Ateizm gibi bir dinsel felsefe üzerine özgün bir yazı yazmak benim boyutumu aşar. Herkes haddini bilmeli.
Diyeceksiniz ki “Madem öyle, niçin burnunu sokuyorsun bu konuya.”
Şundan: Kimileri Ateizm’in ne olduğunu bilir bilmez, bazı mason kurumlarını, aralarına üye olarak ateistleri de kabul ettikleri için âdeta suçluyor. Sanki Ateizm’in karşıtı Teizm çok iyi bir şeymiş gibi.
Dolayısıyla benim konuya bakış açım genel değil özel: Masonluk ile bağlantılı.
Masonlukta kimileri, Masonluğu, evrensel amaçlarına ve tüm insanlar için ayırımsızlıkla geçerli ilkelerine aldırmaksızın Teizm’in yörüngesine sokmak istiyor. Anlaşılan onlara göre Masonlukta ne o amaçlar geçerli ne de o evrensel ilkeler önemli; varsa yoksa Teizm = Tanrıcılık.
Üstelik Teizm’i öyle genel olarak değil, biraz da daha özelleştirerek tanımlıyorlar, daha çok Calvinist Protestanlığa uygun düşer bir biçimde.
Aralarına üye olarak ateistleri de kabul eden mason kuruluşlarının ise, ne Masonluğu Ateizm’in doğrultusuna sokmak gibi bir eğilimleri var ne de farklı bir Ateizm tanımı yapmak.
Bu arada tümüyle göz ardı edilenler de var Deistler, Panteistler, Nonteistler gibi.
Nonteistleri duymamış olabilirsiniz; onu ben, şimdi, bu yazıyı yazarken uydurdum. Kişilerin dinleri ve inançları ile hiç ilgilenmeyip, herkesin vicdan özgürlüğünü onaylayıp, hepsine saygı gösterip, onları salt “insan” olarak değerlendirenler…
Ateizmin tanımına bakarsak, bu kısaca Tanrı’nın varlığını yadsıyan bir inançsal görüş. O yüzden dilimizdeki karşılığı Tanrıtanımazlık diye verilmiş. Temeli, Kuşkuculuk (Septisizm) ile güçlendirilmiş bir Saltık Özdekçilik yani Mutlak Materyalizm.
Aslında Ateizm özgün olarak bir başka niyetle oluşturulmuş: Tanrı’nın varlığını yadsıma yoluyla insanın varlığının ortaya konması… Teistlerin hiç hoşlanmadığı şey; Tanrı’ya koşutluk girişimi.
Fakat Ateizm, sonradan sadece Tanrı’nın var olmadığını ileri süren bir görüş halinde kalmamış; bunlara başka tezler eklemiş. Örneğin;
- Hiçbir din ya da dinsel inanç gerekmez.
- Tüm dinler uydurmacadır.
- Doğaüstü benimseyişlerin tümü yanlıştır.
- Bunların hepsinin yadsınması gerekir.
Böylece, Ateizm önceleri sadece Teizmin karşıtı iken, kendi başına tersine bir inanç sistemi olma yolunu tutmuş, kendinden başka tüm inanç sistemlerini de karşısına almış.
İşte buna dikkat etmek gerek. Bir kişi ortaya çıkıp «Ben Tanrı’ya inanmıyorum.» deyince öyle pat diye ateist olamıyor. Tanrı’nın varlığına inanmamak Ateizm’in öğelerinden sadece bir teki. İnançsız olmak kolay ama Ateist olmak öyle kolay değil. Bu bağlamda betli bir dine bağlanmak daha bile kolay çünkü dinin kuralları vardır; kabul eder ve kabul edilirsiniz. Oysa ateist olmak isterseniz, sizi ateistliğe kabul edecek olan bir otorite yok. Dolayısıyla her inançsız, kararsız ya da kuşkucu (septik) kişiye Ateist demek, onu biraz övmek bile sayılabilir.
Mason kuruluşlarının “dinsel inanç” konusundaki farklı eğilim ve benimseyişleri, Ateizm karşısında da farklı tutum takınmalarına neden olmuş.
