Kadim metinler durumun böyle olduğunu gösteriyorlar.
Bunların en dikkate değer olanlarından biri, üç santim bile küçük olan bir kil tabletin her iki yanında minyatür bir çivi yazısı ile yazılmış otuz satır içeren bir metindir.
Aşur'da bulunmuştur ama Akkadca metindeki Sümerce sözlüklerin bolluğu, bunun Sümer kökeni hakkında kuşkuya yer bırakmaz. Dr Erich Ebeling, bunun Ölüler Evi'nde söylenen bir ilahi olduğuna karar verdi ve dolayısıyla metni, kadim Mezopotamya'da 'Tod und leben'e' (Ölüm ve Hyat) dahil etti.
Ancak yakından incelediğimizde, bu kompozisyonun Göksel Efendinin, On İkinci Gezegenin "adlarını çağırdığını" gördük. Metin, çeşitli sıfatların anlamını gezegenin Tiamat'la yaptığı savaşın alanından geç,ş,yle ilişkilendirilir; yani Tufana sebeb olan geçiş!
Metin, tüm kudretine ve boyutuna rağmen, gezegenin ("kahraman") yine de Güneş'in etrafında yörünge izlediğini bildirerek başlar. Tufan, bu gezegenin "silahı" dır.
Silahı, Tufandır;
Silahı, kötülere ölüm getiren Tanrı.
Üstün, üstün, Mesh edilmiş...
Güneş gibi diyarları geçen;
Güneşten, tanrısından korkar.
Metin, gezegenin "ilk adını" çağırarak (ne yazık ki, okunamamaktadır) Tiamat'la yapılan savaşın olduğu yere doğru Jüpiter'in yanından geçişini tarif eder:
İlk Adı: ... .
Dairesel kuşağı biraraya getirip döven;
İşgalcinin ikiye bölüp, içini dışarı döktüğü.
Akiti zamanında olan Efendi,
Tiamat'ın savaş alanı içinde dinlenir...
Tohumları Babil'in oğulları olan;
Jüpiter gezegeni yanında şaşırtılamayan;
Parlaklığıyla yaratacak olan.
Yaklaşan On İkinci Gezegen ŞİLİG.LUDİK ("neşeli gezegenlerin güçlü önderi") diye adlandırılır. Artık Mars'a en yakın durumundadır: "Tanrı(gezegen) Anu'nun parlaklığıyla, tanrı (gezegen) Lahmu(Mars) giyinir." Derken Tufanı Dünya üstüne bırakıverir:
Efendinin adı budur.
İkinciaydan Addar ayına kadar
Sular ileriatılır.
Bu bilgi, ikinci ayın on yedinci gününde "büyük enginin kaynaklarının açıldığını" bildiren İncil'deki anlatımla mükemmel bir uyum içindedir. Gemi yedinci ayda Ağrı Dağı'na oturmuştu;diğer kuru topraklar onuncu ayda görünür olmuşlardı ve Tufan on ikinci ayda sonra ermişti: zira Nuh geminin kapağını açtığında, diğer yılın "ilk ayının ilk günü" idi.
Kahraman,Gözlemci Efendi,
Suları bir araya toplayan,
Fışkıran sularla
Dürüst ve kötü olanları temizleyen;
İkiz zirveli dağda
Tutan...
...balıklar, nehir, nehir; seller durdu
Dağlık yerde, bir ağaca, bir kuş kondu.
...denen günde.
Tahrip olmuş bazı satırların okunulamayışına karşın, İncil Mezopotamya Tufan hikayeleri arasındaki pralellik açıktır: Seller durmuştu, gemi ikiz zirveli dağda "tutulmuştu": Nehirler dağlardan aşağı yeniden akmaya başlamıştı ve suları okyanuslara geri taşıyorlardı; balıklar görülüyordu, gemiden bir kuş salındı. Çile dolmuştu.
