Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Enkarnasyon Devamlıdır.......  (Okunma sayısı 4889 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 02, 2011, 06:44:44 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Genelde enkarnasyon hakkındaki düşünce şudur: insan dünyaya doğmakla enkarne olur, ölmekle o enkarnasyon sona erer. Tekrar doğarsa yeni bir enkarnasyon başlamış olur. Karma ise bir önceki yaşamımızın sonuçlarının bu yaşamımızı etkilemesidir.

Bir hadis vardır; "iki günü aynı olan kişi kayıptadır." Bunu her sabah uyanmak yeni bir enkarnasyon ve her akşam uyumak o enkarnasyonun son bulması anlamında düşünebiliriz. O zaman karma da dünün sonuçlarıyla, bugün karşılaşmaktır. Şöyle de diyebiliriz; ömür günlük enkarnasyonlar ve günlük karmalardan oluşur. Eğer dünkü günün sonuçları bugün bizde değişim yaratmıyorsa enkarnasyon hiç bir kazanç sağlamadan tekrarlanıp gidiyor demektir. Neden gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse denir? Çünkü kişi, gençliğindekiyle aynı kişi değildir, daha yüksek bir zihin basamağına enkarne olmuştur ve daha doğru düşünebilmektedir. Yıllar süren  bir dava mahkumiyetle sonuçlanınca suçu işleyen insanla mahkum olan insanın aynı kişi olmadığı ileri sürülür. Özellikle idama mahkum olan birini düşünelim. Dava yıllarca sürmüş, sanık tüm yaşamını gözden geçirmiş, pek çok kitap okumuş, nadim olmuş, yepyeni bir insan olarak serbest bırakılsa belki insanlık için yararlı işler yapacak. Bu bir enkarnasyon değil mi?

Her gün sayısız etki altında kalıyoruz. Doğada zehirli bitkinin hemen yakınında zehirin etkisini giderecek şifalı bir otun bulunması gibi, günlük yaşam da bizi üzen, yaralayan olaylarla, şifa veren olayların örgüsü olarak tezahür etmektedir. Amaç, biz de zihniyet değişimi yaratarak olaylardan etkilenmeyecek bir dinginliğe ulaşmaktır. Enkarnasyon değişim fırsatıdır; değişim ve enkarnasyon "an" içindedir. Her an doğarız ve her an ölürüz.

 En önemli zaman içinde bulunduğumuz şu an, şimdi'dir, hangi zaman olursa olsun. En önemli kişi bu anda birlikte olduğumuz insandır, kim olursa olsun. En önemli iş şu anda yapmakta olduğumuzdur, ne olursa olsun. En önemli duygu bu andaki duygumuzdur, nasıl bir duygu olursa olsun. Ve biz bütün bunlarla şu anda yeni bir enkarnasyona geçeriz veya yıllar öncesinin enkarnasyonunu tekrarlar dururuz.(Alıntıdır)


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......

Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Haziran 22, 2011, 01:00:36 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

oasis e biraz eşlik edeyim :)

Hayatın icinde  yaşadıgımız sorunlar,kişilerle olan ilişkilerimizde iletİşim kopukluklarımız , duygusal çelişkilerimizle  yarattıgımız ,cozemedigimiz olaylar bizim karmalarımızdır.
Akıl ve duygularımızın karmaşası.......

Her olayın bir olusum sureci vardır,bu surec icerisinde bizim tepkilerimiz,tercihlerimiz olayın sonuncunu olusturur.Bunun farkında olmadıgımız da tatsız durumlar, kavgalar ,pişmanlıklar,anlasmazlıklar karsında, birilerini suçlarız,tenkit ederiz,bu olusuma verdigimiz sebepleri ,tepkileri olayın icindeki kendimizi goremedigimiz için yaşarız.. ve bu tur olaylar önümüze tekrar tekrar cıkar..taaa ki biz farkına varana kadar.varamadıgımız surecte karmaların yaratılmasına devam..

Farkındalık dedigimiz olay kişinin baskalarının ne oldugu, kim oldugunu görmesı bılmesi degildir.
 Kişinin önce kendini fark etmesi kendini sorgulamasıdır.
 suclu aramak yerine bu olayın icinde nerdeyim ,bu olayın olusmasına sebep veren davranıslarım ,yargılarım,tepkilerim nelerdir?
Farklı tepki verebilseydim yada hoş gorebilseydim bu olay nasıl sonunçlanırdı seklinde kişisel eleştiri yapmaya yönelmek..empati yapmak ..kendine acımayı bitirmek,öfkeyi kontrol edebilmek,nefreti temizlemek,af edebilmeyi ögrenmek vs...
Düşünce yapımız degismiye başlar ,kendimizi derlemeye toplamaya baslarız. yani nefis terbiyesi dedigimiz olayı baslatırız .
Farkındalıgımız artmıya baslar,kendimizi gördükce durumu kontrol etmiye başlarız.istenmiyen sonunçlara olayları suruklemeyiz.

