Sanırım yeteri kadar tartışıldı bu konu.
Ben de naçizane olarak kendi düşüncelerimi ekleyeyim. Tekrar belirtmek isterim, ben resim ve sanat konusunda uzman birisi değilim, dolayısıyla yazacaklarım tamamen kendi görüşümdür.
Öncelikli olarak, Osman Hamdi Bey'in hayatına kısaca bakmak gerekir.
Osmanlı'nın son zamanları, bir taraftan sanayi devrimini yakalayamamış, bilimden ve sanattan uzak bir ülke, diğer taraftan 2. Abdülhamit'in istibdat yönetimi. Kısacası batmakta olan bir ülke, sanayi yok, bilim yok, sanat yok, özgürlük yok.
Bu dönemde Avrupa'da hatırı sayılır vakit geçirmiş, Avrupa'da eğitim almış ve sonra ülkesine dönmüş bir aydın.
Ben terbiyeci olarak resmettiği motifi, Osmanlı devletine benzetiyorum. Olgun ama yorgun, fakir ve güçsüz.
Kaplumbağaların, Lale Devri'nde üzerlerine mum konularak dolaştırıldığı hepinizin malumu. Mum ışığı, etrafını kısıtlı miktarda aydınlatır ve belirli bir ömrü vardır.
Daha önce bu tabloyu yorumlayanlardan bir kısmı, kaplumbağaları halka benzetmiştir (Bu yüzden ısrarla tablonun yapıldığı dönemi ve tablo ile ilgili yorumları okuyunuz demiştim).
Yaşlı ve yorgun devlet, halkına kısıtlı bir ışık ve karın tokluğu vadediyor, peki neyin karşılığında; kendilerinin (yani halkın) terbiye edilmesi karşılığında. Benim az miktarda ışığım ve yemeğim var, bana itaat edersen bunlardan faydalanırsın diyor kısaca.
Halkın çoğu, aç ve karanlıkta kalmalarının sebebini sorgulamadan, terbiyecinin vaatlerine kanıyor, daha az bir kısmı ise buna kanmıyor (karanlığa giden 2 kaplumbağa).
Osman Hamdi Bey'in siyasi görüşü ile ilgili çok fazla kaynak bulamadım, sanatıyla ön plana çıkmış birisidir. Ama Osman Hamdi Bey'in Enver Paşa'nın tablosunu yaptığını da hatırlatmak isterim.
Tekrar söylemekte fayda görüyorum; bunlar şahsi görüşlerim.