Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Türk Üniversiteleri Kapadı New York Üniversitesi Kapısını Açtı  (Okunma sayısı 8889 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 28, 2009, 01:42:42 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bu olayı, Türkiye'nin acı durumu olarak nitelendirsem, akademisyen olan üyeler ne düşünürler acaba? Yurt dışında da not ortalaması önemli ancak, bildiğim kadarıyla sosyal aktivitelerden de not almaktadırlar, yani Türkiye'de körü körüne sadece ders mi önemlidir, ders önemliyse sınadıkları tarzın yanlış olduğunu düşünmekteyim, önemli olan eğitimde öncelikle adam olmayı, insan olmayı ve en önemlisi birey olmayı öğretmek ve sonucunda bunu sınamaktır. Türk asıllı Stanford Üniversitesinde Profesörlük yapmış bir tanıdığımın bana şaşırarak söylediği bir şey vardı; "bir öğretmen ya da hoca bir öğrenciye birşey öğretemiyorum, anlamıyor gibi öğrenciye suçu atarak birşey söylemesi Amerika'da utanılacak birşeydir, Türkiye'de öğrendiğim kadarıyla öğretmenler, öğretmenler odasına gidince ya da akademisyenler aralarında konuşurken, şu çocuk ya da sınıf şunu anlayamadı,öğrenemiyor, seviyeleri almıyor gibi ifadeler kullanmaları ve bununla öğrenciyi suçlamaları utanılacak birşeydir, bir öğretmenin kalitesi, dersi öğretemediği ya da sınavda başarısız olan kişi sayısıyla belirlenir" demişti.
Hedefe yönelik ve uygulamalı olmayan eğitim bir yere varamayacaktır. Bundan dolayı da MBA ve diploma programlarına talep artmıştır. Dünyanın en ünlü Otelcilik okulları İsviçre'de olmasına rağmen YÖK akreditasyon vermemektedir yani tanımamaktadır, komik olanı da Türkiye'nin en iyi otellerine bakın İsviçre'deki bu Otelcilik okullarından mezunlardır ya da diploma programlarına katılmışlardır. Okadar kaliteli bir eğitimimiz var ki dünyanın en iyi 500 üniversitesine en son sanırım 4 tane sokabildik.

                                                                         Türk Üniversiteleri Kapadı New York Üniversitesi Kapısını Açtı
İhsan Ercan Sadi’nin akademisyenlik hayali okuduğu bir kitap sayesinde gerçeğe dönüştü. Türk üniversitelerinin kapılarını yüzüne kapattığı Sadi, enteresan bir fikirle New York Üniversitesi’ne kabul edilmeyi başardı.

Akademisyenlik hayaliyle Türkiye’de kapısını çalmadık üniversite bırakmayan İhsan Ercan Sadi, New York Üniversitesi (NYU) Sosyoloji Bölümü’nün Marksist öğretim üyesi Vivek Chibber’in yazdığı Barrington Moore ödüllü “Locked in Place” adlı kitabı okudu ve tam anlamıyla hayatı değişti.

Hindistan ve Güney Kore’yi uyguladıkları kalkınma modelleri açısından inceleyen kitap ODTÜ İktisat Bölümü’nün kağıt üstünde “başarısız” öğrencisi için Ankara’dan New York’a uzanan gurur dolu bir öyküye dönüştü.

1999’da girdiği ODTÜ İktisat Bölümü’nü ancak yedi yılda bitiren, birçok kez okulu bırakma hatta atılma raddesine gelen Sadi’nin “Bir kitap okudum, hayatım değişti” başlığıyla özetlenecek öyküsündeki ilk değişim, ODTÜ’nün İtalyan asıllı hocası Prof. Dr. Sheila Pelizzon’un araladığı kapıyla yaşanır. Sadi’deki ışığı fark eden Profesör Pelizzon, okulu bırakma aşamasındaki öğrencisini önce bu kararından caydırır, sonra da düşük not ortalamasını görmezden gelerek kendisine asistan olarak seçer.

Bu dönemden sonra da Sadi’nin hem iktisatla hem de akademik yaşamla yıldızı barışır. 2006 yılında lisans bölümünü “orta” sayılacak başarı düzeyiyle tamamlar ancak akademisyen olma konusundaki isteğinden vazgeçmez. Üstelik mülki amir olan babasının “Üniversitelerin durumu ortada. Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kurumlarda çalışmalısın” önerisini de duymazlıktan gelerek. Lisans eğitimi sırasında iki doktora bir yüksek lisans dersini de başarıyla veren, asistanlığını yaptığı Prof. Pelizzon’un kitabını Türkçe’ye çeviren ve uluslararası konferanslarda tebliğler sunan Sadi’nin ismi, Ankara’nın akademi camiasında da konuşulmaya başlanır.

