Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: "ASIMILASYON INSANLIK SUCUDUR." R.T.Erdogan ve Fasizmin gercek yüzü  (Okunma sayısı 4911 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 04, 2011, 08:38:13 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Asimilasyon bataklıktır

Kürt çocuklarını ıslah programını açıkladı Diyarbekir Valisi.

“Bataklık” olarak tarif ettiği şehrin sokaklarından çocukları kurtaracaklarını, çocukları ailelerinin elinden alıp Devlet Baba’nın şefkatli kollarına teslim edeceklerini, ‘Kabahatler Kanunu’na gönderme yaparak ve bunun sosyal devlet olmanın gereği olduğunu vurgulayarak kamuoyuna duyurdu Vali Mustafa Toprak.

Açıklama, öz olarak taş atan Kürt çocuklarına el koyma operasyonunun yumuşatılarak kamuoyuna sunulmasından başka bir şey ifade etmiyor. Ve insana, devlet ve iktidar denen şeyin nasıl korkunç bir canavara dönüşebileceğini tekrar hatırlatıyor. Görünen o ki “Köklerini kurutun” fetvasının Kürt çocuklarına uygulanacak asimilasyon ayağı için harekete geçilmiş.

Arjantin’de cuntacılar kaybettikleri tutukluların çocuklarına el koyarak ya kendileri büyütmüş ya da zengin ailelerine vermişlerdi. Kendi babasının, annesinin katillerinin ellerinde bu durumdan habersiz büyüyen çocuklar, gerçekleri kayıp ailelerinin mücadelesiyle öğrendiler.

Davanın hâkimi, “bütün bu suçlar insanlığa karşı işlenen suçlardır, Arjantin’de son sivil-askeri diktatörlük döneminde, gözaltında doğan çocuklara sistemli bir planın parçası olarak el konulması gerçekleştirilen soykırımın bir delilidir.” diyerek 10 yıl ile cezalandırdı suçluları.

“Dersimin Kayıp Kızları” ise yakın tarihimize düşen başka bir iz oldu. Dersim’de yok edilen ailelerin çocukları operasyona katılan subaylara verilmişti.(Dersim’in Kayıp Kızları belgeseli)

İNGİLTERE - "UNUTULMUŞ AVUSTRALYALILAR"

1940'lı yıllardan 1970'lere kadar İngiliz Hükümeti yüzlerce ailenin çocuklarını “Çocuk Göçü Programı” adı altında Avustralya’ya gönderdi. Tıpkı Vali’nin bahsettiği Sosyal Devlet politikasının gereği olarak el koyulmuştu çocuklara. 150 bin civarında çocuk 40 yıllık bir zaman içerisinde devlet ve kilise yurtlarına yerleştirildi. Avustralya’daki yurtlara yerleştirilen çocukların büyük bir bölümüyse taciz ve tecavüze uğradı. Margareth Humphrey’in Empty Cradles adlı romanından uyarlanarak çekilen Portakallar ve Gün Işığı (Sunshine And Oranges) adlı filme de konu olan olay büyük yankı uyandırdı.

Anlıyoruz ki Vali Bey de böylesi bir devlet geleneğinin bilinçaltını taşıyor

Aileleri çocukları ile vurmanın en iyi yöntem olduğuna karar vermiş siyasi iktidar. Kendisine taş atan çocukları potansiyel suçlu ilan ederek daha baştan çuvallamış olsa da bir önemi yok onlar için. Asimilasyon döneminin bittiğini iri cümlelerle duyuran Başbakan, bunu söylerken kaba asimilasyon döneminin bittiğini, artık daha ince ve sindire, sevdire yapacaklarını söylemek istiyordu demek ki…  Alkışa tutulan eller, şimdi bu ıslah planına bulunacak kılıf için dillerini sıvayıp iş başına koyulacaklar. Kürt çocuklarının, içine şeytan girmiş ağabeyleri ve sorumsuz ebeveynlerin ellerinden kurtarılarak ıslah edilmelerinin sosyal zaruret olduğunu bangır bangır bağıracaklar.

