UZAYLILARLA İLİŞKİ TARİHİ
Bir Uzaylılar Yüzyılı
Yıllardır, belki tarihin büyük bir kısmında, insanlık bu dünyayı başka akıllı varlıklarla paylaşmıştır. Öyle görünüyor ki bu, kuşaklar boyunca el değiştiren öykülerden çıkarılan bir sonuçtur. Her ırk ve kültürün bu tür yabancı varlıklarla ilgili kendi tarihi ve gelenekleri vardır.
İncil'de Elohim'i, yani 'bulut gemiler'e binerek ölümlü dünyasıyla zaman zaman ilişki kuran ve inanılmaz güçlere sahip gizemli varlıkları buluruz. Genel olarak iki tür 'melek' ( bu varlıklar için benimsenen diğer bir sözcük ) vardır. 'İyi melekler' ve 'kötü melekler' bulunur. Her ikisi de insanları bir şekilde aşağı, en iyi olasılıkla farklı, en kötü olasılıkla biraz kaçık görür. Fakat hepsinin insanlığa karşı samimi bi rilgisi olduğuna inanılır.
Bu tür varlıklar binlerce yıldır bütün ulusların dinlerini ve folklorlarını etkilemiştir. Doğuda onlara 'cin' denir_ sihirli 'peri'nin romantik imgesi buradan gelir. Başka yerlerde birçok farklı ad alırlar, fakat bu tür varlıkları tutarlı inanış gerçekten dikkate değerdir.
Birçok ırkın folk tarihine tat katan başka bir varlık daha vardır. Bunlar uzun boylu, doğa üstü ve bize karşı iyiliksever olan sihirli varlıklar olarak açıklanmazlar. Tam tersine, küçük, çoğunlukla cüce gibidirler ve yollarına çıkan şansız dünyalıların yaptıklarına karşı kayıtsız ya da saldırgan olabilirler.
Dünyanın dört bir yanındaki folkloristler 'küçük insanları' bilir. Varlıkların birçok adı vardır. İskandinavya'nın trolleri, Meksika ve Orta Amerika'nın ihkalleri, kuzey Fransa'nın fionları, Malezya'nın bunianları; kuşkusuz birçok Kelt ve Avrupa efsanesine egemen olan peri ve cüceler.
Bu yaratıkların, uyarıcı masallar anlatma amacıyla düşünülmüş hayali öykülerden başka birşey olmadığı düşünülür çoğunlukla ve masal ırkının birkaç santim boyunda küçük yaratıklar olduğu varsayılır, oysa her iki sav da yanlıştır. Öyküler dünya çapındadır; antik tarihimizin en karanlık derinliklerine dalarlar. Kelebek kanatlarında uçan keyifli ''Tinkerbell'' imgesi, aslında, çocuk masallarına kaynaklandığı mitolojiden daha çok şey borçlu olan modern bir imgedir.
'Küçük insanları'ın, _gerçekten varsa_ 12-15 santim boyunda oldukları, bizi hileleri ve aldatıcı doğalarıyla çoğunlukla rahatsız edecek ve hayal kırıklığına uğratacak kadar insan davranışlarından zarar verecek şekilde şaşırdıkları söylenir.
Şu örneği bir düşünün. Bunun bir mit değil, ama gerçek bir öykü olduğu varsayılıyor _hiç değilse bu kitabın geri kalanında okuyacağınız bütün çağdaş savlar kadar gerçek_ ilk olarak 1937'de Alasdair Alpin MacGregor tarafından belgelendi. Bu yüzden de o kadar açıkça öngörülen UFO efsanelerine hiçbirşey borçlu değil. Olay, 1912'de İskoçya kıyılarına yakın Muck Adası'nda oldu.
