Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => Diger Inanclar => Mitoloji => Konuyu başlatan: ADAM - Nisan 30, 2010, 01:16:48 ös

Başlık: BAZI ASYA VE AVRUPA KÜLTÜRLERİNDE “TAŞ”
Gönderen: ADAM - Nisan 30, 2010, 01:16:48 ös


Daha önce değinmiş olduğum şu “yağmur taşı”na bir kez daha gelmek istiyorum. Bu taşın sadece bulutları kontrol etmek amacı ile kullanılması değil, aynı şekilde başka kültürlerdeki “göklerin taşı” kavramıyla örtüşmesi de dikkat çekicidir. Örneğin Meksikalıların “altın yağmur” adını verdiği taşın böyle bir kapsamı varmış. Bu taş aynı zamanda hastaların ateşinin düşürülmesi ve yıldırımdan korunmak amacı ile de kullanılırmış.

Eski Moğol gelenek ve folklorik inançlarında, dağların arkasında saklanmış, bir geyiğin boynuzları arasında ya da öküzün karnında gizlenmiş olan çok özel bir taştan söz edilir. Bu taş hem yağmur hem kar yağdırmak için olduğu gibi, donu önlemek için gerekliymiş.

 (http://img52.imageshack.us/img52/1570/yagmurtasi.jpg)
Yakut ve Altay inançlarında da buna benzer motiflerin olması ilginçtir. Yazın en sıcak ve kurak olduğu zamanlarda bu kutsal sayılan taşlar bindikleri atların eğerlerinden sarkar bir şekilde asılı bulunurmuş. Yağmur yağdırmak için bu taşlar bir kâse soğuk suyun içinde batırılmış olarak saklanırmış. Bu geleneğin Eski İsrail’de de uygulanır olması, ayrıca dikkat çekicidir.

Eski Çin inançlarında da taşların cennetten düşme olduğunun benimsendiğini görürüz. Gkyüzünün bir mağaranın tavanını oluşturduğuna inanılırmış. Nitekim bundan ötürü mağaralarda tavanlardan sarkan sarkıtların kayanın belkemiği ve özünü oluşturduğuna ilişkin bir inanç varmış. Taoistler, bu sarkıtları ölümsüzlük sağlamaya yarayan iksirlerin ana katkı maddesi olarak kullanırmış. [Taşın Çin inançlarındaki yerine sonra daha ayrıntılı olarak değineceğim.]

Vietnam kültüründe, eski gezginler zamanında kabile mensupları, kayaların, ağaçların bile ruhu olduğuna inanırmış. Bir kayanın gölgesine basmak üzerine doğacak ilâhi kızgınlığın, ancak bir kurban adamakla giderilebileceğine inanılırmış.

Afrika’da Togo’da eylül aylarında tanrılar, atalar ve ölümlüler adına düzenlenen “Yekke-ekpe” adlı büyük bayramda, tüm yöre halkı ormanda gizli ve esrarengiz bir taşı aramanın peşinde koşarmış.

Biraz da Avrupa’ya gelelim.

Günümüzde İtalya’da taşların uğur ve uğursuzlukla olan ilgisi, adaklar, taş mezarlar, kutsal ziyaret yerleri, şifalı ayazmalar, hepsi daha önceki taşlar ile insanın dansından kalan geleneklerdir.

Almanlarda da taşın kutsallaştırıldığını ve taşla cinsiyet arasında bir bağlantı kurulduğu görülür. Taşların, âyinlerde ve eski geleneklerde önemli bir yer tuttuğu izlenir.

Avrupa’nın birçok yerinde halk inançlarında bir yerden diğerine taş taşıdığını, taşın yıkanıp, suyu kaynatılıp içildikten sonra şifa getireceğine inanıldığını, taşların okşanıp sevilerek gömüldüğünü, bunların büyüde, yeminde, duada kullanıldığını, şifa için üstlerinden yüründüğünü görürüz.

Taşların bedendeki hasta yerlerin üzerinden üçer kez dolaştırılarak sürtüldüğü, büyüde kullanıldığı, tıpkı Romalıların yemin ederken taş atması ya da Müslümanların şeytan taşlaması gibi Avrupalıların da taş atarken bilerek ya da bilmeyerek sihirli sözler söylediği izlenir.