Kimseyi degiştiremeyiz ama kendimizi degiştirebiliriz.

Tekamulun amacı yukseliştir.
Degişim gelişim getirdigi zaman varlık tekamule baslar,bulundugu bilinç boyutunun üstüne çıkar, bu sekilde kademeli ,kademeli gelişim yaparak yükseliş yaşar.

Ölmeden ölmek degimiz olayda bilincte yasanır.
Burada bulunan varlık uyanmak fark edebilmek icin ne bekliyor?
Dinlerin kıyamet dedigi olay   budur.farkındalık...kucuk kıyamet denilen ilk uyanıs..

Burada An ın farkında olmak da önemli,gecmişi burada şifalarız,,hatalarımızı telafi edebiliriz.
kırgınlıkları ,küslükleri  sevgiye dönüştürebiliriz..
An da aldıgımız kararlar ,yaptıgımız planlar ,etkilerimiz ,tepkilerimiz gelecegi  olusturur....
Nasıl bir gelecege sahip olmak istiyoruz  ,kendimizi fark edelim ANın kıymetini bilelim..

Kendini bil...Kendini bilen Rabbini bilir. bosuna soylenmemiş olsa gerek.
KUR_AN ....Anda kuruluyor,Kurucular Anda .....neyi kuruyorsunuz? neyi İnşa ediyorsunuz.?
Yolumuz sevgi ola ..ışık ola..


Temmuz 02, 2013, 06:50:33 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde
Yetmiş dokuz ölü Sait, günahlar ve elemler içinde
Seksenincisi bu mezara mezar taşı olmuştur.
Birlikte İslam’ın hüsranına ağlıyorlar.
Ölülerle dolu inleyen o mezarım ve mezar taşımla
Giderim yarınımdaki Ahiret meydanına
Kesin biliyorum ki, gelecekte Asya’nın gökleri ve yerleri
Birlikte İslam’ın ak pak eline teslim olur.
Zira imanın bereketinin gücüdür,
Halka güven ve huzur verir.  ( Said-i Nursi ) Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Lemeât, İstanbul 1994, s. 319”


Soru: Sen kimsin? Ölümünden sonra da sen sen misin? Bedenin yıkılmasının ruhun birliğine etkisi var mı?

Cevap: “Ben bu anda, seksen Said’in özü olarak ortaya çıkmışım. Onlar zincirleme şahsî kıyametler ve zincirleme tenasüh, yani ruh göçü ile çalkalanıp beni şu zamana fırlatmışlardır. Şu Said yetmiş dokuz ölü ve bir konuşan canlının özetidir. Eğer zamanın suyu donup dursa ve farklı bedenlerde ortaya çıkan Said’ler birbirlerini görseler, ciddi farklılıklardan dolayı birbirlerini tanımayacaklardır. Ben o bedenlerin üstünde yuvarlandım; iyilikler ve lezzetler dağıldı gitti (düzgün olanı bende bir bölüm oldu) Sıkıntı ve üzüntüler birikti kaldı (kusurlu olanını aldım (attım). O konak yerlerinin her birinde ben bendim. Ölümümden sonra gelecek konaklarda da yine ben ben olacağım. Bu konak yerinde yani vücuttaki hücreler nasıl yılda iki kere vücuttan ayrılıyorsa ben de o şekilde elbise değiştiririm; yırtılmış Said’i atar, yeni Said’i giyerim.”  ( Said-i Nursi ) “Bediuzzaman Said Nursî, İşârât, Risale-i Nur Külliyatı, c. II, s. 2340”

-“Yıkılmış bir mezarım ki…” Yaşıyor ama mezarı var. Cümlenin sonrasından burada mezar ifadesinin tüm geçmiş mezarlarını kapsadığını anlıyoruz. Mezarları çok eski, zaman zarfında yıkılmış yok olmuş, ortadan silinmişler.

- “… mezar…içinde 79 ölü Sait”. Said-i Nursi’nin bu dünyada 79 tane mezarı var. Yani daha önce 79 defa dünyaya gelmiş.  Said-i Nursi bunu cevabını bulmuş.

- “Seksenincisi bu mezara mezar taşı” Sekseninci bedenin de eninde sonunda akıbeti mezarda son bulacak.  Mezara girecek olan sadece bedendir. Ruhsuz bedenin taştan farkı yoktur.

- “Yetmiş dokuz ölü Sait, günahlar ve elemler içinde” Önceki 79 hayatında hataları, yanlışları olmuş, onlara üzülüyor. Zaten böyle hatalar, yanlışlar olmasa 80. kez dünyaya gelinir miydi?