Bölgede 30 yıldır yürütülen savaşın faturasını en çok çocuklar ödüyor. Panzerlerin, gaz bombalarının, tepelerinde uçan helikopterlerin, F-16’ların ve çatışma haberlerinin içinde yaşayarak büyüyorlar. Oyunları, sözleri, türküleri ve kurdukları cümlelerin hepsi politik olayları yansıtıyor. O bölgede yaşayan çocukların neden taş attığını, neden sokakta koşturarak slogan attıklarını, neden askeri, polisi oyunlarında hep düşman yaptıklarını anlamak çok mu zor?

Vali Bey omuzlarında kendi kafasını değil, devletin kafasını taşıdığı için kanundan kabahat üretiyor. ‘‘Kimse ah, vah etmesin” diyor o kafa, “Kimse timsah gözyaşları dökmesin” diyor.

Açıklamasında kullandığı kelimeler de muhtemelen kimseye yabancı gelmemiştir. Ama bu tanımlamalar meselenin özü açısından oldukça önemli;

“İkaz, ikna, ceza, yaptırım, zorunluluk, devlet olmak, gereklilik, kötüye kullanma, suç örgütü, örgüt elemanı, kötü emeller, devlet hükümlülüğü, kontrol altı, aklını başına almak, devletin vermiş olduğu yetki, kanuni görev, müeyyide, ülke geleceği, bataklığı kurutmak”

Şimdi bu devlet anlayışı çocukları alıp “Sevgi Yuvaları”na koyarak neyi öğretecek? Börtü, böceği mi? Çocuklar kafalarını bayrağa dikip İstiklal Marşı’nı, Onuncu Yıl Marşı’nı okuyunca devletin başı göğe mi erecek?

Bu çocuklar sokakta, mahallede, okulda, tarlada, dağda kısaca hayatlarının her alanında devleti tanıyarak ve kuşaktan kuşağa geçen işkence, ölüm, kayıp anlatıları ile büyüyorlar.

Kürt çocuklarını cemaatlerin ellerine teslim edip, asimilasyonu çocuklardan başlayarak gerçekleştirmek isteyen devlet bir kez daha yanlışın en büyüğüne adım atıyor. Çocuklarına göz diken devlete, ailelerin sessiz kalacağını zannetmek ve “Kimse ahlamasın, vahlamasın” diyerek tehdit etmek tek bir sonucu doğurur: İSYAN...

Vali’nin açıklamaları asimilasyon politikasının açıkça ilanıdır. Bölge halkı için geliştirilen yeni planın parçaları şimdi daha da netleşiyor. Acımasızca kendi yarattığı sorunların faturasını her zamanki gibi bölge halkına kesen devletin çözüm yöntemi de aynı. 1938’de Dersim’de aileleri paramparça edip, çocukları subay ailelerine vererek asimilasyonun en acımasız halini uygulayanlar bugün aynı yöntemin başka bir çeşidini hayata geçirmeye çalışıyor.

Bölge halkının en büyük talebi Barış ama devlet bunu duymak, konuşmak, görmek istemiyor. Kürt çocukları sadece ailelerinin değil, tüm bölge halkının çocukları. Çünkü hepsi aynı yoksulluğu, aynı acıyı, aynı yokluğu ve inkârı yaşıyor. Barış ve huzur ortamı sağlanmadığı sürece o çocuklar panzerlerin önünde olacak, elinde taş ile bekleyecek ve oyunlarında polisi, askeri düşman olarak görmeye devam edecekler. Çocuklar bölgenin politik ruhunu içlerinde bir oyun gibi taşırlar.

Şimdi ailelerin elinden çocuklarının alınıp sosyal hizmetlerin kontrolüne verileceği tehdidini savurmak ve bunu “Kabahatler Kanunu” gibi abuk sabuk gerekçelerle açıklamaya çalışmak, devletin Dersim’deki acımasız yüzünü kendi icraatlarında perdelemesinden başka bir anlama gelmez. Başbakanın “eğer özür dilemek gerekiyorsa ben diliyorum” çıkışındaki "eğer" sadece kendi şiddeti için bırakılmış bir nefeslenme diye algılanır ki, öyle algılanıyor.

