Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HERMETİK GELENEK – 6 (Son)  (Okunma sayısı 5807 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 01, 2010, 06:36:11 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Hermetik Gelenek egzoterik inanışlara yansımışsa da aslında özgün olarak ezoterik ortamda izlenmiştir. Bu nedenle de elbette biur inisyasyon olgusu içerir.

Hermetik Gelenekteki inisyasyon değişik şekillerde yorumlanabilmektedir. Bazı durumlarda öteye doğru bir yaşam için ölme, bazılarında ise ölüp eski yaşamına son verme ve yeni bir yaşama başlama biçiminde olabilir. Bazı durumlarda karanlıklar içindeki yaşamın sona ermesi şeklinde ve onu izleyen ışığa kavuşma şeklinde de algılanabilmektedir.

Bu inisyasyonun genellikle pek söz edilmeyen bir yorumu daha vardır: Bu da dünyevî bedenden kurtulma ve manevî evren ile tanışma yani ruhun yolculuğu ya da insanın görünmezler dünyasına bu yaşamında daha simgesel nitelikli bir anlatım ile benzeştirilerek ve karşılaştırma yardımıyla girmeyi denemek şeklindedir. Bu andan başlayarak peşinde koşulan ruh dünyasında aşamalı bir biçimde gelişim oluşmasıdır. Ulaşmak istenen nokta, yetkinliğe en yakın olarak göklerdeki ya da içlerdeki bir rehber ile bütünleşmektedir. İnsan ancak bu yolculuğunun sonunda kendini aşabilecek, yetkinleşecek, tanrısal gizemlere yavaş yavaş ulaşacak ve asıl geldiği yere, öz kaynağına yaklaşacaktır. Ancak ne kadar gelişirse gelişsin o ilâhi kaynağa tam olarak ulaşamayacaktır. O noktada ilâhi kaynak, akıl yoluyla hiçbir zaman kavrayamayacağı bir olgudur. Tüm yaşamını, yitirilmiş, gizli bir sözcüğün peşinde koşarak geçirecektir. Tanrısal güç ile birlikteliğinden bildiği ama okuyamadığı, belki sadece harflerinden bazılarını dile getirebildiği ya da heceleyebildiği, Tanrı’nın bir adı olarak nitelendirdiği, bundan da başka bir şey yapamadığı gizli bir sözcüktür bu... O, artık yaşamın gizemlerini sorgulama ve ona ulaşma çabasının peşindedir. Görünmeze ulaşma ve sonradan “felsefe taşı” olarak nitelenmiş bir nesneyi ya da ilkeyi bulma çabası tüm yaşamını dolduracaktır. Böyle bir inisyasyondan geçmekle, artık kendini çevreleyen ölüm korkusu ve fantezilerinin üstüne yükselir. Simgelerle düşünme alışkanlığı ona olayların anlatımına ve gerçek anlamlarına dikkat etmeyi de öğretmiştir.

Hermetik Gelenekte dört ana alegorik uygulama, aynı zamanda kişiye (inisiyeye) göklere ya da içlere doğru olan yolculuğunda yardımcı olur. Bunlar, Hermetik Geleneğin oluşumundan çok sonra ortaya çıkmış olan dinlerde aynen korunmuştur.

İnsan dünya üzerindeki yaşantısının başından beri kendisinin bu evren ve zaman içindeki konumunu algılamaya çalışmıştır. Kendine göre yorumladığı evreni ve doğayı, değişik zamanlarda farklı adlar ve sıfatlar ile aynı şeylerin anlatımı için kullanmıştır.

İlk insanların doğa ve kendileri hakkında merak ettiği bu gizemler, şöyle birtakım ana sorular altına toplanabilir:
•   Ölüm bir son mu, yoksa ölümden sonra bir yaşam var mı?

•   Yaşam bir rastlantı sonucu mu, yoksa belli bir amaca yönelik bir olgu mu?... Niçin yaşıyoruz?

•   Evrenin ve doğanın yapı taşları bir bütünün parçaları mı, yoksa her şey tüm parçaların oluşturduğu bir bütün mü?

•   Evren belli bir üstün düşünce, istem ve buyrultunun ürünü mü?... Nereden geliyoruz; kimiz; nereye gidiyoruz?

•   Evrendeki nesneler arasında belli bir bağlantı ve armoni (ahenk) var mı?

•   İnsan ilâhi bir plan ve düzenlemenin bir parçası mı?

•   İlâhi kaynak nerede?... Ona nasıl ulaşılabilir?

•   İnsan kendini dünyaya bağlayan birtakım öğelerden, tutku ve alışkanlıklarından vazgeçer, bunların üstüne yükselmeyi becerebilirse, bu ilâhi kaynağa yaklaşıp onu anlayabilir mi?

•   Evreni ve her şeyi yaratan, yapan, inşa eden ilâhi kaynağın kurduğu düzen ve armoni, yeryüzündeki insan tarafından da uygulanabilir mi?

•   İnsanın herhangi bir şekilde yaşamın ve evrenin gizemlerinin üstüne yükselebilmesinin olanağı var mı?

•   Dünyadaki her şey esasında yaratıcı kaynak ya da mutlak gerçeğin bir yansıması mı?... Öyleyse, bu yansıma insanı yine özgün kaynağa götürebilir mi?

