Sayın Risus,
1) Öncelikle hür düşünce dediğimizde bunu "hiçbir baskı ve etki altında kalmadan sahip olduğumuz ve sadece bizim zihnimizin ürünü olan düşünceler" olarak mı tanımlamalıyız? Bana göre hür düşünmeyi bu şekilde tanımladığım takdirde düşüncelerimiz baskıların şekillendirmesinden kaçınabileceği mümkün olabilmesine rağmen başka düşüncelerden etkilenmeden kendi kendine var olabilmesi bana mümkün görünmemektedir. Çocukluğumuzdan itibaren öğrendiklerimiz, hissettiklerimiz, deneyimlediklerimiz zihnimizin evinin birer tuğlasını oluşturup bunu şekillendiren olmaz mı? Düşüncelerimiz, fiziksel ve düşünsel dünyada deneyimlediklerimizin fazlası olabilir mi? insan toplumsal bir varlık olarak yaşantısını sürdürür ve durmaksızın etrafında olup bitenlerden etkilenir. Hayatımızda beklemediğimiz şeylerle karşılaşmak düşüncelerimizi baştan sona sarsıcı şekilde değiştirebilir. Yani o halde aklımızdan geçen tüm duygu ve düşünceleri beynimiz bir yerlerde başka şekillerde deneyimlemiş ve kaydetmiş, sonra ise bunu harmanlayıp bize özgü bir hale getirmiş olabilir. Okuduğum 5 ayrı filozofun düşünceleri hakkında akıl yürüterek yeni bir düşünce sistemi ortaya atabilirim, peki bu tamamen bana ait midir? Yaşamın bana sundukları, yaşadığım ya da gördüğüm iyi ve kötü olaylar hakkında akıl yürüterek yeni bir düşünce sistemi ortaya atabilirim, peki bu tamamen bana ait midir? Yani beni etkileyen bu filozoflarla deneyimlediğim düşünceler, gördüğüm iyi ve kötü olaylar değil midir? Bunlar düşüncelerimi baskılamaz, bu sebeple özgür kabul edebilirim. Fakat tamamen bana ait olduğunu söyleyebilir miyim? Ağzımdan çıkan bir söz bir filmde rastladığımın benzeri ama benim bunu hiç anımsamadığım olabilir, beynime bir şekilde kodlanmış ve ortaya çıkmak için uygun anı kollamıştır.
2) İlk soruda söylediğim gibi duygu ve düşüncelerimizin fiziksel dünyada tanık olduklarımız ve zihinsel dünyada tasarladıklarımızın toplamının bir harmanlaması olarak ortaya çıktığını düşünüyorum. İnsanlar okudukça, araştırdıkça ve okudukları ile deneyimledikleri üzerine kafa yordukça zihninde biriktirdiği duygu ve düşüncelerin bilgilerini arttırmaktadır. Akletmesini bilen insanlar bunlar içinde bilinçli seçimler yaparak kendi duygu ve düşünceler sistemini oluşturabilir. Duygu ve düşünceleri üzerine bilinçli şekilde düşünmeyen ise başkalarının düşüncelerini onların doğruluğu ile uygunluğu üzerine düşünmeden alır.
*istemeden üzülüp, sevindiğimiz şeyleri biraz açabilir misiniz? Bunların kaynağının onlara beslediğimiz duygu ve düşünceler olması muhtemeldir.
Geçmişi veya yaşanmamış şeyleri düşünmek... Bunu belki sevgi, acı, nefret, öfke, mutluluk gibi hisleri tekrar tekrar deneyimlemek adına yaparız. Birinin bize yaptığı kötülükleri düşünerek ona olan öfkemizi sürekli besleriz, geçmişte bir yerde mutlu olduğumuz anları düşünerek bizi mutlu eden bu şeye yüklediğimiz anlamı besleriz, olmamış şeyler içinde aynı şekilde o hisleri canlı tutmayı sağlamak için besleriz. Bizi nefret dolu hissettiren anıyı ne zaman düşünmekten vazgeçeriz? Sanırım artık nefret duygusunu terk etmek istediğimiz zaman.
3) Duygularımızı tetikleyen çevresel faktörlerin bize etkisini kontrol edebileceğimizi düşünüyorum. Fakat bu faktörleri etkisiz kılmanın mümkün olduğunu zannetmiyorum. Bu faktörlerin etkilerini sınırlayarak duygularımızı kontrol altında tutmak mümkün. Nasıl? Duyguların kaynağını, içeriğini, sebep ve sonuçları üzerine düşündükçe, sanırım bu duyguların savunmasını yıkmaktayız. Onları tamamen yönetiriz demiyorum ama duyguların bizi bir daha yönetmemesini sağlayabiliriz. Duygularımıza kulak verebiliriz, onların seslerine cevap vermek artık bizim elimizdedir. Bunu başarabilmemizi sağlayan kaynakların ortak ögesi ise "acı" dır.
