Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İhanetv *** Toplum olarak ihaneti izliyoruz....  (Okunma sayısı 6363 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 16, 2010, 10:51:47 ös
  • Ziyaretçi

İhanetv


Dizilerde 'ihanet teması' yok satıyor! Üniversiteliler 'kocasını aldatan eş'i ödüle boğuyor. Sokaktaki vatandaş reality'lerde 'yasak aşk' itirafları sıralıyor. İşte muhafazakarlaşma gölgesinde ilişki sosyolojisi

Türkiye muhafazakarlaşıyor mu?' tartışması alevlenirken,  aldatma temalı diziler reyting listelerinde bir numaraya yükseldi. Yapımcı ve senaristler, işin sırrını çözünce neredeyse tüm senaryolara bir aldatma hikayesi eklemeye başladı. Ekran başındaki izleyici, ihtiraslı aşklarla heyecanlanmakla yetinmedi, aldatan kahramanları hem reyting listelerinde hem de anketlerde ödüllendirdi. 'Yılın En İyi Oyuncuları' en iyi aldatan isimler arasından seçilirken, sosyologlar, televizyon eleştirmenleri ve dizilerin kahramanları neden bu hikayelerin izleyici üzerinde büyük bir etki yarattığını inceledi.  'İhanet neden tutuyor?', işte cevabı:

BİHTER FENOMEN OLDU
Behlül (Kıvanç Tatlıtuğ) amcası Adnan Bey'in (Selçuk Yöntem) eşi Bihter (Beren Saat) ile yasak aşk yaşıyor. Bu ilişkiden haberi olan Bihter'in annesi Firdevs Hanım (Nebahat Çehre) kızının evliliğini kurtarmak için Adnan'ın kızı Nihal'i (Hazal Kaya) devreye sokuyor. Firdevs Hanım'ın planı Bihter ile Behlül'ün arasını açıyor. Nihal'in masum aşkına yenik düşen Behlül, nişanlamaya karar veriyor.

Masum aldatma!
Ömer (İsmail Filiz) ile büyük aşk yaşayan Eyşan (Cansu Dere), aşkını Cengiz (Yiğit Özşener) ile aldatır. Cengiz'le evlenen Eyşan yıllar sonra yüz ameliyatı olan ve Ezel ismiyle geri dönen Ömer'i (Kenan İmirzalıoğlu) tanımaz ve Ezel'le birlikte olmaya başlayarak Cengiz'e ihanet eder.

MASUMİYET, YEŞİLÇAM'DA KALDI
Türkan Şoray - Oyuncu Türk toplumu çok değişti
Her olayı dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerek. Bizim film çevirdiğimiz dönemden bugüne Türk toplumu çok değişti. Ayağı yere basan bir kişilik canlandırınca, belirli bir ölçüde cinselliğini de yansıtmak gerekiyor. Sevişme sahnesi gerekiyorsa, olmalı.

Nebahat Çehre - Oyuncu Yapamadıklarını seyrediyorlar
BazI görüşler beni çok şaşırtıyor. Dizide kızının evliliğini kurtarmaya çalışan bir anneyim. Yolda çevirip 'Firdevs Hanım neden aşıkları ayırmaya çalışıyorsun?' diye kızıyorlar. Yapamadıklarını seyretmeyi seviyorlar. Dizideki heyecan onlara çok cazip geliyor.

SOSYOLOGLAR 'ÇAPRAZ İLİŞKİLER'İ YORUMLADI
Nilüfer Narlı-Bahçeşehir Üniversitesi Aldatma reality    şovların da starı
Türkiye'de siyasal görüş ve yaşam tarzında büyük bir çeşitlilik gözlemleniyor. Dolayısıyla muhafazakar değerlerin yükselmesinin monolotik bir yansımasını popüler kültürde, filmlerde ve dizilerde görmemiz beklenemez. Televizyon dizilerinin Türkiye'deki sosyal yaşantının kısmen yansıması olduğunu düşünürsek, Türkiye'de artık evlilik içindeki sorunlar, boşanma, aldatma konuları reality şovlarda da açıkça seyrediliyor ve tartışılıp, konuşuluyor.
 