- “Ben bu anda, seksen Said’in özü olarak ortaya çıkmışım…”  Sekseninci defa dünyaya gelişinde beyni silinmiş, formatlanmış ama “özü” yani ruhu önceki 79 hayatın kayıtlarını taşımaktadır. 79 hayatta yaşadıkları ruhunda sıfırlanmamış, sekseninci hayatında yaşadıkları da eskilerine eklenmiş.

- “…zincirleme şahsî kıyametler ve zincirleme tenasüh...”
Zincirleme yeni bedenler yenilenen bedenleri ifade eder.

- “Şu Said yetmiş dokuz ölü ve bir konuşan canlının özetidir.” Önceki, artık cansız olan 79 beden ve bu seferki canlı bedenin içine girmiş olan ruh tekdir, bu seferki hayatında adı Said’dir. Aynen “Ete kemiğe büründün Yunus diye göründüm” deyişi gibi.

“… Eğer zamanın suyu donup dursa ve farklı bedenlerde ortaya çıkan Said’ler birbirlerini görseler, ciddi farklılıklardan dolayı birbirlerini tanımayacaklardır.”

Zaman yolculuğu olabilse ve farklı zamanlarda dünyaya gelmiş kendi tezahürleri, birbirleriyle karşılaşsalar kesinlikle hepsinin Said-i Nursi’nin aynı/tek ruhunu taşıdığını anlayamazlar. Halbuki bir yılda insan ne kadar değişir? Beni yıllardır gören 1 yıl görmese 1 yıl sonra görse tanımaz mı? Said-i Nursi’yi son hayatında 79 yaşında iken gören, 80 yaşında iken de, 40 yaşında gören, 41 yaşında iken de onu tanımaz mı? Hatta bırakın, insanın kendi çocukluk hali ile canlı karşılaşma imkanı olsa onu bile tanır. Örneğin rüyasında çocukluğunu gören “bu kim yahu” mu der?

- “Ben o bedenlerin üstünde yuvarlandım…“ O eski bedenlerinin yaşadığı ruhsal birikimlerini taşımış, değerlendirmiş, onlardan faydalanmış.

- “…iyilikler ve lezzetler dağıldı gitti. Sıkıntı ve üzüntüler birikti kaldı…”. O ruhsal birikimlerde önemli olan sıkıntı üzüntülerdir. Dünya malı, dünyanın zevk veren şeyleri gelip geçicidir, kalıcı değildir. Onların ruhsal birikimlerde kalıntı bırakmazlar. Izdırapsız tekamül olmaz. Zevk-ü sefa içinde tekamül edilmez.

- “Düzgün olanı bende bir bölüm oldu, kusurlu olanını aldım (attım)”. Bir hayatında düzgün ne yapmışsa o onun benliğinin bir bölümünü teşkil etmiş, onları sonraki hayatına taşımış. Ne yanlış yapmışsa ondan ders almış, onu bir sonraki hayatında tekrar etmemiş.

- “Şu anda ben ben olduğum gibi o konak yerlerinde ben bendim.” Daha önceki hayatlarındaki bedenlerinin hepsinde bir tek ruhmuş, şimdi sahip olduğu ruh.

- “Ölümümden sonra gelecek konaklarda da yine ben ben olacağım.” Burada öldükten sonra YİNE ahirete gidecek. Bedenden ayrılıp başka bir mekana (gelecek konak) geçecek ama ruhu değişmeyecek. “Yine” ne demek? Daha önce de bunlar olmuş demek. Yani daha önce de ölmüş ve aynı sürecten geçmiş. Aynı zamanda bu seferki yaşamından sonra da YİNE tekrar dünyaya geleceğini de kasdetmiş. Konaklar çoğul olduğundan burada iki alem oluyor. Yani hem ahiret hem de bu dünya.

- “…yani vücuttaki hücreler nasıl yılda iki kere vücuttan ayrılıyorsa ben de o şekilde elbise değiştiririm; yırtılmış Said’i atar, yeni Said’i giyerim…” Ölüp tekrar dünyaya gelince bedeni değiştirmiş oluyor. Eski bedeni atıyor, yeni, başka bir beden içerisine giriyor.

- “…ciddi farklılıklardan dolayı birbirlerini tanımayacaklardır…” Yılda bir defa hücreler değişince o yıl beden bambaşka bir beden mi oluyor? Hücre değişince görünüşte hangi ciddi farklılıklar oluyor ki beden tanınmaz hale geliyor? 1945 yılındaki beden ile 1946 yılındaki beden kimsenin tanıyamayacağı şekilde değişebilir mi?

- “elbise değiştiririm … yeni Said’i giyerim.” Kastedilen yeni bir hayata bedenin tamamen değişerek gelinmesi. ( Alıntıdır )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......





Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......