Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kim ırkçılık yapıyor.......  (Okunma sayısı 3236 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 03, 2011, 11:20:28 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Sahi, Müge Anlı ne dedi?

Van, 23 Ekim Pazar öğle saatlerinde depremle sallandı. Fakat bu defa yaşanan deprem sadece bir "deprem" değildi. Deprem, siyasal ortamı da karıştırdı.

Türkiye'nin dört bir tarafından yardımlar Van'a yağarken, tüzüğünden "kardeşlik" sözünü yakın zamanda çıkarmış olan BDP'nin lideri Selahattin Demirtaş; "Gelen yardımlar kardeşlik kokuyor" deme ihtiyacı hissediyordu nedense...

Fakat kısa bir süre sonra, Van Belediyesi'nin BDP'li olması dolayısıyla yardım yapılmadığı, Kürtlerin yine dışlandığı, Türklerin ırk ayrımcılığı yaptığı yalan propagandası da aynı parti tarafından başlatıldı. Kısacası PKK, bu fırsatı da kaçırmamaya kararlıydı.

Fakat deprem gündemini esas belirleyen şey, medya ve siyasetteki Türk düşmanı koronun yine işbaşı yapmasıyla gerçekleşti. Önce birkaç köşe yazarı facebook ve twitter'da yazılanlar üzerinden bir "ırkçılık karşıtı" kampanya başlattılar. Ardından da aradıkları günah keçisini bulunca iyice coştular.

Kürtçü kalem erbabının hedefi televizyon programı sunucusu Müge Anlı'ydı. Hedef aldıkları şey ise Müge Anlı'nın televizyon programında sarf ettiği ve Kürtçü tayfanın "ırkçı" bulduğu sözleriydi.

Linççiler o kadar maharetli ki tartışmayı izleyenler yakında Anlı'nın ne dediğini bile hatırlayamayacak. Fakat "ırkçılık" suçlaması yapışıp kalacak. İnsanların akıl, mantık ve vicdan terazileri de yine işlemeyecek.

Sahi, Müge Anlı ne demişti ki?

"Oh, ne güzel Kürtler ölüyor." mu demişti?

"Allah cezalandırıyor." mu demişti?

Anlı'nın söyledikleri bunların hiçbiri ya da benzerleri değildi. Sözler aynen şöyleydi:

"Allah ölenlerin yakınlarına sabırlar versin. Her fırsatta küçük çocuklar tarafından taş attırılan polisler, ilk olay yerine gelip müdahale edenlerdi. Mehmetçik de enkaz kaldırma çalışmalarında. Allah, askerimize, polisimize zeval vermesin. Onlara taş atanların elleri kırılsın. Canımız istediği zaman taş atıyoruz, kuş avlar gibi dağlarda vuruyoruz. Sonra bir şey olduğu zaman polis gelsin, Mehmetçik gelsin diyoruz. Biraz da dengeleri kuralım. Zor günlerde canım, cicim, sonra kuş avlar gibi avlayalım. İnsanlar biraz da hadlerini bilsinler."

İşte Anlı bunları söylemişti. Yeşil kart almaya gelince devlet diyen, deprem gelince asker polis diyen ama diğer tüm zamanlarda devlete karşı taş atan, kurşun sıkan, dağa çıkan bir tavrı eleştirmişti sadece.

"Türk devleti gitsin"den "Türk devleti nerede"ye Kürtler

Gerçekten de deprem sürecinin en çelişkili tavrını gösterenler, başta BDP'liler olmak üzere Kürtler oldu. Kısa bir süre önce özerklik ilan eden, "Türk devletinin burada işi yok, gitsin" diyen PKK çizgisi bu sefer de yardımların yetersizliğinden, ayrımcılıktan dem vurarak "Türk devleti nerede?" demeye başladı.

PKK-BDP bu çizgide konuşurken bir taraftan da gelen yardımları taşıyan konvoyların yolunun kesilip nasıl yağmalandığının görüntüleri basına yansıyordu.

Yağmacılık bir aşiret geleneğiydi. Ve bu gelenek terk edilmiyordu.

Bir taraftan da Van'a yardım gönderen insanlar "Acaba gönderdiğim yardım kimlerin eline geçiyor?" diye kendi kendine sormaya başlamıştı bile...

PKK, sadece "Devlet gitsin, devlet biziz." demekle yetinmemişti bu bölgede. Özellikle Hakkari gibi çok yüksek oy oranlarına ulaştıkları yerlerde devleti buralardan fiilen çıkarmak için başlatmışlardı katliam kampanyalarını. Türk devletinin herhangi bir görevlisiyseniz buralarda yaşamaya hakkınız yoktu. Asker ya da polis değil öğretmen, mühendis, sağlık görevlisi olmanız bile bu terör kampanyasından nasibinizi almak için yeterliydi.

