Sümerlilerin geliştirdikleri uygarlığın en önemli boyutlarından biri de şüphesiz edebi yapıtlardır.
Nippur’da yapılan kazılarda çıkarılan tabletlerden görülmüştür ki; İbranilerin Eski Ahit’lerini, Yunanlıların İlyada ve Odisseia’larını yazmalarından bin yıl kadar önce Sümerler mitler, destanlar, ilahiler ve ağıtlar ve de sayısız atasözü, fabl ve denemeler yazmışlardı. Çok önemli olan husus, bu yapıtların katipler tarafından yazıldıkları gibi ve yönetimleri hoşnut etme kaygısı taşıyan düzeltmenlerce değiştirilmeden ve uyarlanmadan günümüze gelmeleridir.
3500 yılı aşkın bir süre önce derlenip, yazıya geçirilen yüzlerce yıllık sözlü bir geleneğin örneklerine bakalım.
•Atasözleri :
Sevişmeden gebe kalınabilir, yemeden semirilebilir mi?
Seni suya koysalar, suyu kirletirsin. Bahçeye koysalar, meyveler çürümeye başlar.
Ölüme mahkumuz harcayalım; uzun yaşayacağız, biriktirelim.
Yoksul, gümüşünü kemirir, durur.
Çok gümüşü olan mutlu olabilir, çok arpası olan mutlu olabilir, ama hiç bir şeyi olmayan uyuyabilir.
•Hayvan Fablları :
Tilki dişlerini gıcırtadır ama, başı titrer.
Çalılıkta, onu tanıyan insanı yemez aslan!
Düşünceleri için kedi; eylemleri için firavunfaresi!
Eşek kendi yatağını yer!
•Atışmalar:
Yaz ve kış, kazma ve saban, sığır ve tahıl, gümüş ve tunç, ağaç ve kamış, kuş ve balık, çoban ve çiftçi olmak üzere bulunan ve çözülen yedi edebi tartışma vardır. Bunların herbirinde birbirinin zıttı olan kahramanlar, abartılı bir biçimde ve bağlı olduğu tanrının desteği ile insanlığa en çok kendisinin faydalı olduğunu öne sürer. Sümerli bilgeler karşılıklı konuşturmalarında zıtlıkların birlikteliğini tüm açıklığı ile vurgulamışlardır.
Kuşkusuz edebi yaratılar, atasözleri, özdeyişler ve fabllarla sınırlı değildir. Destan ve ilahiler kendi konularına ait bölümde yer almalı diye düşündüm..
Saygılarım, sevgilerimle