İki erkek çocuk kumsalda oynarken garip bir tekne gördüler. Yeşiller giyinmiş iki küçük yaratık onlara yaklaştı. Kayığın güveretesinde, küçük bir kadın ile büyüklüğü ona yakın, fakat bize göre fare boyutlarında bir köpek vardı. Yaratıklar çocuklara yaşamları hakkında birçok soru sordular; hem İngilizce'yi hem de Galce'yi akıcı bir şekilde konuşuyorlardı. Sonra onlara fındık büyüklüğünde ekmek verildi ve ekmeği soru sormadan yediler; yerken huzurlu ve mutluydular. Çocuklar, artık oradan ayrılmaları gerektiğini söyleyen yaratıklarla birlikte gitme daveti aldılar, ama bir masal diyarına yolculuk yapma teklifini kabul etmediler. Onlara denizin çok uzak bir noktasına varana kadar tekneyi seyretmek için orada durmaları söylendi, daha sonra eve gitmekte özgür olacaklardı. Çocuklar boyun eğdiler; bu tuhaf ırkın diğer üyelerinin de bir süre sonra oraya gelecekleri bilincinde hareketsiz kaldılar. Kısa bir süre sonra kızkardeşleri, çocukları boş denize bakan, trans halinde büyümüş gözlerle buldu.
Bu öyküde bulunan hemen her özellik, bugünün UFO bilgisinin bir parçasıdır. Garip küçük yaratıklar, ilişki kurduklarının diliyle konuşabilme yetenekleri, tuhaf sorular sorma, garip yiyecekler önerme, kurbanlarını alıp gitme girişimi, tanıkların düştüğü olağandışı bilinç durumu ve hatta davetsiz misafirlerin çok sıkça yaptıkları daha fazla ilişki ya da gelecekte ziyaret sözleri.
Bu yalnızca bir rastlantı olabilir mi? Ya da uzaylıların bütün kılıklardaki ilişkilerinin uzun bir süredir gerçekleştiği ve değiştirdiği herşeyin, olaylarıyorumlama tarzımız olduğu öne sürülebilir mi? İncil dönemlerinde yaratıklar kuşkusuz melek gibiydi. Diğer günlerde kaçınılmaz olarak başka bir yaşam alanından gelen elemental yaratıklar olarak görüldü. Bugün ise, uzay gemileri ve bilgisayarlar çağında, belki biraz şaşırtıcı olmaktan uzak, onların gemilerini UFO'lar olarak, kökenlerini de uzak bir güneş çevresindeki bir gezegen olarak görüyoruz.
Bu çeşitli yorumların hangisinin doğru olduğunu kim söyleyebilir_ gerçekten doğruysa tabii?
Bundan sonraki sayfalarda uzaylılarla ilişkilerin ilk incelemesini göreceksiniz. Bu incelemenin anlamına ilişkin sonuçlar çıkarma ve diğer gerçeklerin üzerinde bir sav öne sürme niyetinde değilim. Olup biteni yorumlamakta serbestsiniz. Ne var ki, öyküyü ilgi çekici ve biraz ürkütücü bulacağınıza inanıyorum. Bu öykünün gösterdiklerinin belki hergün ve burnumuzun dibinde gerçekleştiği konusunu iyice düşünün.
Birinci Bölüm'de, geçen yüzyılda ilişki tarihini ele alacağım, çünkü bu döneme ilişkin belgelenmiş tanıklıklar var ve belirgin modeller ortaya çıkmış durumda. Bu tarihi, tuhaf ve şaşırtıcı yanlarını irdeleyerek kısa öykü tarzında anlatacağım. Olgular, gerçek iddialara, bu kitaptan daha özel bir niyetle yola çıkmış başka kitaplarda _ benimki de dahil olmak üzere_ incelenmiş ve analiz edilmiş kanıtlara dayalıdır. Roy Sandbach birçok sahneyi sanatsal inceliğiyle yeniden yarattı; dolaysıyla, açıklayıcı öykünün içine girebilir ve şaşırtıcı imgelerin tuhaf doğalarını sezebilirsiniz.
Kitabın İkinci Bölümün'ü son yıllardaki birçok uzaylı tipi aracılığıyla bu yaklaşımı izleyecek, bize yaratıkların ayrıntılarını ve insanlarla ilişki kurdukları savındaki farklı davranışlarını gösterecek.
