Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kızıldereliler Hakkında Hersey...  (Okunma sayısı 31815 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 22, 2007, 02:19:19 öö
Yanıtla #30

Yaralı Diz Katliamı


Wounded Knee Katliamı, (Türkçe'de "Yaralı Diz" anlamına gelir) Lakota Siuları ile Birleşik Devletler arasındaki son büyük çatışmadır. General Nelson A. Miles tarafından Yerli İşleri Komisyonuna yazılan bir mektupta çatışma sonrasındaki olaylar katliam olarak nitelendirilmiştir.

                                               


Katliam
1890'da ABD hükümeti Amerikan yerlileri (Kızılderili) arasındaki "Hayalet Dansı" nın bir savaş dansı olduğundan şüpheleniyordu. Ancak bu dans Kızılderililer için kutsal bir seremoni idi ve bazı yerliler ellerinden alınan haklara bu kutsal dansı icra ederek kavuşacaklarına inanmışlardı. Savaş Bakanlığı yerlilerin bir isyan hareketine kalkışacakları düşüncesiyle 7. Süvar alayını Pine Ridge ve Rosebud bölgelerindeki Lakota yerlilerinin kamp yerine göndermiş, bu kutsal dansı icra edenleri tutuklamak istemişti.

29 Kasım 1890'da Birleşik Devletlerin beş yüz kişilik 7. Süvari alayı Minneconjou Lakota yerlilerinin kamp yerlerini çevirmiş ve çıkan çatışmada yirmi beş süvariye karşılık, aralarında altmış iki kadın ve çocuğun yer aldığı 153 Siu öldürülmüştür. Ancak çatışma sırasındaki kargaşada tam olarak kaç kişinin öldüğü bilinmemektedir.


Silahlı Amerikalılar ve Kızılderililerin cesetleriDee Brown 1970 yılında yazdığı Bury My Heart at Wounded Knee adlı incelemesinde (Türkçe'ye Kalbimi Vatanıma Gömün olarak çevrilmiştir) Kristof Kolomb'un İspanya Kraliçesine Kızılderililerle ilgili şunları yazdığını aktarır: "Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar." Ancak sözlerine şöyle devam eder: "Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.”
                                                 

Kızılderili şefi Koca Ayak'ın karlar üzerindeki cesedi1890'da Wounded Knee'deki Siu katliamı Kizilderili özgürlüğünün sembolik olarak sonu oldu. Katliamı yaşayan Kara Geyik o gün bir başka şeyin daha öldüğünü söyler: "O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada..."

Bu katliamı yaşayanlardan biri, Gelincik Louise yaşadıklarını şöyle anlatıyordu: "Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı."


Katliam sonrası [değiştir]Amerikan Ordusu katliam sonrasında ölüleri gömmek için sivil vatandaşlar kiraladı. Savaş meydanına gelenler soğuk havada 84'ü erkek, 44'ü kadın, 18'i çocuk Lakota cesedi ile karşı karşıya kaldı. Katliamdan yaralı kurtulan 7 Lakotalı Wounded Kne Creek bölgesindeki Pine Ridge hastanesinde öldü.

General Nelson Miles, katliamın sorumlusu Albay Forsyth'ı görevden almış, Askerî Araştırma Mahkemesi taktik hatasından dolayı kendisini eleştirmiş ancak yine de mahkemede hakkında beraat kararı çıkmıştır.



Daha sonra The Wonderful Wizard of Oz'un yazarı olarak ünlenecek olan genç editör L.Frank Baum 3 Ocak 1891 yılında Aberdeen Saturday Pioneer'da şunları yazmıştı:

"Öncüler daha önce güvenliğimizin tek yolunun Yerlilerin tamamen yok edilmesine bağlı olduğunu ilan etmişlerdi. Asırlardır onlara karşı hata edip durmaktansa medeniyetimizi korumak adına daha büyük bir hata yapıp bu evcilleşmeyen ve evilleştirilemeyen yaratıkları dünya üzerinden tek bir iz kalmamacasına yok etseydik daha iyi yapardık. Biz sıradan insanlar ve beceriksiz komutanların emri altındaki askerler için gelecek güvenliğimiz bunda yatmaktadır. Aksi takdirde gelecekte de geçmişte olduğu gibi kızılderililerle tümüyle sıkıntı yaşayacağımızı bekleyebiliriz."


