Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TÜRKİYE’DE ÖZGÜR MASONLUĞUN YAŞAMA BAKIŞI (3)  (Okunma sayısı 7011 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 24, 2010, 10:06:45 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Masonluk nasıl bir şeydir?

Aile bireylerini karşılıksız severiz. Annemiz, babamız, kardeşimiz, eşimiz, çocuklarımız sevgimizi cömertçe sunduğumuz yakınlarımızdır. Kendimize yakın hissettiğimiz diğer insanlar gibi… Peki onları böylesine severiz de, bir çıkar ilişkisi içinde olmadığımız insanlara, tüm insanlığa neden sevgi duymayız? Hiç tanımadığımız hatta hiç tanıyamayacağımız insanları neden sevmeyelim? Onların da bizim gibi duygu ve düşünceleri olduğunu, sevmeye sevilmeye muhtaç olduklarını hatta belki de bize çok benzediklerini neden göz ardı edelim? Tanımadığımız insanları neden ezmeye, incitmeye, onların önüne geçmeye, kendi doğru bildiklerimizi kabul ettirmeye ya da hor görmeye kalkışalım?


Ben burada bir genel sevgisizlik varsayımı görüyorum. Oysa insan tanıdığı, tanımadığı başkalarını da sever. Sevgisizlik bir istisnadır.[/
font]


Galiba insanın diğer insanlarla ilişkilerinde en önemli çatlak, salt kendi çıkarını gözetme isteğinden kaynak buluyor. Çıkara dayalı ilişkiler bizi acımasız, kıyıcı ve bağnaz yapıyor. Dar açılı, edilgen , yüreksiz, körü körüne her şeye inanan, algılayamayan, sorgulayamayan, yargılayamayan, sadece kısa vadeli çıkarları doğrultusunda boyun eğen insanlar ne kadar çok çevremizde.

Çıkarımız için yok ediyoruz. Çıkarımız için kandırıyoruz. Çıkarımız için kanmaya hazırız. Çıkarımız için savunuyoruz. Çıkarımız için haklı görünmeye çalışıyor, kendimizi kandırıyor, “herkes böyle” diyerek avunuyoruz! Çıkar kavgası birey, kurum ve ulus boyutlarından taşıyor küresel boyutlara ulaşıyor!

Çıkar ilişkilerinde kim acımasız?… Başkasına kendisine verdiği değeri vermeyen! Onu ezmek, sindirmek, elinden lokmasını almak, onu yok ederek üstün olmak isteyen! Uzlaşılara kapalı olan! Ben bilirim diyen! Dediğim dedik diyen! Paylaşmam diyen! Sömürmek isteyen!

Bunun için ne yapılıyor?… İnsanlar zayıf, bilgisiz ve dirençsiz bırakılıyor; eziliyor!

İnsanlara kıyıcı, hoyrat ve sevgiden uzak davranılıyor. Düşünceleri bastırılıyor. Özgürlükler yok ediliyor, bağnazlıklar egemen kılınıyor. Beden yaşasa da, akıl öldürülüyor!

Çıkar ilişkilerinde kaybedenler sayısal olarak çoğunlukta. Ama düşünmeyen, sorgulamayan, kolay kandırılan ve hep yitirip neden yitirdiğini algılayamayan çoğunluklar!…



İşte buna katılıyorum. Doğru söze can kurban. Ancak bu insanın sevgisizliğinden sevgiyi bilmeyişinden, istemeyişinden kaynaklanmıyor. Başkalarını seven insanlar (bence çoğunluk) yanı sıra sevmeyen, sevmek istemeyen, sevgi duygusundan payını almamış, özellikle belirli kitlelere karşı nefret duygularıyla dolmuş olanlar da var. İşte onlar bir de çıkar kaygısına düştüler mi, aslında iyiyi, güzel, sevgiyi arayanları kandırıyor, onları boyunduruğu altına alıyor ve kendi emelleri uğruna kullanıyorlar. Bence sorun buradan kaynaklanıyor. Hep bir azınlık egemenlik kuruyor çoğunluğun üzerinde.


Peki doğadaki temel yasa, kuvvetlinin zayıfı ezmesi mi? Öyle olsaydı kimileri zayıf, kimileri güçlü milyonlarca canlı birlikte ve doğa yasalarıyla uyumlu, yaşama becerisi gösterebilir miydi? Varlığın sürmesi doğal gerçeklere uyumun bir sonucu değil midir? Doğal gerçek nedir? Doğa yasalarını nasıl kavrarız? Bilim nedir? Bilimsel bilgi hangi yöntemle elde edilir? Bilimsel bilgi nasıl gelişir? Buradan aldığımız dersleri aklımızla nasıl değerlendirebiliriz? Aklımızı kullanmamız neden çok önemli? Aklın ve duygunun bileşkesinde nasıl bilgeliğe ulaşabiliriz?