Saygılarımla.
Sayın violet,
1) Elbetteki hür düşünceden kastım sıfır ve hiç var olmamış bir düşünceyi düşünmek, yaratmak değildir. Bunun mümkün olmadığı aşikar nitekim sizin de dediğiniz gibi çocukluğumuzdan itibaren çeşitli çevresel faktörlerin etkisi altında büyüyor ve öğreniyoruz. Örneğin arkadaşlarımızın sevdiği şarkıları seviyor, öğretmenimiz gibi konuşuyor, ailemiz gibi inanıyoruz. Benim hür düşünceden kastım, bunların hür bir şekilde, bireyin kontrolünde yüzeye çıkması ve tıpkı dediğiniz gibi 5 filozofun görüşünden, biraz harman biraz da bağımsız hür düşünce sistemleri yaratmak. Zihnimiz, çoğu kez yüzeyindeki fenomenlerce yönetilir. Örneğin birisi bize tokat attığı zaman ona karşı bir öfke besleriz bunun nedeni hem canımız yanmıştır hem de bize bu davranışın bir saldırı biçimi olduğu öğretilmiştir. Bizi tetikleyen bu çevresel faktöre karşı, farkında olmadan bize öğretileni uygularız. Ya kalkar tokat atarız ya şikayet ederiz. Çünkü bu bilgi zihnimize şu şekilde işlenmiştir:
Sana tokat atan bir yabancıysa ...... tepki ver.
Sana tokat atan eğer annense ...... tepki ver.
Sana tokat atan arkadaşınsa ve amacı şakalaşmaksa ...... tepki ver.
vs. Yani çocukluğumuzdan beridir bize öğretilen ve sizin de tabir ettiğiniz gibi kodlandığımız etki ve tepkilere göre biçimlendiriyoruz hayatımızı. Hür düşünceden kastım tam da burada devreye giriyor. Hayatın her alanı ve her anlamında hür düşünebilir miyiz? Budist rahipleri bilirsiniz. Bir budist rahibe tokat atarsanız karşılığında size gülümseyecek ve teşekkür edecektir. Çünkü ona öğretilen kodu değiştirmiştir veya değiştirmiş gibi davranıyordur. Aynı şekilde inançlar, ideolojiler, hayata ve geleceğe dair beslediğimiz umutlar, ölüm ve birisini kaybetmek gibi pek çok çevresel faktörün bizi etkileme boyutlarına müdahale edip, onları yeniden kodlamak ve düşüncelerimizde kontrol sahibi olmak. Bunun mümkünlüğünü konuşalım mı?
2) İstemeden üzülüp istemeden sevindiğimiz şeylerden kastım şudur: Örneğin birlikte olduğumuz bir insan var. Onunla bir müddet birlikte vakit geçiriyor, güzel/acı anılar biriktiriyor ve sonrasında ayrılıyoruz. Ardından durup dururken, belki bir işimizin ortasında veya önemli bir toplantıda aklımıza geliyor ve tüm dikkatimiz dağılıyor. Üzüntü, özlem, öfke vb. duygular hissediyoruz. İyi ama, kimse durup dururken "Şuraya oturayım da eski arkadaşımı düşünüp üzüleyim" demez. Bunu bizim karar ve kontrol mekanizmamız dışında aklımıza gönderen ve bu düşünceyle birlikte, "an"a odaklanmamızı engelleyecek üzüntü, özlem, öfke vb. ye dair hormonların salgılanmasını tetikleyen şey nedir? Buna alışkanlık diyebilirsiniz. İnsan, alıştığı bir şeyden kopamaz. Peki ama neden? Zihnimizde yahut bilincimizde bunu kontrol eden şey nedir? Bir sınavın ortasında aklımıza borçlarımızı getiren, bir toplantının ortasında gelecekle ilgili hayaller kurduran, bizi çoğunlukla geçmiş ve geleceğe bağlı kılan şey nedir?
3) Bu söylediğinize canı gönülden katılıyorum. Bizi "an"dan koparan ve tetikleyen çevresel faktörler, duygu ve düşünceler üzerine düşünmek, sorgulamak, seyretmek (tasavvuftaki seyri süluk) o düşünce ve duyguların etkisinin azalmasına ve daha kontrollü olmamıza yarayabilir.
Saygılarımla