Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İslâm’da Hoşgörü ve Tolerans- 2  (Okunma sayısı 3022 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 24, 2010, 09:54:20 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu bölümde ve olasıdır ki bunu izleyecek olan bölümde Kuran’daki çeşitli surelerin ayetlerinden anlam alıntıları vereceğim. Ola ki siz Kuran’ı ve üzerinde yapılmış anlamlandırma ya da yorum (tefsir) niteliğindeki yapıtları benden çok iyi bildiğiniz için «Bu ayetin orası öyle değil, şöyle.» diyebilirsiniz. Aslında onu kesin bir şekilde söylemek de zor çünkü bu konu üzerinde otorite sayılan kişilerin yapıtlarını karşılaştırdığınızda hepsinin tıpatıp, bire bir aynı olmadığı görülüyor. Zaten bunun için de Türkçedeki ya da bir başka dildeki Kuran aktarımlarına “çeviri” değil, meal ya da tefsir deniyor. Üstelik Arapçayı çok iyi bilen bir kişinin bile Kuran’ı tam anlaması zor; bunun için günümüzün değil, Orta Çağın Arapçasını çok iyi bilmek gerekiyor. Neyse, diyeceğim şu ki, ayetlerden vereceğim alıntıları bir başka yerde bir başka biçimde görebilirsiniz. Benim bu çalışmamda önemli olan, yaklaşık olarak ne denilmekte olduğu.

Bu açıklamadan sonra başlığımızın altındaki konuya geçebilirim.



Kuran’ın başlangıç ayetleri olan “Mekke ayetleri” ile sonraki dönemin “Medine ayetleri” arasında belirgin farklar vardır.

Başlangıç ayetlerinde, henüz politik ve toplumsal hedefler belirginleşmediğinden İslâm’ı kabul etmeyenlere karşı barışçı ve hoşgörülü bir tavır sergilendiği dikkati çeker Örneğin, Kafirûn Suresi’nin son ayetinde şöyle denir:

“Sizin dininiz size, benim dinim bana.”

Yunus Suresinin 41. ayetinde de şöyle denmektedir:

“Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptıklarımdan sorumlu değilsiniz ve ben de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim.”

Bu tutumun bir sonucu da, inanmayanlardan bunun hesabının bu dünyada değil öteki dünyada sorulacağıdır. Bunu soracak olan da, ayırımsız bütün insanların efendisi olan Allah’tır.

Burada Hz. Muhammed’e düşen, beklemek ve sabretmektir. Bu da surenin son ayetin belirtilir:

“Sana vahyolana uy ve Allah hükmünü verene kadar sabret. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.”  

Hicr Suresi’nin 85. ayetinde ise şöyle denir:

“Kıyamet mutlaka gelecektir; şimdilik sen onlara aldırış etme, yumuşak ve iyi davran.”

Bu ayetlere göre Hz. Muhammed’e düşen görev, sadece bunları tebliğ etmektir. İnsanları zorlaması, şiddet kullanması yasaklanmıştır. Nitekim Gaşiye Suresi’nin 21. ayetinde şöyle denir:

“Artık sen onlara öğüt ver. Kuşku yok ki sen öğüt vericisin.”

İslâm’ın baskı ve zor kullanmama ilkesi, Bakara Suresi’nin 256. ayetinde daha da belirgin şekilde görülür:

“Dinde zorlama yoktur.”

Kuran’daki bu ve benzeri söylemlerin çoğu, Hz. Muhammed’in görevinin insanları dine çağırmak olduğu, onların bu daveti kabul edip etmemelerinin ise ancak Allah’ın kararı ile olabileceği tarzındadır. İslâm’ı kabul etmeyenlerle sert tartışmalara girmekten özenle kaçınılması, şayet tartışmaya girilecek ise son derece özenli olunması da buyrulur. Nitekim En’am Suresi’nin 69-70. ayetlerinde bir Müslümandan, putperestlere karşı nasıl davranmaları gerektiği belirtilir:

“Allah’tan sakınan kimselere onların hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir öğüttür. …. Dinlerini bir oyundan, bir eğlenceden ibaret sayan ve dünya yaşayışına aldanan kimseleri kendi hallerine bırak.”

