Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KATHARLAR VE ÖZELLİKLERİ - 1  (Okunma sayısı 4988 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 03, 2010, 11:52:08 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Forumda “Milletler Tarihi” bölümünde bu başlık altında daha önce bir irdeleme yapıp sunmuştum. İlgilenenler için:

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8293.0

Ancak o çalışma, Tapınak Şövalyeleri ile bağlantılı bir konunun kapsamında geçiyordu. Yine ilgilenenler hatta ısrarcı olanlar için yararlanılmış kaynaklardan birini belirteyim: Murat Özgen Ayfer, TAPINAKÇILAR SİYONİSTLER VE MASONLAR (Bu kitaptan söz edişimin nedeni, isteyenin bunu şu anda bilebilme olanağından kaynaklanıyor. Nitekim Sayın ceycet’in bu kitabı önceden okumuş olduğunu biliyorum. Kendisi söylemişti. Belki başka okumuş olanlar da vardır.

Bu başlık altındaki çalışmada da belki aynı şeylerin yinelenmesi söz konusu olabilecek. Ancak konuya bakış açısı farklı. Nitekim bu yüzden forumun bu bölümünde yer alıyor bu kez. Gene çok ilgilenenler için bu kez kaynakların başında daha önce forumun “Kitapevi”  bölümünde bir sunumunu yapmış olduğum Yalçın Kaya’nın “BATI’NIN İKİ YÜZÜ” adlı dört kitaplık serisinin ikinci kitabının yer aldığını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bunu da piyasada bulmak olası.

Önceki sunumda olduğu gibi bunda da tek bir kitaptan doğrudan bir aktarma söz konusu değil. Belki adını verdiğim kitap bu sunuma yarı yarıya diyebileceğim ölçüde bir temel oluşturur ama yazacak olduklarım kendi özel birikimim ile de desteklenecek olduğundan, doğrudan bana özgü bir üslup ile yazılacağından özgün bir nitelik taşıyacak. Şimdiden uzunluğunu kestiremiyorum çünkü aşama aşama yazacağım; sanırım birkaç bölüm sürecek çünkü kapsamlı bir konudur bu. Benim hayli ilgimi çeken bur konu umarım sizin de ilginizi çeker.




Üzerinde ayrıntılı olarak durmayacak olsam da, Katharlardan önce Valdoculuk ve Bogomilcilik akımlarından söz etmek istiyorum. Çünkü, her ne kadar Kathar inancının temeli bir bakıma daha önce anlatmış olduğum Maniciliğe dayanırsa da, Valdocular ile Bogomilciler arada âdeta bir köprü oluşturuyor.


10. yüzyılda, bir Bulgar din adamı Doktor Basileios’un yaydığı bir öğreti, tüm Orta Çağ boyunca Balkanları etkiledi. Buna Bogomilcilik, inananlarına da Bogomiller dendi.

Bogomil, Slav dilinde Tanrı demek olan “Bog" ile “Bana acıyın.” anlamına gelen “milotti” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.  Bu inanç sisteminin ilk çıkış yeri olarak Filibe kenti gösterilir. Eski adı Philadelphia olan Alaşehir dolaylarında da yaygınlaşmıştır. Katolik inançlarına tümüyle aykırı düşen öğretisi, Maniciliğin ilkeleri ile uyum gösterir: “Dünya, kötü meleklerce yaratılmıştır. Şeytan (Satanas) tıpkı İsa gibi Tanrı’nın oğludur. Satanas, babası olan Tanrı’ya başkaldırdığı için kardeşi İsa onu cehenneme kapatmıştır. Tanrı ise insan biçimindedir. Teslis (üçleme) ve töz geçişi (euharisme) inancı saçmadır. İnsan için tek beklenti, Tanrı’nın bağışıdır.”

Bağış (lütuf), Hıristiyanlıkta çok önem verilen bir kavramdır. Hıristiyan felsefesine göre insan, doğuştan bozuk ve günahlarla yüklenmiş bir yaratıktır. Bundan kurtulmak için Tanrı’nın bağışını dilemek ve beklemekten başka yapabileceği bir şey yoktur. Bunun için ise Kilise’nin aracılık etmesi gerekmektedir.

Bogomilciliğin Kilise’yi en çok rahatsız eden bu bağışlama anlayışı, bu inancın sapkın sayılmasına neden olmuş ve Kilise bu inanç ile amansızca savaşmıştır. Doktor Basileios, 1118 yılında Bizans İmparatoru Alexios Komnenos’un buyruğu ile bir sinod meclisi önünde yargılanıp diri diri yakılmaya mahkûm edilmiştir.

