Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tarih Üzerine Düşünceler – 6 (Çağlar)  (Okunma sayısı 7164 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 16, 2011, 09:27:00 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Tarihçiler, son iki bin yılı, her birine “çağ” adını verdikleri dönemlere bölmüş.

Bunlardan “İlk Çağ” dedikleri, Milâdi Takvim ile başlıyor. Buna “ilk” dediklerine göre, öncesi olmamalı ama buradaki şu ilk oluş ne yazık ki gene Hıristiyanlıkla bağdaşıyor. Oysa elbette o ilkten öncesi var ama o dönemde tarihçilerin sınırlı bilimsel tutumu bile geçerliliğini hemen hemen yitiriyor.

Tarihçiler, insanlığın son iki bin yılına ilişkin yazdıklarının doğruluğuna hayli güveniyor ama bundan öncesine değil. Bu nedenle, o ilk çağdan öncesi için “Tarih Öncesi Çağ” diye bir terim kullanıyorlar. Kimileri “Antik Çağ” diyor; o daha iyi.

Tevrat yani Hıristiyanlara göre Eski Ahit bir tarih kitabı sayılabilir mi?... Sayılırsa, orada anlatılanlara ne denli güvenilebilir?

Tevrat’ta anlatılanlar, M.Ö. 4000 yılı dolaylarında başlar; daha doğrusu 3780 falan.

Bilimsel bulgularla karşılaştırılınca, bu başlangıç yılının “doğru” olarak kabul edilmesi olanaksız.

Bunun çok basit bir nedeni var: Tevrat, içerdiği anlatımların geçtiği zaman dilimlerinde değil, çok daha sonra yazılmış. Üstelik çoğu dayanakları tarih yazmanlarının notların falan değil; Mısır, Filistin, Mezopotamya ve dolaylarında yüzyıllardan beri kulaktan kulağa aktarılmış olan birtakım anı, öykü, destan ve efsaneler.

Nitekim Tevrat’ı özgün olarak kaleme alanlar da kendi yazdıklarına bir türlü güvenememiş olsa gerek ki, yazımı yüzyıllar boyunca sürmüş. Sonunda artık durmak, bundan böyle yazılıp bitirilmiş olanların düzeltilip değiştirilmesini gerektirir nitelikteki hiçbir ekleme ya da yeni bulguyu kabul etmemek zorunda kalmışlar.

Tarihsel bulgularla Tevrat’ta anlatılanlar arasında çelişki olunca, (hani forumda “Tevrat’taki Çelişkiler” diye bir başlık vardı da sonra darmadağın oldu) bilimsel açıdan tarihçilere güvenmek söz konusu olabilir.

Ancak Tevrat’ta öyle anlatımlar da var ki, bunların karşılığında ne doğrulayıcı ne çürütücü nitelikli bir başka bilgi ya da bulgu elde edilememiş. Süleyman Tapınağı da bunlardan biri…

Aynı durum İncil ya da Hıristiyanlıktaki Yeni Ahit için de söz konusu ama arada bir fark var: Tevrat’ın bir derleme bile olsa sonunda bir “ortak yazım ürünü” olmasına karşın, İncil’i pek çok kişi ayrı ayrı, kendi başına yazmış. Nitekim bu yüzden “Matta İncili”, “Yuhanna İncili”, “Markos İncili” ve “Luka İncili” diye dört ayrı İncil  söz konusu. Hıristiyanlığın kutsal kitabında bunların hepsi birden yer alıyor. Onların da kendi aralarında çelişkiler var.

Aslında İncillerin sayısı çok daha fazlaymış. 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin’in gözetimi altında Hıristiyanlığın ileri gelenlerinin İznik’te yaptığı, “konsil” olarak anılan toplantıda, uzun tartışmalar sonucunda eldekilerden bu dördünün kabul edilip diğerlerinin tüm kopyalarının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş.

Bu karar uygulamaya da konmuş; diğer İncil kopyaları toplanıp yakılmış.

Ya bu dört kitap da yanlış, aslında ortadan kaldırılmış olanlardan biri doğru idiyse!...

Nitekim o dört İncil dışındakilerin tüm kopyalarının ortadan kaldırılamamış olduğu da anlaşılıyor. 1945 yılında Mısır’da Nag Hammadi’de bir rastlantı sonucu ele geçirilen belgeler, Hıristiyan dünyasında hayli patırtı kopardı.

İznik Konsili’nde İncil’e olması gereken son hali verilirken, benimsenen ilke elbette bilim falan değil, “uygun olan inanç” idi. Hatta o tarihteki egemen gücün yani İmparator Konstantin’in buyrultusu. Dolayısıyla İncil’in kapsamındaki tarihsel bilgilerin de objektif bir tutumla doğruyu yansıtmak amacıyla değil, olması gerekeni yani tercih edilmiş olanı belirtmek amacıyla derlendiği söylenebilir.

