Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TAPINAK ŞÖVALYELERİNE KARŞITLIKLAR  (Okunma sayısı 2717 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 02, 2009, 07:48:04 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




11. yüzyılın sonuna gelindiğinde, özellikle İkinci Haçlı Seferi’ndeki askeri başarısızlıklarına karşın Tapınak Şövalyeleri öylesine güçlenmişti ki, zamanla onların bu gücünden sıkılanlar, onlara karşı çıkmaya çalışanlar doğmaya başladı. Ancak bu kişiler, -nitelikleri her ne olursa olsun- Tapınakçıların sert tepkileriyle karşılaşıyor, hemen sinmek zorunda bırakılıyordu.

Katolik Kilisesi bile sıkılmaya başlamıştı. Tapınak Şövalyelerinin yetki ve ayrıcalıklarını artırdıkça, gizli düşmanlıklar da arttı. Birçok yerde soylular, krallar ve din adamları “Senli de olamam sensiz de.” deyişindeki gibi, hem onlara gereksinme duyuyor hem onları başından atmanın çaresini arıyordu.

Bunda Tapınak Şövalyelerinin giderek artan şımarıkça davranışlarının da etkisi vardı. Örneğin 1207 yılında Papa 3. Innocentus “De Insolenta Templariorum” (Tapınakçıların Saygısızlığı Hakkında) başlığı altında olmak üzere yayımladığı bildirgesiyle şövalyelerden kendilerine çeki düzen vermelerini istemiş, bu arada kent sokaklarında at üzerinde dolaşmalarını yasaklamıştı. Tapınakçılar buna pek ses çıkarmadı.

Sonraki papalar da, ayrıcalıkları bir zamanlar Kilise tarafından sağlanmış olan Tapınak Şövalyelerinin halk arasındaki tutum ve davranışlarını bir düzene sokma girişiminde bulundu. Papa 4. Clementhus, tarikatın kendi dönemindeki büyük üstadı Thomas Berard’a, bu gidişi düzeltmeyecek olursa onu aforoz etmek zorunda kalacağını söylemişti.

Bu olay, kişisel bir aforozdan söz edilmesine karşın Katolik Kilisesi’nin Tapınak Şövalyeleri Tarikatına karşıt bir nitelik taşıyan ilk girişimi sayılabilir. Çünkü büyük üstat demek, tarikatın bütünü demekti.

1291 yılında, Akdeniz’in doğusundaki en önemli limanlardan biri olan Akkâ’nın Müslümanlar tarafından düşürülmesinden sonra, Tapınakçılar ile Hastaneciler (Hospitaliyeler) önce Kıbrıs’a taşındı. Bunun üzerine Papa 4. Nicholas bu iki tarikatı birleştirme girişiminde bulundu. Ancak Tapınakçılar bu tasarıya karşı çok sert bir tutumla itiraz ettiği için bu iş gerçekleştirilemedi. Zaten Hastaneciler de buna hiç sıcak bakmamıştı; çünkü onlar da Tapınakçıları istemiyordu.

Tapınakçılara karşıt eylemler arasında şöyle bir olay anlatılır:

“1252 yılında İngiltere Kralı 3. Henry, “Magna Charta”yı yürürlüğe koymuş olan babası Kral John’un Tapınakçılara vermiş olduğu önemi ve değeri hiçe sayar gibi bir tutum takınmıştı. Tarikatın hemen her ülkede geçerli haklıklarını İngiltere’de kısıtlamaya kalkıştı.

Ülkenin ileri gelen baronlarından birçoğunun bulunduğu bir toplantıda bu tasarısını açıkça ortaya koydu. Bunun üzerine tarikatın Londra üstadı ayağa fırlayıp şöyle bağırdı:«Ey kral!... Şunu iyi bil ki, eğer dilini tutmayı beceremezsen krallığını yitirebilirsin.»

Bu söz dehşetli bir hakaretti. Hiç kimse hiçbir ortamda bir krala böyle bir şey diyemezdi.

Ortaya hayli uzun süren bir sessizlik çöktü. Kral şöyle bir durdu. Bir şey söyleyecekmiş gibi bir hareket yaptı. Yutkundu. Fakat hiçbir şey söylemedi. Dilini yutmuş gibiydi.

Kral hiçbir karşılık vermeyince, Tapınakçıların üstadı da yerine oturdu.

Bu konu bir daha hiç gündeme gelmedi.”


Din Konusu

Özellikle 13. yüzyılda Tapınak Şövalyelerine karşıtlığın artışının nedenlerinden biri de “din” konusundan kaynaklanıyordu.

Neydi Tapınak Şövalyelerinin asal görevi?... Kudüs başka olmak üzere kutsal toprakları ve Hıristiyanların çıkarlarını başkalarına, özellikle Müslümanlara karşı korumak, değil mi?... Ancak Tapınakçılar, Orta Doğu’da Müslümanlar ile savaşmak kadar onlarla iç içe yaşamaya başlamıştı. Her birinin anlayışı, kafa yapısı, yaşam tarzına ilişkin yeğlemesi değişime uğruyordu. İslâm dinini de saygı ve toleransla karşılamayı öğrenmişlerdi. Nasıl öğrenmesinler ki!... Müslümanlar onlardan daha toleranslıydı. Hatta bu konuda anlatılan şöyle bir olay var:

“Kudüs Hıristiyanların egemenliği altındayken, Tapınak Şövalyelerinin iyi diplomatik ilişkiler kurmuş bulunduğu Arap emirlerinden biri konuk olarak Kudüs’e geldi.