Masonluğun en önemli temellerinden birinin “belirli bir dinsel inanç” olması gerektiğini ileri sürenler, Ateizm ile kesinlikle bağdaşamaz elbette. Bir ateistin hiçbir zaman Masonluğa kabul edilemeyeceğini, bir masonun kesinlikle ateist olamayacağını savunurlar.
Nitekim Masonluğun 1723 tarihli özgün anayasasının en önemli bölümü olan o Yükümlülüklerin başında “Bir mason asla bir budala ateist olamaz.” denmiş.
Ancak sonradan bu sözle ne denilmek istendiğinin açık olmadığını savunanlar çıkmış. Bu söz, birbirinden çok farklı şekillerde yorumlanmış.
Bunun üzerine, mabetlerinin kapılarını ateistlere kapalı tutan mason kuruluşları, kendi tüzüklerine, belirgin dinsel yükümlülükler yerleştirmiş; tesit nitelikli dinsel yükümlülükler; giderek de Calvinist Protestanlığa uygun. (Katolik Kilisesi buna ateş püskürür; Anglikan Kilisesi durumu idare eder çünkü işin içinde siyasi ve ekonomik çıkar var.)
Masonluğu din ve inanç koşullarının (zorunluluklarının) tümüyle dışında tutan, masonların dinsel inanç ya da benimseyişleriyle ilgilenilmemesi gerektiğini savunan (nonteist!!!) kuruluşların tutumuna göre ise; bir masonun ateist ya da dindar olup olmamasının herhangi bir önemi yok. Önemi vardır da, sadece kendisi açısından.
Bu kuruluşlardan bazıları, Masonluğun 1723 tarihli anayasasına karşı çıkmamış; teist bir tutumu benimseyenler gibi onu değiştirmeye de kalkışmamış, (oysa berikiler savunuyor hiçbir değişiklik yapmamış olduklarını) sadece o ilk yükümlülükte yer alan koşulu şöyle yorumlamışlar:
“Bir mason asla budala bir ateist olamaz. Bu doğrudur. Fakat akıllı ve bilinçli bir ateist olabilir. Çünkü Ateizm de Teizm gibi, bireysel seçime dayanan bir inanç sistemidir.”
Bu elbette demagoji…
Bazı mason kuruluşları ise Ateizm konusu üzerinde, diğerleri kadar aşırı duyarlılık göstermiyor. Onlara göre, her türlü dinsel inanç, görüş ve benimseyiş, diğerleri gibi saygıya değer. Herhangi bir dinsel inancı bir diğerinden üstün tutmak, tek doğru olduğunu ileri sürüp diğerlerini yanlış olarak nitelemek, başka inançlara karşı saygısızlık etmek olur. Dinsel inanç, herkesin vicdanı ve bireysel özgürlüğü uyarınca kendi bileceği iştir.
Tutumları böyle olan mason kuruluşları ise, yalnızca her masonun belli bir inancının bulunmasını öngörüyor; bunun ayrıntılarına girmiyor ve tanımlamalar yapmıyor. Güzel olan bu.
Bazı mason kuruluşları ise, bu konu üzerinde hiç durmuyor. Onlara göre, bir mason ister teist nitelikli bir dinin inançlısı, ister Tanrı’yı bir ilk neden olup başkaca nitelikleri üzerinde durmayan bir deist,.ister Tanrı ile Doğa’yı ve insanı bir bütün olarak harmanlayan bir panteist, ister anlatımı daha kolayına geldiği için bir çok tanrıcı (politeist) hatta bir putatapar, ister kendi inancını kendisi oluşturan tümüyle özgür düşünceli bir kişi, isterse Tanrı’yı temelinden yadsıyan keskin bir ateist olsun, hepsi de Masonluğa girebilir ve Masonluğun evrensel amaçları doğrultusunda hep birlikte çalışabilirler. Bu da ne güzel.
Türkiye’de, Türk Masonluğu’nda bu bağlamdaki sorun, o ceviz kabuğunu dolduramayacak ayrıntı nerede biliyor musunuz?