Mayıs 06, 2009, 04:02:34 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Selam
Konu açılmış ama yapılacak yorum ne olabilirki.İnsan birini vurur katil olur,katliam yapmak nasıl bir şey bilemiyorum.İçinde herşey olan bir sorun bence ancak tek kelime ile ifade edilmeli HİÇLİK.B ir insan ancak hiç olursa yapar bunu.Daha fazlasını içim kaldırmadı esenkalın.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 07, 2009, 03:05:43 ös
Yanıtla #2
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Yapilabilecek yorum su olabilir mi? Eli kanli teror orgutunun yayinlarinda bas bas bagirdigi ve onlerine ciddi engel yaratan koruculuk sisteminin kaldirilmasi icin boyle kanli bir tezgah yaratilmis olma ihtimali yuzde kac acaba?

Dikkat edelim ve gorelim hepimiz, koruculuk sistemi tartisilmaya baslanacak, ya kaldirilacak ya da kapsami daraltilacak. Bekleyelim ve gorelim.

Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Mayıs 07, 2009, 03:26:21 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Sayın Dino, çok önemli bir noktaya dikkat çekmişsiniz.Olay gününden itibaren, yazılı ve görsel medya da koruculuk sistemi tartışılıyor.Devlet'in sivillere silah vermesinin,bu tarz olayların devamlı olacağı söyleniyor.Koruculuk 25 seneden beri devam eden bi sistem ve pek nadir kötü olaylarla anılmıştır.

Ben, askerliğimi Güneydoğu'nun en ücra noktalarından birinde yaptığım için,hemen her günümüz korucularla birlikte geçti.Aralarında 44 masumu katledecek hastalıklı ruha sahip kimseyi görmedim.
Vatan için de çok hizmetleri bulunmuştur.Şu an koruculuk sisteminde yapılacak bir değişim askerimizi de çok zor duruma düşürecektir.



                                                                                                                                           Saygılarımla,


Mayıs 07, 2009, 03:38:17 ös
Yanıtla #4
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Dino, çok önemli bir noktaya dikkat çekmişsiniz.Olay gününden itibaren, yazılı ve görsel medya da koruculuk sistemi tartışılıyor.Devlet'in sivillere silah vermesinin,bu tarz olayların devamlı olacağı söyleniyor.Koruculuk 25 seneden beri devam eden bi sistem ve pek nadir kötü olaylarla anılmıştır.

Ben, askerliğimi Güneydoğu'nun en ücra noktalarından birinde yaptığım için,hemen her günümüz korucularla birlikte geçti.Aralarında 44 masumu katledecek hastalıklı ruha sahip kimseyi görmedim.
Vatan için de çok hizmetleri bulunmuştur.Şu an koruculuk sisteminde yapılacak bir değişim askerimizi de çok zor duruma düşürecektir.



                                                                                                                                           Saygılarımla,

Sayin Yalcin,

Cok haklisiniz. Zaten bu yuzden 3-5 kisi degil, 44 kisi katledildi. Ses getirmesi gerekiyordu ki bazi seyler tartisilsin.

Dikkat ettiyseniz, asiret reisi efendilerin agizlarindan bal damliyor 3-4 aydir, buyuk sef ABD de PKK teror orgutudur gibi seyler soyluyor, bitirilmelidir diyor. Amiyane tabirle fasa fiso. Bize, kabul etmemiz gereken bir dosya daha verilmis belli ki, artik Kurdistan denlien kaduk devletcigi mi tanimaktir bu, bilinmez. Eger tanirsak agzimiza bir batman bal calacaklar.

Butun  bunlar bir satranc hamlesi ve her ne hikmetse piyonlarimizi hep karsi taraf yiyor. Eee bizde boyle iktidarda kalmak icin herseye eyvallah diyen yoneticiler olursa normal bu. Ama diger taslarin gucunu bilmiyorlar sanirim daha...

Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Mayıs 07, 2009, 03:50:34 ös
Yanıtla #5
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Dino Üstadım,

Koruculuk iyi bir şey midir? sorusuna ben hiç düşünmeden HAYIR diyorum.

Çünkü koruculuk bölgedeki aşiret düzeninin, feodal yapının korunaklı alanı olmuştur, bu feodal yapı üzerine tesis edilmiştir. Korucu aşiretler vardır mesela. Bucak aşireti gibi.

Çünkü oluşturulduğu 1986 yılından beridir 35 ilde korucular tarafından pek çok suç işlenmiştir. bunlar arasında öldürme, ırza geçme, kız/kadın kaçırma, köy yakma, köy boşaltma, eroin ticareti kaçakçılık (her türlüsü, insan, silah, mal...) hatta terör örgütünüe yardım en önde gelenleridir. [İHD Verilerine göre ; 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 insan kaçırma, 294 silahlı saldırı. Silahlı saldırılar sonucu yaralananlar 176 kişi, Silahlı saldırılar sonucu ölenler 132 kişi, 2 Kayıp olayı, 50 infaz, 70 Gasp, 454 İşkence ve kötü muamele, 9 intihara sebebiyet verme, 17 ormanlık alanı yakma. ) Bölgedeki uyuşturucu ticaretinin önemli bir kısmı korucular tarafından gerçekleştirilmektedir. 2006 yılında içişleri bakanının bir soru önergesi üzerine verdiği bilgilere o güne değin geçen 18 yılda göre yaklaşık köy korucuları tarafından gerçekleştirilen suç sayısı resmi olarak 5.000 civarındadır. Yine İçişleri Bakanlığına göre son yıllarda hakkında yasal işlem başlatılan korucu sayısı 1000 civarında. Bu katliam öncesi Mardin'de 2008 yılında korucular tarafından iki çocuk kaçırılmış ve katledilmiştir aynı yıl bir rahip kaçırılmıştır.

Bugün bölgede 70 bine yakın korucu bulunmaktadır ve hala korucu alımı devam etmektedir (en son korucu sistemi olmayan Tunceli'de de korucu alımı yapılmış ve il sayısı 36ya çıkmıştır).

20 yıllık sürede ölen korucu sayısını da gçetiğimiz günlerde Genelkurmay Başkanı söyledi 1335. Koruculuk sisteminin devlete yıllık maliyeti 250 trilyona yaklaşmakta. 70 bin kişilik ağır silahlarla donanmış bir orduyu besliyoruz. Halbuki biz aynı zamanda bir milyonluk bir başka orduyu da besliyoruz adı TSK olan. Ben yüzü astarından pahalı diyorum bu sisteme, hiç düşünmeden ve vakit geçirmeden ortadan kaldırılmalıdır.

Sevgi ve Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Mayıs 07, 2009, 03:59:33 ös Gönderen: skullG »


Mayıs 07, 2009, 03:51:22 ös
Yanıtla #6
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sunu da eklemeden edemedim.

Okuduklarimdan cikarttigim kisisel dusuncem sudur ki; ABD, PKK denilen taserona yardim etmekte ama Turkiye'nin bolunmesini istememektedir. Sebebi, Turkiye gibi bir "muttefik"e her daim ve her yonuyle ihtiyaci vardir, ne yaziktir ki Turkiye iyi bir kalkan, bolgeye hakimiyet icin kullandigi ucaklari icin iyi hangar, Iran'i dinlemek ve enerji koridorunu kontrol edebilmek icin iyi bir basamaktir. PKK'yi destekler cunku kurdistan denilen yeni bir uydu yaratiyor, biraz daha toprak. Bunun Israil ile de ilgisi var elbette.