“Torpil” izin vermeyince

İhsan Ercan Sadi, üniversiteyi bitirdiği yıl Gazi Üniversitesi’nde asistan arayan bir hocadan davet alır. Ancak genç akademisyen adayı ‘kadro’ engeli nedeniyle bir buçuk yıl beklemek zorunda kalır. Akademisyen olma kararlılığını sürdüren Sadi’nin bir sonraki durağı ise Hacettepe Üniversitesi olur. Katıldığı konferanslar sayesinde Ankara’daki birçok öğretim üyesiyle irtibat halinde olan Sadi’nin Hacettepe Üniversitesi’ne girmesini engelleyen ise düşük not ortalaması olur. Bir ara ailesinin yaşadığı Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’ne giderek akademisyenliğin kapısını aralayacak yollar arar ama sonuç yine olumsuzdur. Ancak bu aşamada hocalarının tavsiyesine uyar ve ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisansa başlar.

Sadi’nin yaşamındaki kırılma noktası da bundan sonra başlar aslında. Bitirme tezini yazdığı sırada yine Ankara’da özel bir üniversiteden hocalarla asistanlık için görüşen ancak “kadro” ve “torpil” engelini aşamayan Sadi’nin hikayesi en son Karadeniz’deki küçük bir üniversiteye kadar uzanır. Bu kez de akademisyen adayının göreve bir an önce başlaması gerekliliği nedeniyle “hoca” olma hayaline kavuşamaz.

O şimdi asistan

Bu film gibi hikayenin mutlu sonunu ise Sadi’nin yüksek lisans yaptığı dönemde okuduğu “Locked in Place” kitabının yazarı, akademisyen Vivek Chibber yazar. NYU sosyoloji bölümü öğretim üyesi Chibber’e ödüllü kitabı hakkında düşüncelerini içeren bir yazı gönderen Sadi, Hint asıllı düşünürün ilgisini çekmeyi başarır. Posta kutusuna düşen “Gerekli görürsek size bilgi veririz” şeklindeki yanıt her ne kadar genç akademisyen adayı için umut kırıcı olsa da Chibber, Sadi’ye NYU’nun kapılarını açacak girişimlerine başlamıştır bile.

Amerika’da eğitim gören ODTÜ’lü Türk akademisyenlerin görüşünü alan ve Sadi’nin dosyasını inceleyen yazarın NYU’ya da ‘olur’ vermesiyle Türk öğrenciye Amerika yolu görünür. Böylece Sadi’nin Ankara’da başlayıp Karadeniz’e kadar uzanan akademik yaşam hayali, New York’ta nihayete erer. Türkiye’deki devlet üniversitelerinde kadro engelini aşamayan, özel üniversitelerde “torpil” engeline takılan İhsan Ercan Sadi, yazar Vivek Chibber’in kitabına yazdığı yorumun başlattığı sürecin sonunda, NYU Sosyoloji Bölümü’nde doktoraya kabul edildi. 2008 sonbaharında doktoraya başlayan genç akademisyen geçtiğimiz hafta başarısını bir adım daha ileriye götürerek NYU Center for Advanced Social Science Research Başkanı Prof. Dr. Lawrance Wu’nun asistanlığına da kabul edildi.

“Samimi olun”

Sadi’nin bu samimi ve alışılmışın dışındaki başvuru yöntemi, yurtdışında akademik kariyer hayali kuran Türk öğrencilere örnek olacak nitelikte. Sadi bu durumda olan öğrenciler için tavsiyeleri şöyle sıralıyor: “Amerika’da birçok bölüm lisans notlarını önemsiyor. Ancak başvuru aşamasında referanslarınız ve niyet mektubunuz çok önemli. Niyet mektubunu samimi bir dille yazmak gerekiyor. Ancak niçin o okula başvurduğunuzu yalın bir dille yazmanızı tavsiye ederim. Hangi konularda katkı sağlayacağınızı ve beklentilerinizi mutlaka yazmalısınız. Tabii gideceğiniz okulun hocalarıyla daha önceden irtibata geçmeyi denemenizde fayda var.”

Kaynak: http://www.isteinsan.com.tr/isteinsan_gazete/bir_kitap_okudu_hayati_degisti.html
« Son Düzenleme: Şubat 28, 2009, 01:46:42 öö Gönderen: M.Akyol »


Mayıs 22, 2009, 05:17:43 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan


Sayın M.Akyol Merhaba ,

Bu yazınız yükseköğretimde niçin ülke olarak bir türlü "düzelemediğimizin" net ve güçlü bir ifadesi.
Burada kıymet verilmeyen insanlarımız , gelişmiş ülkelerde büyük iltifat görüyor ; çünkü orada çaba gösteren , yetenekli , kalibre sahibi insana geleceğin inşası yönünden özel önem veriliyor. Bu kişi kimin oğlu /kızı , devrede hangi vekil var v.s. gibi bir kriter yok ...Yurt dışında sadece "hamili kart yakinimdir." düsturuyla bir başvuru yapılsa , müessese kabul verecekse bile vermez.