Üçüncü Bölüm'de uzaylıların dünyanın çeşitli kısımlarında nasıl ortaya çıktıklarını gözlemlerken coğrafi alanı inceleyeceğiz. Gene ilginç bir çeşitlilik bulacak, olup bitenin anlamlı bir yorumuna yönelik ipuçları öneren genel benzerlikler kuracağız.
Dördüncü Bölüm'de, şimdiye kadar nelerin keşfedildiğini görmek, insanlığın yıllardır ve dünyanın dört bir yanında dostça ilişki kurduğu uzaylıların belli başlı tiplerinden tanım parçaları çizmek için kısa bir mola vereceğiz
Bundan sonra, bu tür öykülerin gerçek olması gerektiğini öne süren anekdotların ötesinde kanıtları değerlendirmek için Beşinci Bölüm'e geçeceğiz. Temkinli kafaların yargıları erteleme ve bu tür savların hayali olduğunu varsayma eğilimi mantıklıdır. Bu doğru olabilir kuşkusuz, ama sağlam kanıtla böyle bir sonuca varılmasını da engelleyebilir.
Son olarak Atıncı Bölüm'de, uzaylıların ilişki kurdukları insanlarla bilgi alışverişinde bulundukları olaylara yakından bakacağız. Neler diyorlar ? Buna güvenilebilir mi? Kim olduklarını ve nereden geldiklerini iddia ediyorlar? Yaptıları şeyleri gerçekleştirmelerinin ardında hangi nedenelr olduğunu söylüyorlar? Bu sorular, bütün uzaylılarla ilişkilerin en şaşırtıcı yanını özlümleyen bir dizi öykü aracılığıyla ele alınacak.
Bu kitabın sonunda, bu şaşırtıcı gizemde nelerin yattığını çözmeye kendimizi çok yaklaşmış bulabiliriz. Son bir yanıt bulmada artık varolan bazı seçeneklere bakacam. Fakat bu kitap, bir bütün olarak, bu büyüleyici bilmeceyi çözmeye yönelmiş bir kitap değildir. Tam tersine, kolayca sindirilebilen, ama çok olağanüstü bir olaylar katalogu vermenin yanısıra bilgi vermeyi ve eğlendirmeyi amaçlamaktadır.
Yüzyıllardır başka bir dünyayla ilişki kurmanın hayalini sürdürdük. Bu ilişki ya zaten gerçekleşmişse? Bunu bulmak üzeresiniz.
1896: Gökyüzündeki Gemiler
Tuhaf ışıklar ilk olarak 17 Kasım 1896 gecesi California'nın semalarında ortaya çıktı. Eyalet başkenti Sacramento'nun sakinleri, 'gizemli bir güç tarafından yayılan elektrik arkının ışığı' olarak tanımlanan sessiz uçuştan ilk şaşıran insanlardı. Hatta bazıları başlarının üzeinden geçen uçaktan gelen şarkıyı duyduklarını bile iddia ettiler.
O dönemde uzay gemisi denilen nesnenin uçuşu bilim kurgunun alanıydı. Jules Verne, bundan yalnızca dokuz yıl önce, dahi bir kaşif hakkında Robur the Conqueror romanını yayınlamıştı. İlk metal uzay gemisinin Berlin'e oldukça yakın bir yerde kısa süreli gezintiler tarihine girmesi, California olayından tam bir yıl sonra, Kasım 1897'de gerçekleşti.
1896'nın sonlarındaki hayaletimsi uzay gemisi dalgası ( Nisan 1897'de ABD'nin orta batı eyaletlerinde ve 1909 ile 1912'de İngiltere'de yeniden ortaya çıktı ), bugünün garip uzay gemilerinin UFO diye adlandırılması anlamında UFO'ydu. Havacılık uzmanlarının yaptığı çılgın gelişmelerle, yazarların hayalini kurduğu fantastik bir teknoloji bildirimleri vardı, ama günümüz bilimi için teknik bakımdan olası bulunan şeyler henüz mümkün değildi.