Hülya Uğur Tanrıöver - Galatasaray Üniversitesi Muhafazakarlar da rahatlıkla seyrediyor
Aldatma temalı diziler, hiç olmadığı kadar gözde çünkü  Türk dizileri son 12 yılda dönüşüme uğradı. Cinsel hayat senaryolara girdi. Artık dizilerdeki karakterlerin de cinsel hayatı var. Eskiden birbirlerinin ellerine bile dokunmayan sevgilileri izlerdik. Artık diziler gerçek hayata daha yakın. Seven insanlar birbirine dokunuyor, öpüşüyor. Kimi evli değil, kimi eşini aldatıyor. Evet, muhafazakar ve geniş bir grup var ancak Türkiye onlardan oluşmuyor.  Ayrıca muhafazakar insanlar da bu dizileri rahatlıkla seyredebiliyor.


Emre Gökalp Anadolu Üniversitesi  Cinsellik bastırılıyor ama kışkırtılıyor da
Bu durum muhafazakarlaşmanın zannettiğimiz gibi olmadığını, çelişkili gözüken süreçlerin bir arada olabilirliğini kanıtlıyor. Türkiye'de son yıllarda hissedilir bir muhafazakarlaşma söz konusu, ancak son 20 yıldır küresel tüketim kültürüyle iç içe geçen bir kültürel hava da var. Bu, tüketim kültürünün hazcı özelliği ile hep yenisini ve fazlasını isteyen boyutuyla ilişkili. Cinselliğin bastırılması kadar 80'ler sonrasında başta medya dolayısıyla kışkırtıldığı da bir gerçek.


Feyza Ak Akyol Galatasaray Üniversitesi Artık kadınlar da aldatıyor
Durum, aldatmanın çoğalması değil kadın karakterlerin de artık aldatması. Bu dizilerde (Ezel, Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Bu Kalp Seni Unutur mu? gibi) geçmişte erkeklerin kontrolünde olan bireysel özgürlüğün, artık kadın karakterlere de atfedildiğini görüyoruz. Özellikle kadınların eşlerini/sevgililerini aldatacak kadar, güçlü (Ferhunde/Yaprak Dökümü), aşık (Cemile/ Bu Kalp Seni Unutur mu?), kötü (Eyşan/ Ezel), arzulu (Bihter/Aşk-ı Memnu) olmaları alışık olduğumuz bir temsil değil tabii. Ama alışacağımız kesin. Cinsel ilişki sadece çocuk doğurmak için bir araç değil aynı zamanda hiyerarşik yapıları da düzenliyor. Esas mesele erkeklerin cinsellik üzerindeki bu iktidarı nasıl paylaşacakları.

Agah Özgüç - Eleştirmen Erkekler maçolaşıyor sevdalar psikopatlaşıyor
Aldatma öyle bir hale geldi ki, erkekler maçolaşıyor ve sevdalar psikopatlaşıyor. Garip ve yeni bir durum bu. Sigara, içki içme sahnelerini buzlayan kontrol mekanizmasının böyle bir şeye nasıl göz yumması büyük çelişki. Televizyonlar aldatma üzerinden rant sağlıyor. Dengeler değişiyor. Kadınların cinsel özgürlüklerini düşünün. Türkan Şoray, Müjde Ar filmlerini düşünün. Müjde Ar'ın açtığı yol devam ediyor. Artık vamplık her kadın için geçerli. Bu da ekrana yansıyor.