Ancak tüm bu söylemlerden, inananlar ile inanmayanların eşit tutulduğu biçiminde bir anlam çıkarılamaz. İnanmayanlar asla inananlar ile eşit görülmez ve ciddi biçimde tehdit edilir. Bu tehdit ise doğrudan Allah’tan gelmektedir. Onlara verilecek ceza öteki dünyada olduğu kadar bu dünyada da vardır.

Hz. Muhammed önderliğindeki Müslümanların Medine’de bir cemaat olarak örgütlenmelerinden sonra inen ayetler, Hz. Muhammed’i daha etkin bir çaba göstermeye çağırmaktadır. İslâm’ın diğer dinler üzerinde kesin üstünlük sağlaması, açık bir hedef olarak belirtilir. Şimdi Kuran’da artık sert sayılabilecek bir dil kullanılmaktadır. Nitekim Tevbe Suresi’nin 123. ayetinde şöyle denir:

“Ey müminler! Yakınınızda bulunan kâfirlerle savaşın. Onlar sizde büyük bir şiddet ve azim bulsun.”

Bunun gibi ayetler ile Müslümanların kendilerine güven kazanması, kendi kimliklerini oluşturabilmeleri için gerekli üstünlük öğeleri sıralanır.

Cemaatin birlik ve bütünlüğünün sağlanmasının kaçınılmazlığı, hoşgörü ilkesi açısından da son derece önemlidir. Şimdi artık İslâm basitçe yeni bir inanç sistemi ya da din değil, bununla birlikte bir toplumsal örgütlenme ve yaşam tarzıdır. Medine’de inen ayetler ile, Hz. Muhammed’in önderliğindeki İslâm birlikteliğinin tüm dünyaya egemen kılınması buyrulmaktadır.

Bu tutum toleransı da hoşgörüyü devre dışı bırakır. kavramını olanaksız hale getiren noktadır. Çünkü artık İslâm’a göre farklı ve başka olan ötekiler, İslâm açısından tehlikeli görülmektedir.

Kuran’a bir diyeceğimiz olamaz. Mekke ve Medine ayetleri arasında bir ayırım da yapamayız; hepsi bir bütündür. (Böyle bir irdelemeyi din bilginleri yapıyor; bizim konumuzun dışında.)




Şimdi ortaya önceye oranla farklı bir durum çıktı: Zorlama olmaması, zorlamada bulunulmaması kuralı geçerliğini sürdürmekte olsa bile (ki öyle),  İslâm’ı kabul etmeyenlerin durumu. Hele bir de bunlara önce kabul edip sonradan dönen, bir diğer deyişle ya gönülden kabul etmemiş olmalarına karşın kabul etmiş gibi görünen ya da başlangıçta gönüllü olsalar da sonradan bu dinin yükümlülükleri kendilerine zor geldiği için cayanları eklersek… İzleyecek bölümde onlara bir bakmak isterim.



« Son Düzenleme: Ağustos 24, 2010, 09:56:24 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
13 Yanıt
22287 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 01, 2013, 02:46:20 ös
Gönderen: Spock
36 Yanıt
23994 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 10:20:17 öö
Gönderen: Masor1976
4 Yanıt
4497 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2010, 04:53:27 ös
Gönderen: martı
1 Yanıt
3423 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2010, 05:08:10 ös
Gönderen: martı
0 Yanıt
2718 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2010, 10:02:54 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
6389 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2010, 08:54:46 ös
Gönderen: sun
0 Yanıt
3140 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 26, 2010, 11:04:58 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3736 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2010, 11:31:49 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2942 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 31, 2010, 12:05:46 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
8215 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 20, 2010, 02:44:50 ös
Gönderen: Mozart