Böyle bir durumda tarihçiler, ellerindeki belgelerde yazılmış olanların gerçeği yansıtmakta olduğundan kuşkulansa bile ne yapabilir ki!

Belki bir yorum yapılabilir, «Belgelere göre böyle deniyor ama bu pek akla yatkın gelmiyor.» diye...

Hatta belki bunun bir adım daha ötesine bile geçilebilir: «Her ne kadar eldeki belgelerde böyle deniyor ise de aslında şöyle olması daha akla yatkındır.» gibisinden...

Bir tarihçiden, yazmış olduğu tarihsel bilgiler üzerine yorum yapması beklenir. Ancak bu yorum, mesleğinin gereği olarak bir karşılaştırma ya da açıklama biçiminde olmalıdır.

Kimi tarihçiler ise bundan fazlasını yapmış. Yorumlarını birer “düşünü” ya da “değerlendirme” olarak değil, “gerçek” olarak göstermişler. Hele ellerindeki kaynaklarda kronolojik bakımdan birtakım boşluklar varsa, bunları kendilerine göre «Her halde şöyle olmuştur.» diye doldurmuş, fakat bunların aslında birer yorum olduğuna hiç değinmeyerek tarihsel gerçeğin bir parçası gibi yansıtmışlar.

Onlardan sonra gelen tarihçilerin elinde bu anlatımları çürütebilecek, yanlışlığını gösterebilecek herhangi bir kanıt yoksa ne yapabilirler ki?

Dinsel dogmalara aykırı düşebilecek olan tarihsel olaylar ise zaten başından beri kesinlikle tabudur. O tür bilgilere karşı bir başka tarihsel bilginin gerçekliği savunulamaz. Bunu yapmaya kalkışan bir tarihçinin haline vay olur.

Nitekim tek tük öyle tarihçiler çıkmıştır ve vay olmuştur hallerine.





İki önceki bölümün sonunda İsa’nın hangi ayın kaçında doğmuş olduğunu sormuştum.

Hiç kimse yanıt vermedi.

Hiç kimse ilgilenmedi mi yoksa hiç kimse bilmiyor mu?

«Ben biliyorum.» diyen yok mu içinizde.

Varsa niçin çekiniyor söylemekten?

Yanlış olacağı için mi?

Evet, büyük olasılıkla yanlış olacak ama doğru da olabilir.

Ben zaten yanlış yanıtı arıyorum.

Hiç kimse bir şey demezse herkes yanlışı bilmeyi sürdürecek.

Onun için yanlış tarihi bilen onu söylesin ki ben de herkese doğrusunu anlatabileyim.

Yoksa yok!


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 16, 2011, 09:34:17 öö
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 206

Sayin ADAM,

Cogu insan Hz. Isa nin Aralik ayinin 25 inde dogdugunu sanmasina karsin Hz. Isa yanilmiyorsam Nisan ayinin 15 inde dogmustu. Benim bildigim pagan kulturunden kalan, kisin gelisini kutlamak icin agac susleme geleneginin Hiristiyanlar tarafindan gecis surecini rahatlatmak amaci vesilesi ile "Christmas" olarak kabul edildigi. Belki de yaniliyorumdur. Nisan ayi oldugundan neredeyse eminim ama ayin 15 inden pek emin olamiyorum.

Saygilar
In Thy name we have assembled!


Temmuz 18, 2011, 01:10:24 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      Sayın ADAM, doğru olduğunu asla söylemiyorum ama bir yerlerden  24  veya 26 Aralık gibi aklımda kalmış. Şimdi siz kaynak gösterin diyeceksiniz ama bunun için 5-6 ay beklemeniz gerekir.
      Yanlız şunu anlayamıyorum. "TARİH ÜZERİNE DÜŞÜNCELER" konu başlığında, kutsal kitaplardan iki tanesi hakkında tatminkar bilgiler vermenize rağmen üçüncüsü hakkında hiç bir fikir belirtmiyorsunuz. 
       Kutsal kitapların üçüncüsü hakkında ki görüşlerinizi de belirtmeniz dileğiyle;
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Temmuz 18, 2011, 01:29:41 öö
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 320

İsa dogmus mu? Yani tarihsel olarak boyle bir kisi var mi? Cok eski zamanlardan mi bahsediyoruz yok sunun surasinda 2000 kusur yil oncesi. Roma egemenligi altindaki bir toprak... Roma ki imparatorluk... biri cikacak yeni bir din getirdim diyecek, karisikliklar olacak v bununla ilgili kucucuk bir belge bile koca imparatorlukta olmayacak. mumkun mu? 25 aralık katoliklere gore belki 25 martta olabilir vesaire bir de 6 ocak var ortodokslukta, ama sonucta su da var: isanin yasadigina dair tek bir bilimsel kanit yok. O yüzden kim ne derse desin hangi tarihi soylerse soylesin yanlis olacaktir bu isin dogru tarihi yok yani.

yokluklarimla 
Girdik susanlar arasına yattık uyuduk
Çığlığımız sınırları aştıydı nasıl olsa.