Dee Brown'un eseriYirminci yüzyılın sonlarında Wounded Knee Katliamına karşı protesto sesleri daha da yükselmiş, tarihçi Dee Brown aynı adla bir kitap yazmış, Buffy Sainte-Marie ise protest bir müzik bestelemişti. Ünlü oyuncu Marlon Brando 1973'de Baba (The Godfather) filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında verilen Oskar ödülünü Yaralı Diz Katliamı sebebiyle reddetmişti. 27 Mart 1973'teki ödül törenine kendi adına konuşma yapması için Sacheen Littlefeather adlı Kızılderili genç bir kadını gönderdi. Brando'nun kaleme aldığı, genç Kızılderilinin zaman darlığı nedeniyle tümünü okuyamadığı yazının bir bölümü şu şekildeydi:

                                                 
Sacheen Littlefeather, Brando'nun Oscar Ödülü'nü reddediş mektubunu okurken"Marlon Brando... benden zaman darlığı ile şu anda sizinle paylaşamayacağım uzun bir konuşma yapmamı istedi ancak basınla paylaşmaktan memnuniyet duyacağım şey şu ki o... çok üzülerek bu cömert ödülü kabul edemiyor. Ve bunun sebebi de... günümüz film endüstrisinin ...beni affedin.. ve televizyonlardaki filmlerdeki yeniden çevrimlerde Amerikan Yerlilerine yaptıkları ve Wounded Knee'deki son olaylardır. Bu akşam aranızda bulunamadığım için beni affedin gelecekte kalplerimiz ve anlayışlarımızda sevgi ve cömerlikte biraraya geleceğiz. Marlon Brando adına sizlere teşekkür ederim."



Littlefeather, zaman darlığı sebebiyle tamamını okuyamadığı konuşmanın tam metnini basına dağıtmıştır. Brando'nun basına dağıtılan metininden bir bölümün çevirisi;

"200 yıl boyunca toprağı, ailesi, ve özgür olma hakkı için savaşan Yerli halka şöyle dedik: "İndir silahını arkadaş gel birlikte oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş senle barıştan söz ederiz, senin hayrına anlaşırız birlikte." Silahlarını indirdiklerinde onları katlettik biz. Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkum ettik ki antlaşma dediğimiz ama hiçbir zamanda andımıza sadık kalmadığımız o hileli anlaşmaları zorla imzalasınlar. Onları, yalnızca yaşamın anımsayacağı kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük. Ve tarihi istediği kadar çarpıtılmış dahi olsa nasıl yorumlarsanız yorumlayın: Biz doğru yapmadık. Ne adil davrandık ne de dürüst. Onlara karşı ne haklarını iade etmek zorundaydık ne de anlaşmalarımıza sadık kalmak, çünkü gücümüzün üstünlüğü bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gaspetme, yalnızca yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmaya çalışırken onların yaşamlarını ellerinden alma hakkını sağlıyordu ki onların erdemleri suça dönüşürken bizim ahlâksızlıklarımız erdem oluyordu.

Fakat öyle bir şey var ki bu sapkınlığın ulaşamayacağı, o da tarihin büyük hükmü. Emin olun ki tarih bizi yargılayacaktır. Ama umurumuzda mı? O nasıl bir ahlâki şizofrenidir ki tüm dünyanın işitmesi için ulusumuzun en tepesindeki sesle ciğerlerimiz patlayana kadar bizim taahhütlerimizi tuttuğumuzu haykırırız da tarihin tüm sayfaları, Amerikan Yerlilerinin yaşamındaki son 100 yıl boyunca geçirdikleri tüm o aç, susuz günler ve geceler bu sesin dediklerinin tam zıttını söyler........"

Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 02:22:17 öö
Yanıtla #31

Manitu

                                     

Manitu kimi Amerika Kızılderilileri tarafından kullanılan bir terim olup, Algonquin Kızılderilileri’ne göre, gözle görülmez, gizemli bir güçtür. İnsan kendisine sağladığı bireysel enerjiyi manitu’dan edinir. Kabile şamanları insanlara yardım amacıyla bu güçle irtibat kurabilirler. Bu güç Siu Kızılderilileri’nde "Wakan", İroquois Kızılderilileri’nde ise "Orenda" adını almıştır. Kızılderililerdeki bu kavramın çeşitli kültürlere ait birçok tradisyonda prana, mana, qi ya da ch’i vb. gibi çeşitli adlarda belirtilen evrensel yaşam gücü kavramıyla hemen hemen eş olduğu görülmektedir. Fakat Kızılderili tradisyonlarında, manitu teriminin başına “Yüce” sözcüğü getirildiğinde terim çok farklı bir anlam kazanır : “Yüce Manitu” tüm yaratılışı canlandıran, ahengi sağlayan, her şeyin en güçlüsü olan “Ulu Ruh” anlamına gelir.

Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 02:27:23 öö
Yanıtla #32

Beş Uygar Kabile


                       

Beş Uygar Kabile Cherokee, Chickasaw, Choctaw, Creek ve Seminole kabilelerine beyaz insan tarafından verilmiş bir isimdi. Bu kabilelerin beyaz toplumlar arasında "uygar" olarak anılmasının sebebi, bu beş kabilenin plantasyon ve köle sahibi olmak da dahil olmak üzere sömürgecilerin adetlerini benimsemeleri ve genellikle komşularıyla iyi ilişkiler kurmalarıydı. Beş Uygar Kabile, ülkenin diğer bölgelerine -özellikle günümüz Oklahoması'na yerleştirilmelerinden önce Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğusunda yaşamaktaydı.

Bugün özellikle diğer kabilelerden gelen birçok yerli Amerikalı, "Beş Uygar Kabile" yaftasını patronluk taslayıcı ya da ırkçı bulmaktadır. Kendi aralarında kabilelerden konuşurken, bazen düzeltilmiş "Beş Kabile" adı kullanılmaktadır; böylece bu beş kabile dışında kalan diğer yerli Amerikalıların vahşi oldukları iması ortadan kaldırılmaktadır.

Beş kabile, Federal hükümet tarafından izin verilmiş yerlilerin yerinin değiştirilmesi operasyonlarıyla birkaç on yıl içerisinde, anavatanları olan Mississippi Nehri'nin doğusundan o zamanlar "Kızılderili Arazisi" denilen, bugünse Oklahoma eyaletinin doğusunu oluşturan topraklara yerleştirilmişlerdir. Bu yer değiştirme operasyonlarının en kötü üne sahip olanı 1838'de gerçekleşen Gözyaşı Patikası'dır. Başkan Martin Van Buren Cherokeeler'le yaptığı -Cherokeeler'in topraklarını batıda onlara verilecek yeni topraklarla değişmesini öngören- tartışmalı New Echota Antlaşması'nı yürürlüğe koyarak kabileyi yer değiştirmeye zorlamıştır. Yaklaşık 4000 Cherokee'nin ölümüne neden olan bu zorunlu göç, Cherokee kabilesinin olayı anmak için kullandığı Nunna daul Isunyi—"Ağladığımız Yol"- isimlendirmesinden dolayı diğer kaynaklarda da "Gözyaşı Patikası" olarak geçmektedir.

                       

Beş kabile Amerikan İç Savaşı sırasında bölündüler. Choctaw and Chickasaw kabilelerinin büyük kısmı güneyli Konfederasyon devletleri yanında savaşırken; Creek, Seminole ve özellikle Cherokee kuzeyli Birlik'i destekleyenler ve güneyli Konfederasyon'u destekleyenler olarak ikiye ayrıldı. Bu nedenle, Cherokee kendi kabilesi içinde de bir iç savaş yaşadı.


                               
Beş kabile Kızılderili Arazisi'ne yerleştirildikten sonra Amerika Birleşik Devletleri hükümeti bu kabilelere, beyazların onların yaşadıkları topraklara yerleşmeyeceklerine dair güvence vermişti. 1893'e kadar tek tük beyaz yerleşimleri dışında bu kurala uyuldu, fakat anılan tarihte hükümet Oklahoma Bölgesi civarındaki Cherokee Yerleşimi'ni dış yerleşime açtı. 1907 yılında Oklahoma Bölgesi ve Kızılderili Arazisi Oklahoma Eyaleti ismi altında birleştirildi. Beş Uygar Kabile'nin bugün o topraklarda önemli bir varlığı söz konusudur.
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 02:32:44 öö
Yanıtla #33

Kutsal Ruh Ve Onun Ziyaretcisi


                       
KUTSAL RUH VE ONUN ZIYARETCISI


Yasli bir adam donan nehrin kenarindaki küçük kulübesinde yalnizbasina
oturuyordu. Kis yaklasmaktaydi ve yakacak neredeyse bitmisti. Çok yasli
ve terkedilmis görünüyordu. Saçörgüleri yasindan ötürü bembeyazdi ve bütün
eklemleri titriyordu. Günler yalnizlik içinde geçiyordu. Ilk düsen
karlari önüsira süpüren firtinadan baska hiçbirsey duymuyordu.

Bir gün tam ates sönmek üzereyken yakisikli genç bir adam geldi ve
kulübeye girdi. Yanaklari gençlik atesiyle kipkirmiziydi; gözleri hayat dolu
parliyordu; ve dudaklarinda bir gülümseme vardi. Hafif ve hizli adimlarla
yürüyordu. Alninda savasçi banti yerine taze çayirlardan bir taç vardi ve elinde bir demet çiçek tasiyordu.

