Çok güzel bir çalışma olmuş.
"Anlayasınız diye " , "Akledesiniz diye", "Akıl erdiresiniz diye" gerekçesiyle "biz onu arapça indirdik". Gerekçe anlaşılması, okunması, anlanması, anlamlandırılması... Evrensel bir kitap ama indiği toplumun dilini de es geçmemiş görmezlikten gelmemiş... Ama "anlaşılma" derdiyle inan bir kitabın inananlarının onu anlama, anlamlandırma gibi bir dertleri olmamış. Bu sadece ana dilleri arapça olmayan müslüman toplumlar için değil ana dili arapça olan toplumlar için de geçerli bir husus. Onun anlattığının kabuğunda kalıp içini göremeyenler oyle keskin bir zahiri yoruma takılmışlar ki, toplumların değişkenliği, insanın tekamülü, hukukun gelişimi vesair hususlar göz ardı edilerek tam kitabın indiği zamana göre zamanı durdurma gayreti gütmüşler -gütmekteler. Kamer Suresinde tekraren su söz geçer "Öğüt alan yok mu?", bu kitap öğüt alasınız diye indirildi, öğüt alan yok mu?. Akleden yok mu der pek çok yerinde, temiz akıl sahipleri ibret alsın der, ders alıp düşünün der... Bunları yapmak için de öncelikle onunla anlayacağın bir dilde meşgul olmak da gerekir.
Ama kitapla insan arasına konan setler vardır, insanlar tarafından koyulmuş olan. Anlamazsın sen derler, onu anlamak sana mı düştü derler, bak hocaefendiler anlatır derler, sonra o hocaefendilerin kitapları Kitabın yerine geçer, kitabı unutur insan, elinde kala kala hocaefendinin dedikleri kalır.
Cahit Zarifoğlu'nu hatırlarım hep bu anlama mevzusu oldumuydu... Stad şiirinde "Habersizliğin kahramanı" dizesine dipnot vermiştir ve dipnotta şöyle der;
"açık sözler gelmişti
ve açık sözleri açıklayan sözler gelmişti
ve açık sözleri açıklayan sözleri açan sözler gelmişti
bilenler için
onlarsa sözleri değil
tahtaları bile
yıkılmazdan önce ağlayan
anlamayan olmuşlardı. "
anlamayan olmuşlardı... ve aynı şiirde sonuç bir biçimde kendini perdenin arkasından hissedenine gösterilir
"Çoğu alabildiğine koşuyordu yönlere
Ve doğu yoktu ve batı yoktu
Ve güney ve kuzey yoktu
Belki varırız diyorlardı oysa
'nereden' 'nereye'de yoktu "
anlamadan, bilmeden, ne olduğunu ve nereye doğru yoğrulduğunu, menzilin neresi ve ne olduğunu koşan atlar gibi pek çoğu bu kitaba inandığını söyleyenlerin. nereden - nereyeleri yok... hep koşuyorlar, birileri koş deyince ...
halbuki anlasalar, belki de ilk sözleri şu olacak olabilir(di);
"EY derim ve Severim EY demeyi bilenleri"...
Sn. Mystic'e bu güzel çalışmayı bizlere aktardığı için teşekkürler
Saygılarımla.