Her ne kadar uzaktan bazen oyle gorunse de hickimse mukemmel degildir.
Sayin Mandira Filozofu, Bruce Almighty olsam da bir kapi acabilsem, kaldi ki ben de sizin gibi ariyorum. O anahtar benim icin ufukta bir nokta, ulasabilirmiyim bilemiyorum. Sizin icin iyi olanin geregini zaten kendiniz aktif olarak yapiyorsunuzdur. Forumda yalniz degilsiniz. Cunku hepimiz bizi daha fazla nura goturecek kapinin anahtarini ariyoruz, bunu kafamizdaki firtinalari dindirdigimizde daha rahat yapabiliyoruz. Firtinalar konusunda Stoaci felsefeyi onerenler de yok degildir.
Burda acilan konularda, ilgimizi ceken ve hosumuza giden basliklara “uzerinde durarak” katki yapmamiz hem bize hem de foruma faydali olacaktir. Uzerinde durdugumuz bir konu hakkinda (forumun arsivini de kullanarak) yogunlasip ciktisini burda paylasabiliyoruz ve bu dusuncemiz hakkinda diger sayin uyelerin bakis acisina basvuruyoruz, bu da konumuza bir zenginlik katiyor. Bu durumlarin ozel hayatimiza da positif etkisini goruyoruz. Forma boyle yaklastigimiz zaman bu bizim icin bir kül yigini olmaktan cikip bir kivilcim kaynagina donusecektir.
Insani cok fazla insanin icinde, sahilde yuzlerce insanin arasinda yalnizliga itebilen sebepler cesitlidir. Belli bir dusunce tarzi da kiside yalnizliga yol acabilir. Ornegin, zihinsel dusunme, analitik olarak kendini analiz eden, kendi ozelliklerini bir senteze goturmeye istekli ve kompetent olmadan, tum ozelliklerini, icindeki durtuleri tanimak icin kendisini analiz eden bir yontemdir. Kelimenin en genis anlami ile cevresi ile uyum icinde olma anlamina gelebilecek bu entellektuel dusunce, tek basina bir dusunce haline gelecektir. Cunku kisi bunu yaparken aslinda bakislarini kendi ic- varolus zemininden baska yone cevirmistir.
O zaman “kendini tani” kavraminin da boyle olumsuz bir sonucu olup olmayacagi sorusu gundeme gelebilir degil mi? Bana gore, sadece kendini analiz etmekten ileri gitmiyorsa…
Ancak, bence bu kavramin daha derin bir anlami vardir; sadece kendini bir gorunum olarak bilmek degil, ayni zamanda kisinin kendi ozunu tanimak, varolusun icindeki konumunun farkina varmak icin bakislarini ice cevirmesi gerekir.
Herkesin her zaman hemfikir oldugu bir gelenek, bir grup icin oldukca ozel gorunuyor. Farkliliklar olmadan baglanacak ( to connect) pek birsey yoktur bence. Ve baglanti aramak, farkliliklarin ortadan kaldirilmasi gerektigi anlamina gelmez. Ayriliga gidecek sebepler elimine edilmelidir ama cesitliligin kendisi degil.
Bir yargiya sahip olmak ve onu ifade etmek…?
Ayrica, ozellikle diger yargilardan farkli olup olmadigini kim bilebilir?
Yargi gercekten nedir?
“Yargi” teriminin farkli anlamlarda kullanildigi ve her durumda farkli anlamlara sahip oldugu gorulmektedir; yargilamak, kinamak ve deger bicmek… Yargi teriminin kendisi hukum, gorus, vizyon, ifade, cikarim veya secim gibi cesitli anlamlara sahiptir.
Literature baktigimiz zaman yargi turunun iki farkli varyantinin oldugunu goruruz: analitik ve sentetik. Analitik yargilar herkese asikardir. Boyle bir yargi icin deneyim gerekmez, bilgi ve muhakeme gerekir. Deneyimden once geldigi icin “a priori” yani onsel olarak adlandirilir. Ozellikle matematik teoremlerini dusunun: “bu daire tamamlandi ”veya tartisilmaz gercekler: “bir kopek bir memelidir”. Dolayisi ile bu onermeler, tartisilmazliklari bakimindan dogrudur. Bu anlamda siyah ve beyaz damali zemin gibi ya dogrudur ya da yanlistir.
