Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KİM KORKAR MASONLARDAN? - 6  (Okunma sayısı 2935 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 31, 2009, 10:34:41 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Masonik Tarih ve Tarihselcilik: Bir Özet


İcat ettiğim şey...hiçbir suretle fantezi değildi. Ben onun içindeki karakterlerden biri değildim. Ben ona kabul edilmeye aday biri değil, onun yarattığıydım.  C.S. Lewis
Genel anlamda düşünürsek, masonların üç ana hedefi vardı:
•   İlk olarak, insanlığın geri kalanının tarihinden ayrı olarak kendilerine özgü bir tarihe sâhip olmak;
•   İkincisi, kendi tarihlerini, bütün bir insanlık tarihinin model alabileceği tek örnek olarak sunmak ve bu suretle bütün insanlık tarihini kendi tarihleriyle tanımlamak ve,
•   Üçüncüsü, kendi tarihlerini genel anlamda tarihle birlikte, tarih-üstü olan ve tarih tarafından oluşturulmayıp, tarihi oluşturan ilahi gücün sembolik bir tezahürü olarak sunmak.
Eğer masonik tarih meselesiyle ilgili olarak üçüncü noktayı tek başına ele alırsanız, onun olaylara dayanan kısmı konu dışı kalır; çünkü Süleyman’ın Tapınağı’ndaki mason locasının tarihsel bir gerçek mi yoksa, yalnızca masonik yazarların bereketli hayal güçlerinin bir yaratısı mı olduğu-eğer her iki durumda da o, her tarihsel gerçekliğin üstünde ve ötesinde olan şeyin bir sembolü ise-fark etmez.
1804’te yazan William Preston, “Masonluk dünyanın en başından beri izlenebilir” iddiasını ileri sürüp, “operatif”e karşı “spekülatif”e ilişkin kendi yorumunu sunar. Bu yoruma göre,
•   Operatif masonluk “mimarlığın kurallarını uygun biçimde uygular”ken,
•   Spekülatif masonluk bize, “tutkularımızı nasıl yöneteceğimizi...gizliliği nasıl sürdüreceğimizi ve yardımseverliği nasıl uygulayacağımızı” öğretir. En baştan beri, spekülatif masonluk, “dinle öyle iç içe geçmiştir ki, bizi, en güçlü yüküm olan, Tanrı’ya bağlılık yükümü altına koymuştur.”
Ancak, masonluğun 1730’lardaki yayılışı hakkında Preston’ın yaptığı açıklama çok açık bir biçimde şunu iddia eder: Herhangi bir Avrupa ülkesinde bulunan ve 1717’de İngiltere Büyük Locası’nın kuruluşundan önce var olduğu açıklanan hiçbir Büyük Loca’nın (York’taki Büyük Loca dâhil) nizami şekilde kurulduğu söylenemez ve dolayısıyla Avrupa’da mevcut tüm Büyük Localar, ya İngiltere Büyük Locası’nın verdiği “vekaletle onaylanmış” ya da başlangıçta İngiltere Büyük Locası tarafından kurulmuş localardan türemişlerdir.
Masonik tarihteki Fransız önceli Başrahip Grandidier’nin izinden giden Findel, 13. yüzyıldaki Alman Katedral Yapıcıları localarını (Hütten) Avrupa’daki aşağı yukarı ilk masonik localar olarak kabul eder. 1459’da Ratisbon’da, “Strasbourg kulesinin inşasından yirmi sene kadar sonra münferit locaların üstadları toplandılar ve Kardeşlik Belgesi’ni düzenlediler. Bu belgeye göre, Tüm Almanya’nın Büyük Locası (Haupthütte) ve Büyük Üstadı Strasbourg’daydı. 1498’de İmparator Maximilian da bunu onaylamış ve kanunlar yenilenerek 1563’de basılmıştır.” Findel, Üç Derece’yi (Çıraklar, Kalfalar ve Üstadlar), gizli törenler bütününü ve özel masonik bir düsturu (“Özgürlük”) bu kuruma mal eder. Ona göre bu Alman masonlar, muhtemelen geç antikçağın Roma Mimarlık Collegium’ları [Birlik] aracılığıyla, eskilerin mysteria’larıyla bağıntı kurmuşlardır.