Uzay gemilerini kim uçuruyor? Herkesin kafasındaki soru buydu ve gazetelerin sütunlarını işgal etti. Birçok görüntü (haklı olarak) kitle isterisi ve parlak yıldızlarla Venüs gibi gezegenlerin yanlış algılanması olarak saptandı. Öte yandan bu teknolojik harikayı gizlice uçuran, gizemli mucit olduklarını iddia eden dalgacıların ortaya çıkması uzun sürmedi.
Sonra bu dalgacılar ve habersizlikten bunalmış, daha el değmemiş masallarla ortaya çıkmak isteyen editörler, tanıklarla sakallı pilotların _bazen ( ABD'nin o sırada büyük bir çekişme içinde olduğu ) Küba'yı havadan bombalama görevinden söz eden Amerikalılar, ya da zaman zaman değişik bir dil konuşan ve kötü görevlerden söz eden yabancı mürettebat_ karşılaşmalarını bildirdiler. Aslında, 1912'de Winston Churchill, UFO'ları ciddiye alan ilk politikacı oldu, ne İngiliz ne de Alman oldukları kanıtlanan bu uçan ışıklardan gelecek hava tehdidine karşı parlementoyu uyardı.
Ne varki, Amerikalı UFOlog Jerome Clark'ın yaptığı görkemli araştırmaya göre, bunların uzay gemisi olduğu yolundaki ilk iddia _çok geçmeden yaygınlık kazanan bir görüş_, o sırada Fresno'da bir fuar için sergi hazırlamaya çalışan Albay H. G. Shaw tarafından bildirildi. Bunun 100 yıl sonrasındaki iddialarla kayda değer benzerlikleri vardır.
Albay Sahw ve arkadaşı Camille Spooner, 25 Kasım 1896 öğleden sonra Lodi kasabasından ayrıldılar. Tockton'a doğru atlı arabayla gidiyorlardı ki, atları panik içinde tepki gösterip hareket edemez hake geldi. İki tanık yukarıya doğru bakınca ince uzun yapılı, küçük ve çok güzel elleri olan insana benzer üç yaratık gördüler. Derilerinin üzerinde yumuşak ve ince bir kürk dışında yüz ve beden kılları yoktu. Gözler çok büyük, ağız ve kulaklar küçüktü. Ağırlıkları çok azmış gibi görünüyordu. 'Garip güzellik'leri vardı.
Bu yaratıklar aralarında bir tür 'tekdüze şarkı' ile konuşuyorlardı. Zaman zaman soluk almak için içlerine hava çekermiş gibi, ağızlarına koydukları hortum başları bulunan bir çantalrı vardı. Çok parlak görünen, yumurta biçimli bir de lambaları bulunuyordu. Panik içindeki Albay Shaw, yaratıkalrın kendisini ve arkadaşını fiziksel olarak kaçırmaya kalkıştıklarını, ama bedenlerini fazla ağır bularak ışıklarını yakınlardaki bir köprüye çevirdiklerini iddia ediyor. Köprünün yakınlarında, suyun üstünde puro biçiminde bir gemi vardı.
Yaratıklar gemilerine, yerin üstünde neredeyse sürükleniyormuş gibi tuhaf hareketlerle döndüler. Gemiye vardıkları zaman, havaya yükseldiler ve aygıtın yanındaki bir kapıdan, yüzer gibi geçerek hemen uzaklaştılar. Shaw, yaratıkların Mars'tan gelmiş olduğuna inandığını açıkladı.
1896'nın sonlarında yayınlandığı zaman birçok insanın varlığına inandığı ve abartılı da olsa, insanın düşgücünü çok belirleyici bir öyküydü bu. Çok daha gelişmiş teknolojik çağın bolca kullanacağı bir uzaylılarla ilişki biçimini öngörüyordu. 1890'larda değil de 1990'larda açıklansaydı, uzaylıların kaçırma girişimlerine ilişkin çok tutarlı ve belki inanılabilir bir iddia olarak algılanması için çok az kavramın değişmesi gerkirdi.
JENNY RANDLES
UZAYLILAR