Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KİM KORKAR MASONLARDAN? - 7  (Okunma sayısı 2677 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 01, 2010, 01:17:23 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Ritüel, Sembolizm ve Din -Ritüelin Tam Bir Tanımı


Emik olarak, yâni “içeriden bakıldığında”, bir ritüel ancak uygulandığında kendi gerçekliğine kavuşur ve çeşitli unsurlardan (evreler, eylemler, konuşmalar, sesler, araçlar, aksesuarlar vb) oluşur. Bir kimse, bir öykü, hâttâ bir tarih icat edebilir ve bu durum böyle bir tarihin geçerli ya da “gerçek” olarak ele alınma iddiasını etkiler. Onun tarihsel gerçekliği temsil etme statüsü, kaçınılmaz şekilde değişmiştir, ama yine de bir başka gerçek türünü temsil edebilir. Ama bir ritüelin “icat edilmiş olduğu” bilinse bile, bu onu daha az doğru ya da daha az gerçek yapmaz; çünkü onu bir ritüel yapan şey, hayata geçirilişinin (ve eyleminin) kendisidir.
Tekris ritüeli, masonluğun sâdece özü ve merkezi değildir; masonluğun işlevsel varoluşunun bütün düzeylerinin yanı sıra, onun hem masonlar hem de masonluğun dışında kalanlar tarafından anlaşılmasının da-tabii anlamak istiyorlarsa-bütün düzeylerini oluşturan mekanizmayı meydana getirir.
Ritüel ve Öğretim

Masonluk ritüeli kendi nesnelliğine sahiptir. Bu, icra eden kişilerin niyetleri, karakterleri ve bilinçlerindeki tüm olası farklar ne olursa olsun, ritüelin, sâdece tarihsel varlığı boyunca sayısız somut durumda tekrarlanmış bir olay olarak değil, aynı zamanda soyut bir düşünce nesnesi olarak, maddeten aynı kaldığı anlamına gelir.
O halde mason ritüeli yalnız yapıp söylemez, ama aynı zamanda yaptığı ve söylediği şeyler hakkında konuşur. Bundan başka, ritüelin farklı unsurları çeşitli evrelerde farklı farklı yorumlanır, bu yüzden yorum düzeylerinin bir hiyerarşisi vardır. Bu da, çok kesin teknik bir dilin ya da bir üst-dilin (meta-language) oluşmasını ve gelişmesini gerektirir. Bu dil aracılığıyla, ritüel kendisini, anlamları çoğunlukla sözlükte verilen normal anlamlarından farklı olan sözcükler, terimler ve ifadelerin yanı sıra, masonluğa özgü olan ve herhangi sıradan bir sözlükte bulunmayan sözcükler, terimler ve ifadelerle tanımlar.
Ritüelin yapısı çok basittir. Zaman ve uzamdaki çeşitli unsurları arasında ilişkiler kurar ve ritüelin unsurlarını kendi zamanı ve uzamı içinde sabitleyerek, onları hiyerarşik bir düzen içinde yerleştirir.

Ritüelin metninden ritüelin kendisine geçtiğimizde, kendimizi, metnin düzenlendiği şekilden oldukça farklı bir şekilde düzenlenmiş bir mekân içinde buluruz. Bu alan locayı sembolize eder-çünkü Loca, Dünyayı; Aday, cahil İnsanı; Üstad, Bilgiyi sembolize eder.
Üstadın uyarıları ya da ritüelin açıklamaları, her ne kadar belli bir kavramı içerse de, bunlarda özellikle masonik olarak tanımlanabilecek hiçbir dinsel ilke ya da gerçek yoktur. Ancak bu, ritüelin dinsel olmadığı ya da masonluğun bir din olmadığı anlamına gelmez.
Antroposofi dâhil olmak üzere hemen hemen tüm modern teosofi öğretileri ile masonluk arasındaki temel fark burada yatar. Çünkü, modern teosofi öğretileri ve antroposofi tamamen gerçek-odaklıdır; yalnız kendi gerçeklerinin farkında olmakla kalmazlar, aynı zamanda kendi törenlerinin ve sembolizmlerinin salt bu gerçeklere erişmenin bir aracı olduğunun da bilincindedirler ve üyeleri bu gerçeklere inisiye olurlar.
Karmaşık bir dinsel bilinç hadisesi olarak “Masonik Dinin Tanrısı”, İngiltere Kilisesi Sinodu tarafından özel olarak kilise içindeki masonik etkinlikleri araştırmak üzere atanan Komite’nin, hâttâ İngiltere Büyük Locası’nın fikirleri ne olursa olsun, etik bakışla üç düşünceye indirgenebilir:
1. Bir mason adıyının, varlığına inanmak zorunda olduğu bir Üstün Varlık düşüncesi;
2. Anderson Yasaları’ndaki, “tüm insanların kabul ettiği Din”in Tanrı’sı düşüncesi;
3. Masonluğun kendine özgü düşüncesi-bu, her ne kadar ikisinin somutlaştırılması olsa da, içine yerleştirildiği efsanevi Kitab-ı Mukaddes bağlamından dolayı, hâlâ kendi Kitab-ı Mukaddes renklerine sahiptir.