Temmuz 18, 2011, 10:06:46 öö
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Önce Sayın Alşah'a bir kısa yanıt vereyim:

Buraedaki konu "tarih", din kitapları ya da kutsal kitaplar değil. Ancak öncelikle Tevrat, sonra İncil büyük ölçüde din kuralları ile ilgilenmiyi bir yana bırakıp tarih anlatmış. Varsayımsal ya da gerçek kişilerin başlarından geçenleri anlatmış. Öykünmeleri bir yana bırakalım. Bu nedenle buradaki anlatımlarda Kuranıkerim'e pek değinmedim. Eğer bu bağlamda üniversitede bir lisansüstü tezi yazmam söz konusu olsaydı, değinebilirdim.

Şimdi şu sorduğumuz sorunun yanıtına gelelim.

Sayın Potentate'in dediği doğru. Bizim bugün kullanmakta olduğumuz takvime oranla 15 Nisan. Fakat gösterilmiş olan o değildir. Gösterilmiş olan Tişri ayındadır ve 15 Eylül'e denk düşer. 15 Nisan'da doğmuş olduğu saklanmıştır. Çünkü Yahudilerin kral ailesindren gelenler İbrani Takvimi'ne göre ilk ayda yani Tişri'de, Gregoriyen Takvim'de bunun karşılığı olan Eylül'de doğar. Böyle bir takiyye, tam bir ayarlama yapılamadığı ya da erken doğum gibi olaylarda hep uygulanmış, Yahuda ailesinin erkeklerinin doğum tarihi hep Tişri'de gösterilmiştir.

Şimdi gelelim İznik Konsili'ne... Orada, İsa'nın doğum gününün de belirlenmesi ve Hıristiyanlığın kutsal gününün buna göre düzenlenmesi gerekiyordu. Elbette kutsal gün 15 Eylül olacaktı.

İmparatıor Konstantin'in yüzü buruştu. 15 Eylül... Ne ilgisiz bir gün... Bunu Roma halkına nasıl anlatırız?... Anlatamayız. Güneş dönencelerine göre alışmış oldukları kutsal günler var. Bunlardan en uygunu, en çok kutlananı 25 Aralık. Zaten insanları Pagan olmaktan söküp zorla Hıoristiyan yapacçağız. Bir de başka zorlanmalara katlanmasınlar. İşi kolaylaştıralım.

İmparator Konstantin buydruğunu verdi: "Bana yeni âdet getirmeyin. İsa 25 Aralık'ta doğdu. Böyle yazın. Tarih budur. İşte o kadar."

İtirazı olan var mı?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 19, 2011, 01:44:38 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

        Sayın ADAM,    önce sayın Zagzgel'in anlatımını da dikkate alalım. Söylediklerinde büyük ölçüde gerçek payı yok mu?,
        Tarih anlatması konusuna gelince, Tevrat  yönünden anlatınız tamamen doğru, ne var ki  İncil yönünden aynı görüşe maalesef katılamıyorum. İncilin hangisi Tevrat kadar detaya girerek tarihten bahseder ki ! Dördünün de hemen hemen ortak yanları Hz. İsa'dan bahsetmeleri O'nun hayatını anlatmaları değil mi ?.  Krallıkları, kabileleri , medeniyetleri  pek anlatmaz. Kıyaslama yaptığımız takdirde Kur'an'ın , İncilden daha çok tarihsel süreçlerden bahsettiğini ve hemen hemen Tevratı teyit  ettiğini görürüz.
        Diğer taraftan polimik konusu yapmak istemiyorum ama ( bu arada sizi anladığımı dabelirtmek istiyorum) gerek Masonlukla, gerek siyonizm ve gerekse dinlerle ilgili ne kadar kitap okuduysam hemen hemen hepsinde  Yahudilik ve Hırıstiyanlıktan bahsedildiğini tespit ettim.
 Ben belki konuyu açarsınız da paylaşıma katılanlar olur düşüncesi ile bahsetmenizi  istemiştim.  Yüksek lisans konusu tamamen sizin takdirlerinizdir.
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Temmuz 21, 2011, 04:15:52 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


ÖZÜR DİLEME VE DÜZELTME

Tarihte Hz. İsa olarak sözü edilen İsa diye bir kişi gerçekten var idiyse, -onun var olduğunu benimsemek işleri kolay kılıyor- doğum tarihi üzerinde yanlış bilgi vermişiz.

