Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bedri RUHSELMAN'dan" GERÇEĞİMİZ"  (Okunma sayısı 10152 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 24, 2010, 06:48:09 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Hani ruh dedik ya, O Allah’ın nefesi dedik ya, işte O dur tek tek dolaşan her alemde ve Dr. Bedri Ruhselman batıda yeşermiş olan klasik spiritüalizmi ele alıp geliştirmiş ve insanlık ufkunu sonsuzluğa yönelterek Ruhçuluk anlayışını doktoriner tarzda insanlığa sunmuştur.

1- Bütün yaratılmış olanları var eden, yaratan Allah'tır. Yaradan, her dilde başka isimle anılmış ve herkesin görecelik anlayışına göre kimlik almıştır.

2- Allah'ın vücut verdiği yaratıklar bizim idrak alanımıza girmeyecek bir sonsuzluk içinde yayılıp giderler ve bu sebeple onlar bizim için ezeli ve ebedidirler.

3- Allah'a hiçbir kimlik yakıştırılamaz çünkü O, Mutlak'tır. Yaratıklar ise görecelidir. “Mutlak” sözcüğünden çıkardığımız anlam; hiçbir şeyle, hiçbir şekilde karşılaştırılması söz konusu olmayandır.

Bu nedenle Yeni Ruhçu bir görüşle; Allah hakkında, büyüklük, küçüklük, iyilik, fenalık, bilicilik, bilmeyicilik gibi her zaman zıtlarıyla karşılaştırılan eksik sıfatların hiçbirinin söz konusu olmayacağına inanmış bulunuyoruz. Bizim O'nu anlamaktaki bu güçsüzlüğümüz O'nun mutlak değerini ne büyütür, ne de küçültür. Bundan da bize ne bir mükafat ne de bir ceza gelir.

4- Yaratılış, bizim düşünme ve duygulanma yeteneğimizin dışında kalır. "Yoktan var olmak" sözü, bizim hiçbir zaman anlayamayacağımız anlamları içerir. Biz, yokluğu hiçbir zaman idrak edemeyiz ki, ondan var olma halini düşünüp, duyabilelim!

5- Demek ki, “Allah bizce söz konusu olmayacak şekilde ruhları yaratmıştır, onlara vücut vermiştir,” gibi çok eksik ve kusurlu bir ifadeden başka herhangi bir söz söyleyemeyiz.

6- Ruh, tesirlilik gücüne sahip şuurlu bir varlık olmakla beraber; onda toplanmış olan bütün nitelikler bizim bildiklerimiz ve anlayabildiklerimizle sınırlı değildir. Ruhun becerileri, madde evrenindeki maddesel bağları oranında kararmış ve gözden kaybolmuş durumdadır.

7- Ruhlar madde evreninde tekamül ettikçe yani görgü ve deneyimleriyle madde üzerindeki tesirlilik kudretlerini kullanabilme imkanlarını genişlettikçe, kendilerinde saklı bulunan yüksek beceriler de yavaş yavaş artan bir şekilde gelişme ortamı bulur ve onlar da o oranda maddesel tutsaklıktan kurtulurlar.

8- Ruhların tekamülü zorunludur çünkü onların maddelere bağlanmalarının amacı, kendilerinde saklı bulunan, maddelerle ilgili bütün becerilerinin yavaş yavaş ve yükselen bir şekilde gelişmesiyle tesirlilik kudretlerini maddesel evrende de özgür olarak gösterecek bir duruma gelmektir.

9- Tekamül, ruhların ancak maddesel evrenle olan ilişkileri bakımından söz konusudur. Daha doğrusu tekamül, doğa kanunları gereğince ebedi olması gereken ruh ile madde arasındaki ilişkilerin, yine doğa yasalarına her noktada uygun bir durumda gelişmiş olmasıdır. Bu nedenle biz madde evreniyle olan ilişkileri dışında ruhun hiçbir varlığını, hiçbir etkinliğini nasıl idrak edemiyorsak, onun ebedi sonundan da söz edemeyiz. Bu nedenle, onun maddesel evren dışındaki tekamülü de bizce söz konusu olamaz. O halde ruhların tekamülü demek, onların maddelerle olan ilişkilerinin tekamülü demektir.

