Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ana amaç bilge olmak, ya sonrası, ya halk?  (Okunma sayısı 2363 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 15, 2022, 07:30:13 ös

Sufilikte kemâle ermek, ya da diyelim ki masonlukta üstad olmak, aydınlanmak, yeterli midir?

İnsanın kendini keşfetmesi önemli bir amaç ve hedeftir , kâbul ediyorum. Ama bu ışığı kendi etrafındakiler dışına yayamıyorsan ya da bu ışığı genele, halka indiremiyorsan, ya da hiç böyle bir amacın yoksa bana göre bu bir eksiklik. Bu durum tabiki benim için de geçerli. Ama en azından kendi küçük düşünce sistemimde genele yayma gibi bir amacım var, şu an bu mümkün değil orası ayrı.

Masonlar, içlerinden, halkı aydınlatacak bir lider çıkartamaz mi? Amerika'nın kuruluşunda nasıl ki masonik kurucu babalar etkili olduysa ve ABD'yi medeniyetin beşiği hâline getirdiyse, Türkiye'den de böyle liderler çıkamaz mı? Atatürk çıktı, ona da zaten mason değildi diyorsunuz.

Yoksa doğası gereği kâmil olan lider, lider olan kâmil olamıyor mu? Erenler; Kral - büyücü ilişkisinde, ya da padişah - bilge ilişkisinde büyücü ve ya bilgeyi oynamak zorunda mı? İkisini birden oynayamaz mı?

Demek istediğim masonlardan lider çıkamaz mı?

Bence çıkmalı, keşke çıksa...

Sevgiler.


« Son Düzenleme: Mart 15, 2022, 07:33:08 ös Gönderen: Mandıra Filozofu »
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Mart 16, 2022, 01:57:48 öö
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Mandıra Filozofu,

Eksiklik olarak belirtmişsiniz fakat masonluğun içinde gizli öğreti temeli vardır. 
Masonluk, kardeşlik örgütüdür. Biz tüm kardeşlerimizle kolektif bir çalışma içerisindeyizdir.

Masonluk, hiç karşılık beklemeden birine yardım etmek gibidir. Öğretisi gizli olduğu gibi, katkıları da gizli olmalıdır. Vatanına ve insanlığa katkı sunmak için bir lider çıkartmaya ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki bu, taraf ve bertaraf olaylarını meydana getirir.

Mustafa Kemal Atatürk meselesine gelince… Bizim kültürümüzde bir meşrulaştırma çabası var ki sormayın!

Hemen araştırıyoruz, ünlü masonlar, kurucu masonlar, zengin masonlar, sanatçı masonlar, politikacı masonlar, şu masonlar bu masonlar…

Burası ün veya şöhret kapısı değildir. İnsanı şöhretli yapan, hayattaki seçimleri ve yaptıklarıdır.
Bu iyi şöhrette olabilir, kötü şöhrette olabilir.

Neyse şimdilik bu kadar yazayım, ana konudan sapmayalım. 

 
 


Mart 16, 2022, 09:24:58 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 50
  • Cinsiyet: Bay

Sufilikte kemâle ermek, ya da diyelim ki masonlukta üstad olmak, aydınlanmak, yeterli midir?

İnsanın kendini keşfetmesi önemli bir amaç ve hedeftir , kâbul ediyorum. Ama bu ışığı kendi etrafındakiler dışına yayamıyorsan ya da bu ışığı genele, halka indiremiyorsan, ya da hiç böyle bir amacın yoksa bana göre bu bir eksiklik. Bu durum tabiki benim için de geçerli. Ama en azından kendi küçük düşünce sistemimde genele yayma gibi bir amacım var, şu an bu mümkün değil orası ayrı.

Masonlar, içlerinden, halkı aydınlatacak bir lider çıkartamaz mi? Amerika'nın kuruluşunda nasıl ki masonik kurucu babalar etkili olduysa ve ABD'yi medeniyetin beşiği hâline getirdiyse, Türkiye'den de böyle liderler çıkamaz mı? Atatürk çıktı, ona da zaten mason değildi diyorsunuz.

Yoksa doğası gereği kâmil olan lider, lider olan kâmil olamıyor mu? Erenler; Kral - büyücü ilişkisinde, ya da padişah - bilge ilişkisinde büyücü ve ya bilgeyi oynamak zorunda mı? İkisini birden oynayamaz mı?

Demek istediğim masonlardan lider çıkamaz mı?

Bence çıkmalı, keşke çıksa...

Sevgiler.