Devleti buralardan "temizlemek" PKK'nın temel stratejisi olmuştu. Devlet demek Türk demekti. Yani işin özünde rezil bir ırkçı etnik temizlik mantığı vardı, Türkleri ırkçılıkla suçlayan medya tetikçilerine inat…

Bunun böyle olduğunu devleti yönetenler bilmiyor muydu? Elbette ki biliyorlar. Fakat onlar da Batıcılığın ve Kürtçülüğün prangalarıyla bağlılar. Tayyip'in konuyla ilgili yaptığı konuşmanın iki ayrı bölümü bu çelişkiyi nasıl da vurguluyor.

İlk bölümde Tayyip, BDP'lilere çatıyor:

"Polis taşlamak, asker taşlamak, molotof atmak, sağı solu yakıp yıkmak için anında organize olanlar bakıyorsunuz afet anında, şu anda ortalıkta yoklar."

Fakat aynı Tayyip, konuşmasının devamında Müge Anlı'yı lanetlemekten de geri kalmıyor:

"Yaşanan acıları ırkçılık ifadelerini şiddetle kınadığımı altını çizerek belirtmek istiyorum. Sosyal paylaşım sitelerinde, televizyon ekranlarında ırkçı ve bölücü sözler sarf edenler vicdansızlık yapıyor. Onları lanetli olarak görüyorum."

Demek ki Tayyip'in taş atanları, molotof atanları eleştirme hakkı var, başka kim olursa olsun ağzını açmaya hakkı yok.

Tayyip, PKK'nın gerçek lanetli olduğunu görmezden geliyor, sizi lanetleyiveriyor. Ama çifte standardın şampiyonluğunu kaptırmayan kişi bir başkası…

Gerçek ırk ayrımcıları ve vicdanını yitirenler

Türkiye'de insanlık ve vicdan tüccarı bir kesim var. Bu iki kavram üzerinden yazı yazarlar, birilerine saldırırlar ve yine bu yaptıklarından ekmek yerler. Bunlara sorsanız kendileri en büyük ırkçılık karşıtlarıdır. Ama bunların insanlıkları da vicdanları da aynı ırkçılık karşıtlıkları gibi tek taraflıdır. Söz konusu Türkler olduğu zaman bu isimlerin insanlıkları ölür, vicdanları susar…

Van depremi olur. Ahmet Hakan kaleme sarılır:

"Kısacası, bir akıl tutulması, bir vicdan körelmesi, bir merhamet yoksunluğu, bir cehalet histerisi almış başını gidiyordu. Kısacası ‘Yapmayın, etmeyin ayıp oluyor' diyen az sayıda sağduyulu ses ise arada kaynayıp gidiyordu. Van'ı önce deprem sarstı, ardından da faşizm."

Birilerinin yaşananlardaki çelişkileri görmesi Ahmet Hakan'ın kaleminden böyle dökülmüştür. En basit tepkiyi veren sıradan Türk insanları vicdansız, merhametsiz, faşist olmuştur bir anda…

Ece Temelkuran da yalnız bırakmaz onu: "Kürt'ün depreminden sana ne?" diye bir yazı yazar. Türk insanını bu sefer de duyarsızlıkla suçlar.

"Kürt'ün depremi" aslında Türk insanının da Türk devletinin de umurunda olmuştur. Yardımlar, devletin seferberliği her şey açıktır, ortadadır. Fakat Ece ve Ahmet Hakan gibilerin gizli sloganı gerçekte hep "Türk'ün şehidinden bize ne?" olmadı mı?

Bu "aydın" tipi bir kere bile bir şehit ailesi için harekete geçmiş midir?

Bir kere bile PKK'yı vicdansızlıkla, merhametsizlikle, faşizmle yani gerçekte bir terör örgütünün doğası gereği olduğu şeylerle itham etmişler midir?

Onların vicdanları Türk için değildir.

Bir şehit ailesinin acısını yüreklerinde hissetmezler.

İstanbul'un göbeğinde yakılan gencecik Türk kızlarının görüntüsü onların gözlerini yaşartmaz.

Onlar ancak Kürt için duygulanırlar, tepki verirler, saldırırlar…

Türk'ünse en ufak bir tepki vermeye bile hakkı yoktur. Türk'ün duyguları, tepkileri olamaz bunlara göre. Facebook'ta bir şeyler yazan insanlar, televizyonda tepki veren sunucular eğer Kürtse sorun yoktur ama eğer Türk'se vay haline! İşte gerçek ırk ayrımcıları bunlardır.

Halbuki en büyük tepkiyi çeken Müge Anlı bile konuşmasının hiçbir yerinde Kürtleri hedef almamıştır. Kürt kelimesini bile kullanmamıştır. Terör örgütünden ve destekçilerinden bahsedildiğinde doğrudan "Kürt"ü anlayanlar da yine bu çok hümanist, vicdan tüccarlarıdır. Gerçek ırk duvarları bunların kafalarının içindedir.

