"Dinsiz Ahlak" İddiası
Bu iddianın neden son derece aldatıcı olduğunu birazdan inceleyeceğiz. Ancak bundan önce, masonların bu konudaki görüşüne bakmakta yarar vardır. Masonların internet sitesinde, söz konusu "dinsiz ahlak" kavramı şöyle izah edilir:
"İnsan nedir? Nereden gelip nereye gidiyor?.. İnsan nasıl yaşıyor? Nasıl yaşaması lâzımdır? Bu suallere, dinler, koymuş oldukları ahlâk prensipleri ile cevap vermeye çalışırlar... İnsanların ise, anlamadan inanmalarını gerektiren metafizik problemlere gitmeden, hayat prensiplerini bulabilmeleri lâzımdır. Masonluk bu prensipleri, hürriyet, eşitlik, kardeşlik, çalışma ve barış sevgisi, demokrasi v.b. olarak, asırlardan beri beyan etmektedir. Bunlar, insanı, dinî akidelerinde tamamen serbest bırakmakta fakat, yine de bir hayat felsefesi verebilmektedir. Temellerini ise, metafizik kavramlarda değil, bu dünya üzerinde yaşayan olgun insanın kendisinde aramaktadır."
Bu çarpık mantık içindeki masonlar, bir insanın Allah'a inandığı için, O'nun rızasını kazanmak amacıyla bir hayır işi yapmasına kesinlikle karşıdırlar. Onlara göre her şey, sadece "insanlık" için yapılmalıdır. Mason Derneği Yayınları'nca çıkarılan, masonlara özel Üçüncü Derece Ritüelinin İncelenmesi adlı kitapta bu sapkın zihniyeti açıkça görmek mümkündür:
"Masonik ahlak, her şeyden önce insanlık sevgisine dayanır. Bir kişiden, dinsel ya da siyasal bir kuruluştan, doğa dışı bilinmez güçlerden korkarak gelecek, yarar, ödüllenme... umarak iyi olmayı kesinlikle yadsır... Ama bütün iyiliği aile, yurt, insan ve insanlık sevgisiyle yapanları, yalnız bu duygularla iyi olanları benimser ve yüceltir. Masonluk evriminin en önemli amaçlarından biri budur. İnsanları sevmek ve bir şey beklemeden iyi olmak, bu aşamaya erişmek çok büyük bir evrimdir."
Yukarıdaki iddialar son derece aldatıcıdır. Din ahlakı olmayan bir yerde millet, yurt, aile sevgisi gibi kavramlar yaşanmaz. Yaşanıyor görünse de, aslında sahte bir sevgi ve bağlılık vardır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allah korkusu da olmayan insanlardır ve Allah korkusunun olmadığı bir ortamda yalnızca insanların kendi çıkar endişeleri kalır. İnsanlar kendi çıkarlarına bir zarar geleceğini düşünürlerse sevgi, sadakat, bağlılık göstermezler. Ancak bir fayda sağlayabilecekleri insanlara sevgi ve saygı duyarlar. Çünkü kendi sapkın inançlarına göre dünyaya bir kez gelmişlerdir ve burada ne kadar fayda sağlayabilirlerse o kadar karlı olacaklardır. Üstelik bu batıl inanışlarına göre, dünyada yaptıkları hiçbir ahlaksızlık ve kötülük cezasını bulmayacaktır.
"Dinsiz Ahlak" Denemelerinin İnsanlığa Getirdiği Felaketler
Masonik literatür bu gerçeği gizlemeye çalışan sözde ahlak vaazları ile doludur. Ama gerçekte bu "dinsiz ahlak" tamamen göstermelik ve sahtedir. Tarih, dinin insan ruhuna kazandırdığı gerçek terbiye ve Allah'ın yol gösterici hükümleri olmadıktan sonra, hiçbir surette gerçek bir ahlak kurulamayacağını kanıtlayan örneklerle doludur.
Bunun çok çarpıcı bir göstergesi, 1789'daki Büyük Fransız Devrimi'dir. Devrimi hazırlayan masonlar, "özgürlük, kardeşlik, eşitlik" gibi görünürde ahlaki kavramlar çağrıştıran sloganlarla ortaya çıkmışlar, ama on binlerce insanı suçsuz yere giyotine yollamışlar, ülkeyi kan gölüne çevirmişlerdir. Sonunda devrimin liderleri dahi bu vahşetten kurtulamamış, birbiri ardına giyotine gönderilmişlerdir.
19. yüzyılda yine "dinsiz ahlak" düşüncesiyle yola çıkan sosyalizm, daha da korkunç sonuçlar meydana getirmiştir. Sözde adaleti, eşitliği, sömürüsüz bir toplumu savunan ve bu amaçla da din ahlakının yok edilmesi gerektiğini ileri süren sosyalizm, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği, Doğu Bloku, Çin, Hindiçini, Afrika, Orta Amerika gibi pek çok coğrafyada insanlara korkunç acılar yaşatmıştır. Komünist rejimlerin katlettiği insan sayısı 120 milyon gibi bir rakamı bulmaktadır. Dahası, komünist rejimlerde hiçbir zaman iddia edildiği gibi adalet ve eşitlik kurulmamış, devlete hakim olan komünist kadrolar ayrıcalıklı sınıf haline gelmişlerdir. (Yugoslav düşünür Milovan Djilas, Yeni Sınıf adlı klasikleşmiş kitabında, "nomenklatura" olarak bilinen komünist kadroların, sosyalizmin iddialarının tam aksi yönünde bir "imtiyazlı sınıf" oluşturduğunu çok iyi anlatır.)
Araştırma Dergisi 19. sayı (Mayıs 2003) 16. sayfa