Ne yazık ki ülkemizde ise , kişinin kim olduğuna yani vizyonuna , yeteneklerine ,  ne katkı yapabileceğine değil, KİMİN yakını olduğuna bakılmakta. Bu nedenle de birkaç istisna dışında genelde ülkemizde LİYAKAT vardır diyemeyeceğim .

Yazıda konu edilen kişinin "kadro ve torpil" engeline takıldığını belirtmişsiniz. Ama bu aşamalardan daha önce son derece "fantastik" bir aşama daha var ki , adına da ülkemizde "ALES" deniyor..Bu sınava girdiyseniz veya soruları inceleme zamanınız olduysa ne kastettiğimi bilirsiniz.

 Çoğu kişi bu sınavda özellikle sözel bölüm sorularındaki olağanüstü abukluklar nedeniyle uzun süreli gülme krizlerine gark olmakta. Sayısal derseniz ortaokul düzeyinde ..Soruları cevaplayanlar malum ya akademisyen olacak ya da halihazırda özel sektörde çalışmakta olan üniversite mezunu veya bitirmek üzere , dil bilen hatta bu yıl çoğu da 30'lu yaşlarda yönetici olarak çalışan kişiler....Bu sınav , yükseği yapılmak istenen bölüme yönelik hiçbir bilgi veya uzmanlığı ölçmediği gibi , kişiye kendisiyle resmen dalga geçildiği duygusunu vermekte ... Bu yıl bu sınava girmiş  bir kişi bana aynen şöyle dedi :"34 yaşındayım, 42 kişilik ekibi,  milyon dolarlık bütçeleri yönetiyorum , bana cevaplattırdıkları sorulara bak.".. 

Bu sınavın sorularının tamamına yakınını  bir "robocop" edasıyla çözen bir kişinin en başarılı akademisyen adayı veya üstün vasıflı bir masterlı olacağına hiçbir kuvvet beni inandıramaz. Ancak istenen , budur. Yurt dışındaki gibi kişiye "bütünsel" bakılmamakta , vizyonu nedir , uzmanlık alanına vakıf mı , sosyal yaşamda nasıldır , yapabileceği katkılar nedir , bunlara hiç bakılmadan bu ortaokul düzeyindeki sınavla ölçüm yapılmaya kalkılmakta ..

Sonrasında ülkemizde tüm sektörlerde kalitesizlik , işin ehlini bulmada zorluklar , önemli makamlarda "öğrenim görmüş ama eğitilmemiş cahiller" karşımıza çıkmakta ,  diğer yanda ise çok kıymetli ama bu sakat sistem nedeniyle "yerini bulamamış" ve kırgın insanlarımız duruyor ..

Bunun sonucunda ise , genç insanlarımızda "Okusam ne olacak ki?" düşüncesi bile yeşermeye başladı.  Bence Avrupa veya ABD ile aramızdaki "en " önemli farklardan biri budur.Orada "önemli"bir aileden gelmiyorsanız , cebinizde "önemli" birinin kartı yoksa hatta hayata "çok avantajsız" başlamışsanız bile ,  çalışkan , zeki ve gayretli bir insansanız  her zaman için saygın bir biçimde  istediğiniz hayatı kendinize kurabiliyorsunuz . Tüm seçeneklere sahipsiniz , içinden seçiyorsunuz. Ülkemizde ise allame bile olsanız , "Birisinin birşeyi" değilseniz yerinizi bulamama olasılığı hep yüksek ...

Tüm bu sakatlıkların düzelmesini herşeyden çok isterim  ama sanırım bu "benim ömür sürem içinde" olmayacaktır..

Saygılarımla

Quality has no fear of time ..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5791 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2007, 04:16:39 öö
Gönderen: Supeluta
5 Yanıt
11050 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2007, 08:27:30 öö
Gönderen: Universal
7 Yanıt
5362 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2007, 04:45:44 ös
Gönderen: Re-Harakhte
0 Yanıt
3554 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2007, 08:56:37 ös
Gönderen: shemuel
2 Yanıt
4958 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2008, 10:26:28 öö
Gönderen: DeTuMu
4 Yanıt
8489 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2011, 12:15:25 ös
Gönderen: rankarr
2 Yanıt
14358 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 29, 2015, 04:50:02 ös
Gönderen: Waldow
5 Yanıt
11135 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2011, 07:53:12 ös
Gönderen: sundance
3 Yanıt
3708 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 05, 2013, 03:15:04 ös
Gönderen: Arais
6 Yanıt
8051 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 24, 2014, 07:48:56 ös
Gönderen: 38