"İnsan olanlar ve olmayanlar"

Bu ırkçıların en büyükleri PKK'nın ve BDP'nin başındakiler değil mi?

Fakat bu, onlara en yüzsüzce tavrı alma hakkını da veriyor. Selahattin Demirtaş, yine çok rahatlıkla çıkıp birilerini faşist olmakla suçlayabiliyor, kardeşlikten bahsedebiliyor:

"Türkiye toplumu her türlü kışkırtıcılığa, ayrımcılığa, faşizan tutuma rağmen bu duygusunu korumalıdır. Aslolan insani ilişkiler ve insani duygudur."

İnsani ilişkiler ve insani duygu… Herhalde dünyada en son Demirtaş gibi bir teröristin ağzına yakışacak şeylerdir.

Terörizm, en cani, en insanlık dışı, en insani duygudan uzak tavır değil mi?

Ama işte çifte standart burada düğümleniyor yine. Her şeyi yapmaya kendinde hak görenler, her şeyi söylemeye de hak görüyor…

Kürt ırkçılarının, insani duygu yoksunluğunu şu satırlar anlatmıyor mu?

"Güneydoğu'da niye tepki yok? Hakkari saldırısı, bayraklarla, gösterilerle, sloganlarla ve genelde olgunlukla protesto edildi. Milliyet'teki ‘Teröre lanet' başlıklı haberde, yurt çapında gösteri yapan iller sayılmıştı; ama içlerinde Güneydoğu'dan hiçbir il yoktu. ‘Türkiye ağladı' genel başlığı içinde kaybolan bu ayrıntının bir anlamı yok mu? En kederli günde bile beklenen duygusal ortaklığı sağlayamadığımızı, ölüme karşı yaşamın yanında saflaşamadığımızı kanıtlamıyor mu?"

Bu satırlar bize ait değil.

Bu kritik soruyu soran isim Can Dündar!

Dündar, bu soruyu tüm bu tartışmalardan önce 24 şehidimizden sonra sormuştu. Şimdi olsa sorar mıydı, bilemiyoruz.

Fakat belki de istemeyerek bir ayrımın yapılmasına katkıda bulunmuş oldu: Tam da Selahattin Demirtaş'ın bahsettiği insan olanla insan olmayanın arasından geçen hattın tespitine.

Bir tarafta Van'daki depreme üzülen, yardım toplayan ama PKK'ya da gerekli tepkiyi vermekten geri kalmayan Türkiye'nin çoğunluğu; diğer tarafta onca şehide ve tüm Türkiye'nin ayağa kalkmasına karşın vicdanları uykuda, merhametleri ölü kalabilenler…

Kim ırkçı ve vicdansız siz karar verin... ( Kaya Ataberk )

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......

Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Kasım 03, 2011, 01:47:50 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Müge ANLI hanım efendiyi en başından beri dik duruşu ve ve söylenmeyeni söylediği için ekranlarda tebrik ediyorum..Üzerine o kadar gidildiki neredeyse artık özür dilemesini gerektirmeyen bir söylevi yüzünden özür bile diledi.İçten tebriklerimle.

saygılar..
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Kasım 03, 2011, 10:45:51 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

"Allah ölenlerin yakınlarına sabırlar versin. Her fırsatta küçük çocuklar tarafından taş attırılan polisler, ilk olay yerine gelip müdahale edenlerdi. Mehmetçik de enkaz kaldırma çalışmalarında. Allah, askerimize, polisimize zeval vermesin. Onlara taş atanların elleri kırılsın. Canımız istediği zaman taş atıyoruz, kuş avlar gibi dağlarda vuruyoruz. Sonra bir şey olduğu zaman polis gelsin, Mehmetçik gelsin diyoruz. Biraz da dengeleri kuralım. Zor günlerde canım, cicim, sonra kuş avlar gibi avlayalım. İnsanlar biraz da hadlerini bilsinler."

Sayın Müge Anlı kesinlikle doğruları konuşmuştur. Asıl ırkçılığı yapan, balık beyinli tanımsız canlıların adam yerine koyup oy verdiği BDP zihniyetidir...

Bazen de, Aysun Kayacı'ya hak veriyorum ha :)
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Kasım 03, 2011, 11:53:55 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

         Ben de bu konuda sayın agnusdei'ye hak veriyor ve katılıyorum.
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3349 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 07, 2010, 07:33:00 ös
Gönderen: Texan
15 Yanıt
14269 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 20, 2017, 12:23:44 öö
Gönderen: Alşah
33 Yanıt
14331 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2013, 11:16:24 ös
Gönderen: Caliper