Gözünü Kürt meselesinde karartan siyasi iktidarın, herkese bir bedel ödeterek bu işi çözebileceğini düşünüyor olması gerçekten korkunçtur. Bu çılgınlığın toplumun tüm kesimlerine yayılıyor olması daha büyük bir tehlikedir.

 
AKIN OLGUN


Aralık 04, 2011, 11:48:30 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

15 yaşındasınız ve bir sevgiliniz var. Bazen size yakın duruyor bazen ayrılıyorsunuz.
Arada bir başkalarına gidiyor sonra tekrar size geliyor.Sürekli problemleriniz var bir dönem aşsanız da sonra  tekrar aynı sorunlar, yine ayrılık.
Bu sırada sürekli kafanızda o; ders çalışamıyorsunuz, sınavlara hazırlanamıyorsunuz.

Yaşınız 18 doldu ve sınavlarda hala başarısızlık ve halen git-geller... Uzun zaman kaybettiniz ve hiç birşey değişmiyor.Bu ilişkide sadece kendinizi kandırıyor ve kısa süreli mutluluklar yaşıyorsunuz.Ama zararlı çıkıyorsunuz.

Kız güzel olabilir...kimilerine göre tam evlenilecek bir kız...Kimisine göre görüşleri harika ve iyi bir kalbi var...

AMA Düşünüp bir yol bulmaya çalışmakla daha ne kadar yol kaybedeceksiniz... ?

Bazen doğruyu veya yanlışı düşünmeden, problemi kestirip atmak sizce de en iyi çözüm değil mi?

Sonra keşke baştan ayrılsaydık zaten bir şey olmayacakmış, tren çoktan kaçmış demektense ...?

Laugh and the world ignore you. Crying doesn't help either.

« Son Düzenleme: Aralık 04, 2011, 11:57:24 ös Gönderen: TULU »


Aralık 05, 2011, 12:11:29 öö
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Kürt istilasının çok uzun dönemli bilinçli bir politika olduğunu Cumhuriyet’ten bugüne izlemekteyiz.

Bölgede 1927 yılında toplam 877 bin kişi yaşamaktadır. Bunların 206 bini Türkçe, 543 bini Kürtçe konuşmaktadır. Yani Türkçe konuşanlar nüfusun %23’ünü, Kürtçe konuşanlar %77’sini oluşturmaktadır.

1935 yılı nüfus sayımında ise bölge nüfusu 993 bine çıkmıştır. Bunun 228 bini Türkçe konuşanlar, 765 bini Kürtçe konuşanlardır.
Yani 8 yılda Türkler 22 bin kişi çoğalırken Kürtler 222 bin kişi artmıştır. Kürtler Türklerin on katı çoğalmıştır. Bunun doğum oranının yüksekliği ile açıklanamayacağı açıktır.

Nitekim Atatürk iktidarı bu durumu Kürtlerin Türk bölgelerini istila etmesi ve Kürtleştirmesi olarak değerlendirir. Bu durum üzerine Başbakan İsmet İnönü Doğu gezisine çıkar ve bir rapor hazırlayarak Atatürk’e sunar.

İsmet İnönü’ye göre bölgede en sağlam Türk kalesi Bitlis’tir. Aynı şekilde Van da Türk hakimiyetindedir. Bu bölgenin sağlam tutulması gerekmektedir. Diyarbakır ve Urfa da Türklerin dayanağı olacak bölgedir.

Kürt nüfus üç merkezli bir istila hareketi gerçekleştirmektedir.
 1- Bugünkü Mardin, Hakkari, Diyarbakır üçgeninden yayılan Kürtleştirme hareketi. Bu hareket özellikle Diyarbakır, Urfa ve Bitlis’i hedef almaktadır.
 2- Ağrı merkezli Kars, Iğdır, Ağrı ve Muş’ta Kürtler Ermenilerden boşalan verimli toprakları istila etmiştir. 3- Tunceli merkezinden Erzincan, Elazığ ve Bingöl’e doğru istila hareketi.