Sentetik yargilar, bir yuklemin, bir ozelligin eklenigi yargilardir.: “bu daire kirmizi” veya “bu kopegin killari uzun”. Boyle bir yuklem analitik teoremin bir parcasi degildir. Bu “a posteriori” dir: dogru olup olmadigini belirlemek icin incelemeniz gerekir. Yuklem deneyimden sonra gelir: tum kugular beyazdir, bir siyah kugu bulana kadar. Karl Popper bu konu hakkinda unludur. Yargilama burada da ayni derecede gereklidir, ancak bu durumda gercek bazen analitik yargilardan daha az dijitaldir.
Bu nedenle, her iki yargilama turunde de yargilama yetenegi gereklidir. Ancak yargilama kapasitesinin varligi, bu kapasiteyi kullanma, konusma istekliligi hakkinda bir sey soylemez. Ayrica her sonucun bir nedeni vardir diyebiliriz. Ancak, her neden bilinmemektedir. Baska bir deyisle, sentetik yargilarla dogru olup olmadigini belirlemek her zaman mumkun degildir.
Sadece duyularimiz yarginin yolgostericisi olabilir. Duyulardan odunc alinan cok sayida yargisal nitelikler cephaneligi vardir: bir seyi su ya da bu sekilde goruruz, bir sey iyi hissettirir ya da degil. Bu duyusal yargilar her zaman dogrudandir. Hemen cok sicak veya cok soguk, kotu veya lezzetli bir sey buluruz. Patateslerde fazla tuz olup olmadigini, sutun bozulup bozulmadigini hemen tadiyoruz. Bununla beraber yarginin olasi duyusal kokeni ile baglantili baska bir boyutu vardir. Yargilama kesinlikle ayni zamanda bir hayatta kalma stratejisidir. Tehditin algilandigi durumlarda genellikle iyi bilinen dort strateji vardir:
- dovus yada kac;
- dondur (pasifize olma) ya da saklan.
Genellikle dovus ya da kac stratejileri tercih ediliyor. Bu secim, ne kadar sezgisel veya icgudusel olursa olsun, uzun bir dusunme suresi tasimayacaktir: Ah! Iste uzun ve sivri disli bir kaplan geliyor bu sefer savasayim mi kacayim mi? O zaman bu kaplan sizin icin secimi yapacak. Baska bir deyisle, yargilama, ozellikle de rasyonel gerekcelerle yapilmazsa, bu durumlarda her zaman hemendir, seridir ve dogrudandir.
Butun bunlar, insanin hizli yargilamak icin egitildigi anlamina gelebilir. Genellikle bir sey hakkinda hemen bir sey ler buluruz ve her zaman bir fenomeni dogru bir sekilde degerlendirmek icin zaman ayirmayiz. Bu boyutun, bu tur yargilarin bir sekilde olumsuz bir cagrisim kazanmasini saglamis olmasi oldukca olasidir. Bu yuzden en azindan duyusal olmayan yargilarda bulunurken bunu hesaba katmak iyi olur.
Yargilamada, karmasiligi ( ve oznellikte?) artan bir tur hiyerarsi tasavvur edebiliriz. Boyle bir olcek daha sonra lezzetli veya pah!, sicak veya soguk, tatli veya tuzlu gibi duyusal yargilarla baslayabilir. Bu yargilar anliktir ve genellikle oldukca dijitaldir. Biri yada digeri; hos veya hos olmayan, hos veya rahatsiz edici gibi duyusal yargilar icin daha az nettir. Guzel veya cirkin gibi estetik yargilarla daha da karmasik hale gelir. Ornegin, baskalarinin davranislarini etik ve deger-yargilari bakimindan yargilamak bazen bazilari icin heyecan verici olabilir.
Bu hiyerarsiyi gostermek icin sunu da rahatlikla belirtebiliriz. (damak) tadi digerlerinden farkli ise, hic kimsenin bencil olarak gorulmemesi ilginctir. Hic kimse, sekerli kahveyi salepten daha cok sevmesinden dolayi bundan sorumlu tutulamaz. Zevkin bu mutlak oznelligi yalnizca hos gorulmekle kalinmaz, ayni zamanda tesvik te edilir: “zevkler ve renkler tartisilmaz”.
