Davut Şahin'in Makalesidir
http://www.haber7.com/haber/20100804/Tiyatrocu-bir-mason.phpTiyatrocu bir mason
Kimse bu topraklarda “Masonluğun” ahlak ve kardeşlik sistemi üzerine kurulduğuna inandırmaya çalışmasın, yok böyle bir şey.
Devlet sanatçısı Zeki Alasya’yı cesaretinden dolayı kutlamak(!) gerekir. Zira, açıkça “mason” olduğunu cüml-e aleme ilan etti.
Üstelik yıllardır partneri ve dostu Metin Akpınar’ı “mason” edemediğine hayıflanarak… (Star gazetesi)
Sadece politik arenada değil, demek ki sanat camiasında da bu tür yaklaşımlar mevcut…
…
Kimse bu topraklarda “Masonluğun” ahlak ve kardeşlik sistemi üzerine kurulduğuna inandırmaya çalışmasın, yok böyle bir şey.
“Ahlak ve kardeşlik sistemi” ne gariptir ki, mesleğinde ileri gitmiş kişileri bağrına basıyor.
Yahut kariyer sahibi insanları özellikle “belli yerlere” getirmek ve sürekli gündemde tutmak için… Herkes biliyor ki bunlar, toplum içinde sivrilmiş, bir mevki veya makama gelmiş veya gelme ihtimali çok yüksek kişilerdir.
Gerçi bunlar okumuş ve sivrilmiş olma özelliğini mason olduktan sonra kazanmış değil, tam tersi, masonluk sayesinde bu noktalara getirilmiştir. Ta baştan bu özelliklere sahip oldukları için, onlara kanca atılmış ve mason saflarına dahil edilmişler.
….
Masonlar amaçlarının "barış, kardeşlik ve insan sevgisi" olduğunu söylerler. Ancak ilk bakışta olumlu gibi duran bu kavramların altında, mason felsefesinin dine olan düşmanlığını gizlemekte olduğunu biliyoruz.
Masonluk, hakkında en çok soru işareti bulunan ve insanların merakını cezbeden konulardan biridir. Çünkü örgütün çalışmaları gizlidir, gerçek felsefesi ve amaçları hakkında da çok farklı yorumlar yapılmaktadır. Masonlar kendilerini tanıtırken "insan sevgisi, hoşgörü, evrensel kardeşlik, akıl ve bilim yolu" vs. gibi çoğu insanın kulağına hoş gelen kavramlar kullanır. Buna karşılık, masonluk çoğu insanın gözünde hala son derece karanlık bir örgüt ve ne olduğu bilinmeyen bir esrara sahip…
…
Acaba Zeki Alasya, Masonluğu bir komedi olarak mı algılıyor?
Çünkü, biraz araştırma yapsa; Masonluğun programının esaslarını, statü ve adetlerini 16. Asırdan itibaren kurmuş olduklarını görecek (Claudio Jannet, Masonluğun Öncüleri).
Kuruluş felsefesinini de Yahudilerin an’anelerinden “Kabbale”den alındığını da biliyor mu?
Yahudilerin “İhtişam Kitabı”nın birinci sayfasında şunlar yazılı:
“Hizguia konferanslarından birini aşağıdaki girişle açmış oldu: Dikenler arasında gül neyse, benim sevgilim de diğer kızlar arasında odur. Gül kelimesi neyi ifade eder? O, İsrail cemaatini ifade eder.” (Sepher ha Zohar)
Bu gün İsrail’in Ortadoğu’da neler yaptığını, hatta yakın tarihte Mavi Marmara baskını gibi bir rezalete imza attığını, görmeyen gözler bile gördü.
Neyin sevgisi, neyin kardeşliği, neyin hoşgörüsü?
…
Hele Zeki Alasya’nın, “Bir arayışa girmiştim. Masonlukta karar kıldım” açıklaması ciddiyetten çok uzak...
Söyler misiniz, Masonlukta karar kılınabilecek hangi kriter vardır ki, insanları etki alanına alıp, “arayış’ına çare olabilsin veya huzur versin? Var mı böyle bir şey?
Yazık ki, Zeki Alasya bu topraklarda yetişmiş bir sanatçı olmasına rağmen, bu ülkenin manevi atmosferinden hiç etkilenmemiş.
Şu gökkubede her daim okunan ezanlar onun hiç mi gönül telini titretmemiş?
Yahut, bu mukaddes dinin, mukaddes kitabını hiç mi merak edip inceleyip, okumamış?
…
Bir sanatçı hangi topraklarda olursa olsun üzerinde yaşadığı coğrafyanın insanı olmalı. Omuz omuza birlikte olduğu insanlarla aynı havayı teneffüs etmenin ne anlama geldiğini bilmeli.
Sanatçı duyarlılığı bu olsa gerek!
Davut Şahin - Haber 7