Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Dunya Masonluk Tarihi => Konuyu başlatan: ADAM - Ağustos 16, 2010, 11:17:46 öö

Başlık: REGIUS - 5
Gönderen: ADAM - Ağustos 16, 2010, 11:17:46 öö




TARİHSEL BÖLÜMÜN DEVAMI
 
Dedim ya bu zanaat İngiltere’ye geldi,
 Zaman iyi Kral Athelstan'ın dönemiydi; [21]
 Sonra yaptı hem konaklan hem de köşkleri,
 Ve büyük onuru olan yüce mabetleri, [22]
 O'nu hoşnut etmek için hem gündüz hem gece,
 Tapınmaya Tanrı'ya tüm gücü yettiğince. [23]

[21] Athelstan, 925-940 yılları arasındaki İngiltere kralıdır. Regius'ta "Adelstone" ve "Adelstonus" olarak geçmektedir. Bu kralın Öklit (Euklidies) ile ne ilgisi olabilir?... Eğer Regius'un kopyalanmış olduğu özgün yazım da bir şiir biçiminde düzenlenmişse, bundan birkaç dize öncesinde bir diğer başlık bulunması, fakat kopyalama sırasında bunun göz ardı edilmiş olması olasılığı vardır. Yapıcılık Zanaatı 10. yüzyıldan çok daha önceki bir tarihte İngiltere'ye gelmiştir. Bundan önce İngiltere’de bu zanaatın uygulanmamış olması olanaksızdır; çünkü 3. yüzyılda, hatta daha öncesinde yapılmış taş binaların kalıntıları vardır. Bu konuda Cooke Elyazması'nda daha değişik, gene efsanesel fakat daha gerçekçi bir anlatım yer aldığını görmüştük.

[22] Bu tümcenin öznesine dikkat etmek gerekir. Yapıtları gerçekleştirdiği söylenen sanki Kral Athelstan gibi görünüyorsa da, öyle değildir; sözü edilen ''zanaat''tır.

[23] Masonlukta yapılmakta olan tüm işlerin Tanrı'yı hoşnut etme amacına yöneldiği ve tapınım sayıldığı konusu ile sık sık karşılaşacağız. Fakat bunu Latince'deki "Laborare est Orare" (Çalışmak tapınmadır) deyimiyle de bağdaştırmamak gerekir. Burada önemli tutulan, Hıristiyanlığın temel ilkeleri uyarınca Tanrı'ya hizmet etmek ve onun isteğini yerine getirmektir. Biraz biçim değiştirmiş olmakla birlikte, bu eski yükümlülük, Anglosakson Masonluğunda benimsenen Landmarklardan biridir.


İyi, güzel de, Anglosakson Masonluğu’nda benimsenen o LANDMARKLAR’ın neler olduğu bile tam olarak belli değil. İşlerine geldiğinde, aslında eskiden var olmayan ve sonradan oluşturulmuş herhangi bir kural bile hemen “Landmark” oluveriyor; hemen işte bu kuralın “değişmez ve değiştirilemez” olduğundan söz ediliyor. Sonra bir bakıyorsunuz o kural değişmiş; değiştirilmiş. Onun yerine yeni bir değişmez ve değiştirilemez kural getirilip Landmark olarak nitelenmiş. Dolayısıyla bence bu kuralı “Anglosakson masonluğu’nda benimsenen Landmarklardan biri” olarak nitelemek doğru değil.

 
Bu iyi efendi zanaatı pek sevdi. [24]
 Ve onu her bakımdan güçlendirmeye girdi, [25]

[24] Bu kez sözü edilen "iyi efendi'' doğrudan Kral Athelstan'dır.

[25] Kimi masonik araştırıcılar bu konuda şöyle bir görüş ileri sürüyor: “Olmayacak İş!... Kral işini gücünü bırakacak ve Yapıcılık Zanaatı'nı güçlendirmeye girişecek!” Zaten belki de bu yüzden Masonluğun Tarihi'ndeki bu varsayımsal öykü ''Athelstan Efsanesi" olarak da anılır. Belki de burada belirtilmek istenen, yalnızca kralın, zanaatın geliştirilebilmesi için öngörülerek önerilen yeni yöntemlerin ve kuralların uygulanmasına razı olduğu, hatta belki de bunların uygulanmalarını bir krallık buyruğuna bağladığıdır.

 Zanaatta gördüğü çeşitli hata vardı; [26]
 Ülkenin her yanına haberciler yolladı,

[26] İngiliz masonik araştırıcılar, bu noktada “Ne hatası?” diye soruyor. Bu konuda iki ayrı seçenek söz konusu olabilir. Biri, o zamana kadar çeşitli türleriyle uygulanmakta olan Roma Mimari stilidir. Regius'un kaleme alınmış olduğu tarihte artık Gotik Mimari stilinin uygulanmasına başlanmıştır; fakat yazar, bu değişimi çok daha önceki bir tarihe taşımakta ve bu değişimi bir de "gerekçe"ye bağlamaya çalışmaktadır. Diğeri ise, o tarihe kadar Yapıcılık Mesleğinin doğru dürüst ve belirgin kuralları olmayışıdır. Eğer yazarın anlattıklarını bir "gerçek" olarak kabul edecek olursak, ikinci seçenek daha akla yatkın geliyor.