Tüm bunların önlenmesi için Atatürk iktidarı,
1- Kürtlerin başka bölgelere iskanını
2- Bölgede ağalığın tasfiyesini
3- Bölgenin Türk yerleşimcilerle doldurulmasını politika olarak belirler.


2005:
Toplam nüfus: 70 milyon. Güneydoğu’da yaşayan nüfus 6 milyon. 20 milyon olduğu iddia edilen Kürt nüfus. Yani toplam nüfusun neredeyse %30’u. Bu rakam abartılı olsa bile 1965’te %6’ya düşen Kürt nüfusun nasıl birden artış gösterdiğinin açıklanması gerek:
Atatürk dönemi politikaları terkedildiği için.

Türkler ??? Asimilasyon ??? Bir terslik mi var ?


Belki de sözlerim sadece provokasyondur...Doğruyu siz araştırın
« Son Düzenleme: Aralık 05, 2011, 12:15:04 öö Gönderen: TULU »


Aralık 05, 2011, 03:28:42 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Dostlar Kürt( Zaza) bir Baba ve Türk bir anneden doğma biriyim yaşımda bayağı ilerledi ben 12 EYLÜL 1980 öncesinde Lise çağlarında idim bayağı acılara şahit oldum 12 Eylül 1980 den önce kral olanlar 12 Eylül den 1 ay sonra kaçacak delik aradılar olayın temelinde toprak ve geçim savaşı var 12 Eylül 1980 öncesi KRAL olan İŞÇİ ,EMEKÇİ kardeşlerimiz daha onraki senelerde öyle darbe yediki abi ne İŞ verirseniz yaparım pozisyonuna geldi , peki ne olduda bu aşamaya geldik 1. sebeb SİYASİLER ne güzel toplumu birbirine kırdırıp kendileri ve çevresi parsayı topladı olan benim gibi çenesi düşüklere oldu onurdu, ahlaktı, haktı,kul hakkı diyerek tabiri caizse yerimde saydım. Sözün özü yıllar önce Avrupaya giden kardeşlerimiz neden ZENGİN oldular SİZCE bizden çok AKILLI oldukları içinmi yoksa GAVUR oldukları içinmi işverenleri paraları bereketli oldu ! Syg. :-X ??? :'( :-\ 8) :D ;D ;D
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Aralık 08, 2011, 08:43:34 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Ermenilerden boşalan verimli toprakları istila etmiştir

Sayin TULU bu Ermeniler nereye gittiler?

Alıntı
2- Bölgede ağalığın tasfiyesini

" Cumhuriyet"in kurulusundan 80 yil sonra hala devlet baba bucaklar gibi asiretlerle ortak "isler" yapiyorsa, bu söylediginizin pek kiymeti harbiyesi yok, yani Atatürk ve iktidarinin böyle bir istegi hicbirzaman olmadi, olamazdida.


Alıntı
Tüm bunların önlenmesi için Atatürk iktidarı,
1- Kürtlerin başka bölgelere iskanını
2- Bölgede ağalığın tasfiyesini
3- Bölgenin Türk yerleşimcilerle doldurulmasını politika olarak belirler.
Sahi Asimilasyon nedir, yukarda yazdiklarinizin disinda?

Sayin NOSAM33
hikayeniz cok acikli göz yaslarimi tutamadim.


Aralık 09, 2011, 04:41:18 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Tij ağlamana gerek yok bu anlattıklarımın doğruluğunu Çukurova bölgesinde çok güzel örneklerini görebilirsin görmek istersen . TÜRKİYE sadece İstanbul dan oluşmuyor iktidarda olanlar iktidardan gidince nedense daha objektif açıklamalar yapıyorlar nedense bu kadarmı zor sermayenin tabana yayılması . Syg. Not: Sn Tij mendile ihtiyacın olursa bakkal ahmet efendiden alabilirsin şayet çevrende bakkal kaldı ise. Son söz ne zaman adam gibi ayağı yere basan mal üretiriz o zaman başımız dik ve onurlu bir şekilde dünyada gezeriz gerisi Gevezelikten öte bir şey değildir.Taklitçiliğin sonu yoktur EDERİDE yoktur !  :-X
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Aralık 11, 2011, 12:52:35 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi


Alıntı
Sayin TULU bu Ermeniler nereye gittiler?
Sanırım bu ermenilerin nereye gittiğini benden iyi biliyorsunuz, yine de konuya değinmek isterseniz değinirim.

