Sayın Oya,
Bunları söylerken, bir varsayımda bulunuyorsunuz o da şu;
"Bir tanrıya inanan kişi, sağlam mantık sistemi üzerinde değildir. Geniş perspektifi olamaz, bilime ve akıla önem veremez"
Bu varsayımınız hatalıdır. Tanrıya inanan bir kişi, her şeyden evvel mantığını kullanarak tanrıya inanan kişidir. O kişinin, bilimsel metodla da bir sorunu olamaz. Tanrıya inanmakla, bilimsel metodun çeliştiği bir nokta yoktur. Birçok inançlı insan da laboratuara girip araştırma yapabilir. Bilim denilen şey, gözlemlemek, veri toplamak, tümevarımda bulunmak ve önceden yapılmış tümevarımlardan, tümdengelmektir. Bundan öte bir şey de değildir. Ben, inanan bir insan olarak, şu anki bilimle çelişebildiğim hiçbir nokta göremiyorum. Dolayısıyla "her inananın gözleri bağlıdır" türünden materyalist bir perspektifle olaylara bakıyorsunuz. Bu bakış açınız hatalıdır.
Değineceğim bir başka konu da şu;
"bilime ve akıla bukadar önem veren bir topluluk olarak ulu mimar kavramına inanıyorlar."
Bilim ve Akıl.
Bunlar aslında çoğu kez yanyana, pekiştirmek amaçlı kullanılır. Ama tarih boyunca bilim ve akıl birbirleriyle çatışmışlardır.
Belki size garip gelecek ama, günün hakim trendi, paradigması "bilim ve akıl" değildir Sayın Oya.
Günün hakim trendi, sadece "bilim"dir.
Akıl da, ancak bilimin verilerinden yararlandığı sürece kullanılır. Daha fazlasının kullanılması, pozitivist paradigmada kelimenin tam anlamıyla YASAKtır.
Rasyonel Mantık, insanın akıl yürütmesidir. İnsan, o mantığı kullanarak, rasyonel olarak bir tanrıya da inanabilir, tanrıdan da uzaklaşabilir. Bunların ikisi de "rasyonel"dir. Dikkat edin "bilimsel" demiyorum. Sadece "rasyonel"dir. Yani mantıklıdır. Bilimsel diyebilmek için sınama gerekir.
Aklın, somut veriler dışında çalıştırılması demek olan felsefenin metafizik kolu, yasaklıdır. Yaklaşık 80-90 yıldır, özellikle Viyana Çevresi ile beraber, daha da eskilere gidersek Hume ile beraber, felsefenin, bilimin somutluk dışında akıl yürütülen dalı olan metafiziğe girmek, itibar görmez.
Fakat Descartes, Kant ve Nietzsche rasyonel mantık yoluyla inanmışlar ve inanmamışlardır.
Masonları bilmem, ama kendi adıma konuşursam, ben mevcut bilimsel paradigmayı, aklın bu alanını reddettiği için eksik buluyorum. Bu mantık biraz daha ilerletilirse, sosyal bilimlerin tümünün üzerinde dayandığı akıl yürütme mantığı yıkılacak. Eksiktir. Ve bence Feyerabend'in dediği gibi, bilim böyle üst kurallar koyamaz. Veya Popper'ın dediği gibi, bilim, ancak yanlışlanabilir olani gösterebildiği ölçüde bilimdir. Sınırları hakkında kesin hüküm koyamaz.
İşte aklı başında, geniş perspektifli, bilime ve akıla güvenen insanlar içinden tanrıya inananın çıkması da bu yüzden; rasyonel mantık kullanıyorlar. Bir şeyin doğrulanması için ille de laboratuar ortamında test edilme gerekliliğine inanmıyorlar. Ve subjektif bir kanaate sahip olma sorumluluğunu üstleniyorlar. Bu da onları bilim karşıtı, yobaz yapmıyor. Aksine bence daha geniş perspektife sahip olabiliyorlar.
Saygılar.