Mesut Yar - TV eleştirmeni Fantezi diye algılanması hastalık işareti
İçİne kapanan toplumlarda günah olarak algılanan birçok şey fantastikleşiyor. Aldatma açık toplumun dertlerinden biri. Ama fantezi olarak algılanması  sağlıklı değil. Dudaktan dudağa öpüşmeye 'yuh' denildiği bir ortamda aldatmaya dudak ısırarak bakılması tuhaf. Bu durum bence Türkiye'nin hastalandığını gösteriyor. Bence bu da bir moda, gelip geçici bir dönem. Umarım burada kalır ve aldatmanın ötesine gitmez.

Sina Koloğlu -  TV eleştirmeni Toplum için özgürlüğün çıkış yolu!
Muhafazakarlığın altında yatan temalardan biri de aldatma. Gündüz kuşağındaki programlarda anlatılan sorunların başında aldatma, eşini evden kovma, kuma getirme var. Toplum muhfazakarlaşırken bu temalar ilgi çekiyor. Aldatma veya evlilik dışı olan çocuk, senaryonun inşasında normal görünüyor. Aslında bu da muhafazakar olduğu söylenen toplumdaki ilişkilerin bir çıkmazda olduğunun göstergesi. Seyirci bu hikayeleri belki de kendi özgürlüğünü yaşayamanın verdiği bir çıkış yolu olarak görüyor: Mutlu olmadığını yaşamak yerine mutlu olanın yaşanacağı bir çıkış yolu. Öteki türlü ahlaksızca bir bakış açısı altında bu konunun işlenmesi insanları rahatsız eder. Rrahatsız etmiyorsa toplumun kendi rahatsızlığı söz konusu.


Kaynak: http://www.aksam.com.tr/2010/01/16/haber/guncel/9099/ihanetv.html


Ocak 16, 2010, 10:53:40 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Toplumdaki değişimi yansıtan bu haberle ilgili yorumlarınızı ve gözlemlerinizi paylaşmanız ümidi ile....


Ocak 17, 2010, 12:01:35 ös
Yanıtla #2

Tek kelimeyle korkunç bir tablo diyebilirim. Elbette düzeltilmesi zaman alacaktır. Ama bu hususta Sosyologların gerektiği gibi -yapılması gereken görevlerini- icraa edemediklerini düşünüyorum. Toplumların ve bireylerin giderek bozulmaya uğrayan durumlarının acil bir müdaheleyle düzeltilmesi ancak ve ancak Birey- Toplum ve Dünya bilincinin daha üst aşamalara çıkartılmasıyla mümkün olunabilir.

Bağışlayın, belki farklı şeylerden söz ediyorum ama aklıma gelen düşünceler genelde bu yönde olduğu için eğilimim gereği bu şekilde bir açıklama yapmam mümkün olunabiliniyor. Umarım düşüncelerimle ve fikirlerimle bir rahatsızlık teşkil etmiyorumdur. Sadece paylaşıma ortak olmak ve bu sayede daha iyi bir fikir alışverişinin sağlanılacağı düşüncesindeyim:)

Saygılarımla,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 12:49:43 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Çok haklısınız sn Isabella,

Haddizatında, bu haberi yapanlar oldukça geniş alanlardan insanların düşüncelerini de aktarmış. Ancak bu durum özellikle *ahlaki dağılma*nın uyarı sinyalleri olarak bakıldığında; salt sosyologlardan çözüm beklemek sağlıklı olmaz. Çünki bu durum her bireyin psikolojisinden, özelden genele, tümevarım şeklinde zuhur ediyor.

Ayrıca geleneksel *doğal* bilim yaklaşımı ile, sosyologların yapabileceği, bugünki gibi çöküntüyü haber vermektir -ki zaten olay bitmiştir. Hatta, deneysel vs ile açıkladıkları zaman korkarım ki, sadece literatürel bir gözlem unsuru olacaktır ancak, şu andaki durum....

Ancak, işin daha farklı boyutu, dediğiniz gibi, bir şekilde müdahale ile, insan doğasının gereği olan erdemli yola doğru yükseltilmesi temennim olsa da, kim nasıl müdahale edebilir?