Akıl kullanma ve bilgeliğe kesinlikle katılıyorum ama doğanın yasası, kuralı, yöntemi güçlü olanın zayıf olanı ezmesidir. Burada doğa ile uyumdan söz edilmemeliydi. Çünkü zaten insan, doğa ile uyum içinde olmayan, kendini doğadan soyutlamaya, doğaya bile egemen olmaya çalışan tek varlıktır. Elbette insanın diğer tüm canlılardan bir farkı daha var; aç olmadığı, korunma gereği duymadığı zaman bile saldırması, öldürmesi hatta bunu zevk için yapması. Belki insanın doğa ile uyum içinde olması bakımından sıyrılması gereken en önemli yanlışı bu. Fakat bundan nasıl sıyrılacak ki?



« Son Düzenleme: Nisan 24, 2010, 10:09:22 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 24, 2010, 11:42:24 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Devamını bekliyorum Sn.Adam bu yazı dizisi ilgimi çekti :)


Nisan 25, 2010, 05:55:13 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Bu konu başlığı altında sayın ADAM,insanın en temel kişilik bozukluğuna vurgu yapmış.

Beşer,hep sevilmeyi arzular;tıpkı almayı arzuladığı gibi...Oysa bilgeliğe giden yol,sevebilmeyi öğrenmekten geçer;tıpkı verebilmeyi öğrenebilmek gibi...

Aslolan sevebilmektir.Koşulsuz ve karşılıksız.Sevebilenin,sevilmeye ihtiyacı yoktur.Nitekim,sevilmek bir ihtiyaç da değildir.


Saygılar.
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Temmuz 20, 2010, 09:08:58 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 269
  • Cinsiyet: Bay

önyargılı mukayese...objektif değilsiniz...daha da davosa gelmem...
Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.
  Moliere


Mart 12, 2012, 07:38:09 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Galiba insanın diğer insanlarla ilişkilerinde en önemli çatlak, salt kendi çıkarını gözetme isteğinden kaynak buluyor. Çıkara dayalı ilişkiler bizi acımasız, kıyıcı ve bağnaz yapıyor. Dar açılı, edilgen , yüreksiz, körü körüne her şeye inanan, algılayamayan, sorgulayamayan, yargılayamayan, sadece kısa vadeli çıkarları doğrultusunda boyun eğen insanlar ne kadar çok çevremizde.

Çıkarımız için yok ediyoruz. Çıkarımız için kandırıyoruz. Çıkarımız için kanmaya hazırız. Çıkarımız için savunuyoruz. Çıkarımız için haklı görünmeye çalışıyor, kendimizi kandırıyor, “herkes böyle” diyerek avunuyoruz! Çıkar kavgası birey, kurum ve ulus boyutlarından taşıyor küresel boyutlara ulaşıyor!

Çıkar ilişkilerinde kim acımasız?… Başkasına kendisine verdiği değeri vermeyen! Onu ezmek, sindirmek, elinden lokmasını almak, onu yok ederek üstün olmak isteyen! Uzlaşılara kapalı olan! Ben bilirim diyen! Dediğim dedik diyen! Paylaşmam diyen! Sömürmek isteyen!

Bunun için ne yapılıyor?… İnsanlar zayıf, bilgisiz ve dirençsiz bırakılıyor; eziliyor!

İnsanlara kıyıcı, hoyrat ve sevgiden uzak davranılıyor. Düşünceleri bastırılıyor. Özgürlükler yok ediliyor, bağnazlıklar egemen kılınıyor. Beden yaşasa da, akıl öldürülüyor!

Çıkar ilişkilerinde kaybedenler sayısal olarak çoğunlukta. Ama düşünmeyen, sorgulamayan, kolay kandırılan ve hep yitirip neden yitirdiğini algılayamayan çoğunluklar!…

Yani Büyük Üstat nerdeyse " kahrolsun kapitalizim, yasasin ........." diyece. Birde bu " düsünmeyen, sorgulamayan, kolay kandirilan ve hep yitirip neden yitirdigini algilayamayan cogunluklar" in niye böyle oldugunu aciklasa, harika olacak.

Saqygilarimla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4206 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 04:12:42 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3431 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 23, 2010, 11:25:47 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
4368 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2010, 05:18:44 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
4699 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2010, 02:18:46 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3641 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2010, 08:04:07 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3483 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 01, 2010, 11:29:27 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3446 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2010, 04:13:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5205 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 04, 2010, 11:13:42 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3435 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 19, 2010, 05:12:46 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4686 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2010, 11:17:04 öö
Gönderen: ADAM