10- Demek ruhlar görgü ve deneyimlerini arttırmak için maddesel evrene zorunlu olarak bağlanırlar. Bu durumu zorunlu kılan İlahi Yasalardır, daha doğrusu bu yasaların gereklerine susamış ruhun kendi oluş halidir. Bu durumda, ruhların maddelere bağlanması bir neden değil, sonuçtur ve bu sonuç ruhları tekamül amacına ulaştırıcı bir araçtır. İşte Yeni Ruhçuluk düşüncesi; klasik deneysel ruhçuluk izleyicilerinin birçoğundan, birçok skolastik felsefe düşüncesi sahiplerinden ve özellikle eski Hindistan'dan, Budizmden kaynağını alan birçok dinsel ve felsefi anlayışlardan bu şekilde ayrılır.

11- Yaratıkların göreceli oluşu ve meydana gelmiş olması, onların yönetilmesinin zorunlu olduğu sonucunu verir. Yönetim bir düzene bağlıdır. Düzen de bir takım yasalarla disiplin altına alınmıştır. Yasasız düzen ve düzensiz yönetim olmaz.

Yaratıkların düzeni, doğa yasaları adıyla anmaya alıştığımız İlahi Yasalar'la sağlanır. Bu yasaların belirledikleri düzen görecelidir. Bu durum onların, göreceli değerde olan şuurlu etkileyiciler tarafindan uygulanma alanlarına çıkarılmasını gerektirir, çünkü kesinlikle hiçbir göreceli varlığın Mutlak'la karşılaştırılamayacağı bilinir.

Evren, İlahi Yasalar içinde ruhlar tarafından yönetilir ve ruhların da bu işi başarabilecek durumlara gelmeye çaba göstermesi, bu halin doğurduğu zorunluluklardan biri olur. Demek ki ruhlar, tekamül dereceleri oranında evreni yönetecek durumlara gelirler. Öte yandan, evreni yönetmenin sonu olmadığı gibi ruhların tekamüllerinin de sonu yoktur.

12- Yeni Ruhçuluk anlayışına göre bu sonsuzluk bir takım mistik ve doğmatik kaynakların inandığı gibi bizi, ruhların bir gün Allah olacakları ya da herhangi bir şekilde Allah ile ilişkide bulunabilecekleri düşüncesine hiçbir zaman götürmez.

13- Ruhun tekamülü madde evreniyle olan ilişkisinin gelişmesine ait olunca, bu ilişkilerin ebediyet içinde kesilmemesi gerekecektir, çünkü bu ilişkileri tamamlamış olmak, İlahi Yasaları tam olarak uygulayabilir bir duruma gelmek demektir.

14- Ruhların madde evreni içindeki tekamülleri için ruhlar, maddelerin en ilkel hallerinden en gelişmiş hallerine kadar sıralanmış bütün alemlerinde kendi ihtiyaçlarına göre bir süre yaşarlar. Böylece onlar her maddesel durumda, her maddesel aşamada ve her maddesel gereklilikte yoğurularak, yuvarlanarak görgü ve deneyimlerini arttırmak imkanını bulurlar.

15- Üç buutlu alemimiz, sonsuz madde evrenimizin oldukça geri bir aşamasıdır. Böyle olmakla beraber, bu ilkel aşama bile bize, bir ebediyet kadar uzun görünen zaman içindeki sonsuz maddesel oluş imkanlarını sunar.
Bu alemde birçok dünyalar vardır ve her bir dünya, henüz o dünyada görgü ve deneyimini tamamlamamış bir ruh için bir dev kadar büyüktür.

16- Üç buutlu alemin dünyaları ayni doğal şartlara bağlı değildir. Bunlar birbirinden çok farklı değişikliklerle ayrılırlar.

17- Her grupta tekamül eden ruhlar, o gruptaki dünyaların gereklerine ve zorunluluklarına uygun, ayni amaca yönelik farklı bir tekamül yolu izlerler. Bir ruhun üç boyutlu evrendeki tekamülünü tamamlayabilmesi için bütün bu dünya gruplarındaki tekamül yollarından geçmesi şart değildir.