Arzuların, sonuçları zararlı olmasına rağmen, insanların bu arzuların/isteklerin peşinden koşması, durumunda, bunun yanlış olduğu ve toplumu kökten sarsacağı gerçeğini de hesaba kattığımızda, müdahale ile özgürlükler/serbestlikler ne şekilde çatışır ve çakışır?

Benim merak ettiğim konu bu aslında, yanlış olduğu bilinen bir olay yahut istek, fiil ya da duygu, hangi şiddette olursa olsun, *doğruluk* yaptırımlarını nasıl karşılar? Liberalleşme/serbestleşme kavramları ile bakıldığında, toplum ve bireyleri koruma amaçlı hareketler/sınırlamalar  engel midir?


-not: genele açık herhangibir site yahut forum, benim şahsi keyfiyatıma ait değildir, sorumlu olan site admin/owner dır ki, aksi bir ahlaki-hukuki sorun olmadığı müddetçe, benim kimsenin açtığı tartışmaya yahut benim açtığım konulara ekleyeceği bilgi paylaşımlarına müdahale  hakkım olamaz....

saygılar
« Son Düzenleme: Ocak 17, 2010, 12:57:35 ös Gönderen: cardiffmonster »


Ocak 17, 2010, 01:04:21 ös
Yanıtla #4

Arzuların, sonuçları zararlı olmasına rağmen, insanların bu arzuların/isteklerin peşinden koşması, durumunda, bunun yanlış olduğu ve toplumu kökten sarsacağı gerçeğini de hesaba kattığımızda, müdahale ile özgürlükler/serbestlikler ne şekilde çatışır ve çakışır?


Beni düşüncelerinizle hayrete düşürdüğünüzü belirtmek isterim Sevgili Cardiffmonster; çok güzel noktalara temas ettiniz. Güzel ve hassas noktalara değinmeniz nedeniyle sahip olduğum bazı düşüncelerimi de sayenizde açığa çıkarmış oluyorum. Bazı şeyler vardır ki, ne yazıkki kendiliğinden oluşmuyor. Muhakkak bir sebep ya da etken olmalı.. Tıpkı sebeplerin neticeyi doğurduğu gibi..

Bakınız bu müdahale, elbette Insan doğası gereği şuanki bilinç durumumuzu göz önünde bulundurursak bunu anlayabilmemiz belki tam manasıyla güçleşir. Ancak bu müdahalenin de tıpkı 'doğanın yasaları' gibi bazan kendiliğinden de gerçekleşebilmektedir. Nasıl ki bazı şeyler yaşadığımız dünyada birçok şeyi farkettirmeden/sezdirmeden kendiliğinden oluşuyormuş gibi gözükse de aslında bu gerçekleşen durum ( bunu her türlü dünyasal olay gibi ele alabilirsiniz- savaş- doğa felaketleri- facialar vs. ) aslında mahiyeti gereği gerçekleşmesine zemin hazırlayan belki de bin yıllık bir birikimin sonucu olabilir.

Temeline indiğimizde ise gerçekleşen her olayın daha da derininin olduğunu düşünebilirsek, herşeyin zaten kendiliğinden oluşmadığı ve bu sayede de görünenden çok görünmeyenlerin bize sadece küçük bir kısmını aksettirdiğini de farketmiş oluruz. Gözlemleme yeteneğimizi daha da arttırdığımızı düşünürsek zaten dünya psikologları ve aynı durumda sosyologlarının da belirli bir yerde tıkandıkları ve toplumsal- bireysel sorunlara bir çözüm bulamadıkları da bir gerçektir. Olayı bu açıdan düşündüğümüzde ise sorun zaten içinden çıkılmaz bir hal alacak ve böylelikle de sorunların çözümü 'bizce' imkansız hale gelecektir.

