Her şeyden önce şunu söyleyelim: Masonluğun ritüelik öğretisinin kapsamında efsane yoktur.
Evet, kimi yerde Masonluğun ritüelik öğretisi kapsamında geçen şöyle ya da böyle bir öykünün “efsane” olarak nitelendiği görülebilir. Fakat bunun iki nedeni vardır:
1- O öykü hayli eski bir tarihte geçer olarak anlatılmaktadır;
2- Öykünün kapsamında olağan dışı denilebilecek nitelikli olaylar vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki o zaman, efsane değil de ne?”
Efendim, o öyküler birer alegoridir. Kapsamlarında öyle birtakım anlatımlar vardır ki, onları orada belirtilmiş olandan çok farklı bir anlamda, her bir öğesinin birer simge olabileceğini düşünerek değerlendirmek gerekir. Ardında bir töresel anımsatma ya da öğütler demeti bulunduğunu bilmek, değerlendirme ya da anlamlandırmayı ona göre yapmak gerekir.
Bu anlatım tarzı, ezoterik yöntemin gereğidir. Nitekim bu yüzden Ezoterizmi bilmeyen ya da göz ardı edenlerce ya anlaşılamamakta ya da başka şeylerle bağdaştırılmaktadır.
İşte Masonluğun bu niteliği, aynı zamanda dinlerden kesinlikle ayrıldığı önemli noktalardan biridir. Çünkü dinlerde anlatılan birtakım öyküler, tarihsel olaylar vardır ve bunların sahiden tıpatıp öyle olduğuna, gerçekliğine inanmak gerekmektedir. İlgili dinin dogmalarının birer parçasıdır bunlar. Oysa Masonlukta dogma yoktur; Masonluk dogmalara karşıdır.
Bunları niçin belirttim? Sayın Hypatia’nın aktarımının Masonluk ile bağdaştırılması, bu aktarımdaki öğeler sanki Masonluğun öğretiminde geçmekteymiş ve onun bir parçasını oluşturuyormuş gibi bir izlenim verildiği için.
Önce neden söz ediyor?... Hermes’ten… Masonlukta Yunanların Hermes demiş olduğu bir kişinin Antik Mısır’da kurmuş olduğu söylenen bir eski ezoterik ekolün öğretisel öğelerinden çok esinlenme olduğu doğrudur. Fakat dikkat: Masonlukta esinlenmeler vardır, alıntılar değil. Bu ikisi çok farklı.
Sayın Hypatia’nın aktarmış olduğu şu alıntıda o kadar çok yanlış var ki, insan hangisinin doğru olabileceği konusunda da şaşırıyor ve bu yazının kapsamına güvenilirlik bakımından ne ölçüde bir not vereceğini bilemiyor.
Bakınız nasıl yanlışlar var…
“Osiris'in müritlerinden olan Hermes...”
Buna göre Osiris diye bir kişi varmış; İslâm tarikatlarındaki gibi bir mürşit. Hermes de onun müridiymiş.
Burada “mürit” sözcüğünün kullanımının çok yanlış olduğunu bir yana bırakalım; Antik Mısır tarihinde Yunanların adlandırışıyla Hermes’in tek kişi olmadığını ve çok kişinin tarih boyunca aynı adla anılmış olduğunu da bir başka yana koyalım; Antik Mısır inançları çerçevesinde bir anlatımda bulunulacak ve Osiris’den söz edilecekse onun karşılığında Thot adının kullanılmış olması gerektiğini de belirtelim ve bir de şunu ekleyelim: Bunlar kişi adları değil Antik Mısır inancına göre tanrı adlarıdır. Dolayısıyla birer kavramı, daha doğrusu betimlemeyi yansıtırlar. Thot Tevrat’taki Enoş ya da Hanok ile özdeşleştirilir ama sonraki anlatımlarda Jabel ile Tubal-cain’in üzerine tüm bilimleri işleyerek hazırlamış olduğu iki sütundan birinin Hermes tarafından bulunduğu yer alır. Bu bakımdan özdeşleşmeden çok, benzer kavram ya da betimlemenin farklı dilimlerdeki yinelenişi söz konusu olur.
Bu anlatım Masonlukta da geçer geçmesine de, Masonluğun ritüelik öğretimi kapsamında değil sadece literatüründe. Bunda biraz da Operatif Masonluk olarak anılan Orta Çağ Avrupa bina inşaatçılığı meslek ve zanaatının, İngiltere’de bulunmuş ve biri 14. yüzyıl sonlarına, diğeri 15. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenmiş, ancak her ikisi de aslında özgün olmayıp kendilerinden biraz daha eski kaynakların birer kopyası olduğu anlaşılan iki el yazmasında değinilmiş oluşunun da etkisi vardır. Konunun kökeni öyle çok eski ve pek de bilinmediği için tasarımsal kurumlarda değil, Avrupa'da Orta Çağın ileni (geç) döneminin Eschenbach gibi ozanlardan da etkilenmiş gerçek halk yaşamında yer alan öykülerindedir. Bu da günümüzün Masonluğunda aslında yoktur ama ilk oluşumu sırasında ister istemez (o günün zorlayan koşulları altında) varmış gibi gösterilmiştir.