Bogomil inancı Dalmaçya ve Balkanların kuzeyindeki Slav halkı arasında da yaygınlaşmıştı. Hıristiyan kral ve prenslerin baskısı altında zor günler geçiren Bogomil Slavları, Osmanlıların bu toprakları ele geçirmesi sonrasında, topluca din değiştirerek Müslümanlığı kabul ettiler. Günümüzdeki Boşnakların kökünün eski Bogomil inançlılarından geldiği söylenir.

Bu özetten sonra bir de Valdoculara bakalım.

12. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’nın Lyon kentinde Pierre Valdo adlı zengin bir tüccar, varını yoğunu elden çıkarıp, Kilise ile de ilişkisini kesip, kendi başına bir Hıristiyan tarikatı kurdu. (Bu kişinin adı Fransızcada Vaudois, İtalyancada Valdesi olarak geçiyor. Dilimizde Valdo denmiş.) Valdo, İsa’nın ilkel Hıristiyanlığına dönmek, bunun için de yoksul olmak gerektiğini savunmaya girişti. İsa, insanlara yoksulluğu öven vaazlar vermemiş miydi? Mal ve mülk edinmenin gereksizliğini söylememiş miydi? Yoksulluk yandaşlığı, Hıristiyanlığın İsa’nın asıl önerilerine dönüşmesini sağlardı.

Valdo bir din adamı değildi. Kutsal Kitapların Helence ve İbranice olanlarını kullanıyordu. Bunun için de Kilise’nin tepkisini çekmişti. 1179 yılında Roma’da toplanan 3. Laterano Konsili’ne katılmış, ettiği yoksulluk yemini Papa 3. Alexander tarafından da onaylanmıştı. Ancak Kilise onun öğretisine karşıydı. O ise “yoksullar” olarak anılan havarileriyle birlikte vaaz vermeyi sürdürüyordu.

1184 yılında Papa 3. Lucius, “Ad Abolendam” adlı buyruğuyla Valdo’yu aforoz etti. Bu karar 1215 yılında toplanan 4. Laterano Konsili’nde de onaylandı. Bunun üzerine Valdocular, bazı kutsama âyinlerini bir yana bırakarak açıkça Katolik Kilisesi’ne cephe aldı. İncil’de söylenenlerin dışında hiçbir kural, tören ve yükümlülüğü tanımadıklarını ilân ettiler. Çarmıha gerilmiş olan İsa heykelciklerine tapınma gibi Katolik inancına özgü uygulamalara, yemin etmeyi zorunlu sayan sivil mahkemelere karşı çıktılar. Bu tutumları nedeniyle de, Kilise tarafından sapkın sayıldılar.

Valdocuların Avrupa’da hızla yayılıp Kuzey Fransa, İspanya, Felemenk, Almanya, Güney İtalya, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde hayli yandaş bulması üzerine Kilise, aforozla yetinmeyip baskı ve idamlara yöneldi. İtalya’nın Piemonte bölgesindeki Pignerol kasabasını kutsal kent olarak kabul eden Valdocular, engizisyon görevlileriyle sürekli savaştı hatta 1365 ve 1374’de kimilerini öldürdüler.

Valdocular, Fransa Kralı 1. François döneminde Aix-en-Provénce mahkemesinin bir kararı üzerine düzenlenen bir baskında katledildi. Binlerce Valdocu birkaç gün içinde öldürüldü. Ancak tüm baskı ve kıyımlara karşın kökleri kazınamadı. Piemonte, Lombardia, Toscana ve Sicilya’da kendi inançları ile yaşamlarını sürdürdüler.

Valdoculuk, Reformasyon sonrasında bile ortadan kalkmadı. 18. yüzyıla gelindiğinde, bazı yörelerden silindiler ama varlıklarını günümüz bile korudukları yerler de var. Günümüzde, özellikle ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinin Burke iline bağlı Valdese yöresinde yoğun oldukları biliniyor.





Bunları sadece izleyen bölümde daha ayrıntılı olarak girişeceğim Kathar inancının nasıl bir ortamda ortaya çıktığının daha iyi anlaşılabilmesi bakımından kısaca anlattım. Şu halde asıl konumuzun başlangıcı izleyecek bölümde olacak.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2540 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2009, 08:09:04 öö
Gönderen: ADAM
16 Yanıt
14034 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2013, 04:02:41 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
8580 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2010, 08:23:23 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
4548 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 12, 2009, 05:45:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3309 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 13, 2009, 02:40:22 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4627 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2009, 12:32:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3671 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 04, 2010, 02:00:32 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2760 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 07, 2010, 08:36:53 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3880 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 08:15:17 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5354 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2014, 10:45:00 öö
Gönderen: ADAM