Ama ben inanıyorum ki, dünyamız şuanda tam bir sarsıntılı- sancılı zor günlerini yaşamaktadır. Elbette zor eşiklerden geçmemiz gerekecektir ki zaten yaşadığımız bu durum her ne kadar bizim için zor günler geçirmemizi sağlıyorsa ki bunun sonrasında yaşayacağımız güzellikler, kendiliğinden düzene binmiş gibi gözüken dünya yaşamıyla güzeliklerin tadına daha iyi varacağımızı düşünüyorum. Bunların olması gerekti Sevgili Cardiffmonster; olmalıydı ki Sizin de 'Anlat Bana' adlı konunuzda yazdığınız Şiirin anlamı tam manasıyla anlaşılabilinsin..

Saygılarla,    
 

 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 01:23:15 ös
Yanıtla #5

Çünki bu durum her bireyin psikolojisinden, özelden genele, tümevarım şeklinde zuhur ediyor.

Elbette. Bu durumun düzeltilmesi için öncelikle bireylerden başlayarak bahsettiğiniz şekilde bir tümevarım misali toplumlara doğru yönelinmesi gerekir. Ama şuanki dünya yaşam şeklini ve toplumların idare ediliş yöntemlerini, programlarını incelersek altyapıda bir hayli zorluk yaşayan çeşitli alanlarda sürekli sorun çıkan bir durumda olmamız nedeniyle elbetteki böyle bir uygulama dünyamız ve Insanlar için neredeyse bir hayal ötesi olmaktadır.

Insanların algı seviyesinin değişmesi, tabularından kurtulmaları nasıl mümkün olabilir? Insanların bir kısmını düzelttiğinizi düşünelim, hepsine birden ulaşmanız nasıl imkan sağlayabilir? Toplumun en ufak birimi olan Aile olgusunda ne tür değişimler yapılabilinmeli ki, sağlıklı çocuklar büyüyüp yetişsinler.. Görülüyor ki gün geçtikçe aile yapısında olan çalkantılar bireyleri daha farklı belki de kötü sonuçlara götürmektedir. Onu bırakalım, aile yapısında ki bu gerçekte gerçekleşmesi muhtemel olmayan bir durumdur, bu durumu düzelttiğinizi düşünelim; o halde eğitim yuvalarında ne gibi köklü değişimler yapılarak öğrencilerin ileriye dönük daha bilinçli birer yurttaş olmaları sağlanılsın? Yine iş alanında yürürlükte olan yasaların, talimatların, genelgelerin nasıl ve ne şekilde değiştirilmesi gerekir ki, daha çok verimli iş alanları yaratılabilinsin? Bütün bunların dışında giderek bozulmaya yüz tutan toplumsal olaylarda yaşanan vahşet içerikli olayların oluşmasının şimdiye kadar süregiden Hukuk, ne şekilde değişmeli ki günümüze dek süregelen yaptırımlarının, kurallarının bu gibi toplumsal ve vahşet içerikli durumların, olayların önüne geçemediğini pekala görebiliyor ve farkedebiliyoruz.

Ülkeler arası siyasal ve ekonomik olayların tam sağlıklı bir duruma geçebilmesi için tek yönlülük yerine çok değişkenli ve temelini 'Insan bilinci' oluşturan bir anlayışın hakim olabilmesi için şimdiye kadar yaşanılan savaşların temelinde hep bir çıkar/menfaat ve hükmedebilme anlayışının getirisinin sonuçlarının da Insanlık için hiçbir biçimde yarar/fayda sağlayamadığını hiç kanıksayamadık mı?

Temelinden yapılacak köklü bir değişimi Dünyamızın yaşaması şarttır. Insanlık için en iyi Dünya düzeni hangisiyse artık onun hakimiyetinde yaşanılması gerektiği düşüncesinde ve kanısındayım.