Her türlü büyü, kutsal sayma, şifa, kötülüklere karşı korunma, güvenlik, gömüp koruyucu güçler alma, tılsım diye kullanılma geleneğini, hemen tüm eski Avrupa kıtası kültürlerinde görür taş ile âdeta dans etmekte olduklarını izleriz.

Taş insan için hep ve hemen her yerde sonsuz bir güç anlamına gelmekteydi. Değişen simgelerin arasında belki de en değişmeyeni, bu simgesel yorum ve onun içinde gizli bir gücün var olduğuna ilişkin inançtı. Verimli bir ağacın yanındaki taşın verimsiz bir ağacın yanına getirilmesi ve bundan böyle ondan verimlilik beklenmesi, halk geleneğinde taş inancının yaygın olduğunun bir diğer göstergesidir.

Değişik kültürlerde benzer taş ile bağlantılı olmak üzere hep benzer inançlar izlenir. Bu bağlamda bir de ölülerin ruhlarının taşa geçtiğine ilişkin inanç vardır ki, işte bunu daha sonraki tarihlerde oluşan inanç sistemlerine, örneğin İbrani geleneklerine “metempsikosis” (ruhun bir şekilde öldükten sonra başka bir biçimde yeniden dünyaya döneceğine ilişkin inanç) olarak girdiğini görmekteyiz.

Bir kez daha Doğu’ya uzanmak istiyorum.

Hint inançlarında bitkiler, ağaçlar, ırmaklar, göller ve hayvanlarda doğaüstü bir gücün yaşadığına inanılırdı. Taşlar genellikle fal, şifa, bolluk, bereket, verim, büyü ve dilek için kullanılırdı. Halkın beyaz taştan yapılamış figürlere “lingam” ve “yoni” adları altında büyük saygı duyduğu ve taşın günlük tapınmaların bir parçası olduğu görülür.

 (http://img52.imageshack.us/img52/999/lingamyoni.jpg)
Bazen sütun şeklinde simgelenen bu figürler, bazen bir kap içinde yükselen sütunlar biçimini alır. Bazen ise düz altlıkların üzerinde konumlandırılmıştır. Yol kenarlarında, tarlalarda, Hindistan’ın bir ucundan diğerine yayılmış şekilleriyle aynı zamanda tapınaklarda da yer alan bu simgesel anlatımda, taşların hepsinin de Şiva ile özdeşleştirildiği görülür. (Şiva’nın bir başka yaygın adı olan Mahadeva, “değiştirerek yok eden” anlamına gelir.)

Hindistan’daki bu taşların bazen Helen omphallosları gibi yuvarlak olabilmekle birlikte, bazen delikli bir yapıya sahip olduğu görülür. Anlatımlardan, onları korumakla görevli olanların taşları beyaz kumaşlara sardıklarını, düzenli bir şekilde su ve parfüm ile yıkadıklarını anlıyoruz. Süt ile yıkama da değişik yörelerde uygulanan bir pratiktir.

Diğer kültürlerdeki inançların, gerek Çin’e gerekse Japonya’ya da yansıdığı ya da tersine belki oralardan buralara geldiği görülür. Bu bağlamda kuşkusuz yanıtlanabilmesi zor, belki olanaksız bir soru var: Bu inançlar Batı’dan mı Doğu’ya yansımış, yoksa Doğu’dan mı Batı’ya uzanmış?... Belki her ikisi birden olmuş; belki bir karşılıklı etkileşim, belki insan her nerede olursa olsun “insan” olduğu için benzer inançlar oluşturmuş.

Muska, büyü ve uğur için taşların güçlerine inanmak, bu nedenle de yanında taş taşımak Çinlilerin en önemli geleneklerinden biriymiş. Taş taşımayı bunlardan başka düşünüleri korumak ve gerçekleri anlamak ile de özdeşleştirmişler.

Çin kültüründeki “yeşim taşı”nın önemi de dikkat çekicidir. Ancak yeşim taşını, bu konuyla bağlantılı eski Türk inançlarını incelediğimizde görsek daha iyi olacak.