Emir, öğle vaktinde, Mescidül Aksa’da namaza durdu. Kıbleye döndüğünde, oradaki Hıristiyanlardan biri emirin üzerine atılıp yüzünü doğuya doğru çevirtti. Emir ile tartışmaya, onu zorlamaya girişti. Orada bulunan bir Tapınak Şövalyesi olayın büyümesine engel oldu ve saldırganı hemen uzaklaştırarak emirin namazını gerektiğince kılmasını sağladı. Sonra da Tapınakçıların Kudüs karargâhının üstadı bu olaydan ötürü emirden özür diledi.”


Diyelim ki bu olay orada diplomasinin bir gereği olmak üzere öyle olmuştu. Nitekim Tapınak Şövalyeleri, Müslümanların en zayıf noktasını keşfetmişti. Sünni ve Şii mezhebinden olan sultanlar arasında sürekli bir uyuşmazlık hatta çekişme vardı. Tapınakçılar, Müslümanlar arasında yer yer düşmanlığa kadar varan bu sürtüşmeyi Hıristiyanlığın lehine kullanmayı bilmişti.

Buna karşın, Salâhaddin Eyyubî’nin sonunda Kudüs’e doğru saldırıya geçip ele geçirmesini engelleyememiş hatta bundan sorumlu tutulmuşlardı.

Kimilerine göre bu konudaki asıl sorun, Tapınak Şövalyelerinin kiminle iyi geçinip kiminle geçinemeyişi değildi. Zaten Kudüs’ü Müslümanlara teslim etmek zorunda kalışlarının asıl nedeni de bambaşkaydı. Fakat Hıristiyan dünyasının ileri gelenleri, Tapınakçılara mutlaka bir suçlama yöneltme eğilimine girmişti. Bu bakımdan Kudüs asıl tasa değil, işin bahanesiydi. Asıl sorun Tapınakçıların Kudüs ve çevresinde değil, Avrupa’da kendi ülkelerindeki tutumlarından ileri geliyordu. Hiç sormadan hatta danışmadan kendi bildiklerini okumakta oluşları, dayanılamaz bir boyuta varmıştı. Kimi krallar, sadece ekonomik güç bakımından değil, uluslararası politika ve ticaretteki işlevleri nedeniyle de Tapınak Şövalyelerine içerlemeye, hatta onlara iyice kızmaya başlamıştı.

Tapınakçılardan birçoğu, ulaştığı yazılı İslâm yapıtlarını okumaya girişmiş, Müslümanlardan birçok görenek edinmişti. Üstelik bunlar sadece Orta Doğu bölgesinde kalmıyor, Avrupa’ya da yansıyordu. Bu da hem Hıristiyan din adamlarını hem de hükümdarları hayli rahatsız eder olmuştu.

Yozlaşma

Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın Avrupa’daki gelişimiyle çelişkili olarak, daha 12. yüzyıl sonlarına varmadan Kudüs’teki merkezleri yozlaşmaya yüz tuttu.

Daha önce anlatmış olduğum gibi; 1185 yılında Kudüs Kralı 4. Baudouin ölünce, yeni kralın seçimi konusunda bir uyuşmazlık doğdu. Tapınakçıların o sıradaki büyük üstadı Gérard de Ridefort, sırf bundan ötürü neredeyse orada bir iç savaş çıkaracaktı. Müslümanlar, Hıristiyanların kendi aralarındaki bu çekişmeden yararlanmayı bildi. 1187 yılında Kudüs’ü yeniden ele geçirdiler. Bunun üzerine Hıristiyan dünyası Üçüncü Haçlı Seferi’ni düzenledi. Ancak bu kez Kudüs’ü ele geçiremediler. Sadece Akdeniz’in doğusunda, Filistin, Lübnan ve Suriye’de bir süre daha yer yer tutunabilme olanağını elde ettiler. Tapınakçılar ise, tüm ekonomik, askerî ve politik güçlerine karşın, Kudüs’ü yeniden Hıristiyan dünyasına kazandıramadı.

Olağan dışı bir durum doğmuş olduğu belliydi. Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’na bir şeyler oluyordu. Her ne olduysa, bu “Kol kırılır, yen içinde kalır.” deyişindeki gibi bu olay örgütün kendi içinde saklanıyordu. O tarihlerde hiç kimse perde arkasında ne olup bittiğinin farkında değildi.

Bu sorunun ne olduğu yüzyıllar boyunca bir “bilinmez” olarak kaldı.



Bir bilinmez olarak kalmıştı gerçekten ama pek yakın bir geçmişte, 20. yüzyıl ortalarında açıkça ortaya döküldü.

Bunları ise anlatmak gerekirse daha sonra anlatacağım.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 02, 2009, 04:59:45 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 102
  • Cinsiyet: Bay

Sn Adam,

Kaleminize saglik, devamini dort gozle bekliyor olacagim...

Sevgiler, saygilar,

aashooter...
Masonry is not a secret society, it is a society with secrets...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
8 Yanıt
6979 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2009, 11:05:33 ös
Gönderen: Veritas
1 Yanıt
4427 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2009, 03:12:33 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
5654 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2009, 07:47:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3341 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2009, 07:40:00 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4784 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2009, 04:57:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2932 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2009, 08:28:16 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
12033 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2009, 07:04:17 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3351 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2009, 09:58:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2636 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2009, 07:34:42 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3295 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2015, 12:20:25 ös
Gönderen: akcanmd