Sayın Hypatia’nın aktarımının sonrasında varsayımsal Atlantis’e geçilerek, bir de günümüzden 16 bin yıl önce diye âdeta bir kesin tarih verilerek, fantastik olarak bile nitelenebilecek bir varsayım sanki tam, kanıtlanmış bir bilgi gibi sunuluyor. Buna göre Antik Mısır’ın Osirisi bir Atlantis adamıymış ve onun öğrencisi (ben böyle düzeltmiş olayım) olduğu söylenen Hermes de Nil deltasında bir koloni kurmuş. (Bu arada Isis ve Seth de Atlantis’den gelme olsa gerek ama anlatımın bu bölümünde onlar yok.)
Acaba o tarihlerde Nil Nehri (var idiyse eğer) bugünkü Akdeniz’in tarihlerdeki karşılığı olan bir iç denize ulaşırken günümüzdeki gibi bir delta oluşturuyor muydu acaba? O bölgedeki coğrafyanın M.Ö. beş bin yılı öncesinde günümüzdekine oranla çok farklı olduğu biliniyor;bi bir bilimsel bilgi. Acaba burada “Nil Deltası” terimini bir simgesel anlamda mı almalı? Çünkü Antik Mısır tarihinde Aşağı Mısır ile Yukarı Mısır birbirinden hayli farklı özellikler sergiler. Öyle olursa hepsini simgesel anlamda almak gerekecek.
Oysa hemen ardından Hermes bir din adamı kisvesine yerleştirilerek “Osiris dini” denilen bir dini yaymaya başladığı belirtiliyor. Bizim simgesel değerlendirme güme gitti. (Osiris'in baba tanrı olarak yer aldığı Antik Mısır dini denilse canım yanmayacak.)
Her şey karmakarışık oldu. Üstelik burada bir de “Ölüler Kitabı”na da değinilince iş iyiden iyiye arap saçına döndü çünkü uyuksuzluk ve tutarsızlıklar var. Belki Ölüler Kitabı'na hiç göz atma fırsatını bile bulamamış kişiler, denildiği gibi olduğunu sanabilir. Üstelik Mısır’da “Hermes dönemi” diye bir tarihsel dönemden de söz ediliyor ki, M.Ö. 5 bin yılına kadar ülkeyi Hermetik rahipler yönetmiş.
Yazar ne yapmak istemiş?... Bütün bunlar neye, hangi tarihsel kaynağa, hangi belgeye, Mısır’ın neresindeki hangi hiyeroglife dayanarak söylemiş acaba? Bilimsel değeri nedir? Art niyeti bütün bu tarihsel olguları saptırarak çok eskilere görütürüp, varsayımsal Atlantis ve Mu uygarlıklarına bağlamak mı? Ona yapabilirdi. Bunların birer tahmin olduğunu, eleki bilimsel verilerin henüz kanıtlamaya yetmediğini belirterek anlatabilirdi. Nemrut Dağı ile Paskalya Adası arasında bağlantı bile kurabilirdi.
Öyle yapmamış ama sonra Hermes’e “trismejist” sıfatı verilmiş olduğunu belirtmiş… Bu anlatıma göre, sonradan, İdris göksel dinlerin kitabına girince ona layık görülerek verilmiş.
Gülesim geliyor!... Bu işin İdris ile ne ilgisi var. Trismegistus Yunancadır. Trismegistus teriminin karşılığı olan üç kez güçlü terimi, ne Enoş ne İdris için kullanılmıştır.
Bakın ben size hemen şimdi Masonluk ile bağlantı kuruvereyim. Masonlukta “üç kez güçlü” ya da “üç kere muktedir” (thrice potent) hayli önemlidir ve bazı yüksek derecelerde önemli bir görev unvanı takısıdır.
Yazar bir de bunu bilmiş olsa, belki bunun üzerine de bir kurgu yerleştiriebilirdi. Ohooo! Masonluktaki derece ve görev unvanlarına bakarsak daha ne bağlantılar kurarız! Hele Masonluktaki Mizraim ve Memfis Riti'ni ele alacak olursak...
Sayın Hypatia'nın getirmişolduğu alıntının bundan sonrası öncesinden daha iyi değil. Yanlışlar birbirini kovalıyor.
Fakat ben yoruldum.
Sonra devam etmek üzere (devam etmem gerekirse eğer) şimdilik burada kesmek istiyorum.
Bir ek not:
Benim bu hoyratça eleştirilerim üzerine Sayın Hypatia bu başlığı açtığından ötürü pişmanlık duyabilir.
Sakın!
Üstelik burada Sayın Hypatia’ya yöneltilen hiçbir eleştiri yok. Aksine, ne iyi yapmış.
Böylece bu gibi kitapların ne gibi yanlışlıklar içerdiğine ilişkin örnekler görmüş oluyoruz. Bu ciddi ve kendilerini araştırmacı olarak niteleyen yazarlar niçin biraz daha dikkatli olmak gerektiğini düşünmüyor? Bu tutumla saygınlıklarını, güvenilirliklerini yitirecekleri akıllarına gelmiyor mu acaba?
Bunların Masonluk ile bağdaştırılamayacağını da anlıyoruz bu arada. Keşke hiç olmazsa bu bağdaştırma öncesinde Masonluğu biraz incelemiş ve bu kuruma ilişkin doğru bilgiler edinmiş olsalar…
Bu arada Sayın Hypatia, aynı kitaptan alıntı bir bölüm daha eklemiş. Böylece iş iyiden iyiye çığrından çıkıp, yanlışlıkların ötesine geçip, yer yer saçmalıklara dönüşmüş. Doğruların yanı sıra uydurukların haddi hesabı kalmamış. Ben bu başlık altında yazacaklarımda kendimde oralara gelecek gücü bulabilecek miyim acaba?