 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 01:28:58 ös
Yanıtla #6

Ayrıca geleneksel *doğal* bilim yaklaşımı ile, sosyologların yapabileceği, bugünki gibi çöküntüyü haber vermektir -ki zaten olay bitmiştir. Hatta, deneysel vs ile açıkladıkları zaman korkarım ki, sadece literatürel bir gözlem unsuru olacaktır ancak, şu andaki durum....


Şu anki durumu, yaşanılan ve daha yaşanılacak şeyleri bize, yani Insanlığa çok önceleri Kutsal Kitaplar aracılıyla söylenmedi mi Sevgili Cardiffmonster; olayı mantıklı ve en iyi şekilde irdeleyebilenler, günümüzde yaşanılan sonuçların pekala bilincindedirler ve eminim ki daha da ilerisinden haberdardırlar bir şekilde.

    
 
Ancak, işin daha farklı boyutu, dediğiniz gibi, bir şekilde müdahale ile, insan doğasının gereği olan erdemli yola doğru yükseltilmesi temennim olsa da, kim nasıl müdahale edebilir?


Kimin müdahale edeceğini sormuşsunuz Sevgili Cardiffmonster; size şunu söyliyeyim, şimdiye dek Insanların düzeltilmesi için ve bilinç seviyelerinin yükseltilmesi adına yeryüzüne gönderilen Kutsal Kitapları gönderen eminim ki, bu sorunu da bir şekilde çözümleyecek ve yeryüzüne getireceği Adil bir düzenle bize şimdiye dek yapamadığımız, barışı- huzuru ve tüm güzellikleri de yaşatarak bunu bize ispatlayacaktır.


-not: genele açık herhangibir site yahut forum, benim şahsi keyfiyatıma ait değildir, sorumlu olan site admin/owner dır ki, aksi bir ahlaki-hukuki sorun olmadığı müddetçe, benim kimsenin açtığı tartışmaya yahut benim açtığım konulara ekleyeceği bilgi paylaşımlarına müdahale  hakkım olamaz....


Bu arada korku ve endişenizi anlayamadım Sayın Cardiffmonster; eğer yazılarımdan dolayı bu hususta bir hassasiyetliğiniz/ çekinceniz varsa ya yazılarım Site Yönetimince silinir ya da sizin konunuzun devamında olması bir rahatsızlık teşkil ediyorsa tarafınıza bir başka konuya da 'kendi sorumluluğum altında' taşınabilinir.


 


    
 
« Son Düzenleme: Ocak 17, 2010, 01:34:49 ös Gönderen: Isabella »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 01:47:09 ös
Yanıtla #7

Bu arada bunun üzerine birşeyi de dile getirmek isterim k, bu Sitede yazdıklarım ne Site Yönetimini bağlar ne de Arkadaşlarımın konu başlıkları altında yazmış olduğum bütün yazıların bahsı geçen Kişileri de hiçbirşekilde bağlamadığını ve tamamiyle bütün sorumluluğu kendim aldığımı, artı bunu da belirtmekte yarar görüyorum çünkü endişe ve korkuları çok iyi anladığımı bilmenizi isterim.

Yazılarımdan hiçbirşekilde ve biçimde bu Site ve konu paylaşımlarını sunan paylaşımlarda bulunduğum hiç kimse sorumlu ve mesul değildir.

