Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: VITRIOL  (Okunma sayısı 35806 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 28, 2014, 01:52:10 ös
Yanıtla #20
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Çok iyi gidiyor.

Biraz daha ayrıntılandırarak devam lütfen...
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 28, 2014, 02:10:55 ös
Yanıtla #21
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Ben masonlukta öyle liste falan yapıldığını sanmıyorum. Ama kişinin kendini tanıması için bir öz değerlendirme yapması gereklidir.
Zaten mason olacak, olmaya karar veren veya masonluğu farkeden bir kişi ister istemez biraz öz değerlendirme yapacaktır.

Masonluğu öyle iki haftada bir toplanıp bir şeyler üzerine konuşulup, kardeş sofrasında beraber yemek yenildiği bir organizasyon olarak düşünmek yanlış olur. Evet bütün bu çalışmalar sırasında mason bir şeyler öğrenir ve farkeder ancak asıl olan bundan çok daha fazlasıdır.

Mason olmak, kendini keşfetmek biraz da sorumluluk almaktır. Orkestra üyesi olmak sorumluluğa ortak olmaktır. Yoksa evinizde oturup enstrumanınızı istediğiniz gibi çalabilir kendinizi özgür hissedebilirsiniz.

Masonluğun kurum olarak var olmasının bir nedeni de işte kendini tanıyabilen, özgür düşünceli, özgüvenli, iyi bireylere gereksinim duymasıdır. Yoksa evrensel amaçlarınızı kendi içinde çelişen bireylerle nasıl gerçekleştireceksiniz.

Aslındahala VITRIOL'a nasıl ulaşılacak yanıt yok bu yazdıklarımızda. Bilen varsa yazacak elbette.

Belki gözlem ile öğrenerek,kavrayarak, belki anlayış ve tölerans ile ama bence bu öğretilemez.

Keşke öğretilebilse.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Nisan 28, 2014, 09:59:45 ös
Yanıtla #22
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 689

İçsel algımızın farkına vardıktan sonra illa ki mason olmak şart mıdır? Başka bir mürşid veya oluşumlar yok mudur?
Doğru rehberini bulana ne mutlu...


Nisan 29, 2014, 12:37:23 öö
Yanıtla #23
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

İç algıya ulaşmak için hiç bir kurum, din ve kişiye gereksinim yoktur.
Ancak insan toplumsal bir kişiliktir. Bireysel, pasif, mistik, miskin bilgelik ne işe yarar?
Herkes Ferrarisini satıp Uzakdoğu'ya mı gitmeli?
Yerin içüni kazıp, madeni keşfedince ne olacak. Toplumsal yarar nedir?

İşte masonluk bu yönünle diğer bütün örgütlerden farklıdır.
Masonlukta mürşit ve mürid yoktur.Akılcı, bilimsel, özgür ve erdemli insanlar vardır.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Nisan 29, 2014, 04:45:14 öö
Yanıtla #24
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 689

Sanırım insanın en zorlu yolculuğu bu olsa gerek. Farkındasın, bilgiye açsın, kapasitene göre bu bilgiyi alır, değerlendirirsin. Tabii sosyal bir varlık olduğunu unutmadan....
Doğru rehberini bulana ne mutlu...


Nisan 29, 2014, 06:34:44 öö
Yanıtla #25

Daha da açmaya çalışayım. Yerin altına (kendi iç dünyanıza) girip dürüst bir araştırma yaptığınızda bir insan olarak ne kadar şuursuz, ne kadar tutarsız olduğunuzu görürsünüz. Şahsi kanaatimce mitolojide ve masallarda yola çıkan kahramanın yolda karşılaştığı canavarlar kişinin kendi bilinçdışını (yerin altını) ve oradaki olumsuzlukları temsil eder. Bu olumsuzluklar, olgunlaşmamışlık olarak da adlandırılabilir belki.

Bu başlık altında sezgi, zannetme gibi kelimeleri en çok ben kullandığım için "sezgiyle olmaz" ve benzeri eleştirileri de üzerime alınarak bir parantez açmış olayım. Sezgiden gayet geçerli bilimsel bilgi çıkabilir. Burada yapılması gereken, sezgiyle elde ettiğiniz bir fikri, bilimsel yönteme tabi tutarak denemektir. Örneğin Toriçelli'nin hava basıncını keşfetmesi için elinde sezgiden başka başlangıç noktası yoktu. Sonradan bilimsel yöntemlerle bunu değerlendirip bir doğruya ulaşmıştır. Ancak çıkış noktasının sezgi olduğunu söylemek mümkündür. Yani sezgi hiç de yanlış bir kaynak değildir.

