Eskiler,“Üslûb-i beyân aynıyla insandır“ derler. Bir insanın insanlığı (kişiliği, karakteri, değeri) konuşmasına ve konuşmasında tercih ettiği üslûba (ifade tarzına) yansır, onu orada görebilirsiniz.
“Bu sebeple insan üslubuna dikkat etmelidir“ sözünü ahlaki bakımdan uygun bulmuyorum; doğru olanı, üsluba dikkat ederek kendini gizlemek değil, varsa bozukluğu içten düzeltmeye yönelmek, buna dikkat etmektir,diyor.
Yine bendenizin sık kullandığı bir mesel “kem söz, yani kötü söz, sahibine aittir” ve kötüler, kendilerini yiyip bitirsin İnşALLAH diyerek ardından duamı da eklerim.
Bir kabın içinde ne varsa, dışına o taşar.
Bir odada ışık varsa, dışarıya ışık yansır.
Bir odada güzel koku varsa,güzel ve mis gibi bir koku yayılır.
Bir odada pis bir koku varsa,dışarıya o çirkin koku yayılır.
Gelelim insana... Bir insanın içinde nur, huzur, güzellikler, iyilikler varsa, etrafına nur,huzur, güzellik ve iyilik saçar ve bu kişinin elinden,dilinden bilerek ve isteyerek bir çirkinlik sadır olmaz.
Öbür tarafta, bir insanın içi pislik ve çirkinlik doluysa,
içi zifiri karanlık hâlde ve kafasındaki fikirler kötülüğe
müsaitse, bu kişiden de herkes devamlı surette çirkinlik,
bela, ahlaksızlık, pislik ve kötülük görür.
Peki hiç mi tenkit etmeyeceğiz,kimseye ses çıkarmayacağız?Yahut kime ne kadar itiraz ve tenkitte bulunacağız?
İşte burada olayın bir başka boyutu giriyor devreye;nedir o?
İnsanı dosttan gelen mi, yabancıdan gelen mi daha fazla etkiler, incitir?!
Yıkmaya, bitirmeye değil de düzeltmeye yönelik bir tenkidin üslubu farkı olmalı değil midir?
patavatsızlık
insanlari kirabilcegini dusunmeden veya bunu umursamadan saygisizca konusan insanin fiili.
Kendi tarzını en iyi kabul eden ben bilirim ve okuyup kabul ettiği herşeyi kesin doğru ön yargısı ile tartışmaya açık gibi gözüken ama aslında tartışmaktan çok savaşmayı yeğleyen,egosu düşük tiplerdir.
Saygılarımla