 Bu zanaatta çalışmakta olan masonlar,
 Gelip doğruca onun huzuruna varsınlar,
 Girişsinler bir karşılıklı dayanışmaya,
 Bütün bu hataları ortadan kaldırmaya. [27]

[27] Ardından, sözü edilen hataların giderilebilmesi için Kral Athelstan'ın doğrudan bir girişimde bulunmadığı; Yapıcılık Zanaatı'nı uygulayanları bir araya getirerek bunlara kendi aralarında bir çözüm bulmalarını istediği belirtiliyor. Fakat aslında bunun tam tersi olsa gerektir. Yani yapıcılar bir araya gelerek zanaatın sorunlarını görüşmek istemiş. Bunun için de kraldan izin dileğinde bulunmuş olabilirler. Nitekim bir sonraki dize de bunu doğrular niteliktedir.

 Sonra toplantı yapmalarına izin verdi,
 Ülkenin çok yerlerinden efendiler geldi,  [28]
 Dükler, örller ve hatta baronlar bile vardı,  [29]
 Şövalyeler, silahtarlar, çok kişi katıldı, [30]
 Ve o kentteki tüm büyük ileri gelenler,
 Hepsi kendi derecelerinde birleştiler; [31]

[28] "Efendi" (Lord) sözcüğü bu kez genel anlamda kullanılıyor.

[29] "Örl" (Earl), İngiltere’de Konttan sonraki sırada gelen bir soyludur.

[30] "Silahtar" (Squire), bir Şövalyenin yardımcısıdır.

[31] 926 yılında İngiltere’nin kuzeyindeki York kentinde yapılan toplantıdan söz ediliyor. Diğer kaynaklardan bilindiği üzere, bu toplantıyı Northumberland Kralı Edwin yönetmiştir. Edwin, kimilerine göre Kral Athelstan'ın kardeşi, kimilerine göre ise üvey oğludur. Kimine göre hiçbiri değildir ama Kral Athelstan onu kendine çok yakın bulduğu için ona “kardeşim” demektedir. Bu toplantının aşırı ölçüde önemsenmesi nedeniyle, başkalarınca da önemli sayılabilmesi için, katılmış olanların abartıldıkları görülmektedir. Önemli bir nokta da, toplantıya katılanların, o dönemdeki sınıf ayırımının bir gereği olarak, kendi niteliklerine uygun düşen yerlerde oturduklarıdır.

 Burada bulunmalarının ortak nedeni,
 Düzenlemekti bu masonların birliğini,
 Düşünce alış verişiyle araştırdılar,
 Nasıl yönetilebileceğine baktılar; [32]
 Orada on beş madde üzerinde durmuşlardı,
 Ve on beş noktayı da orada yazmışlardı. [33]

[32] Bağımsız locaların kurulması için İngiltere'de daha o sıralarda kıpırtıların başlamış olduğu anlaşılıyor. Aslında 10: yüzyıl başları bunun için çok erken bir tarihtir. Fakat bu işe ilk kez İngiltere’de girişilmiş olduğunun gösterilebilmesi bakımından, zamanın olabildiğince geri çekilmesine çalışılmış olabilir. Belki de yazarın böyle bir niyeti yoktur; daha önce de görülmüş olduğu gibi, o günlerde geçerli olan bir durumun başlangıcını aslından çok daha erken bir tarihte sanmaktadır. Zaten böyle bir toplantının gerçekten yapılmış olup olmadığı da kesinlikle bilinmediği için, bu olay "York Efsanesi" olarak da anılır. Yapıcılık Mesleğinin yönetiminin, yalnızca masonların eline bırakılmayıp Devlet'in ileri gelenlerinin sıkı denetimi altında olması için, daha başlangıçtan önlemler düşünüldüğü ayrıca dikkat çekicidir. Zaten Orta Çağ'da bunun. başka türlü olması da düşünülemezdi. Fakat Regius'un kaleme alınmış olduğu tarihte, yani 14. yüzyıl sonlarında İngiltere’de, Yapıcılık Zanaatı'nı uygulayan locaların çalışmaları yasalarla düzenlenmiş olduğu için, aristokratik düzeydeki bir denetime gerek kalmamıştır. Ancak bu durum, locaların, Orta Çağ öncesindeki Kolejler gibi tümüyle denetim dışında oldukları anlamında değildir. İngiltere’de devlet denetiminin nasıl işletildiğini, daha sonraki dizelerde göreceğiz.

[33] On beş madde gözden geçirilmiş, on beş nokta da yazılmış... Bu çok önemlidir. Burada sözü edilen "maddeler" Yapıcılık Zanaatı'nın önceden kalma olduğu söylenen kurallarıdır ."Noktalar" ise, sonradan eklenmiş olanlardır. Cooke Elyazması'nda bunların her birinin sayısının dokuz olduğu görülüyor. Kimi masonik araştırıcılar, Cooke Elyazması ile uyum içinde olmayan diğer altı madde ile altı noktayı, Regius'u kaleme alan yazarın uydurduğu görüşündedir. Elbette tüm bunların 10. yüzyıl başlarında düzenlenmiş olabileceği çok kuşkuludur.


Bu yorumda bence göz ardı edilmiş ya da unutulmuş bir konu var. O da Cooke El Yazması adlı eski belgedeki kopukluklar. Kim bilir belki onun da kopyalanmış olduğu özgün belgede on beş madde ve on beş nokta vardı ama kopukluk nedeniyle bunlar dokuza indi ya da indirildi. Belki her iki özgün belge de sıralaması farklı olsa bile aslında aynı şeylerden söz ediyorlardı.
[/font]


Bundan sonra Cooke El Yazması adlı belgenin anlatımından olduğu gibi “on beş madde” bölümüne geçeceğiz.