Alıntı
" Cumhuriyet"in kurulusundan 80 yil sonra hala devlet baba bucaklar gibi asiretlerle ortak "isler" yapiyorsa, bu söylediginizin pek kiymeti harbiyesi yok, yani Atatürk ve iktidarinin böyle bir istegi hicbirzaman olmadi, olamazdida.

Zaten Yukarda da açıklandığı gibi... Atatürk'ün bölge politikalarını malesefki uygulamak için yeterli zamanı olmamıştır.80 yıl sonrasına gitmenize gerek yok, birçok fikri zaten vefatından çok kısa bir süre sonra değiştirildi...


Alıntı
Sahi Asimilasyon nedir, yukarda yazdiklarinizin disinda?

Malesefki yazdıklarım zaten uygulanamamıştır.

Ayrıca ben önceki yazılarımda da asimilasyona karşı olduğumu söylemedim.Sadece bunun uygulanamadığı ve tam tersi bölgenin farklı bir işgale uğradığını anlatmak istemiştim...

yoksa asimilasyonla herhangi bir sıkıntım yoktur...


Aralık 11, 2011, 06:10:30 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay




 Sadece iki sey sinirsizdir, evren ve insanoglunun ahmakligi, ilkinden o kadar da emin degilim.

Albert Einstein.
« Son Düzenleme: Aralık 11, 2011, 06:34:00 ös Gönderen: agnusdei »
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Aralık 12, 2011, 02:00:19 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Malesefki yazdıklarım zaten uygulanamamıştır
.

Uygulanmamis hali buysa acaba uygulansaydi neler olurdu bilemiyorum, düsüncesi bile midemi bulandiriyor


Alıntı
yoksa asimilasyonla herhangi bir sıkıntım yoktur...
Bende Einstein"in yukarda sayin agnusdei"nin paylastigi sözüne, onun affina siginarak bir ekleme yapmak istiyorum.

Bende evrenin sonsuzlugundan emin degilim ama fasizmin, insan ( kapitalizim ) tarafindan yaratilmis en igrenc düsünce oldugundan eminim.







Aralık 12, 2011, 02:30:43 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Hergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün en önemli faaliyetlerinden birisi de Kürtlerin asimile edilmesidir.80 yıllık Cumhuriyet Kürtleri asimile etmekten başka hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen bu konu yeterince incelenmemiş, hakettiği değeri görmemiştir.

Sizlere yine dost meclisimdeki mazide kalan anılardan yola çıkarak Türkiye’nin 80 yılına damgasını vurmuş asimilasyon politikalarının HSTÖ aracılığıyla nasıl gerçekleştirildiğini anlatacağım. Anlatacaklarım öylesine bir hikayedir.
 
Her yılbaşında olduğu gibi örgütün yönetici kadrosu olarak Sevgi’nin düzenlediği yılbaşı partisine katılmak üzere patrikhaneye gitmiştik. CNBC-E ile de Victoria’s Secret ile de tanışmamıştık henüz, bu yüzden tek yılbaşı eğlencemiz tombalaydı. Bu gece sadece eğlenmekle kalmıyor, hazır bir araya gelmişken vatan millet meselelerini de ele alıyorduk.
 
Sevgi Noel Garı, Veli de Noel Baba olmuştu. Ben tombaladan boş çekiyordum, Türkan ise çinko üstüne çinko, tombala üstüne tombala yapıyordu. Bu da demek oluyordu ki yeni yılın ilk plan ve projesi Türkan tarafından hazırlanacak bizler de ona tabii olacaktık.
 