Bundan başka, günümüzün gizli cemiyetleri içinde en yaygın olanının, Hür Denizciler ya da Hür Madenciler değil de, Hür Masonlar Cemiyeti olması gerçeği, o zaman kendi felsefi, dinsel ve etik anlamına bürünecektir. Bu anlam, masonluk dışında başka hiçbir sembolik bağlamda asla yerine oturmaz. Bu da, masonluk, mason, inşa etme, loca, mimar, üstad vb terimlerinin, yalnız masonluğun esas sembolizmine değil, aynı zamanda ve özellikle masonik bir bakış açısından, bütün insanoğlunun evrensel sembolizmine ait olduğu anlamına gelir. O zaman loca, makrokozmos yerini tutacak; ritüeli canlandırarak mikrokozmosu temsil eden bir mason tarafından tinsel evren yasalarının görünür kılınabildiği ve anlaşılabildiği tek yer de loca olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında tüm masonluk tarihi, insanlık tarihinin sembolik benzeri olarak görünür (eski belgelerde, Anderson Yasaları’nda ve başka yerlerde olduğu gibi) ve bu yüzden doğrulayıcı gerçekler ve detaylarla uğraşmaya hiç gerek yoktur; çünkü mistik, etik ya da dinsel bir anlamda, insan tarihiyle ilgili olan her şey, tanım itibârıyla masoniktir. Öyleyse, eğer doğrudan Tanrı, Mimarlığın yasalarını Âdem’in kalbine nakşettiyse, ilk masonların kimler olduğu ya da bir mason olarak kendisinin farkına varan ilk insanın kim olduğu (Kabil ya da Nuh, Nemrut ya da Kral Süleyman, Eukleides ya da Octavianus Augustus) önemli değildir.
Genel diye nitelediğim diğer yorum, tam tersine, masonluğu bir durum, bir örnek ya da daha genel evrensel dinsel (ya da mistik) bir ilkenin farklı bir şekli olarak düşünür.
Masonların kendilerinin “sembolik” sözcüğünü, bazen, “sembolik”ten çok “amblematik” ya da “mecazi” olmak üzere daha farklı bir şekilde ve anlamda kullandıklarının farkındayım. Bununla beraber, bütün masonik sistemin sembolizmle ne kadar dolu olduğu onların en somut kullanımlarından bile bellidir.
Son fikir, evrensel din fikrinden ziyade, o zaman (1920’lerin en başında) çok geniş şekilde yayılmış olan philosophia perennis (daimi felsefe) fikrini ifâde eder; ancak bugün çok sayıda mason bunu kabul etmese de, masonluğun tamamen sembolik niteliğinin, böyle bir anlayışa izin verdiği gerçeği varlığını sürdürür.
Çelişkili olarak, hem mason hem de mason olmayan yazarlar tarafından masonluğun dinsel durumunun çok sık yadsınmasının nedeni, onun tüm unsurlarının amansızca sembolleştirilmesidir.
O 270 yılın büyük bölümü boyunca, masonlar kendilerini ve “tüm dünyayı” öğretilerinin bir din olmadığına ikna etmeye çalışsalar da, İngiltere Kilisesi Sinodu’ndaki “ilerici” muhaliflerinin, alışılmış Pelagus’çuluk ve Gnostisizm suçlamalarının yanı sıra-ve tabii ki her şeyden önce-Hıristiyanlığın yerine geçecek bir din kurmaya uğraşma suçlamalarını tekrar tekrar dinlemek zorunda kalmaktadırlar. Büyük Loca’nın, ya “Masonluk Hıristiyanlık için bir tehlike değil, ona eşlik eden yararlı bir şeydir” ve “Masonluk hiçbir teolojiye sâhip değildir” diye belirterek ya da “bir Mason Tanrısı yoktur” diye açıklama yaparak bu karışıklıklardan kurtulmasının zamanıdır.
Masonluk, Hıristiyanlıkla uyumlu mudur?” gibi çok tipik bir soru çok sık olarak şunu da beraberinde getirir: “O çocukça saçmalık ya da o tehlikeli düzen, Hıristiyan karşıtı mıdır?” Bir başka sıkça sorulan soru da şudur: “Masonluk doğal bir din midir?” Çok sayıda eleştirmene göre, varsayılan doğallığı nedeniyle, yine onu İsa’nın vahyedilmiş dinine karşıt hale getirir.
Bu son soruyu olumsuz şekilde yanıtlayacağım. Hıristiyan olmayan bir din gözlemcisi olarak, masonluğu, tanım itibârıyla doğal olamayan senkretik bir din olarak tanımlamayı tercih ederim; çünkü o kendisini senkretik olarak bilmektedir, doğal bir din ise kendisini doğal olarak bilmez.