18- Evrende her yer iskan edilmiştir. Her yerde, o yerin gereklerine, oluş şartlarına ve doğal yasalarına uygun şekilde tekamül eden ruhlar vardır. Maddesel evrende, maddesel zerreden arınmış boş bir yer yoktur. Ruhların etkilerinden uzak bir tek zerre de yoktur.

19- Gruplanmış olan bütün bu sayısız tekamül aşamasını çeşitli alemlerde tamamladıktan sonra ruhlar, üç buutlu alemde işlerini bitirmiş ve oralardaki maddesel olaylara egemen bir duruma gelmiş olurlar. Bu andan başlayarak, ayrı ayrı yollardan gelen ruhlar sembolik bir ifadeyle dört buutlu dediğimiz daha yüksek ve esaslı değişimler geçirmiş maddesel sıralamadaki bir aleme girerler. Bu alemde yine sonsuz olan ayrı ayrı tekamül imkanları içindeki iradeleriyle ve ihtiyaçlarına göre, belki tekrar ayrılacak olan yollarına devam etmek üzere birleşirler.

20- Dünyamızın içinde bulunduğu tekamül grubu öteki dünyalar arasındaki oldukça geri bir aşamayı oluşturur.

21- Tekrar doğuş sürecinde izlenen amaç; ruhların dünyadaki herhangi bir madde oluşumuna ait gereklerde fiilen yaşadıktan sonra, daha yüksek düzendeki madde gereklerinde de yaşamaya kendilerini hazırlamalarıdır.

22- Bu durumda, bazı klasik düşünce sahiplerinin kabul ettikleri tenasüh fikri, klasik Deneysel Ruhçuluk anlayışında olduğu gibi, Yeni Ruhçuluğun anlayışına göre de kabule uygun değildir.

23- Bir hayatta, şuurlu ya da şuursuz her ruh varlığının yapmakla yükümlü olduğu, kendi ihtiyaçlarına göre belirlenmiş bir takim işleri vardır. Burada varlıkların şuurlu ya da şuursuz olması, bu işlerin değerini, gerekliliğini ve sonuçlarını ne azaltır, ne çoğaltır, ne de ortadan kaldırır. Bütün varlıklar Nedensellik Yasası içinde birbiriyle ilintili hayat şartlarına bağlı olarak dünyaya tekrar tekrar gelip giderek yükselirler.

24- Nedensellik Yasasi'ni tanımış olan ruh, tekamül yolundaki adımlarını daha önceki aşamalarda olduğundan daha çok hızlandırır. Bu döneme girdikten sonra, ruhun öteki gizli becerileri daha hızlı olarak ve daha güvenle gelişmeye başlar çünkü Nedensellik Yasasi'ni anlamış ve kabul etmiş olan ruh, doğa yasalarına ayak uydurmak için daha büyük çabalar harcar. Bu çabalar onun, İlahi Yasalar'in uygulanmasıyla vazifeli varlıklar sırasına geçmek yolundaki yürüyüşünü hızlandırır. Bu da, İlahi Yasalar'in gereğidir.
Demek ki insan, Nedensellik Yasasi'nin anlamını ne kadar iyi kavrayabilmiş ve onun gereklerini ne kadar yerinde uygulayabilecek bir duruma gelmiş ise, o kadar yüksek düzeyli bir insan halini alır, o kadar güçlü bir varlık olur ve sonunda ebedi yükselişindeki adımlarını çok hızlandırmış ve kolaylaştırmış olur.

25- İnsanın bir hayatta deneyimlerini başarıyla tamamlayabilmesi; "bütün fiil ve hareketlerini doğa yasalarına uydurmuş olmak" formülü ile gösterilebilir.

26- Doğa Yasalarına uyup uymamanın ölçüsü vicdandır. Herhangi bir fiil ve hareket karşısında vicdanımızda duyduğumuz en hafif bir burkulmadan, en acı ve keskin sızılara kadar olan her duygu bize, doğa yasalarından ayrılmak girişiminde bulunduğumuzu hatırlatır.