Yargilama yetenegi dusunme olarak gorulebilir: yargilamak dusunmektir. Ama dusunmek yargilamak degil midir? Sonucta, yargilama zihinsel bir faaliyettir. Bu ayirt edebilmedir (farkindalik), fark yaratabilmedir. Soru, tum dusunmenin ozunde ayirt edebilme olup olmadigidir. Bu cok kapsamli bir sekilde tartisilmiyor, ancak dusunme, bilginin islenmesi olarak goruluyor. Bu bir metin, bir gozlem, bir vizyon, bir gorus, bir deneyim veya bir his ve benzeri olabilir. Bu bilgiyi islerken, bilincli veya bilincsiz olarak, surekli olarak secimler yapilir. Bu secimleri yapmak kesinlikle gercegi aramak degildir. En fazla, ilgili dusunurun dogru olduguna inandigi seyi ariyor. Aslinda, dogru olmasini istedigi seyi.
Tek bir gercek yok. Size bir sey animsatti mi… hani forumda da belirtilen karanliktaki fil alegorisi… Peki gercek nedir? Bu cogu zaman bir anlasmadir. Su 100 santigrat derecede kaynar. Bu dogru, ama ayni zamanda bir anlasmadir. Bir sicaklik olcegi olusturuldugu dogrudur, ona santigrat (celsius) dedigimiz dogrudur, su kaynadiginda buna 100 santigrat derece dedigimizi belirledigimizde ayni derece de dogrudur. Ve bircok insan icin mor renk en guzel renktir. Bu da dogrudur, ama gercek nedir.
Bircok gercegin bir arada var olabilecegi gorusu, asiri gorelilik tehlikesini de tasir. Bu kararsizliga ve yalnizca geleneksel olarak tolerans ta adlandirilabilecek bicimlere yol acabilir. Farkli gerceklerden secim yapmaya cesaret edemeyen oy hakkini kullanmada, es seciminde, muhasebecilikte, ebeveynlikte zorlanir, sadece bir kac yargi alani saymak gerekirse; yargic, bahcivan, cerrah vs.
Ote yandan, birkac “gercegin” oldugu dogru olsaydi o zaman bunlardan birinin telaffuzu bir buketin icindeki bir cicek gibidir. Tam da insanlarin farkli gerceklerin var oldugunu dusundukleri durumlarda, bu farkli gercekler soylenmelidir, cunku aksi takdirde orada olmazlardi. Ne de olsa, gercekler ancak konusulduklari zaman esastir, boylece baskalari icin de mevcut olurlar. Bilinmeyen bir Alman sairin guzel bir siirini hatirladim; “Die Gedanken sind frei”. Cok guzel, dusuncelerin ozgur olmasi, peki ama ya söz? Ornegin bir mason icin dusuncelerin ozgur olmasi elbette yetmez! Bir tanidigim bir ara bana soyle bir sey soylemisti:
“Locamin sekreteri, tum iletilerini, mektuplarini su kisisel slogan ile imzaliyor: ”Her sey dusunceyle yaratilir ve sozle hareket edilir”.
Yargi ve hakikat hakkinda konusurken, kisaca da olsa algi uzerinde durmak gereklidir, cunku algi ve dusunme iki farkli surectir. Alginin bilgi ile karistirilmamasi, hatta bilgi olarak algilanmamasi onemlidir! Ornegin, bir seyin sert veya yumusak oldugunu algilariz. O halde soru, bu sert ya da yumusak deneyiminin bir yargiyi icerip icermedigidir. Her halukarda, duyusal bir algi vardir. Ama bir seyin var oldugu yargisi duyusal bir algi degildir. Nesnenin var oldugunu ve sert ile yumusak arasinda bir fark oldugunu belirleyen zihindir.
Filozof Bertnard Russel, “Bati Felsefesi Tarihi” nde genis olcude Platon’ un dusuncesi uzerinde durur. Dusunme, algilama ve gercek arasindaki ayrimini “varolusa ulasmadan hakikate ulasamayiz” seklinde ozetler. Varliga dokunmazsak hakikate varamayiz. Algiyi yargiya donusturen zihindir ve bu yargida seylerin varligina variriz; alginin kendisinde degil; “var olduklarina karar veren zihindir” diyor. Dusuncelerimiz seylerin var oldugunu belirler. Boylece bilgi, yalnizca izlenimlerle degil, dusunerek ve dolayisi ile yargilayarak yaratilir. Bu nedenle bilgi, algi olarak degil, yalnizca algiyi yargilayarak ortaya cikar.
Irvin Yalom’ un Spinoza Problemi hos bir kitaptir.