Parantezi kapıyorum, devam ediyorum. Kişinin hakikati arayışı sırasında, kendi iç dünyasında çalışması zorunludur. Burada ezoterik bir örnek vermek yerine bilim alanından bir örnek verirsem daha iyi anlaşılacağımı tahmin ediyorum. Kadın erkek ilişkileri üzerine araştırma yapan bir bilim insanı, eğer kendi kişisel yaşamında kadın erkek ilişkilerine dair çözemediği ve farkında olmadığı bazı sıkıntılar yaşıyorsa bunlar onun bilimsel kariyerini kesinlikle etkileyecektir. Farkında olmadan yanlı araştırmalar yapacaktır. Hatta bu yanlı araştırmalar sonucu elde ettiği bulgular bilimsel yöntemle elde edildiği için başka bilim insanlarına da inandırıcı gelebilir. Bu durumda insanlık bir süre yanılgı içine düşmüş olur.

Buna benzer biçimde, hakikati arayan bir insanın bu doğrultudaki zannetmeleri, o insanın yanlış öncüllerle yola çıkarak yanlış sonuçlara varmasına neden olabilir. Bence günümüz tasavvufu buna bir örnektir. Bugün medyada karşılaştığımız tasavvuf yaklaşımı, aslen geçmişte hakikati aramak amacında olan bir ekolün bugün çoğunlukla dini bir perspektife çekilmiş olmasından ibarettir.

Karıncayı bile ezemeyecek titizlikte bir insan, yanında çalışanların maaşlarını iki gün daha faiz elde etmek için geciktirebilir. İnsan böyle bir varlıktır. Bu insanın gereken vicdan gelişimine ulaşabilmesi, yaptığı yanlışları keşfetmesiyle mümkündür. Bu keşfetme faaliyeti de ancak kendisine ayna tutabilecek ve aynı yolda ilerleyen başkalarının katkısıyla (yardımıyla değil, katkısıyla) mümkün olabilir. Dolayısıyla kişinin dışındaki bir destek unsuru, kişiyi gerektiği gibi "yerin dibine sokmalıdır". Ancak bu da yine zorla yapılabilecek bir şey olmadığından, kişinin kendi arzu ve isteği şart olduğundan, kendisine buna dair ipuçları gösterilebilir ancak.

Yani VITRIOL, anlayabilecek olanı haberdar eden bir sesleniştir.

Ben yine yeteri kadar açıklayıcı olmadığımı düşünüyorum o yüzden konudışı gibi görünüyor olabilecek ama konunun ta kendisi olduğuna inandığım bir ekleme yapacağım:

Ezoterik çalışmanın konusu, kişinin kendisidir. Kişinin kendisi üzerinde çalışabilmesi için gereken malzeme ise kişinin tam önünde durmaktadır. Etraf bir aynadır. Bu nedenle kişinin dünya hayatı, kendi içinden dışarıya ne yansıdığını anlayabilmesi için ilk el atması ve incelemesi gereken yerdir.

Burdan sonra burada daha da derine inebileceğimi zannetmiyorum. Çünkü daha fazlası okuyucuya anlamsız gelecek, rahatsız edecektir. Ayrıca nihayetinde hala bir harici olduğumdan, masonluk masonlardan öğrenilmeildir ifadesi kapsamına da girmiyorum :) o yüzden ben burada durayım.


Nisan 29, 2014, 07:34:39 öö
Yanıtla #26
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Çok güzel katılımlar oldu.

Anlayabilen için, Masonlukta da kullanılmakta olan şu VITRIOL kısaltmasının açılımı, benim açımdan yeterince değerlendirildi. Bundan sonrası, çoğu kimse için sıkıcı olabilecek ve tadı kaçabilecektir. Buna karşın ben bu konuyu kapatmıyorum. Asala bağlı kalınması koşuluyla ek ve yan açılımlar serbesttir.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 01, 2014, 06:00:35 ös
Yanıtla #27
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Uzun bir aradan sonra zevkli ve keyifli paylaşımları haz alarak okudum.. Okudum ki paylaşımı bile şu anda yapamıyorum. Kafamda bir oturtmak ve biraz da ben yorumlamak isterim açıkcası.

Saygılar.
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Mayıs 01, 2014, 06:52:22 ös
Yanıtla #28
  • Ziyaretçi

Çok derinlere inmeden konuyla ilgili birkaç not paylaşmak isterim.

VITRIOL u tam olarak anlamak için sizlere tavsiyem "pamuk prenses ve yedi cüceler" masalını gözden geçirmeniz -geçirebilmek içinde Hermetik bilgi gereklidir- olacaktır.

Bir diğer detay ise "OL" ile simgelenen son 2 harftir -"operare lapidem--occultum lapidem"- bu kısım da Masonik Sembolizma nın yapısıyla ilgili diye biliyorum.

Saygılarımla


Mayıs 02, 2014, 04:46:57 ös
Yanıtla #29
  • Ziyaretçi

VITRIOL u geniş açıdan ve düz mantık kurarak ele alırsak, Ars Magna ile ilşkilendirmek doğru olmaz mı ? -okültizm kapsamında değil ezoterik açıdan-

Sonuçta VITRIOL insanın içinde ki küptaş ı arama yolculuğu olarak ele alırsak eğer; ve yine Ars Magna yı içimizde ki cevheri çıkarmak olarak düşünürsek temel olarak aynı kapıya çıkıyorlar diye düşünüyorum.

Saygılarımla