27- Dünyadaki deneyden amaç, maddelerden tiksinmek ve olaylardan kaçarak, yalıtılmış hayata girmek değildir. Bunun aksine, maddeleri amaç olarak kabul edip onların geçici olaylarına tapmak da değildir. Hem birinci, hem de ikinci yollar ayni derecede sakattır. Bunlar, dünyaya gelmekteki amaçları incitir ve başarısızlık etkenlerini hazırlar.

Dünyalardaki maddeler tekamülün araçlarıdır. Bu bakımdan, onlara bağlanmak ve onların doğurduğu olaylardan kendimizi uzaklaştırmamak zorundayız.
Fakat maddeler tekamülün amacı değildir. Bu da onlara, ancak belirli amaçlar uğrunda ve o amaçların gerçekleşmesi için bağlanmamız gerektiğini gösterir. Bu amaçlar gerçekleşince, maddelere olan bağlılıklar hemen kendi kendine çözülür ve çözülmelidir. İste bu gerçeği duyarak anlayabildiğimiz oranda, yükseldiğimizi idrak etmiş oluruz.

28- Doğru yolu bulmak, iyi insan olmak, tecrübelerimizi dünyada başarıyla bitirmek; özetle, tekamül etmek için hiçbir ahlak hocasına gerek yoktur. Bir ruh hakkında hoş görülebilir olan az çok kötü bir hareket, diğer bir ruh hakkında en ağır sorumlulukları düşündürebilir. Bunu da dışarıdan kimse belirleyemez. Herhangi bir ruhun ihtiyacı karşısında verilen öğütler, başka bir ruhun ihtiyaçlarına yeterli olmaz ve ona yarar sağlamaz. İnsanın ahlak hocası dışında değil, kendi içindedir.

O ne büyük bir saadettir ve ne büyük bir kazançtır ki, her insanin rehberi ve kurtarıcısı kendisinden asla ayrılmayan ve ebediyet içinde kendisine eslik eden en yakin ve en emin bir yerdedir yani kendisindedir."
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Haziran 25, 2010, 01:07:24 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Bedri Ruhselman Türkiye'de metafizik ve parapsikolojik konular açısından önemli bir bilim insanı ve araştırmacı.Türkiye'de bir ilkin başlatıcısı..Özellikle Ruhsal Celseleri okunduğunda birçok şeyin farkına varmak ve bazı kafadaki soru işaretlerine çözüm bulmak mümkün..Paylaşım için teşekkürler


Temmuz 01, 2010, 08:08:29 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 83
  • Cinsiyet: Bay

 RUHSELMAN 1952'de "Ruh ve Kâinat" adlı bir dergi yayınlamaya başlar. Ancak maddi imkânsızlıklardan dolayı 18. sayıdan sonra dergisini kapatmak zorunda kalır. 1953'te de "Mukadderat ve İcabat" adlı kitabını yayınlar.
Arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği celse çalışmalarında kehanet niteliği taşıyan bilgiler de elde edilmiştir... Bunlar noterlikçe tastik ettirilmiş ve bunların tamamı gerçekleşmiştir.

Dr. RUHSELMAN'ın bu dönemdeki çalışmaları tipik bir idealist insanın faaliyetlerine benzer. Yazılarını yayınlatmaya çalışır, broşürler bastırır, sokaklarda dağıttırır. Ruhsal bilgileri daha geniş kitlelere ulaştırabilmek için tüm maddi zorluklar içinde elinden geleni yapmaya çalışır.
Kendilerini "Kadri", "Mustafa Molla", "Şihap", "Kemal Yolcusu" gibi isimlerle tanıtan ruhsal varlıklarla kurduğu önemli ruhsal irtibat celselerinden sonra, "Rehber" adlı varlığın celseleriyle ikinci büyük faaliyetine başlamıştır. Bu celselerden sonra, 1957 yılına kadar üç yıllık bir ara döneme girilir. 9 Aralık 1958 tarihinde, yine bir kehanet tebliği alınmıştır. Dr. Bedri RUHSELMAN'ın operatörlüğünü yaptığı celse, notere onaylatılmıştır. Bu kehanet,Türkiye'nin belirli yerlerinde meydana gelecek sel felâketlerini 50 gün öncesinden haber vermektedir. Ve olaylar aynen gerçekleşmiştir.