Senkretizmi, dinin fenomenolojik bir tanımı açısından genel bir kategori olarak kabul etmiyorum. Tersine, onu, dinsel sentez durumundan çok daha az gözlenen dinsel bir durumun özel bir olayı olarak kabul etme eğilimindeyim. İçinde, iki ya da daha fazla farklı dinin unsurlarının bulunduğu dinsel bir durumu senkretik olarak adlandırıyorum. Bu farklar, o durumla ilişkili olanlar tarafından kabul edilir. Sentez yoluyla birleştirilmiş ve senkretik dinsel durumları ayırt eden ve senkretik dinsel durumun esas özelliğini oluşturan şey, bir kimse tarafından kendi dinî içinde bilinçli olarak yapılan ve kabul edilen o fenomenolojik ayrımdır. Senkretik bir dinsel durumun ikinci özelliği, onun ritüelindeki bu heterojen unsurların birbirinin yerini tutabilmesidir. Karmaşık görünen bir üçüncü özellik, ritüelin benzerliği özelliğidir; yâni, bir din içindeki iki ya da daha fazla ritüel arasındaki farkı gözlediğimizde, aynı zamanda o ritüellerin temelini teşkil eden bâzı paralel ya da benzer inançları da gözleyebiliriz.
Masonlukta teolojik bağlam adını verebileceğimiz bir şey asla var olmamıştır; çünkü onların tüm öğretisi, bir dizi esas dinsel önerme ya da düşünceye dayanmak yerine, onların sembollerinin yorumuyla doğrudan ilişkilidir ya da bu yorumdan ya da bu yorumdan türetilmiştir. Masonlukta sembol her zaman en önemli şey olmuştur-bu sembolizm onun kendi adından, yâni “Masonluk”tan başlar ve “Teolojik Merdiven” gibi karmaşık bir sembole dek devam eder. Bir başka deyişle, eğer Hıristiyanlıkta semboller esas dogmaları (Teslis, Tecessüm ve Kefaret gibi) temsil ediyorsa, masonlukta iki yanı açısından ele alınan masonik evrenin şifreli bir dizisini temsil eder.
Merhum Peder Coppleston’u (Londra Üniversitesi’nde Felsefe Tarihi profesörü ve Cizvit bir papaz) gördüğümde, her zamanki soruyu ona şöyle sordum: “Mascalls’ın masonluğu doğal ve bu yüzden kesinlikle Hıristiyan olmayan bir din diye tanımlamasını kabul ediyor musunuz?”
Peder Coppleston: “Onu hiçbir suretle din olarak kabul etmiyorum, ona asla bu şekilde bakmadım. İçinde bâzı dinsel unsurlar olduğunu kabul ediyorum, ama dinsel unsurları hemen her yerde-etikte, felsefede, hâttâ bilimde-bulabiriz, ama bu gerekçeye dayanarak onları din diye adlandıramayız.”
Özellikle bu ülkeden söz edecek olursak, masonluğu Hıristiyan ya da Hıristiyan olmayan bir din olarak adlandırmanın gayesini anlayamıyorum. Burada insanların çoğunluğu ona, Hıristiyanların da üye olabildiği, hâttâ çoğu üyesi Hıristiyan olan yardımsever bir dernek diye bakma eğilimindedir. O halde, yalnız masonların kendileri değil, genel olarak insanlar masonluğu Hıristiyanlıkla uyumsuz görmemekte, ancak biliyorum ki diğer taraf, yâni Katolik Kilisesi, masonluğu Hıristiyanlıkla uyuşmaz olarak görmektedir.
A.I.: O zaman, sizin fikrinizle çoğu insanın fikrî arasında herhangi bir fark var mıdır?
Peder Coppleston: Hayır yoktur, çünkü şu anda Katolik bir ilahiyatçı olarak konuşmuyorum. İkilemi görmeyi beceremiyorum. Gerçekten masonluğun pratikte inananlar tarafından Hıristiyanlık ya da herhangi başka bir dinle bu kadar kolay birleştirilmesi, onun kendi başına bir din olmadığının göstergesi yerine geçebilir ve onun Hıristiyan olup olmama, ya da doğal din olup olmama problemi ortadan kalkar.
[Korkarım ki “din” sözcüğü, hem Peder Coppleston tarafından hem de benim tarafımdan, “Masonlar ve İngilizlerin çoğunluğu tarafından anlaşıldığı gibi, gevşek bir Hıristiyanlık anlamında din” diye kullanılmıştır.]

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
4731 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 25, 2009, 09:03:30 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2975 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 25, 2009, 09:21:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2799 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2009, 09:38:31 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2955 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 28, 2009, 03:47:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2957 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 29, 2009, 12:01:19 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2936 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2009, 10:34:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2381 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2010, 11:14:52 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3180 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 03, 2010, 11:02:35 öö
Gönderen: Universal
11 Yanıt
11621 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2012, 05:15:17 öö
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
6046 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2022, 06:34:49 ös
Gönderen: onurcelik