Öyleyse “modern masonluk, kesintisiz bir silsile içinde doğrudan ortaçağdaki Operatif Masonlar Kardeşliği’nin soyundan gelmektedir ve onun ardılıdır.” Ya da, -Findel’in de onayladığı-Anderson tarafından betimlendiği şekliyle İngiliz masonluğuna dönecek olursak, ilk dört loca, “Operatif ve Kabul edilmiş Masonların localarıydı...” ve sonuç olarak, “1717’den önceki bütün masonluk tarihi Anderson’ın sözleriyle, “mimarlığın tarihinden ibarettir.”
R.F. Gould ilk kez 1903’te yayımlanan ünlü kitabına, masonik tarihin iki yanı-özel ve genel-arasında kesin bir ayrım yaparak başlar. Özel yanıyla, 18. yüzyıl başında ortaya çıkan masonluk, şekli, niteliği ve idealleri 17. yüzyılda hüküm sürmüş bir akıma göre şekillendirilmiş çok sayıdaki gizli dernekten biri olarak tarihçinin bakışına sunulur.
Gould’daki bu çok modernist eğilim, bizi şaşırtmamalıdır. O, Kardeşliği salt evrensel bir eğilimin ya da ezeli bir tarihötesi gerçekliğin tezahürü olarak değil de, oldukça bilinçli bir tercihle, somut tarihsel bir olgu olarak gören ilk masonik tarihçidir.

Gould, “İngiltere ve İskoçya’daki spekülatif masonluğun Steinmetzen’den türediği” (Findel ve özellikle Başrahip Grandidier tarafından iddia edildiği gibi) fikrini kesinlikle yalanlar ve Alman masonluğu konusunu, “her ne kadar Steinmetzen ve masonların adetleri arasında görünüşte büyük bir benzerlik olsa da, 1779’a kadar aralarında inanç bakımından bir bağlantı kurulamamıştı” iddiasıyla bırakır. Alman masonları ortaçağ tipi meslek örgütü zihniyetini aşamadılar. Onların, bâzı dinsel bilgilerine rağmen “hiçbir zaman spekülatif bilim düzeyine erişmedikleri sonucuna (İngiliz masonlardan farklı olarak) varılması kaçınılmazdır.
Gould, Eski Masonik Yazmalar’ın tarihini belirlerken, kendisinden önceki herhangi bir masonik tarihçi kadar geleneksel ve ortodokstur. Bu yazmaların en eskisi olan, ünlü Regis Yazması’nın tarihini, 15. yüzyılın ilk çeyreği; ikinci en eski yazma olan Cooke Yazması’nın tarihini ise 15. yüzyılın sonu olarak belirler. Her ikisine ilişkin şöyle bir iddiada bulunur: “İçerikleri daha erken tarihli bir eserden kopya edilmiştir...” ve “onlar Toplantılarla anıştırmada bulunurlar...”
“Kabul edilmiş” ya da “spekülatif” masonluğun, kusursuz biçimde yapılanmış bir Deus ex machina gibi , 1717’de “Operatif Masonluk”tan birdenbire doğması pek inandırıcı gelmemektedir. Ama 17. yüzyılda yeniden canlanma sonrası locaların yaşamsal gereksinimi haline gelen diğer meslekler şöyle dursun, masonlukla İngiltere’deki mimarlık arasında bile bağlantı kuran bağımsız tarihsel kanıtlar azdır.
Daha sonraki yorumcular, Fred L. Pick ve G. Norman Knight, yeni masonlar için hazırladıkları bir elkitabında kendi tarihsel masonluk kavramlarını ileri sürdüler. Bu elkitabı 1954’te yayımlanmış olup aşağıdaki önermelerle özetlenebilir:
•   Şu ana kadar masonluğun kökeni hakkında mantığa uygun hiçbir teori ortaya konmamıştır.
•   Bildiğimiz gibi masonluk İngiliz kökenlidir, bir İngiliz ürünüdür ve Britanya’nın operatif masonları arasında ortaya çıkmıştır.
Çok haklı olarak şuna işaret ederler: Norman fethinden sonraki ilk iki yüzyıl boyunca İngiltere’de şaşılacak kadar çok kilise yapılması (5.000 kadar) ve inşa tarzı ile yöntemlerdeki olağanüstü benzerlik, iki koşulun dışında asla mümkün olamazdı. Bunlardan birincisi, masonların [duvarcıların] bir şantiyeden diğerine hızlı yer değiştirebilmesi; ikincisi, bir binanın ayrıntılarıyla ilgili bilgi alışverişindeki verimliliktir. Masonlar arası iletişimin bu niteliği, ilk locaların esas özelliğini, yâni onların yerel topluluklardan göreli kopukluklarını ve hem loncalardan hem de lonca mekanizmasından bağımsızlıklarını belirlemiş olabilir.