On, dokuz, sekiz, yedi… İki, bir, sıfır…
 
Geri sayımın bitmesiyle birlikte davul zurna sesleri, araba kornaları, insan çığlıkları, kuş cıvıltıları ve eğlencenin vazgeçilmezi silah sesleri birbirine karıştı. O gece gökyüzü havai fişek parıltısından ışıl ışıl aydınlanacak, su gibi alkol tüketilecek, insanlar sabahlara kadar bilinçli bilinçsiz eğlenecekti. TRT Radyolarından yeni yılın ilk haberleri duyuldu, Taksim tacizcisi henüz ortaya çıkmamıştı.Patrikhanede ise nasıl başlarsan öyle gider mantığından mütevellit, yeni yılın ilk vatan millet kurtarma çalışmaları başlamıştı. Gecenin kazananı Türkan Hanım kürsüye çıktı ve yeni yıl için olan projesini açıklamaya başladı.
 
Doğu Anadolu'nun soğuk ikliminde, kar kalkmadan açan kış çiçeklerine Kardelen adı verilir. Yöre koşullarına ve törelerine baskın çıkarak okula, bilgiye koşan kız çocukları gibi, onlar da kendi varoluş çabalarının sembolüdür, kara toprağı delerek ışığa ulaşan Kardelenler.
 
Töre, cehalet, maddi yetersizlik nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen kız çocuklarımıza eğitim imkânı sunacağız, kızlarımızın kendi ayakları üzerinde durabilen, meslek sahibi, ufku açık "birey"ler haline gelmeleri için çalışacağız.
 
Türkan’ın bu nutuk gibi konuşması salonu hem duygulandırmış hem coşturmuştu öyle ki Türkan kürsüden inip masasına ilerlerken bile alkışlar kıyamet gibi sürüyordu. Herkes oldukça heyecanlıydı ve bir o kadar da buruktu, çünkü 21.yüzyılda hala kız çocuklarımızın eğitiminde problemlerin olması utanç vericiydi ve devletin 70 yıldır yapamadığını örgüt yapacaktı.
 
Yıllar yılları kovaladı kardelen ordusu çığ gibi büyüdü, binlerce kardelen liseden,yüzlercesi üniversiteden mezun oldu.Hepsi çağdaş birer birey haline geldi.Nice öğretmenler, doktorlar, avukatlar yetişti.
 
Hikaye burada biter.
 
İyi de konu Kürtlerin asimilasyonuydu ne oldu da Kardelenlere geldi? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ben de şöyle sormuştum vakti zamanında “İyi de konu genç kızların eğitimiydi ne oldu nasıl oldu da Kürtlerin asimilasyonuna geldi?”

Baskın isimli bir profesör!? hemen atıldı. Ona göre HSTÖ’nün asker ve devlet destekli bu projesi ile eğitim alan ve topluma kazandırılan her Kürt kızı asimile edilmiş oluyordu. Peşine takılan üç beş kıçı kırık islamcı ve kankaları kürtçüler sayesinde çağdaşlaşma kılıfı altında yedirilimeye çalışılan 80 yıllık asimilasyon politikalarının bu son halkası deşifre oldu. Onlara göre Kürt kızları okumuş, tahsil ve meslek sahibi –asimile!- olmuş birer “Kardelen” değil, üç beş koyuna satılan, 12sinde anne olan, kodum mu oturan bire “Ünzile” olarak kalmalıydı. ( ALINTIDIR )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
21287 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2011, 11:16:33 ös
Gönderen: AMON RA
19 Yanıt
15148 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 08, 2012, 09:45:54 ös
Gönderen: smyrnali
36 Yanıt
24176 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 10:20:17 öö
Gönderen: Masor1976
49 Yanıt
30747 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2014, 11:29:47 öö
Gönderen: ABCDEF
15 Yanıt
13482 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 01:28:57 ös
Gönderen: _SplendouR_
8 Yanıt
10071 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2018, 12:28:29 öö
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
4645 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2010, 02:58:20 ös
Gönderen: karahan
11 Yanıt
13867 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2014, 04:25:08 öö
Gönderen: resurrected
1 Yanıt
4432 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2012, 12:19:49 öö
Gönderen: Masor1976
3 Yanıt
4669 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2015, 02:19:45 öö
Gönderen: ruzber