Ben sadece kamil insan bağlamında birkaç şey söyleyeceğim. Diğer konuda zaten birkaç şey söylenmiş. Tarih, içlerindeki ışığı etrafındaki ışıktan anlamayan, karanlığa âşık insanlara ifşa edip veya etmeye çalışıp idam edilen, derisi yüzülen, bir şekilde halk tarafından öldürülen bilgelerle dolu. Hallâc-ı Mansûr, Nesîmî, Pir Sultan Abdal  bunlardan bazıları. Halk pek anlamaz ışıktan, aydınlıktan. Halk doğduğunda var olup ona aktarılan kültüre göre yaşar. O (halktan bir birey) kolektif belleğin kıskacındadır ve ait olduğu o grubun belleği buna (ışığa, sevgiye) müsait değilse ilk gördüğü ışık zerresine kin ve nefretle koşar. Yok etmek için.
Günümüzde çoğu toplum böyledir maalesef. Bu  forumda "3 büyük din" diye açılan başlık altındaki insanlar da böyledir. Tabii ki  genellemiyorum ancak bu kültür daireleri insanları öyle yetiştirir.  Nesimi'yi, Pir Sulan'ı yaratan bağlam çoktan yok edildi. Artık putlara tapıyor insanlar, sırf ritüeli yerine getirmek, getirmiş olmak için. O mutasavvıfların "bana seni gerek seni" anlayışı yok artık.   Ya da diğer bir deyişle, Nietzsche'nin deyişiyle "tanrı öldü"

Bir de şuradan bir alıntı yapayım. Ben lise yıllarımda meraktan araştırırken bir kitaba denk gelmiştim. Hermes Trismegistus   tarafından günümüze gelen öğretiler olduğuna inanılıyor, adı Kybalion.  Yani gerçe mi değil mi bilmem ben. Burada bir söz vardı ve çok hoşuma gitmişti.  O zaman da anlamıştım ama şu an daha iyi anlıyorum. Onun için yıllardır  karakterini iyi bilmediğim kimseyle tartışmıyor, bir şeyler anlatmaya çalışmıyorum. Günümüzde ekonomik durumdan acı çeken gençlerin,  onları anlamayıp şu düzene âşık olan  yaşlılara bir şeyler anlatmaya çalışıp kendilerini paralamaları beni çok üzüyor mesela. Sonuç saatlerce süren karşılıklı bağırışıma.   Aslında bu kadar yazmadan sözü yazsam da sorunun cevabını vermiş olurdum:

"Bilgeliğin dudakları anlamayan kulaklara kapalıdır" 


Mart 16, 2022, 09:24:33 ös
Yanıtla #3

Bu bir teşbih tabi, ancak bunu bile "ne yani biz domuz muyuz" diye anlayacaklar olabilir. Yine de ben ekleyeyim... İsa demişki:

"Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.” Matta 7:6

Sayın KAM tam yerinde alıntı yapmış:

"Bilgeliğin dudakları anlamayan kulaklara kapalıdır" 

Ancak genellikle bu sözün arkasında bir başka cümle daha seslendirilir.

"Öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar."

Sayın Anarchosa, bilgiyi halka yaymaya çalışmak, ham insana vermek, risklidir, dogrudur. Tarihte, genelde, bunu yapmaya çalışanlar hep azap çekmiş, ya da öldürülmüşlerdir.

Ama günümüz dünyasında, bizim ve bizden önceki nesillerin bir kısmı, genç neslin büyük kısmı bu bilgileri sindirebilecek kapasitede. Muhtemelen bilgi çağında olmamız, internet ve sosyal medyanın kullanım yoğunluğunun bunda çok etkisi var.

Peki hala risk var mı derseniz, evet bence de var. Ama eski zamanlara göre çok daha az. Artık ortaçağ Avrupa-İslam coğrafyasında değiliz, uzay ve bilgi çağındayız. Globalleştik, globalleşmeye de devam ediyoruz.

Halkı çok da cahil görmemek gerekir.  Halkın içinde ezoterik bilgileri belki reddedecek ve karşı cephe olacak çok kişi ve grup oluşur ama bir o kadar da sizlerin yanında duracak kişi ve grup oluşur. Belki büyük sıkıntılar çıkar belki de kısa bir sürede halk ezoterik bilgiyi kabullenmeye başlar.

Bugün olmasa bile yakın zamanda küresel aydınlanmanın gerçekleşeceğine inanıyorum. Bizler (eğer biraz daha yaşarsak) muhtemelen görürüz, bu kadar yakın yani.