On İkinci Gezegen "geçiş"inden geçmişti. Dünya'ya yakınlaşmış ve uydularının eşliğinde uzaklaşmaya başlamıştı:
Alimler "sel baskını!" diye bağırdığında
Bu, tanrı Nibiru dur ("Geçiş Gezegeni");
Kahramandır, dört başlı gezegen.
Silahı Tufan Fırtınası olan tanrı geri dönecek;
Dinlenme yerine kendisini alçaltacak.
(Uzaklaşmakta olan gezegen, metnin iddiasına göre, daha sonra Ululu ayında, yani yılın altıncı ayında, Satürn!ün yörüngesinden tekrar geçti.)
Eski Ahit sık sık, Rab'bin, enginin sularıyla Dünya'nın örtülmesine sebeb olduğu zamanlardan söz eder. Yirmi dokuzuncu Mezmur Rab'bin "engin suları" "çağırmasını" ve suların "dönüşünü" tarif eder:
Ey tanrı oğulları, Rab'be verin,
Rab'be izzet ve kudret verin...,
Rab'bin sesi sular üstündedir;
İzzet yanrısı gürlüyor,
Rab çok sular üstündedir...
Rab'bin sesi kuvvetlidir,
Rab'bin sesi haşmetlidir;
Rab'bin sesi sedir ağaçlarını kırar...
Lübnan (Dağını) ve Sirion (Dağını)
yaban sığını yavrusu gibi sıçratır.
Rab'bin sesi ateş alevleri çıkarır,
Rab'bin sesi çölü sarsar...
Rab, Tufana (dedi): "Dön!"
Ve Rab kral olarak ebediyen oturur.
Muteşem yetmiş yedinci Mazmurda ("sesim, Tanrıyadır"), mezmuru yazan, Rab'bin daha eski zamanlarda ortaya çıkışını ve gözden kayboluşunu anar:
Eski günleri,
Olamı n yıllarını düşündüm...
Rab'bin işlerini anıyorum;
çünkü eski vakitten olan harikalarını anarım...
Ey Rab, senin yolun belirlenmiştir,
Rab gibi büyük ilah kimdir?...
Sular seni gördü, Ey Rab ve titredi;
Ok gibi kıvılcımların uçuştu.
Gürleyişinin sesi kasırga idi;
şimşekler Dünya'yı aydınlattı,
Yer titredi ve sarsıldı.
(Sonra)senin yolun denizde,
ve yolların büyük sularda idi;
ve izlerin gitti, bilinmez.
Göksel Rab'bin işlerini yücelten yüzdördüncü Mezmur, okyanusların kıtaları örttüğü örttüğü ve geri döndükleri zamanı anar:
Yeri temelleri üzerine kurdu,
Ebediyen sarsılmayacaktır.
Elbise gibi ona engini giydirdin,
Sular dağların üzerinde durdu.
Senin azarlamandan sular kaçtılar;
Gürlemenin sesinden, onlar için kurduğun yere kaçtılar.
Dağlar yükseldiler, vadiler indiler.
Onlar geçmesinler diye sen onlara sınır koydun,
Yari kaplamak için geri gelmezler.
Amos peygamberin sözleri ise pek açıklayıcıdır:
Rab'bin Gününü isteyenlerin vay başına!
Rab'bin Gününü niçin istiyorsunuz?
O ışık değil, karanlıktır...
öğleyin güneşi batıracağım,
ve güpegündüz diyarı karartacağım.
denizin sularını çağıran,
ve onları yer yüzüne döken odur.
Demek ki bunlar, "eski günlerde" meydana gelen olaylardı. "Rab'bin Günü", Tufan günüydü.
--------------------------
Çok uzun oldu belki okuyanların başı ağırmış olabilir ama niyetim sadece insanoğlunun nelere inanç beslediğini dünden bu güne hala neleri nasıl gördüğümüz ve nasıl gösterildiğine deyinmekti..
Zaten bir gönderim sonra konuyu bitiriyorum.