Ah oglum, ? dedi adam, ?seni gördügüme sevindim. Içeri gel. Gel de
bana basindan geçen maceralari ve görmeye gittigin o degisik ülkeleri anlat.
Geceyi beraber geçirelim. Ben de sana kendi yigitliklerimi ve
kahramanliklarimi ve anlatabilecegim daha pek çok seyi anlatirim. Sen de aynisini yap ve birbirimizi eglendirelim.?

Daha sonra çuvalindan incelikle islenmis eski bir pipo çikartti ve
içini bazi kurutulmus yapraklarla hafifletilmis tütünle doldurup misafirine ikram
etti. Bu isle mesgul olurken konusmaya basladilar.

Nefes veririm,? dedi yasli adam, ? ve irmaklar kimildamaz. Su tas gibi
kati ve sert olur.?

                                   

Nefes alirim,? dedi genç adam, ?ve bütün ovalarda çiçekler boy verir.?

Eklemlerimi titretirim,? diye karsilik verdi yasli adam, ? ve ülkeyi
kar kaplar. Yapraklar istegim üzerine agaçlardan dökülür ve nefesim onlari uzaklara sürükler. Kuslar su üstünden havalanip uzak diyarlara uçar. Hayvanlar
kendilerini bir bakisimdan sakinir ve üzerinde yürüdügüm su yer
çakmaktasi kadar sertlesir.?

Saçlarimi savururum,? diye yanitladi genç adam, ?ve yumusak yagmurun
ilik damlalari yeryüzüne düser. Bitkiler neseyle gülümseyen çocuklarin
parlayan gözleri gibi baslarini yerden kaldirirlar. Sesim kuslari yeniden
çagirir. Nefesimin sicakligi nehirleri çözer. Yürüdügüm her agaçligi müzik
kaplar ve doga tümüyle gelisimi kutlar.?


                               

Nihayet günes dogmaya basladi. Etrafa tatli bir sicaklik yayildi. Yasli
adamin dili sustu. Narbülbülü ve mavi kus kulübenin üstünde sarki söylemeye
basladi Irmak kapinin ardinda söylenmeye basladi ve büyüyen bitkilerin ve
çiçeklerin kokusu esen dag rüzgariyla beraber yavasça geldi.

Gün isigi genç adama, kendisini agirlayan kisinin kimligini açikça
sergiledi. Ona baktiginda buz kadar soguk yasli Kis Ruhu Peboan ?in çehresini
gördü. Adamin gözlerinden irmaklar akmaya basladi . Günes yükseldikçe gövdesi gitgide ufaldi ve sonunda tamamen eriyip gitti. Kulübenin söminesinde genç ziyaretçi Baharin Ruhu Seegwun? un alnina Kuzey in ilk hatirasi olarak taç yaptigi çevresi pembe küçük beyaz mis-kooded çiçeginden baska hiçbir sey kalmadi.
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 02:37:19 öö
Yanıtla #34

İki Simge


İKİ SİMGE
Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede
birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden
biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli
o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

                               
Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt
köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu
düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin
neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla,
sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
- "Onlar" dedi, "benim için iki simgedir evlat."
- "Neyin simgesi" diye sordu çocuk.
- "İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik
ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe
ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.
Çocuk, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye
düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
- "Peki" dedi. "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
- "Hangisi mi evlat?
Ben, hangisini daha iyi beslersem!


Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 02:40:07 öö
Yanıtla #35

Indians


       
"Zamanın başlangıcında davullar vardı. Dünya yaşamının temposunu tutturuyordu bu davullar. Gök gürültüsü, deniz kıyılarındaki düzenli gelgitler, birbirinden diğerine yavaşça geçiveren mevsimler, kuşların göç edişi, kış uykusuna yatan hayvanlar... Bu tempo içinde herşey kendi zamanını biliyor, akıl sır ermez bir şey bu. Bileğinizdeki kalp atışlarını bir dinleyin. Yaşamın temposunu yansıtır o atışlar.Eğer tempoda bir aksaklık varsa hastasınız demektir."

Jimalee Burton, Cherokee Kabilesi


                                             
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 03:01:06 öö
Yanıtla #36

Bazi Kizilderililer

Şef Joseph. Fotoğraf 1900'lü yıllarda çekilmiştir.
Bir Nezperce

Achomawi anne ve çocuğu

Alice Cunningham Fletcher'ın gençlik resmi. Fotoğraf Ormsbee's First National Gallery, New York'ta bulunmaktadır. (Alice Cunningham Fletcher as a young woman. Photograph by Ormsbee's First National Gallery, New York.)