Sevgiler sayın Anarchosa.
« Son Düzenleme: Mart 16, 2022, 09:26:56 ös Gönderen: Mandıra Filozofu »
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Mart 16, 2022, 10:39:58 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 321
  • Cinsiyet: Bay

Hallac-ı Mansur, En-el Hak dediği için acımasızca katledildi. Söylediği o dönem hiç anlaşılmadı. Zaman içerisinde anlaşılmaya başlandı. Günümüzde dahi anlamayanlar çıkacaktır eminim.

Başka bir örnek; Kabala ile uğraşanlara deli demişler şimdi ise internet üzerinden dersleri veriliyor.

Her bilgi herkese verilemez. Kötüye kullanabilir ya da size zarar verebilir.

Plato'nun magara alegorisinde, magaradan dışarı çıkıp ışığı gören, diğer gördüklerinin yansıma olduğunu anlayan insanı düşünün içeridekilere bunu anlatabildi mi ?

İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil prensipleri ve inançlarıdır.   A. Einstein


Mart 17, 2022, 02:17:54 öö
Yanıtla #5
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Sn burakc,

Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Ben orta çağ örneği verecektim ama sizin yorumunuzdan sonra içinde bulunduğumuz dönemi gözümde çok büyütmüş olduğumu farkettim.
Zamanda geriye, orta çağ dönemine ışınlansak ve bu dönem bildiklerimizi halka söylesek, büyük ihtimalle büyücü denilerek yakılırdık.

Bilgi çağında olduğumuzu düşünmüyorum. İçinde bulunduğumuz çağ tüketim çağıdır.
Bilgiye kolayca erişmek, bilgiye gösterilen hürmeti de azalttı. Sn ANARCHOSA’nın açtığı konuya atıf yapayım,
“ağır ağır çıkmalı merdivenlerden”

Çünkü aslolan bilgi değildir, bilgiye giden yolda yürümektir. Bu bir süreçtir ve insan bu zaman zarfında demlenir.

Bugün Z kuşağının en büyük sorunu da budur. Bilgiye çabuk erişebildikleri için büyüğe karşı saygıları azalmıştır.
Çünkü bilgi ceplerinde. Bugün sanal zekadan ve robotların insanlaştırılmasından bahsederken, insanların da robotlaşmaya başladığını kaçırıyoruz.

İnsan yaşlandıkça beyin organı büzülür ve küçülür. Ve fakat tecrübe kazanır. İnsan mekanik bir parça değildir. Mekanik bir parça yaşlandıkça iş göremez hale gelir. İnsan yaşlandıkça yönlendirme gücüne sahip olur.

Bunun içindir ki, eski insanlar kabiledeki en yaşlı üyeye bakarlarmış.
Kabilenin en yaşlı üyesi, ayaklandığında ve elini kaşlarının üzerinde gölgelik yaptığında; baktığı yöne doğru, uzak diyarlara yolculuk başlarmış.

Yön - Yönlen - Yönlendiren
Yönü Gösteren, Yönlendiren : Bilge yaşlı
Yönlenen : Kabile

Peki, beyin organı küçülmüş, görece hızını da kaybetmiş bu yaşlı, nasıl biliyor da yön veriyor kabileye?
Yolculukla… Çünkü uzay zamanda ve hayatın X Y Z boyutunda demlenmiş.

Sn Mandıra Filozofu,

Siz aksini söylemişsiniz fakat gayet islam coğrafyasındayız. Uzay ve bilgi çağındayız… Acaba? Kim ve kaç kişiler?
Gelin bir deney yapalım,

Şehrin en kalabalık ve işlek yerinde bir meydan bulun. Bir elinize din kitabı, bir elinize de bıçak alın. “Ey ahali din elden gidiyor!” diye bir nida atın, 5 dakikaya arkanızda 15 kişi toplayamazsanız gelin bir daha konuşalım.
Alın size çağ ve coğrafya.

Çok uzattım,

Konfüçyüs demişki,

“Kuyunun içindeki insan, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar görür.”

Biz dibimizden yukarı çıkamadıkça, etrafta olan biten hiçbir şeyi göremeyiz.
Hayat, kuyunun dibinden internetle bilgi aramayla olmuyor maalesef. Kaldı ki internette çekmez orada ya, neyse…

Coelho’nun Simyacı kitabındaki Santiago’sunu hatırlayalım.

Hazinesini nasıl bulduğunu hatırladınız mı?

Evet, yolculukla…
« Son Düzenleme: Mart 17, 2022, 02:25:20 öö Gönderen: Mars »