AB  de PKK'yi destekliyor, her turlu kirli isine goz yumuyor, suclulari alikoymuyor ya da sinir disi edip odul gibi Irak'a yolluyor. AB'nin amaci ise Turkiye'yi bolmek. Boylece daha zengin ve kucuk bir ulkeyi uye yapmak zorunda. Bolunsun ki Almanya'dan sonra ikinci buyuk guc olmasin birlik icinde. Bolunsun ki fakir birakilan guneydogu bolgesi yakadan dussun, zengin bir uye kaydetsin.

Bunun icin her turlu yatirimi keyifle yapiyorlar, biz de alik alik izliyor, girmek icin her turlu tavizi veriyoruz... Soylenecek o kadar cok sey var ki....

Saygilarla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Mayıs 07, 2009, 03:55:41 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Sayın Dino,


Bahsi geçmişken şu aşiret reisliğinden de bahsetmek isterim.21. yüzyılda, o topraklarda hala efendi-köle ilişkisi devam etmektedir.Ne yazık ki en demokrasi yanlısı siyasi partilerimiz dahi-sanırım oy kaygısı yüzünden-bu durumu gündeme getirmemektedir.


Yapılan her vahşet bu efendilerin emriyle,Töre kılıfı altında yapılmaktadır.Öylesine güçlüdürler ki,  bulundukları bölgenin siyasi geleceğini çizmektedirler.Onların haberi olmadan o bölgede kuş dahi uçmaz.


Devlet, bu sistemi tartışmalı ve bitirilmesini sağlamalı.Aksi takdirde daha çok piyonlar vereceğimiz aşikardır.


Saygılarımla,


Mayıs 07, 2009, 03:59:21 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 181
  • Cinsiyet: Bay

bir devlet eğer önceki halinden daha güçlü olacaksa, felaketin en ağırı verilmeli.  ABD nin politikası türkiyenin yıkılmaması fln değil.... zaten türkiyenin yakılmayacağını biliyor. onun amacı,ortadoğudaki karmaşık toplum düzenini kasuistik hale getirmek ve bir takım balon devletler yerleştirmek.

ABD türkiyesizde lojistiğini ve gücünü konuşturur. ama birşeyler hızlı ve tepki toplayacak 'halde' olmamalı,abd de bunu yapıyor.

kürdistan kurulacaktır. filistinde kurulur,abd ye şu yönden tşk bile etmeliyiz:

eskiden değerli olmayan halkların daha sonra çıkabilecek olan kitlesel hareketlerini,şimdiden onlara toprak ve devlet vererek dindirmek ve onları 'devletsel akıbetle' ortadan kaldırmak.

farkettiniz mi? tıpkı oyun gibi,oyuncuları azaltmak ve kurallara göre..... işte abd bu yüzden mükemmel. ve yine diyorum,siyaset anlayışı TC ye geçmeli.

ab terörü destekliyor,ama terörü desteklemesinin sebebi sadece tc ye kösteklik değil. silahla beslenen bir yerlatı burjuva takımı vardır,bu ilkçağda da vardı,şimdide var. ayrıca tc hiçte şikayetçi değil pkk dan... malum türk erkeği,avrupalılar yataklarından uyurken 'komando' eğitimi alıyorlar. yani eğitimli bir halk.....

ama avrupa birşeyi atlıyor, bölgeye yakın olan karlı çıkacaktır.......


Mayıs 07, 2009, 04:20:24 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın skullG,


Etrafda uzun namlulu silahlarla gezen sivillere iyi birşey denemez zaten.Fakat bu insanlara devlet maaş ve silah vermeseydi,bölücü örgüt, ölmeleri ve öldürmeleri için verecekti.
Benim askerlik yaptığım dönemde örgüt telsiz kanallarına girip,korucuları silahlarını bırakmaya ve kendilerine katılmaya davet ediyordu.Aksi halde onlara çok büyük tehditler de bulunuyorlardı.


Şu durumda koruculuğun zaafiyete uğratılması terör örgütünün ekmeğine yağ sürmek olacaktır.Bu desteği kaybeden askerde daha fazla tacize uğrayacaktır.


Saygılarımla,