Piega tipi bir çadır.
Asarsi mutfağı. (Asarsi kitchen)
Assiniboin yaycısı, okçusu.
Atso Tohkomi Blood.
Kiraz toplayıcıları. (berry pickers.)

Birch.

Black Elk Holy man of the Oglala Sioux, 1863-1950
Sandalları
Çömlekleri

Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 03:02:50 öö
Yanıtla #37

İşte en ünlü kızılderililer


Yıllarca Amerika Kıtası'nın gerçek evsahipleri kızılderililere karşı savaşan ve kısa sürede çoğunu yeryüzünden silen 'beyaz Amerikalılar', kaderin bir cilvesiyle dönüp dolaşıp yine kızılderililere 'hayran' oldular.

'Solukbenizli' ABD'lilerin yere göğe sığdıramadığı Hollywood'un dünyaca ünlü yıldızları arasından bazılarının ataları, gerçek kızılderililer.

İşte en ünlü 'yerli' Hollywood yıldızları:

Burt Reynolds: Hollywood'un 55 yaşındaki maço yıldızı. Dörtte bir kızılderili. Babasının annesi Cherokee kızılderilisi (anne tarafı İtalya'dan göç etti). Filmlerinde 1966 ve 68'de iki kez kızılderili rolü oynadı.

Cher: Gerçek adı Cherilyn Sarikissian Lapierre. 44 yaşındaki güzel yıldız yarı kızılderili. Annesi Cherokee kızılderilisiydi. Ten rengi, çekik kahverengi gözleri ve kalçası yerli kanının en belirgin özellikleri.

Raquel Welch: Hollywood'un 50 yaşındaki ölümsüz erotizm ilahesi de sekizde bir kızılderili kanı taşıyor. Bolivyalı babasının büyükbabası kızılderiliydi. Welch de 28 yıl önce doğan kızına, en ünlü kızılderili isimlerinden Tahnee'yi koydu.

Tina Turner: Müzik dünyasının efsane yıldızı. 51 yaşındaki Turner da sekizde bir kızılderili. Büyükbabası dörtte üç Navajo, büyükannesi dörtte üç Cherokee dörtte bir zenciydi. Her zaman kızılderili kanıyla gurur duydu.

Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 03:16:48 öö
Yanıtla #38

Ülkemiz ile ilgili


Depremzedeye "kizilderili" moral

Marmara depreminden duydugu üzüntüyü siirle anlatan ve bu siirle Amerika’da katildigi bir yarismada ödül alan kizilderili Lynn Van Coonis, Adapazari’na geldi.
Adapazari Büyüksehir Belediyesi’ni ziyaret ederek, Baskan Yardimcisi Sinan Çileli ile görüsen Coonis, Sakarya halkina güç verecegi inanciyla bir kartal fotoirafi hediye etti. inanislarina göre, kartal tüyünün, verildigi savasçiya 40 kat güç kazandirdigini ifade eden Coonis, söyle konustu: “Kartal tüyü, bizde mücadelenin sembolü olmustur. Ben de bu sembolik hatirayi Sakarya halkina, 1 yil önce yasanilan felaket sonrasinda, cesaretini yeniden toplamalari için veriyorum. Ben Türkler ile Kizilderililerin kardes olduguna inaniyorum. Yüzyillar önce bu iki kavmin yollari ayrilmis. Türkler'in sicak ve içtenligi, bunun kaniti.”


             
             
                 
               

Evet degerli dostlar nihayetinde konunun sonuna gelmis bulunuyorum.Umarim kizilderililer konusunda danisabileceginiz kücükte olsa bir kaynak olusmustur.

Selamlar...




Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ağustos 22, 2007, 09:21:30 ös
Yanıtla #39
  • Ziyaretçi

Tekrar ellerinize sağlık.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
8727 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 19, 2007, 01:46:00 öö
Gönderen: Ittihatci
13 Yanıt
8346 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 08, 2007, 06:55:40 ös
Gönderen: boxen
37 Yanıt
22086 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2012, 11:45:30 öö
Gönderen: erkan53
3 Yanıt
4057 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2009, 07:51:54 öö
Gönderen: Fraternis
29 Yanıt
17012 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2011, 10:56:40 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
5816 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2017, 01:29:27 öö
Gönderen: HomoSapıens
1 Yanıt
3464 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2008, 11:32:34 ös
Gönderen: blossom
1 Yanıt
4224 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2008, 09:44:49 öö
Gönderen: Prenses Isabella
9 Yanıt
7769 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2008, 05:03:03 ös
Gönderen: blossom
6 Yanıt
5994 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2008, 01:11:53 öö
Gönderen: blossom