Gerçek doğum tarihi 1 Mart olarak veriliyor; 15 Nisan değil.

15 Nisan, çarmıha gerildiği gün olarak belirtiliyor ama bunun üzerinde de farklı düşünceler var çünkü hem Nisan denince bu hangi Nisan, İbrani takvimindeki Nisan mı Gregoriyen takvimdeki April mi ve bütün bu işler Şabat (Cuma) akşamında yapılmış olduğuna göre Paskalya'nın neresine nasıl denk düşyüyor falan filan...

Bunlar, din bilimciler açısından önemli olabilir. Biz sıradan ve üsbtelik Hıristiyan bile olmayan sokaktaki adamlar için gereksiz ayrıntılardır.

Sevgiler. 
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 25, 2011, 06:53:15 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Sayın ADAM

Yazılarınızı ilgiyle ve keyifle okumaktayım. Dolu dolu ve anlaşılır bir dilde yazdığınız içeriklerden bir çok şey öğrendim.

Yalnız bu konu ile ilgili olarak bir bilgi dikkatimi çekti ve yanlış olduğunu düşünüyorum.
İlk çağ İsa'nın doğumu ile değil yazının bulunması ile başlar. Yani son 5500 yıl civarını kapsar. Bunun öncesi tarih öncesi olarak isimlendirilir.

Türkiye'de böyle öğretiliyor ama batı-hristiyan kaynaklarda sizin dediğiniz gibiyse lütfen açıklayınız.

Saygılarımla


Temmuz 25, 2011, 07:17:47 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Yeni üyemiz Sidiyez'in dediği doığru...

O bir yazılım uzmanı. Bu yanlışımı yakalamış. Teşekkür ederim.

Şimdi ne yapmalı?... Yazdıgğımız makalemsi yazıyı bu aşamadan sonraü düzeltmenin olanağı yok. En azından ben düzeltemem. Sadece ne demek istediğimi söyleyebilirim:

Şu tarihin temeli alınmış olan İsa'nın varsayımsal doğum tarihi ile birlikte, aktarılan bilgiler biraz daha sağlam ve güvenilir oluyor. İlle de o "0" tarihinden bu yana değil. Bunu M.Ö. 1. yüzyıl başlarından M.S. 1. yüzyıl sonlarına kadar oylan bir dönem olarak bile düşünebiliriz. Ondan öncekiler ise genellikle belirsizlikler ile dolu.

Buna karşın çok sağlam bir tarihsel bilgimiz var. Bu bilgi M.Ö. 1295 yılında sonuçlanan kadeş Savaşı ile bağlantılıdır. Sağlam oluşu da hem Hititlerin hem Mısırlıların savaşı aynı şekilde anlatmalarıdıor. Sadece her ikisin de yorumlarında kendilerinin daha üstün olduğu yönündedir. Böyle istisnalar var ama birçok bilinin doğruluğuna güvenemiyorsunuz.

Peki sonrasına güvenebiiyor musunuz?

Hayır... Belgeler özellikle öyle bilinmesi istendiği gözetilerek düzenlendikçe, resmi tarih bunun üzerine oturtuldukça güvenilirliği ne yazık ki yok.

Ancak ne yazık ki aklımızı kullanmaktan ve bilimsel yöntemi öncelikli tutmaktan başka yapabileceğimiz bir şey de yok.


 

       

 

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 25, 2011, 10:33:53 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Konu ile alakalı olarak izlemeyenler için bir video öneriyorum.
Zeitgeist serisinin ilki.
(Video kullanicilari distan gelen yerlestirmeleri onler)

Hristiyanlıktaki simgeler,isimlendirmeler, tarihlendirmeler hakkında ciddiye alınacak iddialar var.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2445 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2011, 04:08:03 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3180 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2011, 11:43:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2286 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2011, 02:12:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2979 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 14, 2011, 10:10:02 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3877 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2011, 11:11:01 ös
Gönderen: Alşah
16 Yanıt
19380 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 09:08:05 ös
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
6577 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2014, 09:22:04 ös
Gönderen: ruzber
1 Yanıt
3065 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2012, 05:37:00 ös
Gönderen: enelsır
2 Yanıt
3464 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2012, 08:02:54 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
4714 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 08, 2012, 08:42:05 ös
Gönderen: Tij