Yazarlara göre, Loca teriminin başlangıçta iki manası olabilir:
1.   “Masonun, uyuduğu ve yemek yediği yerden ayrı olarak, çalıştığı yer (1277 tarihli en eski referansa göre)”;
2.   “Belirli bir şantiyede çalışan masonlar topluluğu-ki bu, çok daha geç bir tarihtedir” (1598, 1599 Shaw Nizamnameleri).
Burada, her ne kadar oldukça farklı bir bağlamda da olsa, locayı hem toplantı mekanı hem de toplantının kendisi olarak kabul eden esas düşünceye dönmüş oluyoruz.
Yazarlar, tarihsel açıdan tartışma götürmeyen üç hadiseyi, Dr. Anderson’dan çok farklı olmayan şekillerde neden-sonuç bağıntıları içinde ilişkilendirmiştir. Bunlar, kilise yapılındaki gerileme, gotik stilden klâsik stile ve operatif masonluktan spekülatif masonluğa geçiştir. Bunlara, “emeğin yönü” dedikleri şeydeki önemli bir değişimi de eklerler.
Masonluk ve din arasındaki ilişkiler problemi, gelişigüzel bir biçimde-bu konuya da değinmiş olmak için-ele alınmakta ve genellikle acele işlerde olduğu üzere, yazarların kendi dinlerine karşı tutumlarını açıkça ortaya koymaktadır. Söze, Genel İşler Kurulu’nun tanımından-ki, bu yeterince budalacadır-bir aktarmayla başlarlar.
Buna göre, “masonluk, ne bir dindir ne din yerine geçer...ne de dinle rekabet eder...ancak insan davranışları alanında, onun öğretisinin din öğretisini tamamlayacağı ümit edilebilir.” Onların bu alıntı hakkındaki yorumu, daha da budalacadır:
Ama o [masonluk], hem bir kimsenin kabul edilmeden önce bir tür dinsel inanca sâhip olmasını gerektirir...hem de daha sonra o kimsenin kendi dininde ibadete devam etmesini bekler.
Masonik tarih, hem bu metinlerde hem de tüm diğer versiyonlarda sunulduğu gibi, bir örgüt ya da kurumdan çok, değişen ve gelişen bir biçim olarak hür masonluğun tarihidir; bu biçimin içeriği beş ana unsura indirgenebilir.
Masonluğun tarihi her şeyden çok, onun oluşumunun, pekişmesinin ve yayılışının tarihidir-ki buna, onun dış dünyayla olan ilişkilerinin bir tarihi ve masonların, kendileriyle ilişkileri açısından dış dünya hakkındaki düşüncelerinin bir tarihi de eklenebilir. Ancak dış dünya, gerçekte masonları bütün olarak değil de bireyler olarak ilgilendirir. Yeni masonluğun, geçen yüzyılın sonundan-Gould’un bıraktığı yer-başlayarak bir tarihini yazmanın çok zor olmasının nedeni budur.
O zaman, geriye kalan gerçekten ilginç tek tarihsel temanın, bir din olarak masonluğun iç gelişimi ve bununla ilgili kendi dinsel farkındalığının gelişmesi olduğu açıkça görülür. Ama hem mason tarihçiler hem de masonluk karşıtı tarihçiler en çok bundan sakınır; onlar, masonik hayır işlerini, kraliyet ailesi üyelerinin Londra’daki Freemasons’Hall ziyaretlerini vb en küçük ayrıntısına varıncaya dek betimlemekten daha mutlu olurlar. Gould gibi mükemmel bir tarihçi bile, masonluğun sâdece dinsel yanını değil, ama aynı zamanda masonluk ile kiliseler arasındaki gerçek ilişki meselesini de hiç kavrayamamıştı.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
4731 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 25, 2009, 09:03:30 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2973 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 25, 2009, 09:21:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2798 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2009, 09:38:31 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2955 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 28, 2009, 03:47:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2957 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 29, 2009, 12:01:19 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2675 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2010, 01:17:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2381 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2010, 11:14:52 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3179 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 03, 2010, 11:02:35 öö
Gönderen: Universal
11 Yanıt
11592 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2012, 05:15:17 öö
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
6031 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2022, 06:34:49 ös
Gönderen: onurcelik