Büyük olasılık ile bu ve bunun gibi daha binlerce soru, insanın var olduğu tüm çağlar boyunca kafasını doldurdu. Hiçbirine doğru dürüst yanıt veremedi. Verdiklerini söyleyenler çıktı ama söyledikleri ile işin aslı çoğu kez aynı değildi; bu da kimi varsayım ya da iddialarının zaman içinde gelişen bilimsel bilgi ile çürütüldü. Hermetik Gelenek ile bilimi uyuşturduğu sürece ilerledi; Hermetik Geleneği dinsel inançlar çerçevesinde kullandıkça olduğu yere çakılıp kaldı.

İnsanın algıladığı evrende ve algılayamadığı güçlerin tam ortasında kendine göre bir dünya görüşü, en eski tarihlerden günümüze kadar geldi. Bu, ister biçimsel ister içsel olsun, belli bir biçimlenme oluşturmuş bulunan Hermetik Geleneğin ilkeleri ve kuralları bütünüdür. Bunun, kendine özgü çağrıştırma gücünden hemen hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar gelebilmesi, onu sarıp sarmalayan “ezoterik sistem” ya da Ezoterizm sayesinde olmuştur. Bu bağlamdaki bilgiler genelde araştırmacılar tarafından topluma açık olmayan, gizli bilgiler olarak kabul edilmiştir. Bilginin en kutsal ve en gizemli bölümlerini kapsadığına inanılmış, topluma yönelik ve toplumdaki sıradan kişilerin bilebileceğinden farklı olarak kabul edilmişlerdir. Sadece herkese açık olmayan kurumlarda, ancak seçilmiş olanlara verilebilir ve açıklanabilir içerikleri olduğundan, sıradan insanların anlayamayacağı ve onlara açık olmayan, açıklanmayan, açıklanamayacak bir kutsal bilgi ve yöntem biçimi olarak görülmüşlerdir.

Ancak şunu da açıkça ve altını çizerek belirtmek isterim:

Hermetik Geleneğin ilkeler ve kurallar tutamı ile ezoterik sistem ya da Ezoterizm, birbirinden farklı şeylerdir.

Hermetik bilgi, kural ve ilkeler, insanlığın ilk zamanlarından günümüze kadar gelebilmiş kavramlardır. Bunlar, hemen her inanç sistemine ilişkin ezoterik sistemlerde kendilerine benzer açılımlar bulmuştur. Bir diğer deyişle; Ezoterizm Hermetik Geleneğin içinde kurumadan korunduğu, insan belleğinden silinip yok olmadan kuşaktan kuşağa aktarıldığı bir sistem ya da yoldur. Bu sistem çeşitli kültürlerde değişik yöntemlere bürünüyormuş gibi görünmektedir. Tarihin belirli dönemlerinde ve belirli birtakım yerlerde kapsamındaki Hermetik bilgi, kural ve ilkelerden bazıları öbürlerinden daha fazla önem kazanmış, tüm sistemin sanki bir tek öyleymiş gibi algılanabilmesine bile neden olabilmiştir. Bundan ötürü, içeriğinde Hermetik bilgi, kural ve ilkelerin yer aldığı ezoterik sistemler ile bağlantılı genel çatıyı çok daha derinlemesine incelemek gerekir.

O inceleme yapılınca ve gerek tarih boyunca görülmüş gerekse günümüzde varlığı süren ezoterik nitelikli kurumlar birbirleriyle karşılaştırılınca belki de Hermetik Gelenek, hepsinde belireceği benim gibi birisinin ettiği yetersiz tümcelere gerek kalmaksızın kendisini çok daha iyi açıklar.


BİTTİ.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 24, 2016, 11:19:37 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Bence tüm dünyayı etkileyen Hermetik Gelenek değil, insanların (aşağı yukarı) aynı beyne sahip olmaları. Diğer bir deyişle türdeş olmalarından dolayı bir çok kültürde aynı sorular soruluyor ve mantık sayesinde aynı cevaplar veriliyor.

Tıpkı gelişme düzeyinde yakın olan toplumların, görünüşte farklı ama işleyişte benzer icatlar ortaya koyması gibi. Sonuçta hepimiz aynı donanımı (beyin) kullanıyoruz, aynı ihtiyaçlara sahibiz, aynı sorulara yanıt arıyoruz.

Pozitif bilimlerin ve kimyanın doğuşu sonucunda simyanın giderek yok olmasını da aynı kategoriye sokabiliriz sanırım. Bilimin ışığında ve insan kültürünün 10 binlerce yılda geliştirdiği erdemlerin önderliğinde ilerledikçe zaten evrenin tüm bilgilerine ulaşacağımıza inanıyorum.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


Ağustos 02, 2016, 09:12:01 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 689

Ne mutlu bu öğretilerden nasiplenenlere...
Doğru rehberini bulana ne mutlu...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4008 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2010, 10:55:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5070 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2010, 05:19:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5466 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2010, 12:21:07 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4324 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2010, 09:35:08 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8523 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 11, 2010, 10:35:18 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6658 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2010, 11:55:29 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3519 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 24, 2010, 08:31:13 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
4468 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2010, 01:01:05 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3723 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 28, 2010, 05:46:09 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3764 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 31, 2010, 06:23:23 ös
Gönderen: ADAM