1957 - 1960 YILLARI ARASI
1957 yılında celse çalışmaları hiç olmadık şekilde çok ileri bir boyuta ulaşmıştır. Genç yaşta aldığı bilgiler Dünya Spiritüalizmi'ni yeni ufuklara taşımıştı, şimdi ise aldığı bilgiler Spiritüalizm'in sınırlarını aşmış evrensel bir kültürün bilgeliğine doğru ilerlemeye başlamıştı. Daha önce kurduğu dernekte çalışmalarını sürdürmesinin mümkün olmadığını anlamış ve çok küçük bir grupla özel çalışmalara başlamıştır.
Kendi kurmuş olduğu "Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği"nden 1957'de istifa ettikten sonra 1958 Eylülü'nden başlayıp 1959 Ağustosu'nda son bulan çok farklı ve çok önemli ruhsal irtibat celseleri gerçekleştirmiştir.
Bu "Celse Çalışmaları"nda elde ettiği bilgileri bizzat kendisi düzenledikten sonra, bunları yayınlamamış ve üç kişiye emanet etmiştir. Bu bilgileri saklamak ve zamanı gelince insanlıkla paylaşmakla görevli kişilerce bu bilgiler şu anda halen muhafaza edilmektedir. Bu bilgiler üzerinde şu anda faaliyet gösteren hiçbir dernek ya da grubun söz hakkı yoktur.

1958 yılından günümüze kadar saklanmış olan bu bilgilerle ilgili zaman zaman çeşitli spekülasyonlar ortaya atılmıştır. Özellikle de kendisinin kurduğu ancak sonra istifa ettiği Metapsişik Tetkikler ve ilmi Araştırmalar Derneği üyelerince; bu bilgiler üzerinde söz hakkı bulundukları ve bu bilgileri kendilerinin yayınlayacakları iddiası bazen açık bazen ise üstü örtülü olarak bir propoganda aracı haline getirilmiştir. Bu emanet üzerinde ne kendilerinin ne de bir başka vakıf ya da derneğin hiçbir söz hakkı yoktur. Bu durum, bu emaneti ellerinde bulundurulanlarca da defaatlerce şu anda BİLYAY VAKFI adında faaliyet gösteren eski Metapsişik Tetkikler ve ilmi Araştırmalar Derneği mensuplarına duyurulmuştur.

Dr. Bedri RUHSELMAN tarafından üç kişiye emanet edilen bu bilgiler daha sonraları "Bilgi Kitabı" ismiyle anılmaya başlanmıştır. Ancak ne yazık ki, bu ismi bile dejenere etmekte gecikmeyen ve kendilerine "Mevlanacılar" olarak medyadan tanımış olduğunuz, bir başka ruhçu grup sahneye çıkmış ve Bülent Çorak isimli bir bayanın almış olduğu; ne ezoterik ne de ruhsal kültürle uzaktan yakından bir ilgisi olmayan (bize göre obsesif) tebliğlerini Bilgi Kitabı ismiyle yayınlamışlardır. Bu kitabın da Dr. Bedri RUHSELMAN'ın emanetiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığın özellikle vurgulamak isteriz.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3194 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2009, 07:07:29 ös
Gönderen: Teknik Öğretmen
2 Yanıt
7868 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2009, 11:22:19 ös
Gönderen: hewal73
26 Yanıt
21482 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2013, 12:35:15 ös
Gönderen: GOASISG
9 Yanıt
21041 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2011, 11:16:33 ös
Gönderen: AMON RA
19 Yanıt
14945 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 08, 2012, 09:45:54 ös
Gönderen: smyrnali
36 Yanıt
23799 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 10:20:17 öö
Gönderen: Masor1976
49 Yanıt
30193 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2014, 11:29:47 öö
Gönderen: ABCDEF
15 Yanıt
13232 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 01:28:57 ös
Gönderen: _SplendouR_
7 Yanıt
6098 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 15, 2012, 10:08:38 öö
Gönderen: NOSAM33
4 Yanıt
4651 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2015, 10:12:31 ös
Gönderen: ruzber