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 02:19:08 ös
Yanıtla #8

Ya biliyorum mevzuyu uzatıyorum, farkındayım da aynı zamanda özürlerimi de sunuyorum. Şimdi yanlış anımsamıyorsam bu Sitenin bir Hukuk Danışmanı da mevcuttur. Zaten bir problem olduğunda Sayın skullG görevini icraa edecektir. Yazılarım zaten site üzerinde mevcuttur. Bunu kanıt olarak gösterebilir. Hukuki yaptırım ne olursa olsun, ben bütün yazılarımın arkasındayım. Şimdi şöyle düşünülebilir, herkesin gözü önünde bir cesaret örneği sergilemiyorum elbette ama olayın mahiyeti gereği benim ve benim düşüncelerimden dolayı kimsenin hiçbirşekilde zarar görmesini istemem. Sahip olduğum düşünce gereği kendimizden çok Insanlık ve Dünyamızın geçirdiği evrim periyodunu düşünecek olursak ki bu bağlamda başkalarını kendimizden önemli gördüğümüz şekli ve şeması asla akla getirilmemelidir. Kendini her türlü anlamda yetiştirmiş yüksek Bilince sahip olanlar zaten durumun farkında olup, Onların da aynı şekilde düşündükleri açık ve nettir. Korku ve endişeler ne olursa olsun bazılarımızda çok bulunmakta ancak bazılarımızın da hiç önemsenmediği bir olaydır bence.. O yüzden de lütfen rahat olunuz:) bu dünyada koyun gibi yaşayarak bin yıl hüküm sürmektense sadece bir anlık arslanlar gibi yaşayarak o bencillik iletinden uzak kalabilmeyi başarmak benim için çok önemlidir. Ki yeryüzüne gelmiş olan Yüceler, Peygamberler, Aydınlar korkak yaşayanlar için gelmemişlerdir, tam tersine hem Kendileri gibi Cesur Bilinçler için en önemlisi de Insanlık ve Dünya için görevlerini yapmışlardır. Sözüm buraya kadar.  

Saygılarla :)  
« Son Düzenleme: Ocak 17, 2010, 02:21:46 ös Gönderen: Isabella »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 02:22:55 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Bu arada bunun üzerine birşeyi de dile getirmek isterim k, bu Sitede yazdıklarım ne Site Yönetimini bağlar ne de Arkadaşlarımın konu başlıkları altında yazmış olduğum bütün yazıların bahsı geçen Kişileri de hiçbirşekilde bağlamadığını ve tamamiyle bütün sorumluluğu kendim aldığımı, artı bunu da belirtmekte yarar görüyorum çünkü endişe ve korkuları çok iyi anladığımı bilmenizi isterim.

Yazılarımdan hiçbirşekilde ve biçimde bu Site ve konu paylaşımlarını sunan paylaşımlarda bulunduğum hiç kimse sorumlu ve mesul değildir.

Sn Isabella, zannederim açık nokta bırakmamak için yaptığım açıklamayı biraz fazla geniş tutmuşum notta, niyetim sadece mesajınızın aşağıdaki not kısmına açıklama/cevap idi serbestliğin ve şahsımın herhangibir şekilde yazılan cevaplara tasarrufta bulunamayacağıma dair....

Bağışlayın, belki farklı şeylerden söz ediyorum ama aklıma gelen düşünceler genelde bu yönde olduğu için eğilimim gereği bu şekilde bir açıklama yapmam mümkün olunabiliniyor. Umarım düşüncelerimle ve fikirlerimle bir rahatsızlık teşkil etmiyorumdur. Sadece paylaşıma ortak olmak ve bu sayede daha iyi bir fikir alışverişinin sağlanılacağı düşüncesindeyim:)

saygılar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
4290 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 18, 2009, 10:52:15 ös
Gönderen: Quantum
0 Yanıt
3133 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2008, 03:48:29 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
7538 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2014, 11:35:07 ös
Gönderen: Katharsis
1 Yanıt
3763 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:13:34 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
5708 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2010, 02:25:22 ös
Gönderen: popperist
2 Yanıt
6387 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 08, 2009, 01:55:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2916 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 10:17:59 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
6770 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2009, 09:58:32 öö
Gönderen: karahan
Açık toplum vakfı

Başlatan calatrava Diger Konular

1 Yanıt
4376 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2010, 09:17:16 ös
Gönderen: popperist
3 Yanıt
3993 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2010, 06:42:35 öö
Gönderen: calatrava